19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR CMYB C M Y B K entlerimizin eski ve yeni semt- leri arasõnda neden “kültürel süreklilik” yok? Tarihi yerleşimler ile yeni yapõlaş- malar neden “uyumsuz”? Geleneksel kent dokularõ çağdaş ya- põlaşmaya neden “esin kaynağı” ola- mõyor? Kimlikli kent için geçmişi korumak “yeterli” midir? Mimarlõk ve şehircilik dünyamõzda yõllardõr güncelliğini yitirmeyen bu so- rular ilk kez bir “yerel yönetimler se- mineri”nde ele alõndõ. 2000 yõlõnda 50 belediye ile kurulan, bugün üye sayõsõ 300’ü aşan Tarihi Kentler Birliği’nin (TKB) “Tarihi Kentlerde Planlama: Eski ile Yeninin Buluşması” semineri 16-18 Temmuz’da Erzurum’daydõ. Aslõnda tüm kentlerimiz için giderek “yaşamsal” önem taşõyan böyle bir ko- nunun “Dadaşlar Diyarı”nda ele alõn- masõndaki “gerekçe”yi TKB ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanõ Meh- met Özhaseki özetle şöyle açõkladõ: “TKB üyesi olmasına rağmen tarihi çevre koruması alanında yıllardır ses- siz kalan bu kentimizi seçmemiz, konunun öncelikle Erzu- rum için de büyük değer taşımasındandır...” Nitekim Erzurum Bü- yükşehir Belediye Baş- kanõ Av. Ahmet Küçük- ler sunumunda kentin “anıt- sal” yapõlarõndan bahseder- ken, örneğin Kale çevresindeki “es- ki semtler”den ve ünlü “Erzurum ev- leri”nden pek söz edemedi... çünkü Er- zurum da diğer birçok kentimiz gibi si- vil mimarlõk örneklerini ve tarihi ma- hallelerini yaşatmayõ ihmal eden sözde “modern” apartmanlaşmanõn tahribatõnõ yaşamõştõ... Peki, kentin geçmişini “yıkan” ve top- lumu kültür değerlerine “yabancılaştı- ran” bu süreçten, “geçmişle uyumlu” ve “karakterli” bir çağdaş kentleşme- ye nasõl geçilebilirdi? TKB’nin Erzurum etkinliği, işte bu temel sorunun hemen tüm yönleriy- le irdelendiği bir “uygarlık semine- ri” gibiydi.. PALANDÖKEN’İN ‘DÖŞ’ÜNDE Kenti aynõ zamanda dünyaca ünlü bir kõş sporlarõ merkezi yapan Palandöken Dağõ’nõn adeta “döş”ünde inşa edilen Polat Renaissance Oteli’ndeki semi- nerde Erzurum Valisi Sebahattin Öz- demir, tarihi değerlerimizi “hoyratça kullandığımız”õ belirterek dedi ki; “Es- ki ile yeninin buluşmasını sağlayacak bir planlama, yanlışlarımızı terk et- memizi sağlayacaktır. Erzurum’da medreseleri, hanları, hamamları res- tore ettik ama önemli olan ‘kentin bü- tünü’yle tarihine sahip çıkmasıdır.” ÇEKÜL Vakfõ Başkanõ ve TKB Da- nõşma Kurulu Başkanõ Prof. Dr. Me- tin Sözen de TKB’nin geçen ay “tarihi çarşılar”õ ele aldõğõ Bur- sa etkinliğini anõmsatarak kentlerimizde geçmişi yaşatan mekânlarõn ve kent kültürümüzün te- melini oluşturan ma- halle dokularõnõn yeni gelişme planlarõnda da gö- zetilmesi gerektiğinin altõnõ çizdi... Peki, planlamada “eskiyi yadsımayan çağdaşlık” için nasõl bir yol izlenme- liydi? ‘ANADOLU’DAN DÜNYA’YA...’ Seminerin bu soruya da yanõt aranan “kuramsal” oturumunu mimar ve şehir plancõsõ, YTÜ’nün emektar hocasõ Prof. Dr. Hüseyin Kaptan yönetti. Konuş- macõlar ise Lizbon Teknik Üniversite- si’nde Şehir Planlama öğretim üyesi Prof. Manuel da Costa Lobo, TKB Da- nõşma Kurulu üyesi Oktay Ekinci ve İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlõ İMP Bürosu’nun Planlama Koordinatörü Özdemir Sönmez’di... Kültürlerin Anadolu’dan, Nil ve İndus nehirlerinden dünyaya yayõldõğõnõ an- latan Portekizli Profesör Costa Lobo, kent planlarõnõ “madeni para”ya ben- zeterek, bir yüzünde şehircilerin, öbür yüzünde siyasetçilerin, birbirlerini ta- mamlayarak sorumluluk üstlenmeleri ge- rektiğini belirtti. Özdemir Sönmez ise bir kenti plan- larken, hem geçmişe ait alanlarõn nasõl yaşatõlacağõnõ; hem de aynõ alanlarõ çevresindeki etkileşimlerle birlikte dü- şünerek tasarlamak gerektiğini vurguladõ. Peki, bütün bunlarõn “çağdaş kent planlaması”na yansõmasõ nasõl ola- caktõ? Eski ile yeniyi buluşturmanõn başlõca “iki” koşulu bulunduğunu; birincisinin elbette ki “eskiyi korumak” olduğunu; ikincisinin ise yeninin eskiyi yõkmadan üretilmesi gerektiğini belirttiğimiz de- ğerlendirmemizde özetle şunlarõ belirt- tik: “Bu iki temel koşulla birlikte, ör- neğin her yere AVM’ler yerine gele- neksel çarşı ve pazarlarımızın özünü koruyan kentsel ticari alan düzenle- melerini yeğlemek; özellikle TO- Kİ’nin yaygınlaştırdığı kişiliksiz siteler yerine çağdaş mahalleler planlamak; insanları birbirlerine yabancılaştı- ran blok nizam yerine komşuluk kül- türünü besleyen sokak düzenini sür- dürmek... gibi planlama tercihleriy- le, yerel kimlik açısından bize uygun yeni kentler yaratabiliriz.” Nitekim bu değerlendirmelerin ar- dõndan “tartışma” bölümünde söz alan belediyeciler, kent karakterini önemsemeyen TOKİ sitelerinin tari- hi kentlerdeki yabancõlaşmayõ doru- ğa çõkardõğõnõ belirterek, TKB’nin bu konuyu da gündeme getirmesi dile- ğinde bulundular… Oturumu yöneten Prof. Kaptan, bu haklõ serzenişi TOKİ Başkanõ’na ilet- meye söz verirken, tartõşmalarõ değer- lendiren Prof. Sözen ise özellikle tarih- sel karakterlerini sürdürmeleri için ça- ba gösterilen kentlerdeki TOKİ uygu- lamalarõnõn bu amaçla tamamen çeliş- tiğini anõmsatarak “hoca” kimliğiyle şu- nu söylüyordu: “Kamunun bize destek olması gerekirken tam tersi uygula- malara önderlik etmesi kabul edile- bilir bir devlet anlayışı değildir.” TKB Erzurum semineri, kentteki ta- rihi yerlerin ve anõtsal eserlerin gezil- mesiyle sona erdi. Bakalõm, seminerde dile getirilenler gerçekten bir “yol ha- ritası” olabilecek mi? Tarihi Kentler Birliği’nin Erzurum seminerinde ‘Eski ile Yeninin Planlõ Buluşmasõ’ konuşuldu Kültür Servisi - İngiltere’de yõllõk 15 milyon sterlin bütçesiyle birçok sinema filmi projesini destekleyen ve 75 kişiye istihdam sağlayan Birleşik Krallõk Si- nema Konseyi ani bir kararla kapatõl- dõ. Muhafazakâr Parti üyesi Kültür Ba- kan’õ Jeremy Hunt, doğrudan ve bü- rokrasinin daha az işlediği bir sistem kurmak için konseyi kapattõklarõnõ açõkladõ. Ancak sinema camiasõnõ sarsan karar İngiltere’de tartõşõlmaya başlandõ ve konseyin kapatõlmasõna kar- şõ bir imza kampanyasõ başlatõldõ. İnternet sitesinden ulaşõlabilen imza metninde, konseyin İngiltere sinema endüstrisine koyduğu ekonomik katkõ da ortaya ko- nuldu. Konsey Başkanõ Tim Bevan, ola- yõ ‘büyük bir hata’ ve ‘kuruma danı- şılmadan alınmış dayatma bir ka- rar’ olarak değerlendirdi. Birleşik Krallõk Sinema Konseyi kapatõldõ ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Salzburg’da Duygu Patlaması! Yeryüzü muhteşem! Dünya harikulade! İnsanın yaratıcılığı olağanüstü! İyi ki yaşıyorum! İyi ki yaşıyorum! Sevgili okurlar, anladınız herhalde! Dünyanın heyecan verici olaylarından birindeyim: Salzburg Festivali’ndeyim! Eğer bu sayfaların tutkunlarındansanız, birkaç gündür hem Özlem Altunok’un birbirinden ilginç haberlerini, hem Evin İlyasoğlu’nun yorumlarını okudunuz ve zaten kalbinizin yarısı Salzburg’da atıyor demektir! Çünkü festivalin açılış kutlamalarını biz başlattık! “Biz” dediğim, Fazıl Say ve Sacha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası. Ben kimi meslektaşlarım gibi, Türkler Salzburg’u fethetti, Viyana kapılarına dayandık, Türkler tereciye tere sattı falan demeyeceğim; sadece yaşadığım harikulade duyguları sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Dev salon (2 bin 300 kişilik) ağzına dek dolu. En çoğu Avusturyalı ve Alman, daha azı Fransa, İtalya ve Baltık ülkelerinden, en en azı da Türkiye’den gelmiş dinleyiciler! Tanıdıklarım dışında kimin Türkiye’den geldiğini hemen anlıyorum. Yüzlerde dışa vuran bir heyecan... Ama en en heyecanlı olanlar, yerlerini almaya başlayan orkestra elemanları. Şef yerini aldı, baget kalktı ve Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe”sinin ilk notaları... Soluğumuzu tuttuk. Şefin beden dili coşkuyu dışarı vuruyordu zaten. Yavaş yavaş orkestra elemanlarının yüzleri gevşedi. Gülümsemeler yayıldı. Endişenin yerini sevinç bakışlarının aldığını görüyordum. Salonda Doğu’dan gelen esintinin Batı’yla kucaklaşmasını hemen kabullendi ve salon ummadığım kadar çabuk havaya girdi. O coşku dolu Köçekçe bittiğinde salon alkıştan inliyordu. Şimdi daha da heyecanlıyız. Çünkü sıra Fazıl Say’a festivalin ısmarladığı bestede. Sadece bu yıl ona ısmarlanan eserlerden ikisini daha önce dinledim: Dortmund’da dünya prömiyeri yapılan “İstanbul Senfonisi”, ABD’de, Borusan Dörtlüsü’ne büyük ödül kazandıran “Yaylı Sazlar Dörtlüsü”. İkisi de harikaydı, şimdi sıra “Nirvana Yanıyor”da. Fazıl Say’ın bu sahneye çıkmışlığı çok. Kendi evindeymiş gibi geldi piyanonun önüne oturdu. Tüm soluklar yeniden tutuldu? Önce çoook uzun bir piyano solo? Birbirini izleyen triller... Sanki o gizemli cennet, geldi içimize yerleşti. Piyanonun ezgisi duru bir su gibi akarken, orkestra yaylı sazlarla o akışa yumuşacık katıldı. O cenneti içimizde yaratmanın, içimizde bulmanın mutluluğunu yaşıyorduk! Bu güzellik, bu uyum hiç bitmesin, hiç bitmesin derken... Eserin ikinci bölümü: İçimizdeki yangın başladı! Tempo yükseldi; vurmalı sazlar öne geçti! Biraz önceki huzurun yerini çelişkiler ve çatışmalar aldı. Kendi yarattığımız cenneti kendimiz parçalıyoruz. Gözlerim piyano başında kendisiyle savaşan, kendisiyle dövüşen Fazıl’da! Zaman zaman piyanoyu yine saz gibi kullanıyor. Çelişkiler, çokseslilik, tekseslilik, renklerin çatışması iç içe... Eser sona erdiğinde, “tüm bir yaşam” diyecektim ki! (Topu topuna 16 dakikaymış meğer!) Diyemedim, çünkü salon ayağa fırlamış çılgınca alkışlıyordu! Teşekkürler Fazıl Say! İyi ki varsın! Mozart’ın kentinde Mozart’ın 12. Piyano Konçertosu’nun solisti yine Fazıl Say! Artık orkestra, şef ve solist kanatlanmış durumdalar! Biz ölümlü dinleyicileri de uçuruyorlar! Sonra o dev sahnede Ahmet Kocabıyık’a Avusturya Bilim ve Sanat Şeref Nişanı! Sonra o genç ve dinamik ve müthiş coşkulu orkestradan bir Hindemith ve bir Respighi eseri! Yine Doğu ve Batı’nın yaratıcılıkla bütünleşmesi! Konser bitti ama dinleyici orkestrayı bırakmıyor! Sacha Goetzel kan ter içinde ama sonsuz mutluluğu bedeninin ve yüzünün her zerresine sinmiş yeniden sahneye geliyor. Ve bir kez daha “Türk ruhunu harika yansıtıyor” dediği Köçekçe! Bu kez herkes, hem dinleyici hem orkestra daha da coşmuş durumda! Tam bir duygu patlaması yaşıyoruz! Bu konser hiç bitmesin, hiç bitmesin! Sevgili okurlar, bilmem söylemeye gerek var mı? Şu anlattığım sürecin her anında gözyaşlarımı zor tuttum. Kimi zaman da tutmadım zaten! Borusan Orkestrası kısa sürede çok uzun bir yol almıştı. Dünya müzik platformunda devlerle yarışıyordu. Konser boyunca ona bu sağlam adımları attıran Gürer Aykal’ı sık sık andım! Konser bitti ama mutluluk bitmedi. Akşamüstü, bu kez Mozart Salonu’nda Fazıl Say’ın resitaline girmeyi başarabilen birkaç Türkten biriydim! Mutluluk bitmedi, çünkü Salzburg’daki kalışımı tiyatroları izlemek için birkaç gün uzattım. Ve üç gündür her akşam gittiğim oyunlarda sağımda solumda oturan tüm eleştirmenlerden Fazıl Say ve Borusan Orkestrası’na övgüler dinleyip duruyorum. Teşekkürler Borusan Filarmoni Orkestrası’nın tüm elemanları! İyi ki varsınız! Mutluluk bitmedi! Devamı yarına! [email protected] Faks :0212.25716 50 Erzurum’da ‘tarih ve planlama’ Kültür Servisi - Rock müziğin kült isimlerin- den Nick Cave, son dö- nemde müzik çalõşmala- rõndan çok sinema proje- leriyle anõlmaya başlan- dõ. Brecht müzikali “Üç Kuruşluk Opera”nõn ve Guillermo Del Toro’nun yeni “Pinok- yo” projesinin müzikle- rini yapacağõ konuşulan Cave’in son beyazperde projesi, sinemaseverleri oldukça heyecanlandõr- dõ. Daha önce senaryo- sunu yazdõğõ 2005 yapõ- mõ “The Proposition”la yazarlõğõnõ kanõtlayan Cave, daha önce Alex Proyas’õn yönettiği “Karga”nõn (The Crow) yeni versiyonunun se- naryosuna da katkõda bulunacak. Stephen Norrington’un yönete- ceği filmde, yapõmcõ ta- rafõndan senaryoda ek- sik görülen yerler Nick Cave tarafõndan tamam- lanacak. Brandon Lee’nin tra- jik ölümüyle lanetli bir hal alan filmin Cave’in etkisiyle James O’Barr’õn orijinal çizgi romanõna daha yakõn olacağõ konuşuluyor. Filmin çekimlerine bu yõl başlanacağõ planla- nõrken başroldeki Eric Draven karakterini ki- min canlandõracağõ he- nüz bilinmiyor. CAVE’DEN SENARYOYA KATKI Nick Cave’den sinema ‘açõlõmõ’ Kültür Servisi - Şubat 2008’de yaşamõnõ yitiren eleş- tirmen, deneme yazarõ ve çe- virmen Mehmet H. Doğan için Haydar Ergülen ile Orhan Tekeli- oğlu “Şimdi O Güzel Bahçede... Mehmet H. Do- ğan Kitabı” adlõ bir kitap hazõrladõ- lar. Kitap, Do- ğan’õn kendi kale- minden anõlarõyla başlarken deva- mõnda dostlarõnõn anõlarõna yer veriliyor. Türk edebiya- tõnda yer etmiş pek çok ismin kaleminden çõkan bu anõlar dõ- şõnda yine Türk edebiyatõ için önemli olan pek çok kişi onun yapõtlarõnõ ve edebiyatçõ kim- liğini değerlendiriyor. ‘Ya- şamı’, ‘Dost Anı- lar’, ‘Yapıtları, Edebiyatçı Kim- liği’, Mehmet Doğan’ın Anısı- na’ olmak üzere dört bölümden oluşan kitabõn so- nunda ise Ergü- len ile Tekelioğ- lu’nun Doğan’a yazdõklarõ bir mektup ve Meh- met H. Doğan’õn biyografisi yer alõyor. Doğan’õn dostlarõ- nõn şiirleriyle yazõlarõyla bu- luştuğu kitap, ona bir 79. yaş günü armağanõ niteliğinde. Türk edebiyatının ‘Mehmet Abi’si ‘ŞİMDİ O GÜZEL BAHÇEDE...MEHMET H. DOĞAN KİTABI 1- Erzurum ve Palandöken Dağı 2- Çifte Minareli Medrese 3- TKB üyeleri üç kümbetlerde 4 – TKB’nin logosu NickCave
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle