Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 EYLÜL 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ [email protected]
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Bayram Ziyaretleri
12 Eylül 1980’in bayram günleri hazırlıklarımın
önceliğinde, o zamanlar hâlâ geçerli olan bayram
kartları yazma işi vardı. Gazetenin özel kartları
masanın üstüne yığılır, kartların ve zamanın izin
verdiği bir çerçeve çizilirdi. Önceliğim kaçınılmaz
cezaevinde olanlardı. O kadar çoktular ki, dışardaki
dostlar için ne kart ne zaman kalır, kaçınılmaz bir
tomar boş kart, gelen tebriklerden zorunlu geri
dönüşler için saklanırdı...
Erdoğanizm, sivil, demokratik(!) çoğunluk
iktidarımız, çok övündükleri 12 Eylül 2010
sürecinde, 12 Eylül askeri darbe sürecinden daha
az sayıda insanın siyasal nedenle, toplu
yargılamalarda, özel yargı eliyle her tür insan
hakları, hukuk ihlali işlenmiş olarak, ceza infazı
içeriği kazandırılmış tutukluluk süreçleri içinde
yargılanıyor olması ile övünebilirler... Bayram kartı
basma, gönderme geleneğimizi sürdürüyor
olsaydık, içerdekiler öncelikli kart gönderme
alışkanlığımda elimdeki kartlar tükenmeyecek,
dışardaki kimi dostlara da kalabilecekti...
Özellikle insan hakları, demokrasi, 12 Eylül
benzeri askeri darbeler süreçleri ile hesaplaşma
vitriniyle, AKP iktidarının sivil darbe operasyonuna
yandaşlık yaptıklarını saklamakta ustaca tezler
geliştiren eski solcular, 12 Mart-12 Eylül mağdurları
için bilmem teselli sayılabilir mi? Emperyal
çıkarlarla uyum içinde, öncelikle ABD’nin, çok
belirgin olarak AB’nin de görünür ya da görünmez
desteği ile gerçekleştirilmiş askeri darbeler ile sivil
darbeler arasında anlamlı ise önemli bir fark
sayılabilir. Ne de olsa silahlı gücün doğasında
şiddet, sivil emperyal güç çarklarının işletilmesinde
ise bazen insanın kendisinin bile onayı alınarak,
beyni, bilinci ele geçirilerek, yönlendirilerek, para,
iş, yaşama dair her tür baskı gücü kullanılarak, en
çok çaresiz bırakılarak teslim alınması olgusu var.
Yani sivil haksız, çarpık düzen dayatmalarında,
insan hakları gaspı, hukukun ayaklar altına alınması
yöntemleri, çok daha esnek, kaypak, aşamalı, uzun
soluklu; birey, toplumlar en temel, insanca yaşam
hak ve özgürlüklerini, çaresiz bırakılarak, teslim
alınarak bir biçimde gönüllülük görüntüsünde
yitirmiş oluyorlar...
Bugün bayram... Arkasından sivil darbe,
ülkemizin rejimi, toplumsal yapısının, çocuklarımızın
geleceğine ilişkin önemli bir eksen kaydırılması
operasyonu adına bir adım, aşama olarak dayatılan
12 Eylül referandumu, sonuçlarına duyulan kaygı,
“Bu kadar ağır bir gerilim, cepheleşmeden sonra 13
Eylül’de ne olacak?..” karabasanı olsa da “Bize vız
gelir” diyebileceğimiz bir sevgi, barış günü. En
sevdiklerimizle, dostlarımızla bayramlaşırken..
geçmişte neler neler yaşadığımızı anımsayarak, ne
badireler atlattığımızın örneklerini sayarak moral
bulacağız. İnsanın her koşulda yaşama, direnme
gücünden güç alacağız...
Bu bayram öncesi hazırlık programımda, bayram
kartı önceliğimin yerini, önceki gün yapılan
duruşma nedeniyle, içerdeki arkadaşlarımızı
duruşmalarına giderek ziyaret etmek aldı... Daha
önce izlediğim duruşmalardan bu yana çok fazla
zaman, oturum geçmemişken, bir kez daha
duruşma ortamındaki hukuktan, yargılama
adabından eksen sapması hızını hayretle
gözlemledim. Suçluların yargılanması, suçun
hesabının sorulması amaç olmaktan çıkmışsa,
hukuk ihlallerinde ipin ucu kopmuşsa, demek ki
böyle oluyor...
Duruşmaları ilk kez izleyen, ancak siyasi davaları
izleme, gazetecilikte kıdemli, yol yordam bilen iki
yakın dost, Ümit Gürtuna, Atilla Özsever benim
ilk duruşma izleme sonrası sizlerle de paylaşmaya
çalıştığım duygularımı, algılamalarımı çok daha
çarpıcı gözlemleyip, paylaştılar: “12 Mart, 12
Eylül’ün askeri darbe siyasi yargılamalarında bile
iddianamelerin bütünlüğü, yargılama süreçlerinin
çok daha mantıklı, kabul edilebilir akışı olduğunun”
altını, somut örneklemelerle çizip durdular. Yani
dünkü gazetemiz haberlerinde elbette çok özeti yer
almış Mustafa Balbay, Tuncay Özkan’ın
vurguladıkları haksızlık, hukuksuzluk zincirine
katkılarda bulundular... Mahkemedeki havayı, son
durumu; sanıkların haksızlık, hukuksuzluk ihlalleri
vurgulamaları ile duruşmalarda yargılama ciddiyeti
diplerde, yerlerde sürünüyor. Yargıçlar, savcılara
bakarak, yüzlerine sayılan bu birbirinden çarpıcı,
çıplak gerçekler karşısında, tepkisiz, sessiz, maske
takmış, heykel gibi dinleyebilmelerini şaşkınlıkla
izliyorum... Besbelli bir tek tutukluların tutuklu
kalmaları, duruşmaların duruşma gibi yapıldığı
görüntüsünün devamı önemli...
Bugün bayram, oda arkadaşlarından Özkan,
Balbay’ın usta aşçılığı yüzünden kilo almaktan
yakınıyor. Balbay’ın ise adım sayısında (14.5-16)
anlaşamadıkları uzun(!) koşu alanındaki maratonu
sayesinde zayıf kalmasının sırları paylaşılıyor.
Cezaevi aşçılığının ilerde yazılacak kitabı, evlerdeki
artık yemekler için birebir... Gerçi buhar üzerinde
soğanı, domatesi soldurma süresi 1 saati aşıyor ve
Balbay bu arada Boğaz turunu kaçırıyormuş. Ama
olsun, pişmiş bulgur, içine kokulu otların da sırası
ile katıldığı sosla birleşince ortaya nefis, sihirli bir
özel sebzeli bulgur pilavı çıkıyormuş...
[email protected]
İşsiz gençler ‘kayıp nesil’
Geleceğe yönelik umutlarõnõ kaybeden gençlerin, demokrasiler
için tehlike oluşturabileceklerine dikkat çekiliyor
O
nlar günümüzün 15-24
yaş grubunda olup iş
bulamayan gençleri. Bu
grubu şimdilerde dün-
yanõn her yerinde ‘kayıp nesil’ di-
ye tanõmlõyor uzmanlar. Bugün ve
gelecek onlar için kapkara…İş için
çalmadõk kapõ bõrakmamõşlar ve ar-
tõk umutlar giderek tükenmiş. Ne ha-
yaller kalmõş ve beklentiler…
2009 yõlõ sonu itibarõyla dünyada
15-24 yaş arasõ işsiz gençlerin sayõ-
sõ 81 milyona ulaşmõş durumda.
Birleşmiş Milletler, Aralõk
2009’da BM Genel Kurulu’nda ka-
bul ettiği bir önergeyle, 12 Ağustos
2010-11 Ağustos 2011’i, Uluslararasõ
Gençlik Yõlõ olarak ilan etti. Ulus-
lararasõ Gençlik Yõlõ’nõn temasõ ise
Diyalog ve Karşõlõklõ Anlayõş. An-
cak ironik biçimde dünyada işsiz
gençlerin sayõsõ büyük bir hõzla ar-
tarken ‘kayıp nesil’ olarak tanõmla-
nan gençliğin radikal uçlara yönel-
me riski toplumlarõ giderek daha faz-
la tehdit ediyor.
Uluslararasõ Çalõşma Örgütü
(ILO)’nun ağustos ayõ ortasõnda
açõkladõğõ ‘Gençlik İçin Küresel İs-
tihdam Trendleri’ başlõklõ rapora
göre küresel ölçekte genç işsizliği re-
kor düzeyde artmõş durumda ve yõl
içinde daha da artmasõ bekleniyor.
Rapora göre dünya genelinde 15-
24 yaş grubunda çalõşabilecek 620
milyon genç bulunurken bunlarõn 81
milyonu geçen yõl sonu itibarõyla iş-
sizdi. Ve zengin Kuzey, fakir Güney
ayõrõmõ yapmadan gelişmekte olan
ülkeler kadar gelişmiş ülkeler de de,
kriz en çok 24 yaş altõndakileri vur-
du. Fransõz Le Monde gazetesi dün-
ya gençliğinin işsizlik sorununu “İş-
siz gençlerin sayısındaki patlama
toplumları kırılgan hale mi geti-
riyor” sorusu ile gündeme taşõdõ.
İşsizlik buzdağının ancak
görünen yüzü
Gazete, ILO Genç İstihdam Prog-
ramõ Yöneticisi Gianni Rosas’õn
“Tam kendi kişiliğini, kendi gele-
ceğini oluşturmaya başladığın bir
dönemde, dışarı atılmak, dışarıda
kalmak, çok derin bir moral bo-
zukluğuna ve kurumlara karşı gü-
ven kaybına neden olabilir. Bu da
gençlerin riskli davranışlarına yol
açabilir” sözlerinden yola çõkarak
“Bu güvensizlik onları radikal uç-
lara yöneltir mi” sorusunu tartõşma-
ya açtõ.
ILO 183 ülke hükümetini bu süreçte
öncelikle eğitim bütçelerini daralt-
mamalarõ ve aktif önlemler alarak is-
tihdamõ korumaya çalõşmalarõ konu-
sunda uyardõ.
Raporda 2002 yõlõndan beri, dünya
genelinde işsizlik oranlarõnõ düşürmeye
yönelik önlemlerin başarõlõ olduğuna
dikkat çekilirken, 2007 yõlõnda 25
yaş altõ işsiz oranõnõn yüzde 13.2’den
yüzde 11.9’a indirildiğine yer verildi.
Ancak ekonomik kriz her şeyi altüst
etti ve dünya genelinde işsizlik ora-
nõnõn iki yõl içinde yüzde 13.1’in
üzerine çõkmasõna neden oldu.
ILO’ya göre işsizlik buzdağõnõn
sadece görünen yüzü. Zira gençler ön-
celikle yoksulluk ve güvensizliğin
kurbanlarõ. Gelişmekte olan ülkeler-
de kayõt dõşõlara kayõşõn fazla olma-
sõ yüzünden güvenilir istatistiklere ula-
şõlamadõğõnõn vurgulandõğõ raporda,
ILO ilk kez olarak “fakir çalışan
gençler” terimini kullandõ.
Rapora göre “dünya genelinde
gençler iş bulduklarında bile daha
az güvenli, çalışma saatleri daha
uzun ve koşulları iyi olmayan, dü-
şük ücretli, sosyal güvencesi ol-
mayan geçici işlerde çalışıyorlar”.
Raporda, sadece işsiz gençlerin
durumu değil, aynõ zamanda kötü iş-
lerde çalõşan gençlerin durumu da ma-
saya yatõrõlõyor. ILO istatistiklerine
göre, çalõşan gençlerin üçte biri fakir;
152 milyonunun günlük kazancõ 1.25
dolarõn altõnda.
Genç kadõnlarõn erkeklere kõyasla
iş bulmakta daha fazla zorlandõğõna
işaret edilen raporda, genç kadõnlarõn
2009 yõlõ işsizlik oranõnõn yüzde 13.2
erkeklerin ise yüzde 12.9 olduğu,
aradaki yüzde 0.3 oranõndaki farkõn
2007 yõlõndan bu yana aynõ kaldõğõ-
na yer veriliyor.
Alman, İngiliz, İspanyol ve Eston-
ya piyasalarõnõ inceleyen raporun
bulgularõ arasõnda, Almanya’nõn uzun
dönem genç işsizlik oranõnõ aşağõya
çekmede en başarõlõ ülke olduğu, İs-
panya ve İngiltere’de ise işsizlik ora-
nõndaki artõşõn bilhassa eğitim düze-
yi düşük olanlar için geçerli olduğu-
na yer veriliyor.
Siyasi ve sosyal riskler
Uzmanlar, geleceğe yönelik umut-
larõnõ kaybeden gençlerin, demokra-
siler için tehlike oluşturabilecekleri-
ni ifade ediyorlar.
ILO’nun 2010 raporunu hazõrlayan
uzmanlar, “Gençler kendilerini
sistemin kurbanı olarak görüyor-
lar ve bu durumun sorumlusu ola-
rak gördükleri her şeye öfke bes-
liyorlar. Küreselleşme, kapitalist
sistem, ulusal politikacılar, ebe-
veynler gençlerin öfke duydukları
unsurların başında geliyor. Tüm
bunların bir sonucu olarak genç-
ler kendilerine yanlış bir gelecek va-
at eden dini veya radikal hareket-
lere duyarlı hale geliyor” saptama-
sõnõ yapõyor.
Birleşmiş Milletler, Aralõk 2009’da BM Genel Kurulu’nda kabul ettiği bir
önergeyle, 12 Ağustos 2010-11 Ağustos 2011’i, Uluslararasõ Gençlik Yõlõ
olarak ilan etti. Uluslararasõ Gençlik Yõlõ’nõn temasõ ise ‘Diyalog ve
Karşõlõklõ Anlayõş’. Ancak ironik biçimde dünyada işsiz gençlerin sayõsõ
büyük bir hõzla artarken ‘kayõp nesil’ olarak tanõmlanan gençliğin radikal
uçlara yönelme riski toplumlarõ giderek daha fazla tehdit ediyor.
ILO’nun 2010 raporunda “Gençler kendilerini sistemin kurbanõ olarak
görüyorlar ve bu durumun sorumlusu olarak gördükleri her şeye öfke
besliyorlar. Küreselleşme, kapitalist sistem, ulusal politikacõlar, ebeveynler
gençlerin öfke duyduklarõ unsurlarõn başõnda geliyor. Tüm bunlarõn bir
sonucu olarak gençler kendilerine yanlõş bir gelecek vaat eden dini veya
radikal hareketlere duyarlõ hale geliyor” saptamasõ yapõlõyor.
TÜRKİYE’DE HER 4 GENÇTEN BİRİ İŞSİZ AB, Türkiye’deki genç işsizliğe
çözüm bulmak için 28 milyon
Avro’luk proje başlattı.
Türkiye’de genç işsizliği oranõ ise dünya ortalamasõnõn iki
katõndan da fazla. 2007’de yüzde 11.9 olan gençler arasõnda iş-
sizlik oranõ iki yõl sonra yüzde 13’e yükseldi. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de bu oran yüzde 25
civarõnda. Bir diğer deyişle dört gençten biri işsiz.
AB Fonlarõ Koordinasyon ve Uygulama Merkezi, Türkiye’de-
ki 15-29 yaş arasõ genç işsizler, eğitimine devam etmekte olan
genç nüfus ve eğitim seviyesi düşük olan genç kadõnlar için 28
milyon Avro’luk proje başlattõ. AB, Türkiye’de 5 ilde çalõştay-
lar düzenleyerek genç işsizlik sorununa çözüm arayacak.
Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ (ÇSGB) Avrupa Birli-
ği Koordinasyon Dairesi Başkanlõğõ ve AB Fonlarõ Koordi-
nasyon ve Uygulama Merkezi tarafõndan başlatõlan projenin 24
ay sürmesi ve 2012 yõlõnõn sonlarõnda tamamlanmasõ planlanõ-
yor. AB ve ÇSGB proje için toplam 28 milyon Avro fon ayõrdõ.
Bu paranõn yüzde 85’i AB tarafõndan sağlanõrken, bütçeye sağ-
lanan ulusal katkõ yüzde 15’te kaldõ.
AB fonu ve Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ, projenin
başlatõlmasõnda ortak gerekçelerini şu maddelerle açõkladõ:
“Türkiye’de, düşük istihdam yaratma kapasitesi, okullaşma
oranõnõn düşük olmasõ, okuldan işe geçişte yaşanan zorluklar,
eğitim ve işgücü piyasasõ talepleri arasõndaki uyumsuzluk, genç
nüfus arasõnda girişimcilik düzeyinin yetersizliği ve gençlerin
kamu istihdam hizmetleri hakkõnda yeterli bilgiye sahip olma-
masõ gibi sebeplere bağlõ olarak genç işsizlik oranõnõn yüksek
olmasõ.”
Girişimcilik faaliyetleri için 500 gence girişimcilik dersleri-
nin verileceğinin açõklandõğõ projede, 75 genç birebir girişim-
cilik desteği alacak. Projede, girişimcilik desteği alacak kişile-
re sağlanacak imkânlar şöyle sõralanõyor:
“Staj ve işbaşõ eğitim eşleştirme sistemi; bu hizmetleri sağla-
yabilecek işletmeler ile bu hizmeti almak isteyen kişileri eşleşti-
recektir. Aynõ zamanda internet ortamõnda eşleştirme sistemi
kurulacaktõr. Girişimcilik ve kariyer günleri; ilk günlerinde
meslek ve kariyer rehberliği hizmetleri verilecek, ikinci günün-
de ise girişimcilik ve danõşmanlõk hizmeti verilecektir.”
MERSİN (AA)
- Orta ve Batõ Akde-
niz bölgesinin ilk rüzgâr enerjisi santralõnõ
Mersin’in Mut ilçesinde hizmete açan
Ağaoğlu Enerji Grubu’nun Bandõrma’da
yapõmõ devam eden Şah Rüzgâr Enerjisi
Santrali yatõrõmõnõ da aralõk ayõnda ta-
mamlamayõ hedeflediği bildirildi. Ağaoğlu
Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanõ
Ali Ağaoğlu, Orta ve Batõ Akdeniz Bölge-
si’nde kurulan ilk rüzgâr enerjisi santralõ
olma özelliğini taşõyan Mersin Rüzgâr
Enerjisi Santralõnõn, ülke ekonomisi ve
çevre açõsõndan da kazanç sağlayacak
önemli bir yatõrõm olduğunu anlattõ. Ağa-
oğlu, “Santral yıllık 72 bin tonluk kar-
bondioksit emisyonunu engelleyecek.
Bu yatırım sayesinde, ithal edilen fosil
yakıtlar için her yıl ödenen 10 milyon li-
ra tutarında yerli kaynağın ülke dı-
şına çıkışının da önüne geçilmiş ola-
cak” diye konuştu. Geçen yõl Galata
Wind Enerji’yi satõn alarak portföyle-
rine ekledikleri Şah Rüzgâr Enerjisi
Santralõnin da yapõmõnõn devam et-
tiğini belirten Ağaoğlu, santrali bu
yõlõn aralõk ayõnda devreye sok-
mayõ hedeflediklerini ifade etti.
Ağaoğlu, her biri 3.0 megavat
(MW) üretim gücünde olmak
üzere 22’si Balõkesir, 9’u Bur-
sa sõnõrlarõ içindeki toplam 31 rüzgâr tri-
bününden oluşan projenin toplam kurulu
gücünün 93 MW olacağõnõ kaydetti.
Ağaoğlu, santralõn üreteceği temiz enerji
sayesinde her yõl yaklaşõk 210 bin ton
karbondioksit emisyonunu engelleye-
ceğini vurguladõ.
Ağaoğlu rüzgârla büyüyecek
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanõ Aziz Kocaoğlu, Kent AŞ işçilerinin bü-
yükşehir bünyesinde işe alõnacağõnõ söyledi. Kocaoğlu,
Karşõyaka Belediyesi’nin ikiye bölünmesinin ardõndan iş-
siz kalan ve uzun süredir kamuoyunu meşgul eden Kent
AŞ’nin 276 işçisinin, istemeleri durumunda Tarõm, Park ve
Bahçeler Daire Başkanlõğõ bünyesinde görevlendirileceğini
açõkladõ.
İki hafta içinde ihaleye çõkacaklarõnõ kaydeden Kocaoğ-
lu, “276 işçiden kaçı istiyorsa, onların hepsini işe alaca-
ğız. Öncelik mutlaka onlarda olacak. 15-20 gün önce al-
dığımız karar doğrultusunda, bundan böyle bütün iha-
lelere büyükşehir belediyesi şirketleriyle gireceğiz ve
taşeronlaşmayı bitireceğiz” dedi. DİSK Genel Başkanõ
Süleyman Çelebi de, “Bu işin sorumluluğunu alan, elini
taşın altına koyan, işçi arkadaşlarımızın yaşadığı acıla-
ra son veren Kocaoğlu’na ne kadar teşekkür etsek az-
dır. Ayrıca, CHP Genel Başkanı Kemal Kõlõçdaroğ-
lu’nun iradesini de çok önemli buluyoruz” diye konuştu.
İşçilerebayramhediyesiErdoğan’adaetpahalıgeldi
İstanbul Haber Servisi - İstanbul’da bulu-
nan Başbakan Tayyip Erdoğan, dün bayram
dolayõsõyla Kasõmpaşa’da bulunan babasõnõn
mezarõnõ ziyaret ettikten sonra Dolmabahçe’de-
ki Başbakanlõk Çalõşma Ofisi’ne geçti. Akşam
saatlerinde Kõsõklõ’da bulunan evine giden Er-
doğan, oğlu Bilal Erdoğan ile birlikte mahalle-
sindeki bir marketten alõşveriş yaptõ. Manav bö-
lümünden 2’şer kilogram yeşil elma, ve armut
alan Erdoğan’õn 18 lira ödediği öğrenildi. Mar-
ket sahibi Coşkun Özkurt, “Et fiyatlarını sor-
du, Biraz yüksek geldi et fiyatları. Kırmızı
etin fiyatı biraz yüksek geldi. Yüksek fiyat
olduğu için alamadı” dedi. Kasap Ayhan Yıl-
dırım ise “ ‘Şu etin fiyatõ ne kadar’ dedi. 31.5
TL dedim. Yanında yardımcısı vardı. ‘Baya-
ğõ yükselmiş et fiyatlarõ iki haftada’ dedi. Sanı-
rım dolaşmaya geldi. ” diye konuştu.