Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükten kaldırılan madde
şöyledir: Silahlı Kuvvetler’in vazifesi;
Türk yurdunu ve anayasa ile tayin
edilmiş olan Türkiye
Cumhuriyeti’ni kollamak ve
korumaktır.
Kaldırılan maddenin yerine
yürürlüğe konan ek 35. madde
şöyledir: Silahlı Kuvvetler’in vazifesi
milli iradeyi temsil eden hükümetin
emirlerine uymaktır.
Yeni ek 35. maddenin ek a ve ek b
paragrafları aşağıdaki gibi
düzenlenmiştir.
Ek 35 ek a: Vaziyetten vazife
çıkarılması yasaktır.
Ek 35 ek b: Vaziyetten vazife
çıkarmaya teşebbüs edenler
hakkında dava açılmak üzere ilk
duruşma gününden en az 150 gün
önce tutuklama kararı verilir.
Yeni ek 35. madde ek b
paragrafına göre en az iki kere
tutuklanan generaller ve amiraller
önceki suçlarından beraat etmiş
olsalar bile üçüncü davadan
alacakları cezaya beraat ettikleri
davaların cezası da eklenir.
Mahkûmiyet cezası alan general ve
amirallerin cezalarında kısmen veya
tamamen indirime gidilmesi,
Genelkurmay Başkanı’nın,
ramazanda Cumhurbaşkanı ile diğer
aylarda Başbakan ile yapacağı özel
görüşmelerin sonucuna bağlıdır.
PERİHAN ERGUN
Geçtiğimiz haftanın
sonunda hiç beklenmeyen ve
şaşırtıcı bir mahkeme kararıyla
102 muvazzaf ve emekli
askere tutuklama kararı
çıkarıldı. Kara, Deniz ve Hava
generalleriyle amirallerinin
tutuklanma istemi toplumun
büyük kesimince çok
yadırgandı. Çünkü emekli
kuvvet komutanlarının dışında
halen Güneydoğu’nun
dağlarında PKK’ye karşı
canları pahasına savaşan
görevli üst rütbedekilerin de
Balyoz suçlamalarıyla yer
almaları çok düşündürücü,
öyle ki Genelkurmay
Başkanı’yla birlikte
çarpışmanın en uç noktasına
bilgi almak amacıyla giden
Başbakan’ı karşılayan
kumandanla sarmaş dolaş
fotoğraflarıyla medyada
görüntülenen komutanın da
tutuklular arasında oluşu
epeyce garip değil mi?
Bu trajik olayın bir yanı da
30 Ağustos’ta terfi sıraları
gelenlerin bir üst rütbeden
yoksun bırakılışları
yetmezcesine, bir de
duruşmalarının beş ay sonra
aralık ayına savrulması çok
anlamlı değil mi? Konuya
hassasiyetle eğilindiğinde
“değil mi?”ler uzayıp gidecek!
Tüm ulusların önlerinde
korku ve saygıyla eğildikleri
Mustafa Kemal’in askerlerine
reva görülen bu aymazlığın
tüm hukuk bilicilerin
söylemlerince bütünüyle
siyasiliği ortada.
1. Dünya Savaşı sonunda
tüm cephelerde yokluklara
karşın vatanı inanılmaz
kahramanlıklarıyla savunan
komutanlarla
Mehmetçiklerimizin
başarılarına karşın yanlış karar
sayılan Almanya’yla birliktelik
kuran Osmanlı’nın 1918’de
ölüm fermanımız sayılan Sevr
Antlaşması’nı kabulü
tarihimizde büyük bir
karabasandır.
Teslimiyeti kabul edemeyen
halkımızın vatanı savunma
birliktelikleriyle bir avuç
yurtsever subayımızın 19
Mayıs 1919’da Samsun’a
çıkan Mustafa Kemal’in
öncülüğünde Milli Kurtuluş
Savaşı’na soyunmalarıyla
vatan kurtarılarak düşmanlara
Lozan Antlaşması kabul
ettirilmişti. 29 Ekim 1923’te
laik demokratik sosyal
devletimiz o günlerin zor
koşulları içinde çağdaş,
yenilikçi inkılap yasalarını
büyük önderin ölümüne değin
sürdürdü. 1939’da II. Dünya
Savaşı’nın başlamasıyla Milli
Şef İsmet İnönü’nün
Cumhurbaşkanıyken
yürüttüğü başarılı siyasetiyle
yok olmamıza neden
olabilecek 2. Dünya
Savaşı’ndan tarafsızlıkla
kurtulabildik.
12 Eylül 1980 asker
darbesine değin
cumhuriyetimiz ilkeleriyle
süregeldi. ABD’nin “Bizim
çocuklar” dediği Kenan
Evren takımının, tüm
solcuları, hatta sosyal
demokratları haritadan silmesi
yetmezcesine ekranlarda dini
konuşmalarıyla ülkeyi laik
devlet ilkelerinden çokça
uzaklaştırdı. Yeniden
yazdırdığı anayasayla ülkeyi
çağdaşlıktan soyutladı.
Bu dönemde dünyaya gelen
insanlarımızın büyük bölümü
Batılıların sömürgen
politikalarıyla yozlaştırılarak
eğitildiler. 2000’li yıllarda yol
göstericimiz olan ilim ve
fenden uzaklaştırılan
gençlerimizin bir kısmıyla
halkımız dinin doğmalarına
salıverildi. Hatta benim
öğretmenlik yıllarımda
Atatürkçülüğüme komünistlik
dendi, düşmanca tavırlar bile
yaşandı.
İşte bu çağdaş
düşüncelilerce bilinen koşullar
içinde 2000’lerde ABD ve
AB’nin istemleri
doğrultusunda -İslam
Cumhuriyeti- havalarına girildi.
Bunun öncüsü de, cezadan
kaçarak ABD’de onların
fedaisi olarak saltanat süren
İzmir’in Hisarönü Camisi’nin
vaizi Nurcu Fethullah Hoca
oldu. Gelirinin kaynağı
bilinemeyen bu öncünün
yurtta ve yurtdışında açtığı
okullarla imam hatip
okullarında eğitilen çocukların
küçük bölümü dışında tamamı
din devletinin söylemci
aktörleri oldular. 8 yıl önceki
seçimde AKP adıyla iktidara
geldiler.
Siyasetleriyle fakiri daha
fakir, yandaşlarını da
hudutsuz zengin etmelerini
gören halkın uyanışından
korkarak iktidarı kaybetme
endişesiyle yurttaşların 12
Eylül Anayasası’na karşı
oluşlarından da yararlanarak
kendilerini kurtarma
anayasasını referanduma
sundular. Bu “Bana-yasayla”
devletin vazgeçilemez 3
erkinden biri olan yargı’yı yok
sayılacak hale getirerek
mitinglerle halka “evet”
dedirtme propagandasına
tüm hünerli aldatmalarıyla
soyundular. Bunda başarı
sağlayabilirlerse laik,
demokratik cumhuriyet
tümüyle ortadan kalkacak. Bu
nedenle yutturulmak istenen
anayasanın parti sorunu
olmayıp memleket sorunu
olduğunu vargücümüzle
görev sayarak, tek tek
yurttaşlarımıza anlatıp “hayır”
dedirterek, laik
cumhuriyetimizi yaşatmak için
vargücümüzle çalışmalıyız.
CMYB
C M Y B
DÜZ ÇİZGİ
ÜMİT ZİLELİ
‘Ulus Devlet Vuruldu!..’
Mehmet Altan birkaç gün önce bir yazı yazdı, baş-
lığı şöyle:
- Ulus devleti Lahey’de vurdular..
Nasıl vurulmuştu ulus devlet? Uluslararası Adalet Di-
vanı, Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesinin meşru
olduğu konusunda görüş bildirmişti de ondan!.. Bu ka-
rarı tarihsel olarak niteleyen Altan, yazısında aynen şöy-
le diyordu:
- Ulus devletlerin “dokunulmazlığı” bitiyor. “Bölü-
nebilecekleri” hukuksal bir kabul görüyor… Tabii ki La-
hey’den çıkan kararın boyutları, Balkanlar’ın sınırları-
nı çok aşıyor…
Altan, bu boyutları da çiziyor: “İspanya’dan Gür-
cistan’a kadar ayrılıkçı güçlerle mücadele eden pek çok
ülke.” Sonra da her zamanki kurnazlığıyla şu sonuca
ulaşıyor:
- Kosova kararının önemli yanı, “Kosova devletinin”
kurulmasından ziyade Sırbistan “devletinin” bölüne-
bilirliğini kabul etmesinde… Ulus devlet, bir yandan
“Kosova” örneğinde olduğu gibi “küçülerek”, bir yan-
dan da Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi “ulus üs-
tü” yapılarla “genişleyerek” iki uçtan birden yok olu-
şa gidiyor..
Siz bu yazıdan ne anladınız? Hürriyet Başyazarı Ok-
tay Ekşi önceki gün köşesinde, ne anladığını şu sa-
tırlarla anlattı:
- Göründüğü gibi yazıda söylenmeyen şey, “Sıra Tür-
kiye’deki ulus devletin de bölünmesine geldi”den iba-
ret…
Ben de aynen öyle düşündüm!.. Altan biraderlerden
Mehmet, ulus devletin nasıl vurulduğunu anlatırken bir
zilleri takıp oynamadığı kalmış!.. Ama bir gün sonra ka-
lemi eline alan bu arkadaş, Ekşi’ye ağır hakaretlerle süs-
lediği yazısında hiç utanıp sıkılmadan, “Ben Türkiye’den
bahsetmedim” diyebilmiş.. Yazık ki yazık, insan ya söy-
lediğinin ardında durmasını bilmeli ya da hiç konuş-
mamalı.. Bu gibi durumlarda güzel Türkçemizde çok
net bir tanımlama da bulunuyor:
- Omurgasızlık!..
Aslına bakarsanız, Altan biraderlerden Mehmet,
yıllar önce (26 Ağustos 1997) “Yeniden sömürge ol-
mak isteyenler” başlıklı yazısında, nereye “ait olduğunu”
afişe etmişti…
Bu arkadaşın anlatımına göre, Doğu Afrika’daki Co-
moros Adaları’ndan üç tanesinde isyan çıkmıştı. İs-
yancılar “Fransa bizi geri al” sloganlarıyla gösteri ya-
pıyorlardı. 1912 yılında Fransızlar tarafından sömür-
geleştirilen Comoros Adaları’ndan üçü 1975 yılında ya-
pılan referandumda bağımsızlığı seçmiş, bir tanesi, Ma-
yotta Adası ise sömürge olarak kalmayı tercih etmiş-
ti. Bağımsızlığı seçenler “Comoros Federal İslam
Cumhuriyeti”ni kurmuşlar ama bir türlü adam olama-
mışlar, sefalete düşmüşlerdi. Sonrasını bu biraderin ka-
leminden okuyalım:
- Bu arada Fransa’nın vesayetinde yaşayan Mayotta
Adası ise derlenip toparlanmaya başlamış. Burada ya-
şayanlar Fransız vatandaşı sayıldıklarından parasız eği-
tim, aile yardımı ve sosyal güvenlikten yararlanmakla
kalmamış, yabancı yatırımlar sayesinde rahatça iş de
bulur olmuşlar. Öyle ki, bağımsız Comoros Cumhuri-
yeti’nin iki adasındaki halk, Mayotta Adası’na gizlice
girip kaçak işçi olarak çalışmaya mecbur kalmışlar…
Mehmet birader, sömürge olmayı seçen adadaki tat-
lı hayatla, bağımsızlığı seçen diğer adalardaki sefale-
ti bir güzel anlattıktan sonra lafı “ulusal egemenlik” ve
“bağımsızlık” gibi içi boş kavramların yoksul kitleleri kan-
dıramayacağına getiriyordu!..
İşte böyle!. Oktay Ekşi canını sıkmasın, 13 yıl önce
bu satırları döktüren “tür”, bugün de “ulus devlet vu-
ruldu” müjdesini oynaya zıplaya verecekti tabii!.. Ama
Ekşi’de haklı tabii:
- İnsanın midesi bulanıyor!..
Bir Yurtsevere Mektup (72)
Sevgili kardeşim Balbay, sonunda bu da oldu;
Balyoz davasında hakkında yakalama kararı verilen kor-
general, İçişleri Bakanı ile şehit cenazesine katıldı. Yet-
medi, bakan korgenerale, yani yakalanması gereken
Balyoz sanığına, “Ne yaparsanız yapın bitirin bu terörü”
dedi, iyi mi?!.. Aynı sıralarda CHP lideri Kılıçdaroğlu
da, yıllardır konuşulan ama bir türlü yüksek sesle söy-
lenemeyeni söyledi; “27 Nisan muhtırası AKP’nin
tekrar iktidara gelmesi için internete konuldu. Mağdur
edebiyatı için yazıldı. Büyükanıt ile Erdoğan işbirliği
yapmıştır o olayda” dedi. Kısacası, “Pandora’nın ku-
tusu” ardına kadar açıldı. Kara komedi olanca hızıyla
sona yaklaşıyor!..
Seni ve tüm yurtseverleri sevgi ve özlemle kucaklı-
yorum...
e-posta: umitzileli@gmail.com
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
TSK’den Şaşırtıcı
102 Tutuklamanın
Arkasındaki Gerçekler!
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
29 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
15
Beşir Atalay:
“Amanos dağlarını
ne yaparsanız yapın
temizleyin!
Kontrgerilla açılımı
yapalım!”
Ordu
Hikmet Keskineğe:
“Türkiye’nin en değerli
ihraç ürününün ordusu
olduğunu söylemişlerdi.
Doğruymuş; ilk aşamada
askerleri tutukluyoruz,
ikinci aşamada
yargılayacağız ve
üçüncü aşamada
ordudan ihraç
edeceğiz!”
Oğlan
Ulvi Oğuz: “Anası
ağlayan çiftçiye
Recep ‘Ananı da al
git’ demişti, Recep
ağlayınca Bilal oğlana
bakalım kim ‘Babanı da
al git diyecek!
Ertan Somunkıran:
“Gerekirse papaz elbisesi
bile giyerim diyen Recep
için, ağlamak basit bir
siyaset oyunudur.”
YağmurDeniz
Vaziyetten vazife çıkarılması yasaktır!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
İNGİLTERE Başbakanı David Cameron
Ankara’ya geldi ve hem çok güzel konuşmalar
yaptı hem de Fatih Sultan Recep’e övgüler
düzdü; Mustafa Saraç’a da düzülen övgüleri
yorumlamak düştü:
“David Cameron, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nde yaptığı konuşmada ‘Türkiye'nin
büyümesinden korkanlar, Türkiye'nin ihracattan
elde ettiği faydaların Türkiye'de kalacağını
düşünüyor; ama biz bundan faydalanabiliriz’
diyor. Cameron ‘faydalanmak’tan neyi
kastettiğini belirtmese de, Türkiye'deki devasa
İngiliz yatırımlarından söz ediyor ve
‘Korumacıların kazanmasına izin veremeyiz’
diyerek, gümrük duvarlarıyla yatırım sahaları
emperyalist sermayeye açık kaldığı sürece,
ülkemizdeki büyümeden en çok kendilerinin
‘fayda’ sağlayacağını ima ediyor.
AKP hükümetini övmek amacıyla, ‘Hangi
Avrupa ülkesi bu yılın başında yüzde 11 büyüdü;
hangi ülke AB'deki 27 ülkenin hepsinden daha
çok genç nüfusa sahip; hangi ülke bizim bir
numaralı televizyon üreticimiz’ sorularını
sıralayan Cameron ‘Tabii ki Türkiye’ yanıtını
veriyor. Ancak ‘Hangi ülke Avrupa'daki en
yüksek işsizlik oranına, en yüksek bebek ölüm
oranına ve en düşük asgari ücret düzeyine
sahip, en çok kaza hangi ülkenin tersanelerinde
ve madenlerinde yaşanıyor’ gibi soruları
(herhalde İngiliz yatırımlarının büyüme oranını hiç
ilgilendirmediği için) unutmuş görünüyor!
Cameron, 400 yıl önce İngiltere'nin, ilk resmi
diplomatik temsilcisi William Harborne'un
İstanbul'a Kraliçe Elizabeth'ten hediyeler
getirerek ticari ilişki kurduğunu anımsatıyor ‘400
yıl sonra, ben de aynı nedenle onun ayak
izlerinden Türkiye'ye geldim’ derken, nedense
kendi hediyelerinden hiç söz etmiyor. ‘Ben de
çam sakızı çoban armağanı şöyle bir bir hediye
getirdim’ demiyor.
Sebebi şu ki, artık Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri yabancı şirketlerle ticari ilişki
kurmak için, hediye almak bir yana, üste para
yani vergi muafiyeti, bedelsiz arsa tahsisi,
vesaire vermektedir.
Yine de hediye konusunda ısrarcı ve şakacı bir
Türk diplomatı Cameron'a ‘hani hediyeler’ dese
şöyle bir yanıt alacağını düşünmemiz
mümkündür: Size koskoca Maliye Bakanı verdik
ya, daha ne istiyorsunuz!"
İngiliz Hediyesi!
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
Basit
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Halk dilinde se-
mizotuna verilen
ad... Bir nota. 2/ İs-
kambilde koz...
Söylev. 3/ Telli çal-
gõlarda parmaklarõn
sapõn neresine ba-
sacağõnõ gösteren
müzik yazõm siste-
mi. 4/ Vladimir
Nabokov’un, sine-
maya da aktarõlan
ünlü romanõ. 5/ Gü-
müşbalõğõ. 6/ Tantal ele-
mentinin simgesi... Kö-
pek... İyi bakõm ve ilaç
tedavisi. 7/ Çemberin çev-
resinin çapõna oranõnõ gös-
teren sayõ... “Öğretmenler
--- gösterir, yol yapar”
(Âşõk Veysel)... Eski Mõ-
sõr’da güneş tanrõsõ. 8/ Ge-
leneksel Türk güreşlerin-
den biri. 9/ Eski Mõsõr ina-
nõşõnda ana tanrõça... Yapraklarõ çay gibi haşlanarak içi-
len bir Güney Amerika bitkisi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Su motorundan yapõlan, tarõmda ve taşõmacõlõkta kul-
lanõlan bir taşõt... İlgi eki. 2/ Soyundan gelinen kimse... İs-
panya’ya özgü, küçük meze tabağõ. 3/ Rusya’nõn para bi-
rimi... Olağanõ aşan büyüklüğü olan. 4/ Çok canlõ renkle-
ri olan bir papağan... İskambilde bir kâğõt. 5/ Çözümlemeli.
6/ Bir şeyi düşünmeye gerek duymadan hep aynõ biçim-
de yapma alõşkanlõğõ... Optik kaydõrma. 7/ Ağrõ’nõn bir il-
çesi... Kalsiyum elementinin simgesi. 8/ Yumuşak ve in-
ce bir ipekli kumaş... Ürik asidin tuzu ya da esteri. 9/ Yap-
ma, etme... Soluk borusu.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
D E N G E L E M
İ M A T İ N E R
Ş A L T A K T E
E R A J A N S
N E M E T E N E
G A F R O İ P
İ B R A R A M İ
A K İ S S E S
B R İ K E T T E
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
NEVŞEHİR SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN
GAYRİMENKUL AÇIK ARTIRMA İLANI
SATIŞ NO: 2010/9
Nevşehir Camicedit Mahallesi. 1. Mõntõka 1767 ada, 8 parselde kayõtlõ. 1071,95 m2 arsadõr, imar planõ içerisinde, 5 kata müsaadeli, her
türlü belediye hizmetlerinden yararlanõr durumda, il merkezine 3 km mesafededir, muhammen bedeli 80.397,00 TL’dir. Satõş şartlarõ: Sa-
tõş 01/10/2010 günü saat. 9.30’dan 9.40’a kadar Nevşehir Adliyesi Giriş Salonunda açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tah-
min edilen kõymetin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklar varsa alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle
bir bedel ile alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak şartõyla 11/10/2010 günü aynõ yer ve saatlerde de ikinci artõrmaya çõ-
karõlacaktõr. Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ başka bilgi almak isteyenlerin başlõk-
ta yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 12/07/20 (Basõn: 50647)
T.C. SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN
ESAS: 2010/313
Davacõ BAŞBAKANLIK TOPLU KONUT İDARESİ BAŞKANLIĞI ile Davalõ NECMETTİN İNAÇ arasõnda mahkememizde görül-
mekte olan Kamulaştõrma (Bedel Tespiti ve Tescil) davasõ nedeniyle, Samsun ili Canik ilçesi Teknepõnar köyü 11043 ada 1 parsel 1/950
hisseli davalõ adõna kayõtlõ bulunan taşõnmaza 1.081.93 TL toplam değer takdir edildiği, taşõnmaz malikine pazarlõk usulü satõş için tabli-
gat yapõlmasõna rağmen taraflar arasõnda uzlaşma sağlanamadõğõ, mahkememizin yukarõda esasõna kaydedilen dava ile kamulaştõrma be-
delinin tespiti ve davacõ Başbakanlõk Toplu Konut İdaresi Başkanlõğõ adõna tapuya tescili için dava açõldõğõ, 2942 Sayõlõ Kamulaştõrma Ya-
sasõnõn 10. Maddesinin 4. Bendi uyarõnca ilan olunur. 16/06/2010 (Basõn: 51983)