22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 49 / 9 Eylül 2008 Hiçbir şeyden çekmedi, virüslerden çektiği kadar... ıllardan beri daralıp küçülen hayvancılık alanında, kanatlı sektörü, hızlı ve istikrarlı büyümesiyle olumlu bir örnek oluşturuyor. Sektör için hazırlanan bir rapora göre, 1990 yılında 217 bin ton olan kanatlı üretimi, 2000 yılında 752 bin ton, 2006 yılında 1.032.000 ton üretim düzeyine ulaşmış bulunuyor. Bu rakamın 1 milyon tona yakını piliç eti üretiminden oluşuyor; başka bir deyişle piliç eti üretimi kırmızı et üretimini geçmiş durumda. Türkiye piliç eti üretiminde dünya ölçeğinde ilk on arasına girme çabasında. Y İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı düşüyor; sektörün haftalık zararı 30 milyon YTL'ye yaklaşıyor. *** Bu durumda akla ilk gelen tıkanıklığın ihracat yoluyla aşılması... Ancak sektörün kaydettiği gelişmeye rağmen ihracatta beklenen patlama yıllardır bir türlü gerçekleşmiyor. Bunun en önemli nedeni ise maliyetlerin yüksekliği nedeniyle rekabet şansının fazla olmaması... Şunu da hemen belirtelim: Maliyetlerin yüksekliği işletmelerin verimsiz olması ya da geri teknoloji kullanmasından kaynaklanmıyor. daha da artıyor. Yine yemde kullanılan soya fasulyesi ve soya küspesinin yüzde 90'dan fazlası ithal ediliyor. Mısır için söylediklerimiz soya için de geçerli. *** Bu durumda akla gelen ikinci önlem ihracat desteği oluyor. Ancak bu destek de dış piyasadaki rakiplerimizin kendi ihracatçılarına ve üreticilerine verdiği desteğin çok altında. Örneğin ABD piliç eti ihracatı 600 $/Ton, AB ise 430 €/Ton destek uygularken Türkiye'de bu rakam net 26 $/Ton. *** Maliyetlerin yüksekliği ihracatı engellemekle kalmıyor; iç piyasada da tüketimi caydırıcı bir rol oynuyor. 2008 yılının Şubat ayında tavuk etinin fiyatı yüzde yüze yakın bir artış gösterdi. Fiyat artışlarının sorumlusunu aradığınızda herkes bir başkasını suçluyor. Aslında gerçek sebep, kanatlı et sektörüyle, tarımsal sanayisiyle, yem sanayisiyle bir bütün olarak tarım ve hayvancılığımızın engellerle kuşatıldıktan sonra piyasanın insafına terk edilmesi. *** Tüketim rakamları da beslenmemiz açısından piliç etinin taşıdığı önemi ortaya koyuyor: 1990 yılında 3,8 kilo olan kişi başına piliç eti tüketimi, günümüzde 15 kiloya yükselmiş bulunuyor. Kesimhane ve üretim tesislerinde kapasite kullanımı ise yüzde 80'i yakalamış durumda. Sektörde böylesi umut verici ve özlem duyduğumuz gelişmeler yaşanırken 2005 ve 2006 yıllarında ani duraklamalar görüyoruz. Sebebi: Kuş Gribi... 2005 yılı Ekim ayıda kuş gribinin ortaya çıkmasıyla birlikte iç tüketim de olağanüstü düşme meydana geliyor. Tavuk eti tüketimi yüzde 85, yumurta tüketimi yüzde 30 azalıyor. Sektör yaklaşık yüzde 50 küçülüyor; zarar 500 milyon YTL'yi geçiyor. O yıl 9 aylık süre içinde yüzde 55 artarak 45 bin tona ulaşmış olan kanatlı eti ihracatı bir anda duruyor. Bunun üzerine Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bir acil durum paketi hazırlanıyor ve şu önlemlerin alınması kararlaştırılıyor: ? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı merkezî ve taşra birimleriyle veteriner sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanması. ? Bakanlık bünyesinde yeterli veteriner hekim ve veteriner sağlık teknisyeni istihdam edilmesi ve üreticinin bilinçlendirilmesi için gerekli yayım faaliyetini yürütecek köy birimlerinin yeniden oluşturulması. ? Geçmişte kapatılmış bulunan bilimsel araştırma ve aşı üretimi çalışmaları yürüten araştırma laboratuvarlarının acilen yeniden açılması ve bu birimlere gerekli teknik donanım ve kaynağın sağlanması. Bu kararların alınmasının ardından kuş gribi ile mücadele doğrultusunda bazı çalışmalar yapıldığı bir gerçektir, ama bu çalışmalar yeterli olmuyor. Sonuçta 2006 yılında kuş gribi bir kez daha vuruyor ve benzer bir tablo yaşanıyor... *** Tarımın ve tarımsal sanayinin hangi sektörüne bakarsak bakalım gördüğümüz bir gerçek var: Türkiye bir kabuk değiştirme süreci yaşıyor. Kabuk değiştirme dönemlerinin organizmanın dış etkilere ve tehlikelere en açık olduğu dönem olduğu biliniyor. Ülkemiz, geleneksel ve verimsiz üretim yöntemlerinden yeni teknolojilere dayalı verimli üretime geçişin oluşturduğu bu kabuk değiştirme sürecinde üreticisini korumadığı takdirde geleneksel olanı yitirdiği gibi yeni olanı da kurma imkanından mahrum kalabilir. Üreticiyi korumakla tüketiciyi korumak zannedildiği gibi çelişmiyor. Gelişen üretim, daha ucuz ve bol tüketimin yolunu açıyor. Bir sektördeki gelişme bir diğerini tetikliyor. Tarımdaki yenilenme süreci içinde önemli bir kesim işini, uğraşını terk etmek zorunda kalırken bu gerçeği hatırlamak çok önemli. *** Kanatlı sektörüne son yıllarda önemli zarar veren hayvan hastalıklarının yanı sıra virüslerle mücadele de bu koruma sürecinin bir parçası. Hayvan hastalıklarının genel olarak hayvancılık sektörüne verdiği yıllık zarar 2.7 milyar YTL. Bu hastalıklarla mücadele için ihtiyaç duyulan kaynak 1.7 milyar YTL. Buna karşın, bütçede hayvan hastalıkları ile mücadele amacıyla ayrılan ödenek toplam 20 milyon YTL. Unutmayalım ki, kenelerin son yıllarda gösterdiği büyük yayılmanın ardında 1980'li yılların ortalarından itibaren Bakanlığın yürüttüğü zararlılarla mücadele sürecinin imkansızlıklar ve kaynak yetersizliği nedeniyle durma noktasına gelmiş olması da büyük bir rol oynuyor. Maliyetin yüzde 70'ini yem, yemin yüzde 55'ini ise mısır oluşturuyor. Türkiye mısır üretiminde devamlı açık veriyor. Dışarıdan alınan mısırın fiyatı ise son yıllarda rekor düzeyde artıyor. Bu yıl yem sanayinde kullanılan soya küspesinin fiyatı yüzde 110, ayçiçeği küspesinin fiyatı yüzde 177, mısırın fiyatı yüzde 122 ve soya fasulyesinin fiyatı yüzde 114 artı gösterdi. İçeride mısır üretimini korumak için konulmuş vergiler de işin içine girince maliyet *** 2007 ve 2008 yıllarında kuş gribi salgını yaşanmıyor, ama bu kez keneler sahneye çıkıyor. Keneler aracılığıyla bulaşan Kırım Kongo kanamalı ateş hastalığının yarattığı panik nedeniyle piknik yerleri boş kalıyor. Bu olayın kanatlı et sektörü ile ne alakası var demeyin: Türkiye'de üretimin tamamına yakın bir bölümü iç piyasada tüketiliyor. Tüketimin önemli bir bölümü de yaz aylarında yapılan pikniklerde gerçekleşiyor. Beyaz et satışları yaz aylarında büyük artış gösteriyor; oysa özellikle bu yıl yaz aylarında satışlar artmak bir yana yüzde 20 oranında *** Bu durumda, ya gereken önlemleri alacak tarım politikalarında gerekli değişikliklere yöneleceğiz... Ya da bir bir düşen sektörlerimizin ardından Orhan Veli'nin şiirindeki "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye..." dizesi misali yazıklanırken, beyaz et sektörü için "Hiçbir şeyden çekmemişti virüslerden çektiği kadar" diyeceğiz. 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle