22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 49 / 9 Eylül 2008 Kanatlı rı anatlı yetiştiriciliği dünyada birbirine benzer yöntemlerle yapılmaktadır. Endüstriyel tavukçuluk, kapasiteleri farklı kümeslerde tavukların genetik potansiyellerine bağlı olarak iyi bakımbesleme uygulayarak yüksek verim almayı amaçlamaktadır. Bu potansiyeli sınırlayan en önemli faktör hastalıklardır. Bu hastalıkların yaygınlığına bakıldığında, dünyanın birçok bölgesinde benzer olduğunu görebiliriz. Bu hastalıkların önlenmesi için uygulanan yöntemler de birbirine benzerlik göstermektedir. Tavuk yetiştiriciliğinde hastalık kontrol programlarının oluşturulmasında önemli bir konu da, tavukların yetiştirilme yönleridir. Tavuklar damızlık, yumurtacı ve et tipi yetiştiricilik olmak üzere farklılıklar göstermektedir ve bu yetiştirmelerde hayvanların özellikle yaşlarına göre farklı hastalık problemleri görülmektedir. Dünyada kanatlı hayvanlarda çok sayıda hastalık görülmektedir. Bu hastalıkların çoğunluğu virus, bakteri ve parazitlerin neden olduğu infeksiyöz hastalıklardır. Bu hastalıkların bazıları belirli bölgelerde görülürken bazı hastalıklar dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Dünya’da tavukçuluk yapılan her yerde görülen koksidiozis ve nekrotik enteritis, ciddi ekonomik kayıplara neden olan hastalıkların başında gelmektedir. Bu hastalıkların kontrolü, işletme/entegrasyon düzeyinde alınacak önlemlerle ve koruyucu programlarla çözümlenebilmektedir. Diğer bir grup hastalık ise bulaşma potansiyeli yüksek olan hastalıklardır ve işletme/entegrasyon ve bölgesel uygulamalarda çözümlenebilirler. Bu hastalıklara örnek olarak, Gumboro, infeksiyöz bronşitis, infeksiyöz koriza verilebilir. Bu hastalıklar dünyada oldukça yaygındır ve çözümünde, koruyucu hekimlik uygulamalarının eksiksiz uygulanması gerekir. Bazı hastalıklar ise, hızlı bulaşabilme potansiyeline sahip hastalıklardır. Bu hastalıklara örnek olarak, kuş gribi ve Newcastle hastalığı sayılabilir. Bu hastalıkların kontrolü, sadece işletme/entegrasyon ve bölgesel uygulamalar ile başarılması zordur. Bu nedenle yapılacak uygulamaların uluslar arası ve ülke düzeyinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Ülke düzeyinde alınacak önlemlerin neler olacağının belirlenmesi ve uluslar arası sorumluluklar için resmi otoritenin her aşamada kontrol programının içinde olması gerekmektedir. Bu hastalıklarla mücadele ortaya çıkan yeni gelişmeler çerçevesinde, kontrol iş hastalıkla rı küreselleşme eğiliminde K Prof. Dr. Mehmet AKAN Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi lemlerinin daha etkin ve güncel yöntemlerle yapılabilmesi için yeni düzenlemelerin yapılması ve bu düzenlemeler çerçevesinde yapılan işlemlerin kontrolünün gerçekleştirilmesi resmi otoritenin sorumluluğunda olmalıdır. Resmi otorite ve işletmelerin/entegrasyonların birlikte önlem almasını gerektiren diğer konular arasında, bakterilerin neden olduğu zoonozlar (Salmonella ve Campylobacter infeksiyonları), kanatlılarda hastalık oluşturan bakterilerde görülen antibiyotik direnci ve tavuk ürünlerinde kalıntı problemleridir. Bunlar, Dünya’da ve özellikle gelişmiş ülkelerde de görülen ve insan sağlığını olumsuz etkileyen problemlerdir ve her ülkenin resmi otoritesi bu problemlerin kontrolü için üretim aşamasından başlayarak tüketime kadar geçen sürede yoğun bir Kanatlı hayvanlarda virus, bakteri ve parazitlerin neden olduğu infeksiyöz hastalıkları daha sık görülüyor. çaba sarf etmektedir. Hastalıkların seyrini etkileyen bir başka önemli faktör ise, kanatlı yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapılmasıdır ve bu bölgelerde hastalıklarla mücadele oldukça zordur. Ayrıca hem üretim için hem de kesim için hayvan nakillerinin uzak bölgelere yapılması da hastalıkların kontrolünde önemli bir zorluktur. Yoğun yetiştiricilik yapılan bölgelerde, hastalıkların varlığı ve dağılımı her aşamada izlenmesi ve yüksek düzeyde bulaşıcı hastalıkların olduğu durumlarda özellikle hayvan nakillerinin kontrollü yapılmasının sağlanması gerekmektedir. Yukarıda verilen genel bilgiler çerçevesinde, dünyada kanatlılarda görülen ve insan sağlığı için potansiyel bir tehdit oluşturan en önemli hastalık kuş gribidir. İnsanlara da bulaşabilen H5N1 nedenli kuş gribi vakalarının 20052006 yıllarında yüksek düzeylere ulaştığı ve bu aşamadan sonra birçok ülkede kontrol edilebildiğini söylemek mümkündür. Bu hastalığın kontrolünü başaran ülkelerde uygulanan programların benzerlik gösterdiği bir gerçektir. Bu bilgi, dünyada yaygın olarak görülen hastalıklarda, mücadele yöntemlerinin de hastalıkla gibi benzer olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Başarılı kontrol programları uygulayan tüm ülkelerde, işletme/entegrasyon ve resmi otoritenin birlikte çalışmış ve doğru bilgilendirme bu başarıyı desteklemiştir. Bu hastalık ülkemizde ilk kez 2005 yılında görülmüş ve 2006 yılında ülkemizin birçok bölgesinde 200’den fazla vakaya ulaşmıştır. Bu yıldan sonra vaka sayısında azalma görülmüştür ve çıkan ilk vakadan sonra alınan önlemlerle kontrol işlemleri başarıyla gerçekleştirilmiştir. Ülkemizdeki uygulamalar değerlendirildiğinde, konuyla ilgili mevzuat ve yöntemler AB mevzuatlarına uygundur ve kontrol için uygulanan yöntemler birbirine büyük benzerlik göstermektedir. Bu hastalıkların bulaşmasında etkili faktörlerin devamlı olarak incelenmesi, hastalık riskinin yüksek olduğu bölgelerde çalışmaların yoğun olarak yapılması ve hastalık vakalarının hemen tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması, bu programın başarısını sağlamaktadır. Hastalığın ilk görülmesinden bu yana, üretici firmalar ile resmi otoritenin birlikte çalışması, uygulanacak programın önceden belirlenmesi ve elde edilen bilgilerin uygulamaya aktarılması başarıda önemli bileşenlerdir. Üreticiden tüketiciye her kesimin hastalık hakkında doğru bilgilendirilmesi ve bu bilginin yaygınlaştırılması da, hastalığın kontrolünde önemli olmuştur. Aynı zamanda, sektörde çalışan teknik personel, üretici ve yöneticilerin bilgi seviyelerin yükseltilmesi ve önlemlerin devamlılığının sağlanması, ticari işletmelerde bu hastalığın görülmesini engellemiştir. Tavuklarda Salmonella nedenli infeksiyonlar iki grupta incelenmektedir. Birincisi tavuk tifosu ve pullorum hastalığıdır ve bu hastalıklar sadece tavuklarda görülür. Bu hastalık ülkemizde halen ticari işletmelerde tam olarak çözülememesine karşın tavukçuluğun gelişmiş olduğu ülkelerde bu hastalık problem olmaktan çıkarılmıştır. Bu hastalığın önlemesi için uygulanan mevzuatların dünyanın birçok ülkesinde benzerlik göstermektedir ve ülkemizde de bu mevzuatlar uygulanmaktadır. Ancak çözüm için mevzuatların iyi olması tek başına yeterli olamamaktadır. Bu hastalığın çözümü için işletmelerin gerekli hassasiyeti göstermesi ve resmi otoritenin hastalığın izlemesi için de bir program oluşturması gerekmektedir. Tavuklarda Salmonellaların neden olduğu paratifo infeksiyonları, insan sağlığı açısından oldukça önemlidir ve bu hastalıkların sıklığı ülkeler arasında değişiklik göstermektedir. Bu problemin çözümü için özellikle AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkede mevzuatlar hazırlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Bu programların hedefleri de belirlenmiştir. Ülkemizdeki durum ise, henüz kanatlılarda ve kanatlı ürünlerinde Salmonella sıklığı ülke genelinde tam olarak bilinmemektedir ve bu amaçla bazı düzenlemeler başlangıç aşamasındadır. Ülkemizdeki durumun şu anda tam olarak bilinememesi nedeniyle alınması gereken önlemle de net olarak ortaya konulamamıştır. Bu nedenle öncelikle Salmonella sıklığının belirlenmesi ve bu aşamadan sonra alınması gereken önlemlerin belirlenerek azaltılması için bir hedef konulması gerekmektedir. Sonuç olarak dünyada kanatlılarda görülen hastalıklar ve kontrol sistemleri benzerlik göstermektedir. Bu nedenle hastalık kontrolü bir bütün olarak değerlendirilmeli ve alınacak önlemler hastalıkların etiyolojilerine göre farklılaştırılmalıdır. Bu farklılaşma iki grupta değerlendirilmelidir. Birincisi sadece verim kayıplara neden olan hastalıklardır ve bunlar işletmelerin alacakları önlemler ile kontrol edilebileceklerdir. Diğeri ise, çok bulaşıcı ve/veya insan sağlığını etkileyen hastalıklardır. Bu hastalıkların kontrolünde ve çözümünde mutlaka resmi otorite belirleyici rol üstlenmelidir. Bu programlarda insan sağlığının korunması ve oluşan üretim kayıplarının önlenmesi hedeflenmelidir. Bu işlemlerin gerçekleştirilmesi ile ülkenin sektörel olarak gelişmesi, ihracat potansiyeline ulaşması ve uluslar arası rekabeti söz konusu olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için çaba gösterilmesi tüm birimlerin temel hedefi olmalıdır. 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle