22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 49 / 9 Eylül 2008 Kanatlılar için yem sorunu GAP kapsamında çözülebilir Prof. Dr. Şakir Doğan TUNCER Veteriner Hekimler Derneği Genel Başkanı lkemizde kanatlı sektörü geçmişten günümüze değerlendirildiğinde gerçekten çok önemli aşamalar kaydedildiği rahatlıkla gözlenebilir. Sektör geçen 40 yıla yakın sürede gerek performans parametreleri gerekse teknoloji bakımından gelişmiş ülke standartları ile yarışır düzeye ulaşmıştır. Ulaşılan bu noktada yumurta ve kanatlı eti gibi insan beslenmesi için çok kaliteli, değerli ve ucuz, bir bakıma olmazsa olmaz hayvansal protein kaynaklarına olan açığın kapatılmasında büyük bir potansiyel oluşturmuştur. Nitekim BesdBir kayıtlarına göre 1990 yılında 217 bin ton olan kanatlı eti üretimi 2000 yılında 752 bin ton, 2006 yılında ise 1.032.000 ton düzeyine ulaşmıştır. Bu rakamlar kanatlı eti üretiminin kırmızı et üretiminden daha fazla olduğunu de göstermektedir. Kanatlı sektörü ulaştığı bu başarılı noktada önemli sorunlarla karşılaşmaktadır. Kanatlı eti üretiminde onca soruna karşın oldukça başarılı sonuçların alındığı, buna karşılık iç tüketimin çok yetersiz kaldığı, ihracat olanaklarının yok denecek kadar az olduğu ülkemizde sektörün bu yönleriyle desteklenmesi gerekir. Sektörün karşı karşıya bulunduğu sorunların bu yazı kapsamında ele alınması olanaklı değildir. O nedenle konumuz çerçevesinde sektörün en önemli girdilerinden olan yem konusu üzerinde kısaca durulacaktır. Bir kanatlı işletmesinde yem giderlerinin maliyet içindeki payı yaklaşık yüzde 70’tir. Dolayısıyla sektörün bu önemli sorununa acil ve kalıcı çözüm bulunmasının gerekliliği üzerinde vurgu yapılmalıdır. Günlük önlemlerle bunun aşılamayacağı da ortadadır. Mısır ve soya, kanatlı sektörünün özellikle broyler işletmelerinin kullandığı en önemli iki ham maddedir. Ne var ki her iki hammaddede yaşanan sorunlar üretimin gerçekleştirilmesinde ve üretim maliyetinde gerçekten büyük sıkıntılara yol açmaktadır. Mısır ile ilgili sorunlar iki açıdan irdelenebilir. Kanatlı beslemede vazgeçilmez ham maddelerden olan bu yemin kimi zaman üretimindeki yetersizlikler kimi zaman fiyatındaki spekülasyonlar sektörü zor durumda bırakmaktadır. Bütün bu uygulamaların gerçekleştirilmesinde yetkililerin kanatlı sektörünün ihtiyacı, mısır üreticisinin durumu, iç piyasa fiyatı gibi hassas dengeleri çok iyi dikkate alması gerekir. Ülkemizde her yıl toplam 4.2 milyon ton kadar mısıra ihtiyaç duyulmakta olup bunun yaklaşık 3 milyon tonu yem sanayinde; bu miktarın büyük bir bölümü de kanatlı yemi üretiminde kullanılmaktadır. Bunun yukarıda belirtilen dengeleri de gözeterek çok iyi bir planlama ile Ü iç piyasadan karşılanması gerekmektedir. Doğru fiyat politikaları uygulanmadığı takdirde çiftçi mısır üretiminden vazgeçebilir. Bunun sonucu çok yakın geçmişte olduğu gibi mısır ihtiyacının önemli bir bölümünün ithalat yolu ile karşılanması kaçınılmaz hale gelir. Nitekim mısırda dengelerin bozulması nedeni ile çok kısa bir süre önce ABD ve Güney Amerika ülkelerinden 300 000 ton mısırın ithal edildiği bilinmektedir. Oysa yapılması gereken çiftçimizi desteklemek ve iç üretimi yeterli düzeye çıkarmak olmalıdır. Kanatlı sektörünün yem üretiminde çok değerli bir protein kaynağı olarak kullandığı bir diğer önemli ham madde ise tam yağlı soya ve soya küspesidir. Önemli bir münavebe bitkisi olan soya aynı zamanda toprağa organik madde ve azot sağlamak suretiyle verimliliği artırmaktadır. Soya fasulyesi sulanabilir tüm tarım alanla Kanatlı karma yemi üretiminde yaşamsal öneme sahip hammaddeler bakımından dışa bağımlı olunması ülkemizde üretim maliyetini olumsuz yönde etkiliyor. rında ana ürün veya ikinci ürün olarak ekilebilir. Soya kanatlı karma yemi üretimi için olmazsa olmaz niteliktedir. Ülkemizde bilim çevrelerinin yıllarca soya üretiminin desteklenmesinin önemine değinmelerine karşın bu öneri göz ardı edilmiş üretim bir türlü teşvik edilmemiştir. Bugün gelinen noktada 2007 yılında 341 540 ton soya küspesi ve 1 230 903 ton soya fasulyesi olmak üzere toplam 1 572 443 ton ithalat yapılmıştır. Yapılan hesaplamalar ülkemizde soya fasulyesi ve soya küspesi ihtiyacının nerede ise tamamına yakın kısmının (yüzde95) ithalat yoluyla karşılandığı görülmektedir. Ülkemiz soya üretimi açısından yeterli kapasiteye sahiptir. Ne var ki üretici yeterli desteği alamadığından üretim istenilen düzeye ulaşamamış ve çiftçi buğday gibi düşük maliyetli ürünlere yönelmiştir. Söz konusu potansiyelin yeterince ortaya konulamamasının diğer nedenlerini soyanın üretim ve değerlendirmesine yönelik yeterli altyapının bulunmadığında ve yeterli düzeyde araştırma faaliyetlerinin olmadığında aramak gerekir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin sahip olduğu kay nakları değerlendirerek, bu yörede yaşayan insanların gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) tarım ve hayvancılık açısından şu ana kadar bekleneni verdiğini söylemek oldukça zordur. İki yılda 5 ürün alınabilen ve dolayısıyla da eşine az rastlanacak nitelikte iklim koşullarına ve verimli topraklara sahip olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde toplam arazinin yüzde 33’ü olan işlemeye elverişli arazi miktarı yaklaşık 2 477 bin hektardır. Kısıtlı işlemeye uygun arazi ile birlikte bölge topraklarının yüzde 42.2’si tarıma elverişli görülmektedir. Bu önemli potansiyelin yem bitkileri ve yem hammaddeleri üretimi için doğru planlanması ile bölge hayvancılığı için önemli atılımlar sağlanabilecektir. Bölgenin sulanmasının ardından önemli konulardan biri de ürün deseninin ülke gerçekleri ve bilimsel görüşler doğrultusunda belirlenmesidir. Bu bağlamda bölge, gerek iklim gerekse sulama olanakları bakımından uygunluk gösteren mısır ve soya başta olmak üzere karma yem üretiminde kullanılan ve ülkemizde üretim ve ithalat durumları belirtilen ürünlerin ekimi açısından önemli bir potansiyeldir. Bölgede tahıllardan buğday (1.1 milyon hektar) ve arpa (0.63 milyon hektar) ile ikinci ürün olarak mısırın yaygın şekilde yetiştirildiği görülmektedir. Buğday ve arpanın 2005 yılı verilerine göre üretimleri sırasıyla 2.932.322 ve 1.740.922 tondur. Aynı yıl ikinci ürün olarak ekilen mısıra 46.039 hektar alan tahsis edilmiş ve buradan 410.870 ton ürün alınmıştır. Buna göre Ülkemiz mısır ihtiyacının yaklaşık yüzde10’u GAP bölgesinden karşılanmaktadır. 2010 yılı projeksiyonlarında bu bölgede mısır üretiminin 750.000 tona çıkarılacağı şeklinde planlama yapılmıştır. Bölgede 2005 yılı rakamlarına göre 610 hektarlık alanda 1667 ton soya fasulyesi üretilmiştir. Bu yağlı tohumun 2010 yılı için öngörülen üretim miktarı ise 100 000 ton’dur. Mısıra ait 2006 yılı üretim verilerinin bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde24 azaldığı dikkate alınırsa üretim öngörülerinin gerçekleşmesi olanaklı değildir. Kanatlı karma yemi üretiminde yaşamsal öneme sahip soya ve mısır gibi yem hammaddeleri bakımından dışa bağımlı olunması ülkemizde üretim maliyetini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum sektörün dış pazarlarda rekabet etme şansını önemli derecede azalmaktadır. Sonuç olarak soya üretimi teşvik edilmeli, mısır üretimi çok iyi planlanmalıdır. Bu konudaki projeksiyonlarda kanatlı sektörünün büyüme hızı da dikkate alınmalıdır. Mısırın iç ve dış piyasa fiyatları arasındaki dengelerin korunması gerekir. Ülkemiz kanatlı sektörünün karma yem üretimine bağlı sorunlarının aşılmasında GAP potansiyelinin iyi değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda ürün deseninin belirlenmesinde bitkisel ve hayvansal üretimin öncelikleri dikkate alınmalıdır. 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle