19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
tılırım: Bu halkın, örneğin yüzyü- lardır görmezlikten gelinmiş bu dağhların, bu insanların yaşadığı bu dağlann sadece talan edilen ormanı- nın, emekçi halkın yok sayılan ve yok olmak üzere olan kültürünün, sözlü kültürümüzün gün ışığına çıkanlması- na katkıda bulunmak, benim için de her şey bir yana en azından bir yurttaş- lık görevidir. Katran efsanesi ve bu ef- saneden yola çıkılarak bir romanın ka- leme alınışı, beni yazmaya iten duygu- ları, efsâne bağlanunda romanın kale- me alınışmdaki dürtüyü ve bütün bun- ların romanı biçimlcyişine gelince, Katran efsanesinin, romanın belkemi- ğini oluşturduğu saptaması da doğru- dur. - Rapor... Gerçeği arayış... Avangard bir arayış... Estetik temelkrini kültürel birikimlerden alan sürrealist bir arayış hem de... Değilmi? - Evet, tam da bu. Bir roman malze- mesi olarak kullanılan rapor da, gaze- teci ya da yazar Çetin'in (ve başka dal- larda arkaik ya da güncel başkalarının da) gerçeği arayışları, doğrudur; avan- gard bir arayış olması da. Sorunuzda belirtildiği gibi bu, estetik temellerini kültürel birikimlerden alımlamalar ya- pılan gerçeküstücü bir arayış. Burada şunu belirtmek gerekirse avangard arayış gerek yazını, gerekse kurmaca tekniklerinde de sürüyor romanda. Haydar'ı Oldürmek'in tam anlamıyla bir klasik roman olduğunu söyleyeme- yiz. Yazarın belleğine cenin olarak düştüğü andan itibaren kusursuz bir klasik roman ereksenmedi zaten. Ne ki, klasik romanın olmazsa olmazlann- dan asla vazgeçilmedi. Mpdernist, postmodernist anlayışların da başat ya- zım tekniklerinden yararlanıldı. Roma- nın başmdan sonuna değin uygun dü- şen her yerde bir yöntem olarak avan- gard arayış sürdürüldü. Yeni bir ro- man anlayışı yaratılmaya çalışıldı de- sem ukalalık sayılmaz umarım... Kuş- kusuz, izini sürdüğüm Yeni Roman, Alain Robbe Grillet'nin yeni romanı değil, bana özgü bir yeni roman bu. "HERKESİN ÖNCE VİCDANI ÖLÜR- - Haydarbaba yatmnda yatan, faili meçhul dnayete kurban gitmiş maktul; Haydar. Halkın gözünde bir nevi dev- rim kahramanı, bazen demehdigibi değil mi? Haydar herkes olabiliyor son- ra, ölünce herkes de ölüyor yavaşça. - Sizin de belirttiğiniz gibi bunlar- dan biri maktul Haydar. Sorunuzda dediğiniz gibi, "Haydarbaba yatırında yatan, faili meçhul cinayete kurban git- miş maktul; Haydar... Halkın gözünde bir nevi devrim kahramanı, bazen de mehdi gibi." Doğrudur, Haydar'ın bir bakıma herkes olduğu biçimindeki saptamanız da öyle. Ama burada mut- laka eklenmesi gereken şeyler var: Ör- neğin, Haydar hem ölen hem öldüren, başta kutsal katran ağacı olmak üzere hem ormandan yana hem de ormanı rahatlıkla tahrip eden biri. Belki de ar- tı ve eksi yönleriyle tam bir insan Hay- dar; belki de hepimiz Haydarız. Cesur, yiğit adam anlamına da gelir, Haydar. Alevilerse kutsal anlamlar yükler Hay- dar'a. Her şeyden önce Haydar, Hz. Ali'nin isimlerinden biri. Haydar, bir kült olarak Alevilik sayesinde büyük anlam genişlemesine ulaşmış zamanla. Bu bağlamda "haydarane"den, "hay- dari"den de söz edilebilir. Bilindiği gi- bi romana konu edilen toplum Tahta- cı Alevileridir... lçine kapalı toplum yapısıyla bugüne dek görmezden ge- linmiş, haklannda çok fazla şey yazıl- mamış bir toplum... Bu nedenle esere adını veren roman kahramanı için Haydar isminin bilinçle seçildiğini be- lirtmek gerek. Bu, ister istemez kurgu- yu da etkiledi. SANATSAL CEREKLİLİK - Hem akademik hem de bölgesel anlamda kuşkusuz sıkı bir tarih araş- tırması söz konusu. Sadece yerel tatlarla sınırh kalmıyor iş, ciddi bir tarihsel serüven de var ro- manda. Bölge tarihi, antik dönemleri- ne değin ahbildiğince koşut ilerliyor. Gûgamış 'Lı ölümsüzlüğün arasma gi- ren katran karanhğını aydinlatarak. Inançlartn, inanışların, mimiklerin da- hi kökenlerinin izi sürülüyor. Zaman dvygusu yerle bir edilerek, şimdiyle geçmiş arasmda boyudar açarak. Ro- mana bu tarih eklemleniş biçemini an- laar mısmız? - Özellikle zaman konusundaki sap- tamalannızın beni mutlu ettiğini be- lirtmek isterim. Zamanla oynamak bir gereksinimden -sanatsal gereklilikten- kaynaklandı. Romanı oraya (Gılga- mış'a, arkaik dönemlere) roman coğ- rafyasının, sedir (katran) ağacının (Cedrus Libanis) anavatanı olması gö- türdü, desem hiç de yanlış olmaz. Adı literatüre "Lübnan Sediri" olarak geçi- -jilmiyjllsa da bu ağacın anavatanı Ko- zan Dağları, Aladağlar, Süifke'ye, Ser- tavul geçidine dek uzanan bölgedir, Doğu Toroslar'dır yani. Sedir ağacı bütün semavi dinlerce kral ağacı, kut- sal ağaç diye tanımlanmıştır. Sedirin anavatanı romanın coğraîyası olunca Sedir ormanında ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a gitmek, Gılgamış'ın serüve- niyle öbür tarihsel boyutlara geçmek doğallıkla kendini dayatıverdi. Bir de Tapınak Şövalyeleri'nden söz edilir romanda. Bu da gündeme geti- rilmedi şimdiye dek. Bu konu romanın ilk baskısıyla okura sunulduğunda ya- nılmıyorsam Dan Brown'un Da Vinci Şifresi ya yayımlanmamıştı ya da yayı- mı Haydar'ı Öldürmek'le eşdöneme rastlamıştı. Gerçi, Da Vinci Şifresi ya- yımlanmasaydı bile kimsenin roma- nımda Templier Şövalyeleri'nden ilk kez (sanırım) söz ettiğimi pek fark edeceği yoktu, diye sitem etmeye hak- kım var mı bilmem. Yine de bu tarih- sel boyutun romana farklı bir çekicilik, güzellik getirdiğini düşünüyorum. - Öldürme eylemine, katüliğe,.pusu- ya, içtekikatile büyüteç, "seri" ayrıntüa- ra alegori, insan doğasma dokungaç... Romanın öziinde seri halde günden gü- ne nasıl öldüğümüz, öldürüldüğümüz de var... Haniyavaşyavaş, hanipaşa paşa... Yanüdim mı? Böyle sormayı da severim... Yanüdıysam yanıldım, yanıt her halükârda ashnlargibi olacak! - Kuşkusuz, hayır, yanılmadınız. Haydar ölürken biraz da vicdanı ölmüş- tü. Herkesin önce biraz biraz vicdanı öldüğüne göre romanın arka planında anlatılan toplumsal, dünyasal ölüm de bu türden ölümdür biraz... Küçük ölümler karşısında scs çıkarmayanlann bu tutumlarıyla dünyanın (maddi dün- yanın) yanı sıra biraz da kendilerini öl- dürdüğü söylenemez mi? Evet, "yavaş yavaş, paşa paşa." • [email protected] Değişen Avrupa'da bir seyyah Haydar'ı öldürmek/ Çetin Yiğenoğ- lu/ Cumhuriyet Kitaplan/446 s. İstanbul âşığı Goodvvin'in izinde Gerçek bir İstanbul ve Osmanlı âşığı olan Ja- son Goodvvin'in 1993 yılında Polonya'nın Gdansk kentinden başlayıp istanbul'a uza- nan uzun yolculuğu sırasında tuttuğu not- lardan ve anılanndan oluşan BirUcuAltın Boynuz: Değişen Avrupa'da Bir Seyyah ya- yımlandı. Goodvvin'in geçen yıllarda Yeniçe- rl Ağacı. Yılanlı Sütun ve Ufuklann Efendisi Osmanlılaradlı kitaplan Türkiye'de okuyucu ile buluşmustu. Diğer öykü ve romanlann- dan farklı olarak seyahatname olarak karşı- mıza çıkan kitapta, Baltık kıyısından başla- yan ve Istanbula uzanan yolda Jason ve ar- kadaşlarının heyecanlı hikâyeleri yer alıyor. O sibei ORAL İ ' • ' ^ olonya'nın Gdansk şehrine, Londra'dan yapılan 1 ^ 1 gemi yolculuğuyla başlayan ilginç yolculuk, bir Ba- 1 " ^ ü Avrupalının gözünden Doğu Avrupa şehirlerini JL. okuyucuya sunuyor. Bir Ucu Alan Boynuz: Deği- şen Avrupa'da Bir Seyyah'taJason Goodwin, şehirleri, yol- da karşılaştığı insanlar ve yapılan öylesine iyi betimliyor ki siz de önce kendinizi onlarla beraber Doğu Avnıpa'nın so- kaklannda dolaşıyor sanıyor ve sanmakla kalmayıp kendi- nizi o sokaklarda hayal ediyorsunuz. Cambridge Üniversitesi'nde Bizans Tarihi eğirimi alan, bu eğitim sırasında araştırmalar yapüğı İstanbul'a ve Bizans'a âşık olan Goodvvin, Hindistan ve Çin gezilerinde oluşturdu- ğu günlük ve izlenimler yardımıyla A Time For Tea: Traveîs in China and India in Search ofTea adlı seyahatnameyi yazmışü. Bu seyahatnamenin başanya ulaşması onu diğer seya- hatlerinin günlüklerini ve notlannı da yazmaya tetikledi ve Bir Ucu Alan Boynuz: Değişen Avrupa'da Bir Seyyah da ortaya çıktı. Kitap kısa sürede başanya ulaşu vejohn Llewellyn Rhys ödülünü aldı. 1993'te gerçekleştirilen bir seyahatin notlan olması bakımından Doğu ile Ban arasındaki o akıl almaz farkı gözlemlemek ve gözlemlenen farkı bize aktarmak zor olmasa da bunu be- lirli iki üç izleği hiç kaybetmeden ve dağılmadan yapmak yazarın başarısı olsa gerek. Izlek olarak ele alınan olaylan kronolojik olarak sıraladığımızda yazarın da özel ilgi alanı olan Osmanlı'yı, lkinci Dünya Savaşı'nı ve komünist rejimi görebiliyoruz. "Savaşın sonuna doğru Galiçya'nın -Polonya'nın önce Ruslara, ardından Nazilere, son- ra yeniden ve tamamen Ruslara kaptınlan kısmı- doğu kesimini gezmişti. Polonyalıların, Yahudilerin ve Ukraynalıların yaşadığı, iyi hasatlann ve siyah birahanelerin olduğu dört başı mamur köylerin yerine, birkaç gün boyunca bomboş bir arazide, harabelerin ve yan- mış tarlaların arasında dolanmışn." Özellikle lkinci Dünya Savaşı sırasında savaşın en yo- ğun ve şiddetli çatışmalannın yaşandığı, Rusya ile Avnıpa'nın arasında bulunan doğal sı- nırlarla dolu Doğu Avnıpa'nın en doğusu Polonya'nın savaş dönemindeki anılannı tanık- lannın ağzından böyle aktanyor Goodvvin. Ardından Alman işgalinin kalkmasına sevinemeden Ruslannfiilive politik işgaline uğ- rayan bu ülke, 1991'de Sovyetlerin dağılmasma kadar komünist blok ile Avrupa arasında tampon bölge oluşturmuştu. Polonya'nın ardından Çekoslavakya'ya dönen rota Tarta Daplan'nın üzerinden ülkenin doğusundan Macaristan, Transilvanya, Romanya ve Bulga- ristan'ı takip ederek Türkiye'ye ulaşır. Her ülkeden Polonya'dakine benzer hikâyeler akta- nr Goodvvin ve özellikle Romanya Goodwin için kötü bir yolculuktur. Komünizmin insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini, onlan fakirleştirmesini, demokrasi- den uzaklaşnrmasını ve korkak yurttaşlara dönüştürmesini bir Baö Avrupalının gözüyle, savaştan aynı yaralan alan aynı kıtanın insanlannın aslında nasıl farklılaştınldığını görmek açısından önemli bir deneyim. Yazarın edebiyat konusundaki yeteneğiyle kıyaslanacak şe- kilde başanlı ve yetenekli ellerden çıkoğı aşikâr seyahatnamesi de romanlan gibi sadece bir olayın yalınlığını taşımıyor. Jason Goodvvin gerek almış olduğu eğitim gerekse kendi edebiyat yetenekleri sayesinde genel olara sıkıa olarak yaftalanan seyahatnameyi bile sürükleyici hale getirmeyi başarmış. Metinler içerisinde kullanılan birçok betimlemenin yanı sıra anlatılan şehir, kale, kiÛse sı- radan bir insanı bile başka bir dünyaya götürüyor ve tabii sadece resmetmekle de yetin- meyip özellikle yapılann tarihleri hakkında neredeyse eksiksiz bilgilendirmelerde bulunu- yor. Tüm bu bilgilendirmeler genellikle Osmanlı ile olan ilişkilerde kesiliyor. Goodvvin özellikle Osmanh'nın bölge için önemini vurgulamak için bunu yapmış olabilir. Sıkıcı ve sıradan bir seyahatnameden öte, Doğu Avnıpa'nın sosyo-politik yapısını ince aynntılanna kadar veren; kent-yönetim ve birey ilişkilerini irdeleyen güçlü bir eser ortaya çıkarnuş olan Goodvvin'in özellikle Türkiyeli okuyucuyu hayal kınklığına uğratacak tek eksiği kitabın adına rağmen Türkiye sınınna kadar olan yolculuğu anlaöyor olması. • Bir Ucu Altın Boynuz: Değişen Avrupa'da Bir Seyyah/ Jason Goodtvin/Çeviren: M. Begüm Günel/ Turkuvaz Kitap/ 256 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 3 SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle