Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKEL işçisi, kararlı bir mücadele yürüttü Tülay ÖZERMAN Tekgıdaiş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı T ürkiye’nin kamu işletmeciliğini tasfiyesine ilişkin yaşanan süreç boyunca, ülkece kaybedilen işletmelerin stratejik niteliği gözönünde tutulduğunda, ilk bakışta, belki de TEKEL, önem derecesi açısından hiç de ön sıralarda görülmeyebilir. Ancak, TEKEL ’in yarattığı ekonomik ve sosyal fayda açısından derinliğine bir inceleme yapıldığında, bu tür üstünkörü bir yargının son derece yanlış olduğu anlaşılacaktır. Kuşkusuz bu husus biraz da "stratejik" kavramına yüklenilen anlam ve verilen önemle de bağlantılı bulunmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatının, Kalkınmada 1. Derecede Öncelikli İller sıralamasına baktığımızda, TEKEL’in 20 sınai işletmesinden(merkez ünite olarak belirtilmektedir, bunlara bağlı ayrıca işyerleri vardır) 10’u bu iller arasında yer almaktadır.Bu illerin 20032007 arasında yapılan yatırım teşviklerinden aldığı pay yüzde 3,5 civarındadır ve yüzde 21 ile 75 arasında değişen oranlarda net göç hızına sahiptir. Türkiye gibi, işsizliğin en büyük sorun olduğu, siyasal ve sosyal yapının, her an bir kaosa dönüşme riski yaşadığı bir ülkede, yaklaşık 1,5 milyon insanın açlık ve sefaletle yüzyüze kalmasına yol açabilecek bu özelleştirmenin, "stratejik" nitelemesini ziyadesiyle hakettiği açıktır. Gerçek şu ki; bu ülkenin, özellikle yaşadığımız günler ve geleceğimiz açısından, TEKEL’in yarattığı ekonomik ve sosyal faydayı ihmal veya gözardı etme lüksü yoktur. Zira; Türkiye halen bir tarım ülkesi konumundadır ve tütün, özellikle son beş yılda büyük ölçüde kan kaybetmiş olsa da hala, 1,5 milyona yakın insanımızın tek geçim kaynağıdır. Türkiye’nin en önemli sosyoekonomik sorunu işsizliktir ve ne yeni yatırım yapılmakta ne de istihdam yaratılabilmektedir. Gelir dağılımı konusunda dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer almaktadır. Ulusal ve yeni kaynak yaratma açısından son derece yetersizdir. Toplumsal sağlık sorunları giderek ağırlaşan ve yoksullukla birlikte beşeri sermayesi zayıflayan bir ülke konumundadır. TEKEL’in tütün ve tütün mamulleri sektöründeki sınai ve ticari faaliyetlerinin ülkeye yarattığı kazanımları yukarıda sıraladığımız temel yapısal sorunlar bağlamında ele aldığımızda Kurum’un değer ve önemi daha net anlaşılacaktır. Her şeyden önce TEKEL, elimizde kalan son tarımsal KİT’lerden biridir. Tarımsal KİT’lerin kuruluş amaç ve felsefesi doğrultusunda ele alındığında, gerçek fonksiyonunu yerine getirmekte ve tarım kesiminin en yoksulu olan ve en verimsiz topraklara sahip olan tütüncüleri, gerek fiyatlandırma gerekse alıcı kimliğiyle rekabet ortamında tutmak suretiyle, sömürülmekten kurtarmaktadır. TEKEL ’in tütün piyasasından çekilmesi, yoksul üreticiyi tamamen çok uluslu sermayenin insafına bırakacaktır. Daha da kötüsü, Doğu ve Güneydoğu tütüncülüğünün tek alıcısı olarak faaliyetini durdurması, bu bölgelerin zaten son derece bozuk olan gelir dağılımı sorununu bir kat daha arttıracaktır. İçinde bulunduğumuz siyasal ve sosyal istikrarsızlık ortamında bu durumun ne denli hayati bir önem taşıdığını tartışmaya bile gerek yoktur. Halihazırda sadece sigara üretim işinin özelleştirilmesi, işaret ettiğimiz sorunu ortadan kaldırmayacak tam tersi hızlandıracaktır. Zira, sigara üretim işine son vermiş bir TEKEL ’in, yaprak tütün işleme ünitelerinin varlığını sürdürmesinin, işletmesel açıdan gereği de anlamı da yoktur. Önünde sonunda bu işletmelerin de kapısına kilit vurulacaktır. TEKEL ’in ihaleye çıkarılmış olan sigara fabrikaları ve kısa bir süre sonra kapatılmaya mahkum olan yaprak tütün işletmelerinin kurulu bulunduğu il ve ilçelere bakılırsa, hemen hemen tamamının, ekonomik ve sosyal açıdan az gelişmiş bölge ve yörelerde olduğu görülecektir. İhaleye çıkarılmış olan fabrikalardan ikisi (belki de birbuçuğu) hariç diğerleri, alıcılar tarafından kapatılacaktır. Zira özel sermaye tabiatı gereği konuya sadece "kar" güdüsüyle bakacak, fabrikaların bölge ekonomisi ve sosyal yapısı açısından yarattığı fayda umurunda bile olmayacaktır. Olası bir özelleştirmeden elde edilecek milyon dolarlar (rakamın nereye varacağı da belirsizdir) bütün bu fabrikaların kapanmasıyla birlikte, kurulu bulunduğu il ve ilçelerin sönen ekonomik faaliyetlerinin, esnafından çalışanına doğacak işsizliğin, göç yollarında parçalanacak ailelerin ortaya çıkaracağı ekonomik ve sosyal maliyeti karşılamaya yetecek midir? Yoksa kat be kat maliyetle geri mi dönecektir? İşte asıl yapılması gereken ve ne yazık ki ısrarla gözden uzak tutulmaya çalışılan hesap budur. Ancak, bu gün içinde bulunulan zayıflatılmış konuma rağmen TEKEL yine ulusal bir firmadır, kamuya önemli miktarda kaynak aktarmaya devam etmektedir. Piyasanın ikinci önemli firması konumuyla, hala en gözde şirketler arasındadır ve karının tek sahibi bu ülkenin insanlarıdır. Piyasaya yeni giren yabancı firmaların yanısıra, uzun yıllardır faaliyet gösteren pek çok firmanın pazar payı hala TEKEL ’in gerisindedir ve hiçbiri piyasadan çekilmeyi düşünmediğine göre ikinci aktör olarak TEKEL ’in çekilmeyi düşünmesi için hiçbir geçerli neden yoktur. İşletmesel açıdan gerekli karar ve atılımlar yapıldığı takdirde TEKEL ’i ayakta tutmak mümkündür ve bu yapıldığı takdirde milyarlarca dolarlık kaynak çok uluslu şirketler eliyle yurt dışına transfer edilmek yerine ülke içinde kalacaktır. Şurası bir gerçek ki, çok uluslu firmaların hedefi artık tamamıyla az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke insanlarıdır ve sadece kar etme güdüsüyle hareket eden bu şirketlerin toplumsal sağlık endişelerini gözeten bir pazarlama stratejisi uygulamalarını beklemek sadece saflıktır. Oysa, ulusal ve kamu nitelikli firma olarak TEKEL, tüketimi arttırıcı politikaların daima uzağında kalmış ve sektördeki yasaklara uyum konusunda her zaman titizlik göstermiştir. Bu açıdan dolaylı yoldan rakiplerini de denetim altında tutmaktadır. Ortaya koymaya çalıştığımız tüm gerçekler, TEKEL ’in özelleştirilmesi meselesine ideolojik saplantı (devlet sigara üretmez) noktasında takılıp kalmanın yanlışlığını açıklıkla ortaya koymaktadır. Bu hususta, konuyu bilerek ya da bilmeyerek belirli kesimlerin, "sağlığa zararlı bir ürünü devletin üretmemesi gerektiği" yönlü yaklaşımlarının tutarsızlığına da işaret etmek gerekir. Unutulmamalıdır ki, sigaranın piyasada yasal ve/veya meşru bir şekilde satışına izin verildiği sürece, sektördeki bir kamu işletmesinin varlığı, sadece kara odaklanmış olan özel firmaların elini daraltacak, tüketimin çılgınca pompalanmasının önündeki en etkili engellerden biri olacaktır. Karar vericilerin Türkiye’nin gerçeklerini unutmamak, toplumun tüm duyarlı kesimlerinin de TEKEL ’in özelleştirilmesi meselesinde kararlı karşı duruş sergilemek sorumlululuğu bulunmaktadır. Çünkü bu özelleştirme tümüyle yanlıştır ve yapılmaması gerekir. 30