Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Sayfalar
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ItUMHURİYET'JN İZ rensinler. Biz insanlığa örneğin Homeros'u armağan ettik. Ah evet, parayı bulmakla iyi mi ettik Sart'ta, ondan emin değilim. Her zaman, bu toprakların doğunun en batısı, batının en doğusuyduk. Uygarlıklar, kavimler kapısıydık. Bizimle tanıştı, kaynaştı, paylaştı iki dünya elinde ne varsa. Gün geldi, tarihin çanı vurdu. Çaka Bey, Ege'nin kıyısma ulaştı. Sonra Umur Bey, sonra yukarıda "Türk Izmir", aşaÇaka Bey ğıda "Hıristiyan İzmir" yılları geldi. Sonra Aydınoğulları, sonra Osmanoğulları, Sakız'dan gelenler, küçük bir kasabadan bir dünya kentine dönüşme, 1. Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, 15 Mayıs 1919'da işgal, Hasan Tahsin'in bir ulus adına ilk kurşunu, Kurtuluş Savaşı ve nihayet 9 Eylül... Başın döndü değil mi? Bu kuş uçuşu yapmaya çalıştım, dünyanın en güzel coğrafyası üstünde. Tarihi iyice bilmeden, sen nasıl İzmir'i sevebilirsin ki? İlk "Iktisat Kongresi" İzmir'de düzenlendi desem, bu senin için ne anlama Aydınoğlu Umur Bey gelir? tlk Türk Kadını, "Ceza Avukatı" adlı oyunla, Mustafa Kemal'in isteğiyle, ilk kez îzmir'de sahneye çıktı, o kadının adı Bedia Muvahhit'ti desem, ne anlarsın? Bu ülkeye gelen ilk tiyatrolar, operetler, baleler, yani geleneksel sanatlar dı§ı sanat örnekleri ilk kez İzmir'den ses verdi desem, bu kentin hak edilmesi gereken öncü kimliği ortaya çıkabilir mi? Dünden bugüne, bu ülkeyi tehdit eden ne varsa, karşısında önce İzmir'i buldu desem? Kubilay'ı katledenlere de, Atatürk'e Hasan Tahsin suikast düzenleyenlere de, emperyalizme de faşizme de İzmir her zaman gereğince yanıt verdi desem, bu kentin "kimliği" anlaşılır mı? "Çeşitliliğimiz renkliliğimizdir. İzmir'de yaşamak nereden gelmiş olursak olalım bu kentin kimliğini ütülü kolalı, şık ve sevecen, sorumlu ve duyarlı giymektir. O yüzden, biz çeşitliliğimizle övünürüz." demenin, sence ne anlamı olabilir? Eşrefpaşalılık delikanlılığımızı, Tariş'lerdeki emeğe saygımızı, Agora'da ya Bedia Muvahhit da Ege Mahallesinde bir romanın şarkısındaki yaşama sevincimizi, Hıdrellez ateşlerimizdeki hayata bağlılığımızı, Narlıdere'deki semahımızı, Güzelbahçe kahkahalarımızı bilmeyenler, özümsemeyenler, içselleştiremeyenler bunu nereden bilsin? Bir Levanten hammefendinin yakasındaki fesleğenin kokusunu, Oteller Sokağı'ndaki gurbet hüznünü, Çiğli'deki uzun yollardan gelen türküyü, Gültepe evlerinde emeğin bebek uykusunu, vazgeçtim, Fuar Lozan kapısında Atatürk ile İnönü heykelindeki gülümseyen Kuvayı Milliye'yi algılayamıyorsan, sahi ne işin var senin İzmir'de? Hayır, beni yanlış anlama. Bunları anlayamazsan, İzmir sana yük olur. Kalkar, hakkmda saçma sapan cümleler kurup, İzmir'i kendine benzetmeye çalışırsm, hayatm kepaze olur, hüsranlar yaşarsın diye söylüyorum. Çünkü İzmir, belki aldırmaz görünür, ama tam kendime benzettim derken, seni "benzetiverir." Hani "Havasına, insanına güvenilmez" diye tuhaf bir yakıştırma var ya, sende kanıtlanıverir diye uyarıyorum. Bunu göze almanı hiç ama hiç tavsiye etmem. Haydi, gel sözlerimizi, yazdığın şiirden bölümlerle sürdürüp bağlayalım. "Soluk alıp veriyor İzmir Kaç kez söyledim içme diye Yine İkiçeşmelik'te Kızmış harcanmış günlerine İzmir Kimi kez Şımartılmış bir sevgilidir..." îzmir yürüyor. Bir zamanlar Konak Meydanı'ndaki "Opera Binası" iskeletiyle dalga geçerdik, şimdi bizim Güzelyalı'da devasa "Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi" yükseliyor. Hiç merak etme, her sanat dalına eşit davranacak, hiçbir suistimale yer vermeyecek, iyi bir işletmecilik anlayışıyla, yalmzca İzmir'ine değil, ülkene ve dünyamıza hizmet verecek. Kuşkusuz, iş bittikten sonra, o işe dair ahkam kesenler, kendine görev biçenler ortaya çıkacak. Ama İzmir, yüzyıllarm verdiği deneyimle, bunlara burun kıvıracak. Çünkü orayı, kişisel, kurumsal bencillikle sa 71