20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ayşe Buğra ile 'Sınıftan Sınıfa-Fabrika Dışında Çalışma Manzaraları üzerine Hepimiz işçiyiz! Hâlâ öncelikle fabrikayı, atölyeyi kısacası modern endüstriye özgü üretim ve çalışma ilişkilerini çağ- rıştırıyor işçi-emekçi kavramı. Kapitalizmin esnek üretim örgütlenmesinin emek "piyasasında" yol açtığı büyük ayrışma, parçalanma ve çeşitlenme, global düzeyde oluşan "amele pazarı'nı görmeyi güçleştiriyor. Ayşe Buğra.'Sınıftan Sınıfa-Fabrika Dışında çalışma Manzaraları"nda bu bağlamda işçi-emekçi deyince hemen akla gelmeyen mevsimlik tarım işçileri, sinema emekçileri, futbol emekçileri, öğretmenler, sağlık çalı- şanları, ofis çalışanları ve onların "işçi" olma deneyimlerini büyüteç altına alıyor. Derleme, genç araştırmacılar Taylan Acar, Esin Ertürk, özgür Burçak Gürsoy, Ebru işıklı, Aysun Kıran veSevecenTunç'un katkılarıylaTürkiyedeemekilişkilerinin ve sömürüsünün çarpıcı manzaralarını gözler önüne seriyor. Ayşe Buğra ile Sınıftan Sınıfa-Fabrika Dışında çalışma Manzaraları'nı konuştuk. • Gamze AKDEMİR -B oğaziçi Üniversite- si'nde verdiğiniz se- minerden ve bağla- mmda da kitabın oluşum sürecini sorarak başlaya- hm söyleşimize. - 2004'ten beri yerdiğim bu se- miner, Boğaziçi Üniversitesi Ata- _ı_ türk Enstitüsü'nde, çok disiplinli bir modern Türkiye tarihi master ve dok- tora programı içinde. Öğrencilerin arasında farklı bölümlerde, mesela si- yaset bilimi veya iktisat bölümlerinde okuyan bir iki kişi de olabiliyor ama çoğunluk Atatürk Enstitüsü öğrencisi. Lisans formasyonları değişik. Semiııer çalışma hayatı, işçi hareketleri ve işçi örgütleriyle ilgili. Marx, E.P.Thomp- son, H. Braverman, K. Polanyi'den klasik metinleri ve çalışma hayatının 1980 sonrası dönüşümİerini ele alan yeni çalışmalan tartışıyoruz. Öğrenci- ler mutlaka Türkiye'yle ilgili saha araş- tırmasına dayanan ampirik bir çalışma yapıyor. Örneğin bu yıl yapılan ödev- ler arasında pazarcıları, taksicileri, bar- larda çalışan gençleri ele alanlar vardı. Öğrenciler bu tür çalışmalan severek, çoğu zaman da çok iyi şeyler yapıyor. Odevin iyi olması, konunun sağlam bir yöntemle toplanmış ampirik verilerin, teorik bir temel üzerinde, tarihsel bağ- lama oturtularak tartışılmasına bağlı oluyor. Makalelere temel oluşturan ödevlerin yapddığı dönem, bu her za- mankinden de daha belirgindi. Ayrlca konular da birbiriyle örtüştü ve o dö- nem yapılan beş ödevle bir önceki yıl yapdan bir ödev, hep birlikte, bize fab- rika dışmdaki çalışma hayatının günü- müzdeki biçimini gayet iyi ortaya ko- yan bir tablo sundu. Kitap böyle orta- ya çıktı. İNSANİ DÜZEN... BELKİ BİR GÜN! - Nheliği sürekli değişen smıfaktör- leri ve sınıtiliskileri neleri ortaya koyu- yor? Emeğin metalaşması hayatın kontrolünü yitiren insanı nasıî biçimli- SAYFA 18 yor? Marx mesela bu anlamda köşeye sıkışma noktalannı "mutlak artık de- ğer" kavramından yola çıkarak nasıl ifade etmiş ve öngörmüştür? - Marksist teorinin birçok yanı eleşti- rilebilir, günümüzdeki geçerliliği tartı- şılabilir ama onun katkısmın çok etki- leyici yanları var. Bunlardan biri, artık değer kavramıyla, sömürünün zamanla* ilgili bir şey olduğunu göstermiş olma- sı. Birileri birilerinin zamanına yani ha- yatına el koyuyor. Satı- lan şey zaman, yani hayat ve bu satış, insa- nın hayatı üzerindeki kontrolunu kaybetme- sine yol açıyor. îş gü- nünün süresi, 19. yüz- yıl sınıf mücadelesini tanımlayan şey. Bunun için Marx, on saatlik iş günü nihayet yasalaştı- ğında, "proletaryanm ekonomi politiği bur- juvazinin ekonomi po- litiğine karşı zafer ka- zandı" diyor. Bu mut- lak artık değerle ilgili bir şey. Daha sonra, bu noktadan sonra olacakları göreli artık değer kavramıyla anla- tıyor ve kendi hayatın- da henüz gerçekleşme- miş olanı anlatıyor. Makineleşmeyle birlik- te çalışmanın giderek yoğunluk kazanması- nı, Taylorizme giden yolu gösteriyor. Böyle- ce zamanın hem uza- ması ve hem de sıkış- ması sonucunda orta- ya çıkan sorunları, in- sanın çalışma süreci, sosyal ilişkiler ve haya- tın bütünü içindeki, hem başkalarını hem de kendini kaybetmiş konumunu görüyoruz. - İşçi-emekçi kavra- mı ve algısı geçen yüz- yıldan bu yana nasıl bir değişime uğra- dı? ÖzeMde yeni patron, yenismıfsal sistemler nasd tanımlandı ve konum- landı? - Marx, yaşamak için emeğini satmak zorunda kalan ve metalaşan emeğine indirgenen insanın halini anlatıyor. Bu, onaltıncı yüzyılda başlayan ve sanayi devriminden sonra iyice çarpıcı bir bi- çim alan bir hikâye. Thompson gibi Polanyi gibi yazarların hikâyeleriyle de Ay$e Buğra, Türklye'de emek ilişkilerinin çarpıcı manzaralannı gözler önüne serlyor. epeyce örtüşüyor. Uluslararası Çalışma Orgütü'nün 1944 Philadelphia Bildir- gesi'nde kullanılan "Emek meta değil- dir" ifadesi de tam bu hikâyelerdeki durumu sorunsallaştınyor ve insanı içinde yaşadığı toplumun parçası olan sosyal bir varlık olarak görmenin öne- mine işaret ediyor. Burada kesinlikle bir işçi-emekçi yüceltmesi görmüyo- ruz, aksine insanın çalışma hayatındaki konumundan bağımsız olarak kendi toplumsal ve insani niteliğiyle tanımla- nabileceği bir üretim süreci ve toplum düzeni arayışı görüyoruz. Bu aynı za- manda, insanın piyasa kurallarından daha önemli olduğu bir düzen arayışı anlamına geliyor. Ikinci Dünya Savaşı sonrasında böyle bir düzenin tam anla- mıyla gerçekleştiğini söylemek müm- kün değil. îşçi emekçi güzellemeleriyle dolu reel sosyalizm deneyimi de insa- nın insani potansiyelini gerçekleştir- mesine zemin hazırlamalc açısından pek başardı sayılmaz. Ama bu dönem- de söz konusu arayışın gerçekliği ve ik- tisat politikaları üzerindeki etkisi de tartışılmaz. Aşağı yukarı 1980'lerden itibaren biçimlenmeye başlayan ve post-Fordizm ya da neoliberalizm kav- ramlarıyla tanımlanan günümüz kapi- talist toplumlarında ise bu arayışın kendisi saldmya uğradı, anlamsız üan edildi, piyasa kurallarının insana üs- tünlüğü iktisat politikalarını tanımladı. Bu politikalar, yarmmı bümeden ça- lışmayı ve çalışma hayatının her an ke- sintiye uğrayabilirliğini olumlu bir şey olarak yüceltirlerken bir yandan da "çalışmayana ekmek yok" anlayışını pekiştirdi. Insanlardan, iş neredeyse oraya gitmeleri ve iş değiştirebilmeleri beklendi, işin durmadan yeniden ta- nımlanmasına, "esnek" iş saatlerinin değişmesi ve uzamasına, bu ortamda iş arkadaşlıkları kurmanın, sosyalleşme- nin, düzgün bir aile hayatı sürdürme- nin imkânsızlaşmasına ayak uydurma- ları istendi. Bunu yapamayanların çek- tikleri acılar bir yana, yapabilenlerin de R. Sennett'in kullandığı.kavramla "karakter aşınması"na uğradıkları söy- lenebilir. Vurgulanması gereken, sözü edilen kesimin, işçi denildiğinde he- men aklımıza gelen fabrika işçisi tipi- nin ötesinde, hizmet sektöründe çalı- şan pek çok farklı meslek erbabını kapsıyor oluşu. Bugün çalışanların en büyük kısmı hizmet sektöründe ve bu sektörde yer alan doktorlardan temiz- lik işçilerine, tasarımcılardan öğret- menlere kadar tüm çalışanların, gelir ve yaşam tarzı farklılıklarına rağmen, yukarda değindiğim türden sorunlarla karşı karşıya olduklarını söyleyebiliriz. Bunlar, ziraat işçilerini veya fabrikada çalışanları da etkileyen sorunlar. EMEĞİN MÜLKSÜZLEŞMESL. - Günümüzün büyük dönüşümü içinde çahşanlarm deneyimlerini anh- maya çahşırken nasıl biryöntem izledi- niz? Ayrıca hizmet sektöründeki dö- nüşümler kon usunda "mülksüzleşme" | olgusundan bahsediyorsunuz. Nasıl ; bir "mülksüzleşme" bu? - Biz derse Grundrisse den bazı bö- i lümler okuyarak başlıyoruz. Bu bö- ; lümlerde Marx, sermayenin bir "şey" değil bir ilişki olduğunu anlatıyor. Topraktan kopan köylü, iş aletlerinden | ayrılan bağımsız zanaatkâr, "özgür ' emek" olarak bu ilişkinin bir tarafını oluşturuyor. Özgür emek bir an- lamda gerçekten özgür, yani mese- C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1073
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle