23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Son zamanlarda içime bir kurt düştü, kendi kendime durmadan soruyorum: - Biz bu Kürt sorununu çözmeyi gerçekten istiyor muyuz? Siyasi partiler ve de liderleri, günü kurtaracak çıkışlarla işi geçiştiriyorlar. SHP’nin bir zamanlar hazırladığı, CHP’nin de onun üzerine bina ettiği geçmiş raporların dışında olayı etraflıca inceleyen, çözümler öneren politika yok. AKP hükümetinin önce “Kürt Açılımı” sonra “Demokratik Açılım” olarak sunduğu öneri, sorunun siyasal, sosyal, toplumsal, eğitimsel, psikolojik, tarihi, ekonomik yönlerini kapsamaktan çok uzak. Üstelik, sözde açılım, çözüm konusunda ilerleme sağlamış değil. Uygulanışıyla da, bir tarafta olmayacak beklentiler, öte yanda da, kimi kuşkuları da kışkırtan bir öfke uyandırmış durumda. Bu ortamda tek umut veren husus, Kılıçdaroğlu’nun, hükümeti terör konusuyla yıpratma yolunu tutmayacağını, ulusal bir politika belirlemek için, karşılıklı görüşmeye hazır olduğunu açıklaması oldu. Kürt sorunu tarihi kökleri de olan çok yönlü bir sorundur. Mutlaka, bu topraklar üzerinde ayrılıkçı bir Kürt ulusu yaratma girişimi olarak okunması da yanlıştır. Sorunun bir toplumsal bir de terör yanı vardır. Her ikisi de hem birbirleriyle bağlantılı, hem de birbirlerinden ayrıdır. Yani, “İmralı” ile konuşarak, belki terör sorununu, o da bir süreliğine çözebilirsiniz ama Kürt sorunu yine büyük problemleriyle ortada kalır. Bu kısacık köşede sorunun tümünü ve çözüm çarelerini özetlemek imkânsız. Ama bu konuda konuşan hemen herkesin üzerinde birleştiği nokta, Kürt sorununun da, terör sorununun da çözümünde bölgedeki işsizliğin çok önemli bir rolü olduğudur. Tabii işsizliği azaltmak, istihdamı arttırmak için yatırımın şart olduğunu bilmek ekonomist olmayı zorunlu kılmıyor... Herkes biliyor, yatırım çekemeyen Güneydoğu’ya yoğun sermaye götürmek şart!.. Sanki hemen hemen herkes bu noktada ittifak etmemiş gibi, önceki gün 200 kişilik bir işadamı heyetiyle Kuzey Irak’a hareket eden Devlet Bakanı Çağlayan, herkesi orada yatırıma çağırıyor. Ve Sayın Bakan, Milliyet gazetesinden Murat Sabuncu’ya verdiği demeçte, çağrısını övünçle aktarır, heyete katılma başvurularının 500’ü geçtiğini söylerken, ekliyor: - Bu rakama Doğu ve Güneydoğu Anadolu Ticaret odalarının kaldıracakları otobüsle gidecekler dahil değil. Manzarayı görüyor musunuz? Terörün önlenmesi koşullarının başında çoğunluk Doğu ve Güneydoğu’da işsizlik sorununun çözülmesini görüyor. Devletin Bakanı Çağlayan ise Türk işadamlarına Kuzey Irak Kürt bölgesi için sesleniyor: - Gelin buraya yatırım yapın! Bulunmaz fırsat, geç kalmayın! Bugün bire mal olan inanın yarın altmışa çıkacak. Bakanı da kutlarım. İşadamlarımızı da!.. Kuzey Irak’ı abat edecekler, orada bölgenin çekim odaklarından birini yaratacaklar. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk ve de Kürt kökenli işadamları... - Kardeşim, kendi insanın işsizlikten açlıktan kıvranırken neden ona yatırım yapıp terörü sonlandırmaya yardım etmiyor da Barzani’ye gidiyorsun? Özel sektör yapmıyor, devlet olarak siz neden yapmıyorsunuz Sayın Bakan desen yanıt hazırdır: - Bizim Güneydoğu rantabl değil, Barzani’nin diyarında kâr var. Sen anlamazsın! Evet sayın okurlarım, ben anlamam, siz anlamazsınız. Barzani’de kâr var, bizim Güneydoğu’da yok, orada terör var. Kâr neredeyse sermaye oraya koşar. Sonra da, sermayenin temsilcileri “İmralı’yla konuşalım” derken, Mehmet teröre karşı araziye sürülür. Kâr cebe, alavere dalavere sade Mehmet nöbete! Oh ne âlâ!.. asirmen@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada sloganla yakaladı: “Yeter, söz milletin.” Tek parti yönetiminin başarısı - başarısızlığı ayrı konuydu, toplum “yeni bir yönetim” istedi. DP yüzde 50’ye yakın oy oranıyla tek parti iktidarı oldu. 1960’larda Adalet Partisi, Süleyman Demirel’le toplumdaki bir başka arayışı yakaladı: “Büyük Türkiye.” Demirel bu umudu büyüttü; yüzde 50’ye yakın oyla 60’lara damgasını vurdu. 1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisi Bülent Ecevit’le birlikte bir başka arayışın adresi oldu. Köyden kente göç yoğunlaşmıştı, gecekondu semtleri oluşmuştu, umut arayışları artmıştı. Bunlar şu sloganla vücut buldu: “Toprak işleyenin, su kullananın... Ak günlere...” Ecevit’le CHP çok partili yaşamdaki en yüksek oyunu aldı, yüzde 45’e dayandı. 1980’lerde toplumda can güvenliği tedirginliği, dünyadaki değişimi yakalama arayışı vardı. Bunlara Turgut Özal’ın Anavatan Partisi şu sloganlarla yanıt verdi: “Her eğilimi birleştireceğiz... Çağ atlayacağız.” Toplum, milletvekili listesinde “muhafazakâr, milliyetçi, sosyal demokrat, mukadesatçı” bulunduran ANAP’a yüzde 45 oy verdi. 1990’lar siyasal parçalanma yılları olarak adlandırılabilir. 12 Eylül’ün oluşturmak istediği zoraki yapı zaten parçalanmıştı. Getirdiği yasaklar önemli ölçüde kaldırılmıştı. Ancak merkez sağ ve merkez sol kendi içinde dağıldı, ikili yapılar oluştu. Bu durum beraberinde koalisyon hükümetlerini getirdi. 2000’lere koalisyonların getirdiği bıkkınlıkla girildi. Bu öyle bir bıkkınlıktı ki, toplum “bunlar gitsin, kim gelirse gelsin” dedi. AKP geldi. Geçmişte yaşananlardan kendince, kendisi için çok iyi dersler çıkaran AKP, tıpkı DP ve AP gibi tek başına iktidarı yakaladı. AKP’nin Türkiye’yi nereye getirdiği ortada. AKP ve medyası önceki iktidarlardan farklı olarak varlığını sürdürmenin başlıca koşulunu şurada görüyor: Kendin dışındaki seçenekleri çökert. Bunu yapamıyorsan zayıflat, seçenek olmaktan çıkar. Bu, demokrasilerde olmayan bir oyun. Geldik 2010’lara... Yeni on yılda Türkiye’de nasıl bir siyasi coğrafya şekillenecek? AKP’ye karşı güçlü seçenek nereden çıkacak? Görünen o ki, bu soruların sorulması bile AKP’yi kahrediyor. Ancak ne olursa olsun, Türkiye’nin siyasal birikimi seçenek üretebilecek bir yapıya ulaştı. Toplumun siyasal bilincinin azlığı-çokluğu ayrı konu; “bunlar yapamazsa değiştiriririz” anlayışı yerleşti. Seçmen oy verirken ilk “bu sefer” sözünü kullanıyor; “bu sefer şuraya”, yani başka sefer başka yere. 2010’ların ilk seçimi en geç önümüzdeki yılın temmuzunda yapılacak. AKP seçeneksizleştirme arayışında... CHP bir rüzgâr yakaladı... MHP geleneksel duruşunda... Merkez sağ kendine gelmeye çalışıyor... CHP’nin yakaladığı rüzgârın “iktidar gemisi yelkenlerini” doldurabilmesi için öncelikle çok iyi bir rotasının olması, bu rotayı 3-4 sözcükten oluşan sloganlara dönüştürüp toplumun arayışlarıyla birleştirmesi gerekiyor. Merkez sağa oturamayan AKP, merkez sağdan seçenek çıkmaması için her şeyi yapıyor. Cindoruk’la birlikte arkadaşların cinleri doruğa çıkmıştı. Ne yapıp edip oradaki umudu koruğa çevirmeye çalışıyorlar. Net olarak görünen 2010’larda siyasal tablo değişecek, kazanan “toplumun arayışını yakalayan” olacak... Demokrasi tarihinde olduğu gibi... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada RTE’nin CHP Genel Başkanı’nın görüşme isteğine olumlu yanıt verirken takındığı tavır üzerinde duran yok. Terör konusu “yine” gündeme gelmiş; şimdi “Görüşürüz diyenler varmış, eyvallah!” ama “En kısa zamanda davetimi yapacağım. Bakalım kimler gelecek?” diyor ve üst perdeden, adeta emreder bir üslup içinde, kendini başlıca aktör, muhalefet partilerini de figüran düzeyinde gören bir davranış sergiliyor. Gel deyince emri alan, ceket düğmelerini ilikleyip koşarak huzura gelen bakanları gibi, muhalefet partilerini Başbakanlık’a çağırıyor. Bırakalım Başbakanlık sıfatını bir yana, demokratik gelenekler iyi niyetli bir yaklaşımı böylesine kaba, alaycı ve fazla önem vermez bir tutum içinde karşılamaya elverişli değil. Diyeceksiniz ki, siyasette sürekli nezaket ve zarafetten söz eden RTE’nin, zaten hemen her konuşması siyasal nezaket ve zarafetten yoksundur. Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın partileri ayağına (Başbakanlık’a) çağırma yetkisi olmadığını söylerken anlamsız ve dayanaksız bir dayatmada mı bulundu? Elbette hayır. Kılıçdaroğlu partileri çağırma yetkisinin ancak cumhurbaşkanlarına özgü bir özellik olduğunun altını çizerken düne kadar uygulanan demokratik gelenekleri yinelemiş oluyordu. Tabii kendini ülkenin tek söz sahibi gören bir insana bu türden demokratik gerçekleri anlatmak olanaksızdır. Medya da ilk aşamada ortak bir sorumluluk arıyor. RTE makama çağırdı diyor. Lakin Başbakan’ın bu davranışını eleştirmiyor. Başbakan’ın makama çağıramayacağını söylediği için CHP’yi sorumluluğa ortak yapıyor. MHP’nin RTE ile neden görüşmeyeceğini içeren nedenlerine de sıcak bakmıyor. Oysa Devlet Bahçeli, çağrıyı reddederken gerekçesini de söylüyor: “Görüşme sonrası nasıl bir yalan ve iftirayla karşı karşıya kalacağımız belli değil” diyor. Bir parti bir başbakan hakkında böyle bir inanca sahipse onunla bir araya gelerek terör sorununa birlikte çare arayabilir mi? TV haber sunucularının yorumları, gazetelerdeki yorum ve değerlendirmeler… iktidar ve muhalefet partilerinin siyasal çekişmeleri bir yana atarak bir araya gelmelerini, terör sorununa ortak mücadeleyi içeren çözüm yolları saptamalarını istiyor. Terör artık öylesine dayanılmaz halde ki toplumdan yükselen baskıyı yadsımak olanaksız. Partilerin bir araya gelebilmelerine, soruna çare üretebilmelerine öncelikle AKP’nin (RTE’nin) öncülük etmesi gerekiyor. RTE terörün ulusal bir sorun olduğunu sürekli söyler; ne var ki ulusal bir sorunu çözebilmek için ulusal bir anlayışın gerçekleşmesine bir türlü yanaşmaz. Nitekim görüşmenin A’sından söz edildiği bir sırada AKP grubunda Kürt açılımına daha da hız vererek devam edileceğinin altını çiziyordu. Oysa muhalefet partileri açılımın teröre karşı yararlı bir önlem olmadığını, hatta etnik ayrışmayı kışkırttığını öne sürüyorlar. Böylece RTE, ulusal olası bir davranışı daha başlamadan tartışmalı duruma getiriyor. Bir gün önce görüşme isteklerine önkoşulum yok diye yeşil ışık yakıyor; ertesi günü açılım gibi önkoşulun dik alasını açıklıyor. Gruptaki çoğu yerde saldırgan konuşmasında partileri “önyargısız dinleyip söylenenleri dikkate alacağız” ne demek? Şu demek: Partilerle ulusal bir mücadele platformu oluşturmayı değil… onların mücadele alanında varsa önerileri -lütfedip- dinleyeceğini söylüyor. Partilerle görüşmeye bakışının içtenlikten yoksun olduğunu kanıtlayacak bir başka sözü dikkatlerden kaçıyor. Murat ettiği, amaçladığı ortak akıl, ortak mücadele platformu değil, kendi doğrultusunda teröre karşı söylem birliği, ağız birliği olmasını istiyor. O kadar! İyimserliği bırakmayalım. Söz konusu RTE oldu mu, oyunun sonudur demek olanaksız. Tepkileri dikkate alarak bugün yarın bakarsınız, hem görüşmeye istekli görünür, hem de muhalefeti kamuoyu önünde madara edeceğine inandığı yeni bir görüşme önerisiyle ekranlarda boy gösterebilir. Olmaz olmaz demeyin; RTE ile her şey olabilir. ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 1 TEMMUZ 2010 PERŞEMBECUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Temmuz DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kâr ve Terör Oslo B 22 Helsinki B 16 Stockholm B 21 Londra PB 25 AmsterdamB 25 Brüksel PB 30 Paris PB 31 Bonn B 30 Münih B 31 Berlin PB 28 BudapeştePB 28 Madrid PB 31 Viyana PB 28 Belgrad Y 27 Sofya Y 30 Roma A 23 Atina Y 26 Zürih B 28 Moskova B 25 Aşkabat A 37 Taşkent A 38 Bakû B 29 Bişkek A 32 Tiflis B 36 Kahire A 31 Şam A 32 İstanbul Y 27 Edirne Y 30 Kocaeli PB 29 Çanakkale Y 28 İzmir B 32 Manisa B 33 Denizli B 32 Zonguldak Y 24 Sinop Y 26 Samsun Y 27 Trabzon Y 26 Giresun Y 28 Ankara PB 28 Eskişehir PB 27 Konya PB 30 Sıvas Y 29 Antalya B 30 Adana B 31 Mersin B 29 Diyarbakır B 37 Şanlıurfa B 37 Mardin B 31 Siirt B 36 Hakkâri B 30 Van B 25 Kars PB 27 Ülkemizin kuzey ve iç kesimleri par- çalı ve çok bulutlu, Marmara’nın batı- sı, Karadeniz ile Yozgat, Sivas ve Ardahan çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak, diğer yerler az bu- lutlu ve açık geçe- cek. Hava sıcaklı- ğı ülkemizin gene- linde 2 ila 4 dere- ce artacak. Kõlõçdaroğlu’na Deniz Feneri’yle ilgili düzmece belge satmaya çalõştõlar AYKUT KÜÇÜKKAYA İSTANBUL - Türk kamuoyunun yakõndan takip ettiği Deniz Feneri soruşturmasõyla ilgili CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden bü- yük bir oyun oynanmak istendi. Yolsuzluklarõ belgelerle kamuoyuna açõklayan ve bu yönüyle halkõn say- gõsõnõ kazanan Kõlõçdaroğlu’na, ge- nel başkan olmadan kõsa bir süre önce Deniz Feneri’yle ilgili düzme- ce bir belgenin “100 bin Avro” karşõlõğõnda satõlmak istendiği orta- ya çõktõ. Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ konuyla ilgili ismi gizli tu- tulan bir kişiyi iki gün boyunca sor- gulayarak planõn hem Deniz Feneri olayõnõ yakõndan takip eden CHP ve Kõlõçdaroğlu’nu yõpratmak; hem de Almanya’nõn asõl failler olarak nite- lendirdiği isimlerin üzerine atõlan bazõ suçlamalarõ üstlenmek olduğu- nu tespit etti. Cumhuriyet bu önemli bilgiyi hem Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’ndan hem de CHP Ge- nel Merkezi’nden doğrulattõ. Gazetemizin üst düzey bir yetkili- den edindiği bilgiye göre yaklaşõk 3-4 ay önce Ankara’da yaşanan olay özetle şöyle gelişti: Kemal Kõlõçda- roğlu’na genel başkan olmadan kõsa bir süre önce Deniz Feneri’yle ilgili belge vereceğini söyleyen bir kişi bunun karşõlõğõnda CHP liderinden 100 bin Avro talep etti. Kõlõçdaroğ- lu bu teklifi reddetti. İki gün sorgulandı Konuyla ilgili olarak ismi gizli tutulan bir kişinin daha sonra An- kara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nda iki gün boyunca sorgulandõğõ öğre- nildi. Sorgu sõrasõnda Kõlõçdaroğ- lu’na satõlmak istenen belgenin düzmece olduğu belirlendi. Savcõlõ- ğõn tespitinin ise bu kişinin Alman- ya’nõn asõl failler olarak nitelendir- diği isimlerin suçunu üstlenmek yönünde olduğu belirtiliyor. Savcı yalanlamadı Ulaştõğõmõz “CHP liderine para karşılığı belge satılmak istendiği- ne” ilişkin bilgiyi konunun muhata- bõ olan iki tarafa da sorduk. Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nda Deniz Feneri e.V. bağlantõlõ soruşturmayõ yürüten Ankara Basõn Savcõsõ Nadi Türkaslan paylaştõğõmõz bilgileri yalanlamayarak, “Deniz Feneri soruşturmasında gizlilik ka- rarı olduğu için açıklama ya- pamacağını, bu konuyla ilgili muhatabımızın Kemal Kılıçda- roğlu” olduğunu söyledi. Tür- kaslan’õn bu açõklamasõ üzerine bu kez CHP Genel Merkezi ara- cõlõğõyla Kemal Kõlõçdaroğlu’yla edindiğimiz bilgileri paylaştõk. Kõlõçdaroğlu haberimizde de yer verdiğimiz bilgileri doğruladõ. Jandarma ve emniyet mü- dürlüğü istihbarat birimle- rince yapılan değerlendirme- de, terör örgütü PKK’nin Ku- zey Irak’taki kamplarında bomba eğitimi gören P.B. ad- lı kadın teröristin eylem yap- mak üzere Adana’ya gönde- rildiği belirlendi. “Canlı bomba” olarak eylem yapabi- leceği ihtimali üzerine jandarma ve emniyet mü- dürlüğünce tüm birimlere uyarı yazısı gönderildi. Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli ekiplere de uyarılarda bulunuldu. Asayiş, terörle mücade- le ve ilçe emniyet müdürlüklerine bağlı ekiplerin de özellikle halkın yoğun olduğu bölgeler ile alış- veriş merkezlerinde aranan kişiye dikkat etmesi istendi. Diğer illerin emniyet brimleri de uyarıldı. P.B’nin 38 yaşında, kumral, 1.65 - 1.75 boyların- da, bakımlı bir kadın olduğu öğrenildi. Tuzağadüşüremediler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Jandarma Genel Komutanlõğõ, Hatay’õn Hassa ilçesinde iki köylünün yanlõşlõkla ateş açõlmasõ sonucu öldü- rülmesiyle ilgili olarak, “bölgenin ormanlık ve havanın hafif sisli olması ve yapılan ‘dur’ ihta- rına karşı kişilerin kaçmaya başlaması üzeri- ne, terörist olabileceği değerlendirilerek kısa süreli olarak ateş edildiği” açõklamasõnõ yaptõ. Komutanlõğõn internet sitesinde yer alan açõkla- mada, Amanoslar bölgesinde faaliyet gösteren bölücü terör örgütü üyelerinin Hatay bölgesinde eylem arayõşõ içinde olduğu duyumunun alõnmasõ üzerine, 6 Jandarma Özel Harekât (JÖH) timinin Hassa ilçesi bölgesinde iki ayrõ noktada operas- yon başlattõğõ ifade edildi. Olay günü Şeker Dere- si bölgesinde yürütülen operasyon sõrasõnda yak- laşõk 50 metre mesafeden patikadan ilerleyen dört kişi görüldüğü kaydedilen açõklamada, “yapılan ‘dur’ ihtarına karşı kişilerin kaçmaya başla- ması üzerine, terörist olabileceği değerlendiri- lerek kısa süreli olarak ateş edilmiştir” denildi. “Hassa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay her yönü ile soruşturulmaktadır” denilen açõklamada, Hatay İl Jandarma Komutanlõğõ’nca da aynõ gün idari tahkikat başlatõldõğõ belirtildi. Terör örgütü eylem için gönderdi POYRAZKÖY’DEN ALINAN TOPRAK ÖRNEĞİ 1.5 yõldõr bekliyor HİLAL KÖSE Poyrazköy’de bulunan mühimma- ta ilişkin teğmenlerin, SAT’çõlarõn ve emekli askerlerin yargõlandõğõ dava- ya bakan İstanbul 12. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne gönderilen yazõya gö- re, mühimmatõn bulunduğu kazõ ça- lõşmalarõ sõrasõnda alõnan toprak ör- nekleri üzerinde yaklaşõk bir buçuk yõldõr hiçbir inceleme yapõlmamõş. Davaya bakan mahkeme, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne Poyrazköy’de yapõlan kazõ çalõşmalarõ sõrasõnda toprak örneğinin alõnõp alõnmadõğõnõ, toprak örneğine dayalõ olarak gömü tarihine ilişkin araştõrma yapõlõp ya- põlmadõğõnõ sordu. Emniyetin yanõ- tõnda, kazõ sõrasõnda Olay Yeri İnce- leme ve Kimlik Tespit Şube Müdür- lüğü’nce toprak numunelerinin alõ- narak Kriminal Polis Laboratuva- rõ’na gönderildiği belirtildi. Kriminalin ekspertiz raporunda “laboratuvar- larında toprak ve su numuneleri- nin analizlerinin ancak mukayese- ye esas, şüpheli şahıs, araç, ikamet gibi bir delille, olay yerinden edi- nilen delil üzerinde karşılaştırma- lı olarak yapıldığı, bu nedenle her- hangi bir analize tabi tutulmadı- ğı”nõn bildirildiği kaydedildi. Kri- minale bağlõ Kimyasal İnceleme Şu- be Müdürlüğü’nün ise kimyasal mad- delerin analizinde kullanõlan cihaz, yöntem ve tekniklerle uzmanlõk bil- gisi dahilinde, toprak numuneleri üzerinden gömü tarihinin tespitine yö- nelik herhangi bir çalõşmanõn yapõ- lamadõğõnõn bildirildiği ifade edildi. Yazõda, söz konusu numunelerin hâ- lâ emniyet müdürlüğünde muhafaza edildiği de belirtildi. ‘Delil vasfını kaybetti’ Davanõn tutuklu sanõğõ emekli De- niz Binbaşõ Levent Bektaş’õn avukatõ Hüseyin Ersöz, emniyetin numune- ler üzerinde bir buçuk yõldõr işlem ya- põlmadõğõnõ bildirdiğine dikkat çe- kerek “Oysaki toprak numuneleri nem, ısı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik göstermekte, bu incele- menin uygun koşulların sağlandı- ğı bir ortamda en fazla birkaç gün içinde yapılması gerekmektedir. Emniyet Müdürlüğü bu konuda ih- mal göstermiş ve söz konusu nu- munelerin delil vasfını kaybetme- sine neden olmuştur” dedi. 2 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ Van’da patlama: 3 asker yaralı Yurt Haberleri Ser- visi - Van’da mayõn pat- lamasõ sonucu 3 asker yaralandõ. Tunceli’nin Ovacõk ilçesinde çõkan çatõşmada ise biri kadõn 2 terörist öldürüldü. Van’õn Çatak ilçesinin Kacit köyü yakõnlarõnda önceki gün bir askeri aracõn geçişi sõrasõnda patlayan mayõnõn ardõn- dan, bölgede geniş çap- lõ operasyon başlatõldõ. Özel eğitimli birliklerin katõldõğõ operasyonlar Hakkâri-Van sõnõrõnda bulunan Kato Dağõ böl- gesinde sürdürülürken dün öğlen saatlerinde bölgede operasyona çõ- kan askeri tim, terörist- lerin araziye yerleştirdi- ği mayõna bastõ. Patla- mada 3 asker yaralandõ. Askerlerden birinin du- rumunun ağõr olduğu bildirildi. Osmaniye Valisi Ce- lalettin Cerrah, önceki gece raylara konulan bombanõn patladõğõ böl- gede, patlayõcõsõ olma- yan ve çalõşmayan bir telsize kablo çekerek bomba süsü verilmiş bir düzenek bulunduğunu açõkladõ. ‘Halkalı bombacısı yakalandı’ iddiası Halkalõ’da askeri per- soneli taşõyan servis oto- büsüne yönelik saldõrõyõ gerçekleştirdiği öne sü- rülen bir kişi Kocae- li’nde yakalandõ. İstanbul ve Kocaeli jandarma ekiplerinin ortaklaşa dü- zenlediği operasyonda bir adrese baskõn düzen- lendi. Zanlõnõn şehir dõ- şõna çõkmak için İz- mit’deki Şehirlerarasõ Otobüs Terminali’ne git- tiği belirlendi. Termi- nalde gözaltõna alõnan zanlõ sorgulanmak üze- re İstanbul’a getirildi. D.A. adlõ zanlõnõn Ko- caeli Üniversitesi’nde öğrenci olduğu bildirildi. JANDARMA’DAN AÇIKLAMA ‘Bölge ormanlõk, hava sisliydi’ P.B’nin fotoğrafı dağıtıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle