03 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çevre kirliliği besin maddelerine olumsuz etki yapıyor Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ (Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı) Ç ağdaş toplumlarda nesillerin sağlıklı olması ve zihinsel gelişimi için gıda güvenliği konusu halk sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme için gıdaların uygun çeşit ve miktarda olmasının yanında, insan sağlığı açısından tehlikeli sayılabilecek her çeşit kimyasal ve biyolojik maddelerden arındırılmış olması da gereklidir. Sürekli halde kirlenmiş gıda tüketiminin salgın hastalıklar kadar tehlikeli olabileceği sayısız örneklerle kanıtlanmıştır. Son günlerde gündemi işgal eden yumurtalardaki dioksin ve hekzaklorobenzen olgusu da bu bağlamda yeni olmayıp yıllardır güncelliğini koruyan ve tüketicilerde sürekli bir endişe yaratan sorunların başında gelmektedir. Bu nedenle İzmit ve yöresindeki tavuk yumurtalarında bulunan kirlilikleri tespit ederek kamuoyuna duyuran ve bu konuda dikkatleri bir kez daha bu ürünlere yönelten Greenpeace yetkililerine ülke olarak teşekkür borçluyuz. Aslında bırakın bizim gibi ülkeleri, gelişmiş ülkeler bile bu türden kirliliklerin üstesinden gelmek için oldukça sıkı önlemler almakta, ancak ne yaparlarsa yapsınlar sorunu tümden yok edememekte yalnızca azaltabilmektedirler. Günümüz yaşamının bir gereği olarak halkın beslenme şekli ve alışkanlıklarında önemli değişiklikler olmuştur. Elle hazırlanan geleneksel ev yemeklerinin yerini çoğunlukla konserveler ve hazır yiyecekler almıştır. Buna paralel olarak evrensel boyutlara ulaşan kimyasal çevre kirlenmeleri doğal dengeyi, gıda güvenliğini ve insan sağlığını tehdit eden başlıca tehlikelerden biri haline gelmiştir. Endüstriyel ve teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak bugün için Gelişmiş ülkeler bile kirliliklerin üstesinden gelmek için oldukça sıkı önlemler alıyor, ancak ne yaparlarsa yapsınlar sorunu tümden yok edemiyorlar sayıları 600 bin çeşidi aşan kimyasal maddelerin üretim ve tüketim boyutları 50 yıl öncesine göre binlerce katına ulaşmıştır. Bu kadar fazla sayıdaki ilaç ve kirlilik çeşidinin yaygın bir şekilde kullanılması, doğal olarak besin değeri olan hayvanlarda kimyasal madde kalıntısı problemini de beraberinde getirmektedir. İnsanların tüketim gereksinimlerini karşılayabilmek için doğal kaynakları sömürmeyi devam ettiğimiz sürece sayısız kirlenme kaynağı yaratacak ve her çeşitten gıda maddesi sakıncalı boyutlarda kirletilecek veya kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakılacaktır. Çevreyi bu kadar hor gördüğümüz sürece de bunlardan sağlanan et, süt, yumurta, bal gibi besin maddelerinde ilaç kalıntısının bulunması kaçınılmazdır. Bunu bir tür çevrenin verdiği tepki diye düşünebiliriz. İnsanların dioksinlere maruz kalmasında çeşitli faktörler olabileceği gibi; gıda en önemli kaynağı oluşturmaktadır. Özellikle çevresel faktör olarak bilinen atık yakma fırınları çevresinden elde edilen gıdalarda yüzde 98 düzeyinde değişik tipte dioksine rastlandığı bildirilmektedir. Gıda zincirine bulaşmada, dioksinlerin at Çevre hor görülünce besin maddelerinde ilaç kalıntısı bulunması kaçınılmaz hale geliyor. mosferde taşınması, bitki, toprak ve sudaki birikimlerinin önemli kaynağını oluştururken; bunların insanlara bulaşmasında temel gıda kaynaklarının, yağ içeren hayvansal ürünler ve balık olduğu da belirtilmektedir. Tarihte en önemli dioksin zehirliliği, 19681971 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinin Vietnam’da düşmanlarının saklanabileceği ağaçların yapraklarının uzaklaştırılması amacıyla ‘‘Agent Orange’’ isimli bir yabani ot ilacı kullanıldıktan sonra ortaya çıktığı bildirilmektedir. Bu ilaç aslında zamanla kanserojen nitelikli dioksinlere dönüşmekteydi ve ABD yıllar sonra (1990’da) Vietnam’da bu ilacın havadan spreylenmesinde görevli askerler üzerinde yaptığı bir araştırmada, bunların hücre kanserine yakalandıklarını açıklamıştır. Tabii Vietnamlılar üzerindeki etkisine yönelik herhangi bir bildirim olmasa da olası etkilerini varın siz düşünün (Sizce bir tür soykırım olabilir mi?) Yine ABD’nin Missouri’ eyaletinde 1970 yılında binicilik okullarında at ölümleri ve jokeylerin hastalanmaları ile meydana gelen olgularda da sorumlu etkenin dioksin olduğu belirlenmiştir. Buradaki dioksinin, binicilik okullarında toz giderici olarak kullanılan atık yağlardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Almanya, Hollanda ve ABD’de yapılan diğer çalışmalarda da dioksine maruz kalan tarım işçilerinin ve pestisit üreticilerinin yumuşak doku kanseri ile Hodgkin’s hastalığına yakalanma riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Dioksinlerin temel olarak çevresel bulaşmadaki en önemli zinciri; 1) buharların ve partiküllerin bitkilerde depolanması ve bu bitkilerin hayvanlar tarafından tüketilmesi, 2) dioksinlerin, topraktan köklerle bitkilere transferi veya topraktan buharlaşması ile geçen bitkilerin hayvanlar tarafından tüketilmesi, 3) hayvanlar tarafından bulaşık toprağın tüketilmesi ile meydana gelmektedir. Bunların dışında yemler, lağım sularının çevreye kontrolsüz bırakılması, aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketleri, suyun atık sular ve derelerle bulaşması, gıda üretimleri sırasındaki işlemler, paketleme materyallerini ağartma işlemlerinde kullanılan klor diğer bulaşma kaynaklarıdır. Genel olarak belediyelerin yakma fırınlarının çevresinde yaşayan insanlar da genel nüfusa oranla daha yüksek dioksin seviyelerine maruz kalmaktadırlar. Sonuç olarak dioksin, insan ve hayvanlar için zehirli bir maddedir ve gerek endüstriyel çevresel atıklarla gerekse gıdalarla bu maddeye maruz kalındığından dolayı halk sağlığının korunması amacıyla ulusal ve uluslararası bir takım önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunlar içerisinde de öncelikli olanlar; ulusal ve uluslararası düzeyde gıdalarda yapılan analiz sayılarının arttırılması (ülkemizde bunu belirleyebilecek bir laboratuar olmaması ne kadar acı değil mi?), gıdalarda bulunmasına izin verilen yasal dioksin miktarlarının belirlenmesi, dioksin oluşumuna neden olan bileşiklerin atmosferdeki oranlarını ve buna bağlı olarak insanların dioksine maruz kalmalarını azaltmaya yönelik politikalar geliştirilmesi ve bu politikaların uygulanması, havayemhayvan insan arasındaki transferlerin tam olarak açıklanması ve etkili kaynak azaltımı için bu bileşiklerin kaynaktan gıdalara taşınmasının modellenmesi ve bundan kaynaklanan belirsizliklerin önlenmesi gibi uygulamalar, gelecekte büyük olasılıkla ortaya çıkacak olan dioksin kökenli sağlık problemlerinin çözümüne yardımcı olacaktır. Bize göre şu anda ülkemizde var olan 5179 sayılı Gıda Yasası ile de bu sorunun çözülmesi hayalden öteye geçemeyecektir. Çözüm öncelikle Gıda Yasamızdaki risk analizi, risk yönetimi, ihtiyati tedbirler ve kriz yönetimine iliskin bosluklarin doldurulmasi ve hizla uygulamaya konulmasi ile mümkündür. 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle