Katalog

alan gâvur îzmir tanımıdır. Yani muhafazakârlara göre, İzmir en çok batılılaşmış, açılıp saçılmış, katı laik, yani düpedüz gâvurlaşmış bir kenttir. Bu tespit, tamamen sosyosiyasal bir suçlamayı içermektedir. Ikinci gâvur Izmir tanımının tamamen dibi bo§ ve yanlıştır. Çünkü İzmir'e eklenmeye çalışılan Gâvurluk, bir sosyosiyasal suçlamayı değil, bizzat Türk milletinin tam karşısındaki Emperyalizm'e karşı geliştirdiği bir popülist halk tanımıdır. Yabancı egemenliğine vurgu yapar, kendi içinde laikmuhafazakar çatışmasına değil! Bu tanım da içinde çatışmayı taşıdığı için tehlikelidir. Nitekim T.C. Başbakam'nın " O malum tarif içindeki İzmir'i kazanmamız gerekir" demesiyle toplumda bu konuda gerginlik çıkmıştır. 3 "Üçüncü Gâvur îzmir" tanımı ise, liberalin, milliyetçinin, dindarın, kemalistin, her türlü İzmirlinin sahip çıkması gereken, geçmişte yaşanan ve özlenen aydınlık yüzlü, bir yönüyle batıcı uygar, öte yanıyla dindar ve sevimli ılıman Müslüman İzmir'i işaret eder. İçinde her türlü etnik, dini ve kültürel çeşitliliğin yaşadığı, ticari rantm oldukça yüksek olduğu için herkesin nasibi oranında ekonomi pastasını paylaştığı, Petit Paris (Küçük Paris) ismiyle de şöhret sahibi olmuş, özünde Osmanlı, ruhunda Türk, ama Rum'u, Ermeni'yi, Frenk'i komşu kabul eden, içinde hiçbir zaman etnik ve dini çatışmalarm çıkmadığı, Akdeniz'in incisi, Asya'nm mücevheri olan İzmir'dir. Bu üçüncü tanım içindeki gâvurluk, bir Hıristiyan veya Musevi için Osmanlı Türk komşusu ile ballı börekli biçimde, sulh içinde yaşamak, ama ayrı ibadethanelerde Tanrı'ya dua etmek demektir. Bir Müslüman Türk için gâvurluk ise, ötekine biraz mizahi yaklaşıp, "Ahh ulen Gâvur İzmir" derken, şehir içindeki gayrimüslim kültür gerçeğine biraz imrenerek, biraz da kendinden ustaca ayırarak vurguladığı mizahi ve çapkmca bir yaklaşımdır. İşte bu Gâvur İzmir, bizim İzmir'imizdir. Türk'ün ve diğer tüm unsurların Osmanlı'nın inanılmaz hoşgörüsü içinde birlikte yaşattığı ve ekonomisini koruduğu imrenilecek bir kenttir. Selanik ve İstanbul iktidar kavgası içinde çürürken, İzmir bu hoşgörü sayesinde ticaret rantını pek güzel paylaşıp sulh içinde şehir yaşamını sürüklemektedir. Taaa ki, Yunan ve Ermeni mikro milliyetçiliklerinin azgmlaşıp, yayılmacı Yunanistan'ın Paris Barış Konferansı sonucunda 15 Mayıs 1919'da İzmir'e ayak basınca, bu işgal gücüne katılıncaya kadar. İşte bundan sonra, 3 numaralı Gâvur îzmir berhava olmuştur. Bu bakımdan artık 21. yüzyılda 1,2 ve 3 nolu hiçbir Gâvur İzmir'in ne hükmü vardır, ne de imrenilecek güncel gerçeği!.. Semalarında cami minareieri, çan kuleîeri ve havra çatdarınını yükseldiği özgür kent îzmir. 48