Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 49 / 9 Eylül 2008 Manisa kuraklıktan yakınıyor ten Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Sorman, “Manisa bitkisel üretimde Türkiye birinciliğini hükümetin tarım politikası olmadığından kaybediyor” dedi. Sorman, gazetemizin kent ve ülke tarımıyla ilgili sorularına dünü ve bugünü değerlendirerek yanıt verdi. Manisa ve Ege tarımında son beş yılda ne oldu, ne olmadı? Ülke bazında tütünde 1. pamukta 3. olan Manisa, alternatif olarak mısırı seçti. Tarım yapmak zorlaştı. Nedeni girdi fiyatlarındaki yüzde 4050 artış. Üretici bu sebeple ürün değiştirmek zorunda kalıyor. Örneğin pamuk alanları artık mısır üretiyor. Akhisar’da tütün yerini zeytine bırakıyor. Yüzde 810 enflasyon tarım girdilerinde yüzde 4050. Fındık, muz, çay dışında her türlü sebze ve meyve yetiştiren Manisa ovasında ilk sırada yer alan üzüm ve tütün ülkemizde yüzde 80 ve yüzde 33'lük paylarla ilk sırada. Pamuk ürününde ise ilk 4 arasındaki üretim yerini korumaya çalışıyor. Ancak girdi maliyetleri üreticilere “ekme, ithal et” dayatması yapıyor. Korkum o ur ki tarım sektörü yabancıların eline geçecek. Üreticiye yönelik destekler konusunda ne düşünüyorsunuz? Hükümetin çiftçimize yaptığı destek devede kulak olarak kaldı. AB ülkeleri bütçesinin yüzde 45’ini, yani yaklaşık 41milyar avroyu, ABD de yaklaşık 45 milyar doları üreticisine destek olarak veriyor. Türkiye'de hükümet çıkan kanunla gayri milli hasılanın binde 1’i 8 katrilyon tarım bütçesi ayırmasına rağmen verilen destek 5.2 katrilyon. Destekte paranın dağıtımı iktidar politikalarına göre, siyasilerin yönlendirmesine göre değişmektedir. Bu nedenle Ege’de pamuk üretimi 700800 bin tondan 200300 bin tona geriledi. Manisa merkezde pamukçuluk mısıra yöneldi. Pamuk çırçır fabrikaları kapandı.Çırçır fabrikaları atıl hale geldi. Üzümde daha farklı bir tablo var ama? Üzümde bir ilki gerçekleştirdik. Bugüne kadar tarım politikalarında hiçbir hükümetin, kooperatifin yapamadığını sivil toplum örgütü çiftçiler ve ziraat odaları ABD Yabancılar Tarım Servisinin raporlarını kırarak elde etmiştir Bunun üzerine devlet Tariş Üzüm Birliği'ne kredi vermekten kurtulmuştur.” Üzüm ihraç fiyatları da tonu 900 dolardan 20002500 dolara çıkmıştır. İki yıldır elde bulunan 200 bin ton kuru üzüm stoku da bu yıl sıfırlanmıştır. Ne oldu da üzüm fiyatını ikiye katladı? ABD’nin üzüm ihracını durdurması bunda etkili olmuştur. Boşluğu Türkiye doldurdu. ABD şarap yapımında mısırdan elde ettiği tatlandırıcının kanserojen içermesi sebebiyle ihraç için ürettiği çekirdeksiz üzümü şarap tatlandırıcısı olarak kullanmaya başladı. 2005 yılında üreticimize ‘ürününe sahip çık’ kampanyası başlattık. Üretici ürününe sahip çıkarak piyasaya dengeli mal arz etmesi neticesi ihraç fiyatı tonu 900 dolar olan üzüm ortalama 2000 dolara çıkmıştır. Sorman, hükümetin üreticiyi yalnız bıraktığını söyledi. Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Sorman Yüksel GÖRDES ANİSAManisa Ziraat Odası Başkanı ve TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Sorman, hükümetin tarım politikasını eleştirerek üreticiyi ‘Ürününe sahip çık’ kampanyasına katılmaya çağırdı. Manisa’dan iki çığlık yükseliyor: “Hükümet tarıma duyarsızlığı ve kuraklık” Yukarıda sözü edilen iki kelimenin aslında Türkiye’de tüm üreticilerin korkulu rüyası olduğunu belir M A Balık ye, sağlıklı yaşa Savaş KÜRKLÜ DANA Dünya Gıda Programı (World Food ProgrammeWFP) kapsamında yapılan araştırmaların, düzenli olarak balık yiyenlerin fiziksel ve ruhsal sağlığının daha iyi olduğunu ortaya çıkardığı, balık etinde bulunan Omega3 yağlarının depresyon ve enfarktüse iyi gelmesinin yanı sıra, antikanserojen etkisiyle de tümör ve kırışıklıkları önleyici etkisi bulunduğu belirtildi. Ağırlıklı olarak balıkla beslenenlerin, et ve sebze ağırlıklı beslenenlere oranla ortalama yaşam süresinin daha uzun olduğuna vurgu yapılan araştırmada, aynı kişilerin daha mutlu bir yaşam sürdüğü, fiziksel direncinin daha güçlü olduğunun saptandığına da yer verildi. WFP'ye bağlı olarak öncelikle beslenme konusunda çalışma yürüten uzmanların yaptıkları araştırmalara göre, tuzlu su balıklarının etinde bulunan özel bir yağ grubu (Omega3 yağları), total kolesterol seviyesini düşürüyor ve kalpdamar sisteminin daha iyi çalışmasını sağlıyor. Araştırmada, Omega3 yağlarının kalpdamar sistemi üzerindeki koruyucu etkilerinin 6 hafta boyunca günde 100 gr. balık tüketenlerde kendini belirgin gösterdiğine işaret edilerek şöyle deniliyor: “Ancak düzenli olarak, haftada 34 kez balık tüketildiğinde organizmaya, kalpdamar hastalıklarını önlemek için yeterli miktarda Omega3 yağları sağlanmış oluyor ve bu yağlar enfeksiyonlara karşı vücudun savunma sistemini güçlendiriyor, beyin ve hücre gelişimine katkıda bulunuyor, yaşlanmayı biraz da olsa yavaşlatıyor. Ayrıca yeterli miktarda balık tüketenlerde depresyon gibi vakalar da az görülüyor. Bu yüzden, kırmızı ete oranla yağ içeriği ortalama yüzde 20 daha az olan balığın düşük kalorili diyet uygulayanlar için de önemli bir besin maddesi olduğu unutulmamalı.”Balıktaki Omega3 yağının yetersiz alımıyla kanda bulunan ve mutluluk duygusu üzerinde etkili olan serotonin seviyesinin düşük olması arasında bağlantı olduğuna, bunun da depresyona yol açtığı kaydedilen raporda bu konu da şöyle aktarılıyor:“Amerika'da 44 kişi üzerinde yapılan araştırma, günde 100 balık yağı alımının 4 ay sonra depresyonu azalttığını ortaya koydu. Bir başka araştırmaya göre, kandaki yüksek Dha seviyesi (omega3 yağının bir komponenti) beyin sıvısındaki 'rahatlıkmutluluk' hisleriyle bağlantılı bir sinir iletkeni olan serotonin seviyesine katkıda bulunuyor. Ayrıca; 11 ülkede yürütülen araştırmalar, depresyon oranıyla tüketilen balık miktarının ters orantılı olduğunu kanıtlıyor. Yine Amerika'da 12 yıl süreyle 80 bin hemşire üzerinde yapılan bir başka araştırma, haftada bir balık yiyen kadınların enfraktüs geçirme olasılığının, ayda bir kez balık yiyenlere oranla yüzde 22 daha az olduğunu, haftada beş kez balık tüketenlerin enfarktüs riskinin yarı yarıya azaldığını gösteriyor.” Raporun, Avustralya'da yapılan bir araştırmaya dayandırılan ve beslenmenin cilt yaşlanmasıyla ilintili olduğunu açıklayan bir başka bölümünde ise özellikle bol sebze, zeytinyağı, balık yiyen insanların cildinin daha az yaşlandığına, kırışık sorunuyla daha geç tanıştığına vurgu yapılıyor. Balığın cilt yaşlanmasını önleyici etkisini, güneşin ultraviyole ışınları gibi atmosfer etkenlerinin neden olduğu zararları hafifleten antienflammatuar özelliğine bağlayan raporda, Omega3 yağlarının antikanserojen etkisininın tümör ve kanserli hücrelerin kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılması (metastas) oluşumunu azalttığı da belirtiliyor. 2