28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

U RIYET 'I N "İZMİR'DE MİLLİ BURJUVAZtNİN KURULUŞU" Yaşar Aksoy Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve Sanayi Odası'nın Tarih Sahnesine Çıkışı İyi ki, Gâvur îzmirli Değiliz! A TİLLİ BURJUVAZİ, aydınlanma çağında L VJ.kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan ulusal, laik ve demokratik "ulus devletlerin" vazgeçilmez temel unsurlarından biridir. Hatta Liberal Kapitalist uluslarda kalkınmanın ve demokratikleşmenin öncü aktörüdür. Ticarette, sanayide, tarımda, finans aleminde, istihdamda, ulaşımda, madencilikte, bilimde, özetle her alanda, milli ekonomiyi, "milli" yapan bu öncü unsurun, ulusdevletin kuruluşunda ve ticari kentlerin kimliğinin oluşmasında rakipsiz bir konumu vardır. Gayri milli (yani milli olmayan) ekonomilerde, burjuvazinin de gayri milli olduğunu, yaşanan hayat dünya halklarına acı biçimde öğretmiştir!.. Milli Ekonomi, milli devletin kuruluş aşamasinda vazgeçilmez bir aktördür. Kapitalizmin hızlı gelişmesi sonucunda, daha ileri evrelerde, ulusal ekonomilerin giderek "küreselleşme" ile bütünleştiği takdirde, "milli" kavramı da niteliğini değiştirecektir; ekonomilerdeki millilik doğal olarak daha çağdaş ve evrensel boyutlara devrilecek ve çok uluslu şirketler dünyasinda her ulus "kendi kimliğinin mayasını koruyarak" liberal ufuklara yol açacaktır. Evrensel güncel akıl ve mantık bunu gerektirir. Dünya ulusları da bunu yapıyorlar zaten. ğil, tam tersine geri üretimtüketim ilişkilerinin yeniden hortlatılmasıdır ki, bu tavır ürpertici bir tarihsel karşı devrimi de içinde taşımaktadır. Çünkü milli ekonomiler, 1789 Fransız Devrimi sonrası oluşan burjuva sınıfinın öncülüğünde gerçekleşen "batı ulusdevletleri" ile kurtuluş savaşları sonucu gerçekleşen "doğu ulus devletlerinin", doğumdan sonra başvurduklan klasik bir kalkınma gerçeğidir. Fransa ulus devleti, milli ekonomisini 1800'lerde kurmaya başlamış ise, Türkiye ulus devleti de milli ekonomisini kurtuluş savaşı sonrası 1923 Cumhuriyet Devrimi ile birlikte gerçekleştirmiştir. Bu süreci tersine çevirmek, yani kapitülasyonların yönlendirdiği Osmanlı gayri milli ekonomisini yana yakıla özlemek, ekonomik olduğu kadar tarihsel gericiliği de (karşı devrimi) içermektedir. Keza, yabancı sömürüsünün baştan başa işgal ettiği gâvur İzmir'i, tarihteki eski konumundan sökerek ve günümüze küreselleşme adı altında aktararak 2000'li yıllarda yeniden özlemek, hayrettir ki, 1923 İktisat Kongresi, îzmir Ticaret Odası'nın yeniden kuruluşu, İzmir Ticaret Borsası'nın kuruluşu, 1936 Kültürpark'taki İzmir Fuarı'nın kuruluşu ve İzmir Milli Burjuvazisi'nin "ilk milli tüccarlarca" oluşturulup, daha sonra Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın kurulmasıyla "ilk milli sanayicilerimizin" de bu sürece katılmasıyla oluşan tarihsel çizgiyi tam tersine çevirmek anlamına gelmektedir. Yeniden Gâvur İzmir ekonomisini özlemek, tüm ulusal ekonomi birikimimizi bir kalemde çizip, yeniden kapitülasyonların egemenliğindeki bir İzmir'i gündeme getirip, 19. ve 20. yüzyıllarda pek acı tanışıklığımızın olduğu Klasik Emperyalizm'in yerine geçen "Küresel 21.Yüzyıl Emperyalizmi"ne tam teslim olmak, tam sömürge olmak demektir. Bu da, ekonomik olduğu kadar dört dörtlük bir tarihi gericiliktir. İşin acı yani, gâvur İzmir'in so Karşı devrim ekonomisi Ama hayretler içinde kalarak ve şiddetle eleştirilerek karşı çıkılacak şey, küreselleşme uğruna milli ekonomi öncesi "gayri milli kapitülasyoncu sömürge koşullarına" geri dönerek, bir ülkenin, bir ulusun, bir kentin, örneğin İzmir'in, Türk'ten başka her unsurun fazlasıyla kârlı çıkacağı bir geçmişte kalmış gâvurluğu", yani klasik ve kozmopolit "Gâvur İzmir"i özlemek duyarsızlığının, ekonomik çıkar örgütleri ağzından savunusunun yapılmasıdır. Bu bir ekonomik ilericilik değil, düpedüz reel gericiliktir. İleri üretimtüketim ilişkilerini kurmak de 45
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle