22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
PERİHAN ERGUN Haziranla gelmesini beklediğimiz yaz mevsimi fırtınalı yoğun sağanaklarla şaşkınlık-lar yarattı. Afet niteliğindeki sel baskınları minareleri, çatıları uçuran fırtınalar ölümcül acılar da getirdi. Tüm yurtta aynı nitelikteki hava çılgınlıkları üretimlerinde desteksizlik nedeniyle yaşamlarını güçlükle sağlamaya çalışan köylü yurttaşlarımızın az da olsa umutlu beklentilerini afetler yok ederek, kahrolmalarına neden oldu.. Hatta seller ve yıldırımlarla canlarını yitirmeleriyle, sanki PPK’nin katlettiklerinin acıları yetmezcesine kederleri katlandı... Bu felaketler dünya ülkelerinde de görünmekle beraber, gelişmiş ülkelerde, ekonomik yapı, sosyal örgütlenmeler önlemleriyle zararları gelişmemişlerdekiler kadar yıkıcı olmadı. Huzur ve dinlence mekânı sayılan Marmara’nın incileri adalarımız da doğanın cezalandırmasından payını aldı. İlki, adalıları mateme boğan 13 Mayıs’ı 14’e bağlayan gece yarısından sonra yaşandı. Şöyle ki; Bostancı’dan son Mavi Marmara motorunu kaçıran dört Kınalıadalı gencimiz, yaşlarının verdiği delikanlılık psikolojisiyle, ille de mekânlarına ulaşma inadıyla, adadaki arkadaşlarını arayarak teknesiyle gelip kendilerini adaya ulaştırmasını isterler. O da küçük motorlu aracıyla Bostancı’ya ulaşıp onların isteklerini yerine getirir. Adalarda devamlı oturan, kış aylarında 17 bin kişiyi geçmeyen nüfusun çocukları kederde sefada birbirlerine çok bağlıdırlar. Kankalarının tüm sorunları onlar için de söz konusudur. Gelin görür ki kuvvetli lodosun altüst ettiği denizin dev dalgaları Kınalı’nın yarı yolunda -Kınalı ile adalar arasındaki deniz, yaz günlerinde bile gemileri sallamaya meyillidir- tekneyi alabora eder. Bu beş yavrumuz da bu kıyamette -biri hariç- günlerce tüm aramalara karşın cesetleri bile bulunamadan yitirildiler. Kurtulan ise kendini dalgalara bırakarak Maltepe kıyılarında balıkçılar tarafından yarı ölü halde denizden çıkarılarak yaşama şansına ulaşabildi. Ulaşımda çektiğimiz bunca sorunlara rağmen İDO’nun Bostancı-Adalar arasında yolcu taşıyan gemilerinin tümünü seferden kaldırıp bu işi Mavi Marmara özel teknelerine bırakması, adalıların devamlı tepkilerine yol açtı; çocuklar, yaşlılar ve engellilerin teknelere inip çıkışlarında büyük sorunlar yaşadıklarını görmezden gelerek, kararlarını haziran ortalarına kadar sürdürmesi de çok kınanası oldu... Mayıs ortalarında başlayan bu doğa isyanı aralıksız sürüp giderken bir de 20 Haziran günü Burgazadalıları yasa boğuldu. Mevsimin devamlı değişkenliğiyle o gün baygınlık getirici sıcaktan bunalarak, serinlemek ve babalar gününde bir arada bulunmak amacıyla oğluyla birlikte Burgaz’daki Su Sporları Kulübü’ne gider. Oğlunun denizde olduğu sırada ansızın tüm adayı altüst eden, evlerindekileri bile şaşkına çeviren, hortumla birlikte ortaya çıkan fırtına sırasında kendisine, denizdeki oğlunun “üstüne galiba direk düştüğü” lafı ulaşınca, girdiği şokla 55 yaşındaki anayı kalp durmasıyla kaybettik. Bu ve bunlar gibi daha birçok örnekte olduğu gibi meydana gelen felaketler, dengesini bozduğumuz doğanın isyanla intikamı değil mi? Bu aymazlıklarda rantiyeci şirket ve kişilerin de ötesinde plansız programsız birçok yerel yönetimin yanında devlet de yer alıyor. Bunun son ve çarpıcı örneği 3. Boğaz Köprüsü’nün gene her zamanki gibi binlerce ağacın yok edilerek ekolojik yapının bozulmasının yanında bir de yağmalamalara yol açacağı neden olması, kötü akıbetlere neden olacağı gerçeğini de üzülerek görebiliyoruz. Evrensel öykücümüz Sait Faik, daha 50’li yıllarda “Son Kuşlar” başlıklı hikâyesinde “Ağaçları kestiler, otları yoldular. Çocuklar, sizler çok yakında bizlerin gördüğü yeşili göremeyeceksiniz” derken, adalar henüz karalara bürünmemişti. Dünya insanının, özellikle de Türkiye’nin geçen günlerde yapılan bir araştırmada en büyük sorunu, birinci öncelikte işsizlik, ikinci derecede de çevre ve doğayı koruma bilincinden yoksunluğuymuş. Doğrusu ben de topluma mal olmuş Aydınlanma’nın bilgesi İlhan Selçuk’un 21.06 günortası, Ergenekon düzmece mahkemesinin de etkisiyle, erken olduğuna inandığım sosuzluğa gönderilmesinin isyanlarını aralıksız yaşıyorum. Yaşamı boyu yönetimin haksız uygulamalarına karşı yazıları nedeniyle ona reva görülen tutuklama ve işkenceleri de hukuk ihlali olarak hep yadsıdım. Hayattayken mahkemeye giderek savunmasını yapamayacağı, açıkça görünen koşullar içinde yargılamanın daha da uzun süreceği gerçeğinin bilinciyle, kaleme aldığı kamuya açık savunmalarını okurken onun üstün zekâsı ve yazarlığı eşliğinde güçlü hukukçu yönünü de gördüm. Hacıbektaş’ta Hakk’a gönderilirken, yaşamı boyu çektiklerinin acısını “Meyveli ağaç taşlanır” atasözüyle teselliye çalışırken, onu tanımlayabilecek bir özdeyişi de anımsadım. O deyiş, “Donanımlı bir insanın heykeli, ona yaşamında atılan taşlarla örülür”dü… CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Demokrasi, Kardeşlik… Yerseniz!.. Oh, oh ne kadar güzel… Olanca hızımızla demokratikleşiyoruz!.. Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin hızına ayak uydurmak ise ola- naksız, almış başını gidiyor, yetişene aşk olsun!.. Ne diyordu Tayyip Bey daha geçen gün: - Milli Birlik ve Kardeşlik, şu ismin güzelliğine bak.. Buna karşı çıkılır mı? Milli birlik diyoruz yahu buna ha- yır denir mi? “Ben milli birlik istemiyorum” çık bir de bunu söyle. “Ben kardeşlik istemiyorum” çık bir de bunu söyle. Eğer karşı değilsen içini nasıl doldura- cağız gel bunu söyle… Gerçi Tayyip Bey, konuşmanın coşkusuyla olsa ge- rek açılımın içinin boş olduğunu böylelikle itiraf etmiş bulunuyor ama olsun, siz şimdilik ismin güzelliği ve Başbakan’ın hitabet sanatına kattığı “seviye” ile idare edeceksiniz.. Bu durumda ortaya şöyle bir şey çıkmış oluyor: - Pek demokratik Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi. Yerseniz tabii!.. Bakalım ne kadar demokratikleşmişiz?.. - Milli Siyaset Belgesi yenileniyormuş... Ne kadar heyecan verici!.. Peki ne oluyormuş?.. Yeni belgede “irtica” sözcüğü yine yer alıyormuş ama karşısında artık Süleymancılık, Fethullahçılık gibi cemaat isimleri yer almayacakmış!.. Bence yeni dönemin ru- huna pek uygun bir uygulama.. Onlar zaten sivil top- lum kuruluşu (STK) olarak ilan edilmemiş miydi?. Kır- mızı Kitap’tan da çıkarılmaları elzemdi. Bu ufak ay- rıntı da hallediliyor böylece. Haa, unutmadan; bu ce- maatler, pardon STK’ler önderliğinde önceki gün Di- yarbakır’da Şeyh Said’i anma günü yapıldı! Kimdi bu Said? 1925’te yeni Cumhuriyet rejimine karşı isyan başlatan İngiliz destekli hain!. Üstelik asıldığı yerde anıldı!. Sırada ne var derseniz, örneğin Derviş Meh- met olabilir!.. Hani, Menemen’de Teğmen Kubilay’ın başını kesip sırığa takan molla!.. O tören de Nakşi- bendi STK’si önderliğinde, Kubilay’ın başının kesil- diği yerde yapılır artık… Böylesi daha demokratik olur herhalde!.. - TÜSİAD üyesi Sedat Aloğlu ise iyice demokrat, iyice kardeş olmanın koşullarını üç maddede özet- leyiverdi: 1- Çözüm aşamasında İmralı’nın görüş- melere katılması... 2- Anayasaya “bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu” maddesinin eklenmesi... 3- Bölgesel özerklik.. Nasıl ama, PKK’nin taa Kandil’den yırtın- masına hiç gerek yok gördüğünüz gibi, içimizdeki- ler yetiyor da artıyor… - Ama PKK bu kadar güzel pasları alır da durur mu; Cemil Bayık, Kandil’deki ininden “Kürt sorununu Türk devletiyle demokratik özerklik temelinde çözmek is- tedik. Çabalarımız sabote edildi. Onun için şimdi ken- di mücadelemizi pratikte gerçekleştirmeye çalışıyo- ruz. Yakında bunun resmi ilanını da yapacağız” de- yiverdi.. Neydi o ilan?. TÜSİAD üyesinin kardeşlik adı- na saydığı maddelerin üçüncüsü, yani bölgesel özerklik!.. Tabii demokratikleşmenin geldiği bu “iç ferahlatan!” noktada, Kırklareli Valisi’nin “Ahh, ahhh, Demokrat Parti, iktidara geldiğinde CHP’yi kapatmalı, İnönü’yü de tarihteki huzurlu yerine göndermeliydi” sözlerini hafızamıza kazımalıyız.. Devletin(!) valisi bu konuşmayı nerede yaptı?. Fethullahçı cemaatin, ay yine şaşır- dım, Sivil Toplum Kuruluşu’nun Abant Platformu de- nilen toplantısında.. Yaa, işte böyle!. Ezile büzüle, ka- famıza vurula vurula, geldiğimiz yer bu… - Yerim ben böyle demokrasiyi, böyle kardeşliği!.. Bir Yurtsevere Mektup (68) Sevgili Kardeşim Balbay, geçen hafta sonu Ordu’da “Mustafa Balbay Günü” etkinliğine katıldım. Konu- şurken sanki yanımda oturuyormuşsun hissine ka- pıldım bir an… Hele Ordu’nun aydınlık insanlarına gön- derdiğin mesaj okunduğunda, gözlerim bir kez da- ha seni aradı. İnsanlar seni çok ama çook özledi. Ne- reye gitsem, kiminle konuşsam senin ve yurtsever- lerin tutsaklığından duyulan öfke ve acıyı dinliyorum. Bir de dik duruşunuza, dışarıya “dik durmak lazım” çağrınıza duyulan hayranlığı... Toplum tüm sıcaklığı ve özlemiyle seni, yurtseverleri bağrına basıyor kar- deşim, bilesin… Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına sevgiyle kucaklıyorum. e-posta: umitzileli@gmail.com Doğa İsyanda! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE 16 Kırmızı kitap değişiyor. Türbe yeşili oluyor! Açı Hilmi Kayıhan: “Acı ama gerçek açılımın açısı belli oldu: Lozan'dan Sevr’e, Atatürk’ten Vahdettin’e!” Saçma E. Uç: “Saçmalayan Kırklareli Valisi ‘Yaptığım açıklamalar tarihsel bir tespitti’ demiş. Ne zamandan beri talihsiz hatalar tarihsel tespite dönüştü!” İstihbarat Soner Önal: “ABD Türkiye’ye daha sık anlık istihbarat verecekmiş. Desenize PKK terörü daha da artacak!” YağmurDeniz Katilleri Kalkındırma Planı! UZUN yıllardır Diyarbakır’da yaşayan ve bölgede siyasetin nabzını tutan bir okur diyor ki: “Diyarbakır'ın, devlete bağlı insanları her şeyin farkında. AKP son çırpınışlarıyla birlikte batıyor. Fakat son anda, dolandırıcıları, sahtekârları, madrabazları, katilleri ödüllendirmek için yeni bir hamle başlattı ‘Ben bir Kürtüm’ diyen Tarım Bakanı Mehdi Eker ‘İşte, Kırsal Kalkınma Projesi’ diyerek büyük müjdeyi verdi. Siirt, Batman, Diyarbakır illerinde köylüye 50 milyon Amerikan Doları (Türk lirası değil) kredi dağıtılacakmış. Adı kredi ama herkes biliyor ki hibe! Bu para hiçbir zaman geri dönmeyecek! Bundan önce dağıtılan kredilerde yaşandığı gibi çarçur olup gidecek. Umarız paralar dağıtıldıktan bir süre sonra terör saldırıları daha da artmaz. Para dolaylı yoldan silah tüccarlarını kalkındırmaz. Kaleş, mayın, mermi, roketatar piyasası hareketlenmez. Kısa yoldan para kazanmak varken bu parayla tarla sürüp ekin ekerek hasadı bekleyecek sabır kimde var acaba! Üstelik terörle AB’den, ABD’den menfaat sağlamak varken! Ve Güneydoğu’nun aklı başında insanları, bu projenin ‘Katilleri Kalkındırma Planı!’na dönüşmesinden haklı olarak kuşku duyuyorlar.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP birçok konuda yaptığı gibi “sivil toplum”u da rayından çıkardı, çürüttü, yozlaştırdı. STK yani sivil toplum kuruluşu demek, çok kişinin sandığı gibi “askeri olmayan” demek değil. Buradaki “sivil” otorite ile bağı olmayan demek. Örneğin sanayi odaları, ticaret odaları, esnaf odaları, borsalar, barolar, mühendis odaları, tabip odaları, bunların hiçbiri sivil toplum kuruluşu değildir. Bunların hepsi özel yasalarla kurulmuş meslek örgütleridir ve temel amaçları mesleki disiplini sağlamaktır. Tarikatlar, cemaatler, birlikler, sendikalar, üyelerine ayrıcalık sağlamak amacıyla kurulmuş kulüpler, dernekler ve vakıflar da sivil toplum örgütü değildir. Sivil toplum kuruluşuna örnek olabilecek derneklerden biri eğitim çağındaki kız çocuklarına yardımcı olmayı amaçlayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’dir. Bir meslek örgütünün, kamusal bağışta bulunması onu sivil toplum kuruluşu yapmaz. Sivil toplum kuruluşu niteliğini kazanmak için dernek kurmak gibi yasal bir zemin de gerekmez; dayanışma grupları, platformlar sivil toplum kapsamına girer. Gelelim AKP iktidarının sivil toplum kuruluşlarını yozlaştırması konusuna... Geçenlerde, Tüm Sivil Toplum Kuruluşları Konfederasyonu (TSTKK), birtakım kişilere ödül vermiş. Civanımın padişahı Fatih Sultan Recep “uluslararası ilişkiler ve barış” ödülüne, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım "vizyon" ödülüne, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin "halk" ödülüne, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu "barış" ödülüne layık görülmüş. Kim bu TSTKK diye birçok sivil toplum örgütü yöneticisine sorup tanıyan kimseye ulaşamayan “odatv.com” araştırıp bulmuş: “TSTKK’nin genel başkanının Hasan Ekşi. Aynı zamanda Ekşioğlu İnşaat’ın yönetim kurulu başkanı. İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı raporlarda adı, TOKİ’nin verdiği ihalelerden önemli paylar alan müteahhitler arasında sıkça geçiyor. Şirket cemaate yakınlığı ile bilinen TUSKON’un ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen ASKON’un üyesi.. Şirket son dönemde AKP’li belediyelerde de pek çok ihale almaya başladı.” Bunca çürümeden sonra birileri “soyulmuş toplum” ödülleri verirse hiç şaşmayın. STK/TSTKK HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Artvin yöresine özgü bir halkoyunu. 2/ Orhan Hançer- lioğlu’nun bir ro- manõ... Yelpaze bi- çiminde kabuğu olan bir deniz yu- muşakçasõ. 3/ Avus- tralya’da yaşayan, ağõr gövdeli ve kõsa bacaklõ bir hayvan... Bir nota. 4/ Bir so- ru sözü... İlkel ben- lik. 5/ Telefon sözü... Ma- den ya da kâğõt para üs- tündeki kafa resmi. 6/ Ban- kacõlõkta, faizin başlangõç tarihi... İzmir’in Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu. 7/ Us- kumru, kolyos, sardalye gibi balõklarõn ufağõ... Sod- yum elementinin simgesi. 8/ Dudak boyasõ... Kasta- monu’ya özgü bir cins bulgur. 9/ Yarõ saydam bir süs ta- şõ... Çalõştõğõ sanat alanõnda başarõ gösteremeyen, yeteneksiz sanatçõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Telve ile yapõlan sahte kahve... Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ. 2/ Uluslararasõ Çalõşma Örgütü’nün simgesi... “Adam, herif” anlamõnda argo sözcük. 3/ Gölleri inceleyen bilim dalõ. 4/ Berilyum elementinin simgesi... Bir şeyin esas tu- tulan yüzü. 5/ Derebeylik Japonyasõ’nda en aşağõ sõnõfõ oluş- turan halk... Yunan mitolojisinde aşk tanrõsõ. 6/ Yumuşak, hoş ve ince bir güzelliği olan... Sazõn en ince ses veren te- li. 7/ Siper, hendek... Sorguya çekilmek için yakalanan tut- sak... Şaşma belirten bir ünlem. 8/ Köpek ya da ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazõrlanan yiyecek... Pos- tu palto yapõmõnda kullanõlan memeli bir hayvan. 9/ II. Dün- ya Savaşõ’nõn sonlarõnda Japonlar tarafõndan kullanõlan in- tihar uçaklarõna ve bunlarõn pilotlarõna verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F E R Z E N E Ş A T A S U V L A L İ K A T R İ P A M E L E E K F O T O F İ N İ Ş E L Z E M D O L O G O R E İ S J U M B O T E S İ T U Z L E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle