20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan Su Yıkamak' Çocuğun içinde kımıldayan şiirler "Dağlarca Çocuklarda" dizisi şimdi de Su Yı- kamak kitabıyla suyun yıkanıp yıkanamaya- cağını soruyor. Kitap bir tiyatro oyunu biçi- minde başlıyor ve şiirlerle devam ediyor. Uzaylılar, llkay, Demir, idil, Alp, Sevgi adlı ço- cuklar ve Ses tarafından oynanıyor. Konu, dünyayı inceleme derneğinin son buluşu. Bul- dukları şey çocuklara sunulmuş bir öğüdü, yeryüzü insanlarının neyi ülkü edindiklerini, ço- cuklarını nasıl yetiştirmek istediklerini içeriyor. Ekip bize bu buluşu, diğer bir deyişle 5u Yıkamakadlı yapıtı okuyor. • PinarAKBAŞ K itap sorgulayan, fark eden, şaşıran, anlamaya çalışan, yorumlayan ve bazen de yanıtlayan şiir- lerden oluşuyor. Çocuk ağzıyla ya- zılmış şiirler bunlar. Fazıl Hüsnü • Dağlarca, yetkin şiir dilini zengin Türkçe olanaklarıyla birleştirerek lezzedi bir okuma sunuyor yine hem çocuklara hem de yetişkinlere. Su yıkanır mı? Şair işte bu soruyu ve daha başka birçoğunu aslında kime soruyor, çocuklara mı yetişkinlere mi? Herkese. GÜNEŞİN CÜLÜMSEYİŞİ Suyla başlıyor kitap. Sayfalar, Musta- fa Delioğlu'nun resimlediği su motifle- riyle açılıyor. Işlenmiş dalgalar, balıklar hep birer motif gibi. Çocuk önce suya gidiyor babasıyla. Büyük, akan suya. Adımn ırmak olduğunu öğreniyor onun ve orada onları hep görmek iste- yen biri olduğunu. Sonra bir gün içine gitmeyip kıyısında durduğu bir suya gi- diyorlar. Deniz dendiğini öğreniyor ona. Denizi iyice görmek için kaç göz ge- rektiğini merak ediyor çünkü iki gözü az geliyor. Irmak bir uzun, deniz iki. Denizin ilk uzunluğu kollarını iki yana açsa büyük, uzaklara baksa açık öteki uzunluğu. Çocuğun ölçü birimi: kendi uzuvları. Bir gün de babası onları çok eskiden kocaman olmuş bir kayadan at- layan kocaman köpürmüş bir suya gö- türüyor. Köpük köpük, beş adam boyu yükseklikte, çavlan. Çocuğun ölçüsü: Başka insan boyutları. Dağlarca'mn çocuk, büyük demeyen o yetkin şiir dili, şiirinin doyulmaz lez- zeti sonraki şiir "Sokaklar"İa devam ediyor. Kovalamaca oynarken omzun- dan tutulan çocuk kaçamıyor, çünkü sı- cakhğı avuçta kalıyor. Üstelik şair ne çocuk diyor ne de kovalamaca sözcüğü- nü kullanıyor. Şiirce gizliyor sözcükleri, gene şiirce üstüne basarak. Kediler, kö- pekler, çiçekler, kuşlar, top, bulut, gü- neş bilinmeyenleri ve sokak eşittir ço- cuk. Birinci denklem. Kediler, köpekler, çiçekler, kuşlar, top, bulut, güneş bilinmeyenleri ve ço- cuk eşittir sokak. Ikinci denklem. Tut- tum seni, sobe! Tutmanm tadı şeker gi- SAYFA 14 bi olduğundan yutkunmuyor şairimiz. Oyuna karışan sokaklar, saklıyor mu hâlâ dönemeçleri? Bilgisayar başında sanal dünyada oynanan oyunların el- bette tadı var ama birinin sırtına son anda parmak uçlarıyla dokunmanm verdiği haz, dokunarak kazanmanm?.. Peki, bir soru size, biz kaçtığımızda el- leri uzarken kovalayanın, biz kovalar- ken neden uzar ayakları? Buraya izni- nizle kocaman bir gülümseme koyuyo- rum. Kitaptaki pek çok sayfayı süsleyen güneşin gülümsemesi gibi. KÖREBE "Çeşme" şiiri ise bambaşka bir yer- den haber verir gibi. Ak mermerden. Süslü, işlemeli. Lalelerle uzun uzun, papatyalarla değirmi. Özellikle kent ço- cukları için başka dilden konuşuyor sanki: "Biz çocuklar/ su içmekle yetin- mezdik/ yalağında geçirirdi/ çıplak ayaklarımız öğle sıcağını." İnsan merak ediyor şinıdiki çocukların öğle sıcakla- rmı... Sokak ve çocukla kurulan denklemle- rin olmazsa olmaz bir katsayısı var ki, Dağlarca elbette bunu asla atlamaya- caktı, bir başka şiirde işte karşınızda: "Balon." Hem de Karpuzcu'nun Ba- lonları. Karpuzları merakla inceleyen çocuk "Kardeş mi bunlar/ kardeş olsa- lardı/ biri büyük biri küçük olurdu" di- yor ve de- vam edi- yor sorma- ya: "Kardeş olmasalardı/ böylesine/ ben- zemezlerdi bir- birlerine." Yine kendine özgü ölçü birimiyle tanımaya çalışıyor çevre- deki varhkları. Ölçü birimi: Aile bireyi. Karpuzcu çocuğun tenteye astığı kırmızı mavi balonlara bakarken kar- puzları görmeyişine, karpuzlara bakar- ken de balonları göremeyişine şaşırdı- ğmda ise görme algısmı ve bu algının özelliklerini fark ediyor, fark ettiğini anlamadan; sezerek. SÜSLÜ OKULUN ŞİİRLERİ Sonra bir değil iki kanatlı kapısı çeş- me taşından daha süslü okulun şürleri: "Okul" ve "Okul II." Birçok anne ve ablanın olduğu okul. Çocuk insanlara anne, abla, kardeş diye bakıyor burada. Öpüp giden annesinin onu orada bı- rakmasma içerleyip şaşırıyor ve "Anne- ler çocuklannın yanaklarmm/ buz gibi olduğunu/ duymazlar mı?" diyerek öpüşe, korkuya ve daha bir sürü şeyle çağrışım yüklü bu dizeleri kuruyor. Korkmak, ağlamak, kaçıp gitmek de se- çenek ama korkak demesinler diye ona, hiçbirini yapmıyor. Hem okuma yazma öğrenmezse postacımn getirdiği o güzel yazüarı nasıl okuyabilir sonra? Hem bir sürü başka başka çocuk var orada, san- ki çok eskiden tanış olduğu, şimdi bir- birleriyle buluşan. "Çocuklar ayrı ağaç- lar gibi/ bayramlarda çiçek açarlar/ bir- leşmişler/ orman olmuşlar." Çek çek, birdirbir, körebe... Gözlere bağlanan mendilin aralığından bir kez olsun bak- mamış bir çocuk var mıdır acaba? Ça- lan zille başlıyor oyunlar. Okul bu mu? îçi de güzel. Dışı da. Kalemi eline alın- ca avucu ısınıyor, elinin parmaklarmı sayabiliyor ve eli bile büyümüşken par- maklarının beş tanc kalışma gülüyor. Yeryuvarlağını öğreniyor okulda, ülke- % leri, hepsinin de güneşinin olduğunu. ÖĞRETMEK İÇİN GELEN SU Sonra söz yine suda. Bu kez öğ- renmek için çocuk gitmiyor suya, öğretmek için su geliyor ona: Lak lak lak lık lık lık. Öğret- meni şişeden bardağa dol- durduğu suya mürek- kepli kalemin ucunu yavaşça değdiriyor ve hemen çekiyor. Mürekkep damla- sı ise çabucak mor ediyor bar- dağı. Hanginiz bu mürekkepli suyu eskisi gibi ak yapabilir? Soru bu. "Kim hırsızlık yapar- sa/ kim yalan söylerse/ kim görevini yapar- ken korkaİdık gösterirse/ korkarsa/ bu kirlenmiş su gibidir/ ölene dek ken- dini ak edemez" Dağlarca, "Çocuğu sevdiğim için sa- niyeleri gösteren saat gibi yazmak iste- dim çocuğu. Amacım çocuğun içinde kımıldamak" diyor bir söyleşisinde. Bir diğerinde ise "Çocuk konusu, benim hep içimde sıcaklığını duydüğum en büyük konudur. Kalemi elime aldığım günden beri, her zaman çocuğa dönük bir adamım. Karşımda her zaman bir çocuk var gibi. Kendimi her zaman bi- raz çocuk görmüşümdür. O çocuk du- yarhğı içinde kalmışımdır. Çocuk şiiri yazarken gülümsüyorum ve daha başka bir sevinç duyuyorum. Çocuk şiiri ola- bilir mi? Olabilir. Çocuk şiiri şudur: Çocuk şiirinde yapıyı, nesnelliği, konu- lan, onun açısına göre daha ince seç- mek, ilk duyarlıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde yazmak gereklidir." Dağlarca'nm çocuk şürleri sadece ço- cuklar için değil. İnsan doğasını ve in- sanı daha iyi tanımak için yetişkinlerce de okunması atlanmaması gereken ya- pıtlar. Doğaya, hayat dediğimiz kurulu düzene, insan ilişkilerine, coğrafyaya, fiziğe, matematiğe başka algılarla bak- manm kapısını aralıyor dizeleri. Şiir dili ve Türkçenin olanaklarmm bilinciyle ele alınmış, kişileştirmeden tutun da imgeye, çağrışımlara kadar uzanan şiir bilgisiyle yazılmış, özellikle de doğallık- la yoğrulmuş şiirler bunlar. 5u Yıkamak'ta suyla başlayan şiir yol- culuğu suyla bitiyor ama son sadece ki- tap sayfalannda. Asıl yolculuk dimağla- ra sızmış olan çoğaltıcı hayretle, Şiir'le buluşmuş olma hazzıyla, yeniden parla- tılmış algılarla şimdi başlıyor. • Dafllarca'nın çocuk silrleri sadece çocuklar için değil. İnsan doğasını ve Insanı daha lyl tanımak İçin yetlsklnlerce de okunması atlanmaması gereken yapıtlar. Su Yıkamak/ Fazıl Hüsnü Dağlarca/ Yapı Kredi Yaymlan/ 48 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1073
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle