Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
ZÜLAL KALKANDELEN
İ
stanbul Caz Festivali’nin bu yõl en
önemli konuklarõndan birisi, ca-
zõn unutulmaz sesi Tony Bennett.
İstanbul’da ilk konserini verecek olan
sanatçõ, 15 Temmuz’da Şakir Eczacõ-
başõ anõsõna düzenlenen gecede sahne-
ye çõkacak. 15 Grammy ödüllü Ben-
nett’a merak ettiğim bazõ sorularõ soru
sorma olanağõ buldum; içtenlikle ya-
nõtladõ:
Bir röportajınızda, “Kariyerim
boyunca iniş çıkışlarım olmadığı için
çok şanslıyım. Onca zamanın yüzde
99’unda, bütün dünyada hep bü-
yük ilgi gördüm” demiştiniz. Sah-
nede geçirdiğiniz o müthiş 60 yılı dü-
şününce, bütün bunların şansla ilgi-
si olduğunu sanmıyorum. Böyle bir
kariyere sahip olmanın asıl sırrı ne?
Bunu söylemeniz çok hoş ama inanõn
çoğu gerçekten yeterince şanslõ olmak
ve de iyi bir fõrsat doğduğunda hazõr-
lõklõ bulunmakla ilgili. Daha Columbia
Records’la anlaşma yaptõğõmda ak-
lõmda yalnõzca hir şarkõlar değil, “hit
şarkılar kataloğu” yaratma düşünce-
si vardõ. 1950’lerde kolayca para ka-
zandõracak ama on gün içinde unutulup
gidecek moda şarkõlar yapmak yay-
gõndõ. Ben hep kaliteli şarkõlarõ söyle-
mek için õsrar ettim ve bu nedenle pro-
düktörlerle çok tartõştõm. Ama sonun-
da farkõ yaratan da bu oldu. Bir sanat-
çõ olarak, yaratõcõlõk açõsõndan ne yap-
mak istediğinize dair bir görüşünüz ol-
malõ ve bazen çok zor olsa da elinizdeki
bu silahõ hiç bõrakmamalõsõnõz. Bunu
yaparsanõz, sanatõnõza duyduğunuz tut-
kuyu asla kaybetmezsiniz ve dinleyi-
cileriniz de, sahnede ya da kayõtta ol-
sun, sizin gerçekten kendinizi ortaya
koyduğunuzu bilir. Benim çok sadõk
hayranlarõm var. Çocuğum ya da toru-
num yaşõndakilerin konserlerime gelmesi heyecan
verici. Onlarõ asla hayal kõrõklõğõna uğratmak iste-
miyorum.
Bugüne kadar kendi albümleriniz için ya da
başkalarının albümüne konuk olarak yüz-
lerce kayıt yaptınız. Birlikte çalıştığınız
sanatçılar içinde müzikal anlamda
daha kuvvetli bir bağ kurdu-
ğunuz isimler var mı?
Bu harika bir soru. Çünkü
müzik endüstrisinde yer al-
manõn bana sağladõğõ en
büyük armağanlardan birisi,
muhteşem müzisyenlerle çalõşmak ve onlarla
dostluk kurmak! Louise Bellson, beraber ta-
tile gittiğimiz Ella Fitzgerald, New York
Queens’den aile dostumuz Duke Ellington
gibi isimleri sayabilirim. Duke Ellington’õ evi-
mizdeki mutfak masasõnda annemle otururken
anõmsõyorum... Judy Garland, çok özel bir in-
sandõ. Onu tanõyõp birlikte şarkõ söyleme şan-
sõnõ bulduğum için çok mutluyum. Bugünler-
de k.d. lang’le çalõşmayõ seviyorum. Mü-
kemmel şarkõ söylüyor, müstesna bir insan. Ta-
bii benimle birlikte dünyayõ dolaşan dörtlü gru-
bum da ailem gibi. Birbirimizi o kadar iyi ta-
nõyoruz ki, sahnede kendiliğinden gelişen
değişiklikleri rahatça yapabiliyo-
ruz. Bu nedenle performanslar da
her zaman doğal ve canlõ kalõyor.
Sahnede geçirdiğiniz onca yıl-
dan sonra bugün hala konserler
verip albümler yapıyorsunuz.
İçinizdeki ateşi canlı tutup sizi
buna devam ettiren şey ne?
Şarkõ söyleme ve resim yapma-
ya karşõ tutkumu hiç kaybetmedim.
Bu yapmak istediğim değil, yap-
mak zorunda olduğum bir şey.
Kanõmca, bir topluluğun karşõsõn-
da şarkõ söylemek ve birkaç saat-
liğine de olsa insanlarõn günlük so-
runlarõnõ unutup keyif almalarõna
yardõmcõ olmak çok onur verici. Bu
çok tatmin edici bir duygu.
Caz müzisyeni Hank Jones,
geçen yıl 91 yaşında yaptığı bir
söyleşisinde, “Henüz en iyi ça-
lışmamı ortaya koyduğumu dü-
şünmüyorum. Bu ulaşmak için
çalıştığım bir hedef ama oraya
daha varmadım” demişti. Gü-
nümüzün en saygın müzisyenle-
rinden biri olarak sizin bu ko-
nudaki düşüncenizi merak edi-
yorum: Hep olmak istediğiniz ye-
re vardınız mı?
Bence “Her şeyi biliyorum”
dediğiniz nokta, yaşamaya son
verdiğiniz andõr.
Ressam Georgia O’Keeffe şar-
kı söylemeyi, duygu ve düşün-
celeri ifade etmenin en mükem-
mel aracı olarak tanımlamış,
şarkı söyleyemediği için resim
yaptığını belirtmişti. Bir ressam
olarak bu görüşe katılıyor mu-
sunuz? Müziğiniz bir resim ol-
saydı, nasıl bir resim olurdu?
Sanõrõm hem müzik hem de re-
simle uğraştõğõmdan, benim için bu
ikisi arasõnda daha çok bir ying-
yang ilişkisi söz konusu. Şarkõ
söylemek toplumla çok iç içe, binlerce insanõn kar-
şõsõnda yapõlan bir iş; oysa resmi kendi içinize dö-
nerek yalnõzken yapõyorsunuz. Her ikisini de ya-
pabilmek harika. Eğer sahne performansõndan
bunalõrsam, birkaç saat resimle uğraşõp
canlanabilirim. Resim yapmaktan yo-
rulursam, sahneye çõkabilirim. Bu du-
rum daima yaratõcõ bir atmosferde
kalmamõ sağlõyor. Ben resim
ya da müzik olsun, hep iki şe-
yi ifade etmek istedim: Ger-
çek ve güzellik.
www.zulalkalkande-
len.com
MURAT BEŞER
17. İstanbul Uluslararasõ Caz Festivali,
maalesef yine geçen yõlkine benzer koşullar
altõnda gerçekleşiyor. Maalesef diyoruz, çün-
kü anõmsayacak olursak geçen yõl tarihinin en
zayõf programõyla çõkmõştõ
caz festivali, izleyicisi-
nin karşõsõna. Bu yõlda
gidişatõmõzda bir deği-
şikliğin olmadõğõnõ
göz önüne alõrsak,
festival prog-
ramõnõ
zayõflõğõna karşõn yine desteklememiz gerekti-
ğinin gerekçeleri ortaya çõkar. Herkes tarafõn-
dan anlaşõlabilir ve mazur görülebilir haklõ bir
mazereti var festivalin; bu program yine bir
kriz programõ.
Bazõ müzikseverleri artõk eskisi kadar heye-
canlandõrmõyor olsa da, bu festival halen
programõnda birkaç banko konseri barõndõrõ-
yor. Festivalin ciddiyet yüklü, ağõr ve önemli
konserlerinden biri şüphesiz, 9 Temmuz gece-
si Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek. Yak-
laşõk 15 yõldõr birlikte çalõşan ve ECM’den al-
büm çõkaran İtalyan trompetçi Enrico Rava
ve öğrencisi piyanist Stefano Bollani, o gece
etkileyici güzel mekanõ Avrupa Cazõ ile dol-
duracaklar.
Caz sofrasõnda İtalyan mutfağõnõn bu iki gü-
zide temsilcisini yan yana getiren
buluşma, aslõnda bir anlamda ku-
şaklar arasõ bir iletişim
olarak da algõlanabilir.
Çünkü bu iki müzisyen-
den biri 71, diğeri ise sa-
dece 38 yaşõnda. Yani sonik bir
baba-oğul ya da dede-torun iliş-
kisi gibi bir oturuma tanõk ola-
cağõmõz söyleyebiliriz.
İtalya’nõn uluslararasõ sahneye en büyük ar-
mağanlarõndan biri olan popüler trompet sa-
natçõsõ Turinli Rava, neredeyse tek başõna
İtalyan cazõnõ global bir çizgiye taşõyanlardan
biri. Doğup büyüdüğü kasabada Dixiland ça-
larak işe başlayan, fakat Miles Davis’i duy-
duktan sonra enstrümanlarõnõ değiştiren be
modern dünyanõn kucağõna atõlan Rava, bu-
gün Avrupa cazõnõn en yetkili isimlerinin ba-
şõnda geliyor. Rava’nõn birlikte çalõştõğõ isim-
ler arasõnda Gato Barbieri, Chet Baker, Ste-
ve Lacy de var.
Ustanõn karşõsõnda gelecek kuşaklarõ temsil
eden Milanolu caz piyanisti Stefano Bollani,
çocukken piyano çalmaya şarkõlarõna eşlik et-
sin diye başlamõş, ancak sonradan sonraya iş-
ler ciddiye binice çalgõsõna odaklanarak 11
yaşõndayken Floransa’da konservatuara yazõ-
lan ve öğretmenlerinin gözbebeği olan
parlak biri. Bollani bu okulda hem
caz hem pop okumuş; 1993 yõlõn-
daki mezuniyetinin ardõndan ül-
kesinin pop yõldõzlarõnõn peşine
düştüğü biri haline gelmiş;
Laura Pausini, Irene Gran-
di, Jovanotti’nin albümle-
rinde aktif olarak yer almõş. Bollani, Rava ile
tanõştõktan sonra caz albümleri yapmaya karar
vererek kariyerinin yönünü değiştirdi. Bollani
bugüne kadar Umbria ve Montreal Caz Festi-
vallerinde yer aldõ; Gato Barbieri, Lee Ko-
nitz, Pat Metheny, Paolo Fresu ve Phil Wo-
ods ile çaldõ. (muratbeser@muratbeser.com)
ŞAKİR ECZACIBAŞI ANISINA: TONY BENNETT 15 TEMMUZ/ 20.00
CEMİL TOPUZLU AÇIK HAVA SAHNESİ
15 Grammy’li bir caz efsanesi CENK AKYOL
F
lea, Les Claypool, Bootsy
Collins türü basçõlar, alt-
mõşlarõn sonunda Larry
Graham’õn meşhur tokadõnõ yedik-
ten sonra ellerine funk müziğin te-
mel taşõ homurdanan 4 telliyi aldõ-
lar.
Sly & The Family Stone, James
Brown’õn şehvetli müziğini döne-
min saykodelik ve dumanlõ dans
pistlerine bulayõp funk müziğini ne-
feslilerden gitar, bas, davul ekseni-
ne sokmuştu. Stand!, There is a riot
goin on, Fresh gibi kuvvetli albüm-
lerde döneme uygun siyahi tepkiler,
savaş karşõtlõğõ, muhafazakarlõğa ve
orta sõnõf değerlerine öfke gibi ko-
nularõ işlediler. Sly Stone’un wah
wah’õ Cyntia Robinson’õn çõğlõk
çõğlõğa vokalinin yanõnda o zamana
kadar görülmemiş bir bas gitar tar-
zõnõ piyasaya süren Larry Gra-
ham’õn büyüsü ile karõşõp kendin-
den sonraki bir çok müzisyeni etki-
leyen bir miras yarattõ. Slap denilen
ve artõk neredeyse hemen her basçõ-
nõn tarzõna katkõsõ olan bu tekniğin
yaratõcõsõ Graham, 2 temmuzda Şiş-
hane’deki Salon’da.
Sly Stone’un uyuşturucu ile me-
saisinin uzamasõ Family
Stone’un ömrünü kõsalttõ. Yetmişle-
rin ortasõnda kendi grubu Graham
Central Station’u kuran Larry Gra-
ham’õn grubunun ismi de kendi
müzikal değişimini açõklar gibi.
New York’un merkez istasyonun-
dan seçilen grup ismi önceki grubu
ile olan müzikal farklõlõklarõ da
açõklar gibi. Altmõşlarõn batõ kõyõ-
sõndaki müzik (özellikle San Fran-
cisco, Los Angeles) folk ve country
müziği ile çok işli dõşlõ bir alaşõm-
ken, New York’ta yapõlan daha bir
büyük şehir müziği idi. Bu deği-
şimde ayrõca sentetikleşen klavye
tonlarõ ve elektroniğin enstrüman-
lardaki hakimiyeti de etkili tabi ki.
Bunu kulaklarõnõzla onaylamamõz
için Sly & The Family Stone’un “I
Want to Take You Higher”õ
(1968) ile Graham Central Stati-
on’õn “Your Love”õnõ (1975) ard
arda dinleyin.
Doksanlarõn sonunda Prince ile
sõkõ fõkõ olan Graham onun yapõm-
cõlõğõnda birkaç albüm ve turne
yaptõ. Salonda hem dans etmek
hem de enstrüman cambazlõklarõna
şahit olmak için tatilinizi biraz daha
erteleyin. Larry Graham’dan tokat
yemek isterseniz tarihi bir daha ha-
tõrlayõn. Onlarõ yeniden izleyebil-
mek için, ertesi günkü Tünel şenli-
ğini de deneyebilirsiniz.
Partilemek için biçilmiş kaftan;
Breakestra
Salon’daki hafta sonu partilerinin
bir diğer konuğu Breakestra. Gru-
bun iki gece üst üste çalacağõ me-
kanda yanlarõnda rapçi Chali 2na
da olacak. Breakestra’nõn esas ada-
mõ Miles Tackett. Tackett çello-
suyla B.B.King, Blind Melon,
Little Feat, Sepultra gibi çok ta-
nõnmõş isimlere eşlik etmiş dene-
yimli bir stüdyo müzisyeni aynõ za-
manda. Breakestra ile yaptõklarõ
müzik için funk, soul, Motown ge-
leneği, James Brown tabii ki şaşõr-
tõcõ değil, ama müzikal akrabalarõ
arasõnda Terry Reid, David
Crosby, Jeff Buckley, Brendan
Perry (Dead Can Dance) gibi birbi-
rinden farklõ isimleri de saymasõ
gerçekten takdir edilesi. Sahnede
bas gitar ve çello çalan, vokal ya-
pan Miles Tackett’õn arkasõnda
Fender Rhodes, org, gitar, davul,
vurmalõlar ve nefeslilerden oluşan
irice bir kombo eşlik edecek. Kari-
yerinde Latin Funk grubu Ozomat-
li de bulunan şarkõ sözlerinde İslam
referanslarõ bulunan Chali 2na
(Charlie Tuna) Mix Master Wolf
ile beraber grubun 70’lere yaslanan
soundunu günümüz gençliği ile bu-
luşturacak.
(www.cazkolik.com)
MURAT BEŞER
60
yõldõr davul se-
tinin başõnda
dimdik duran
gerçek bir emektar Haynes.
Çok genç yaşta profesyonel
meslek hayatõna atõlmõş ol-
masõna rağmen, iri adõmlar-
la ilerleyişi, kanatlanarak
yükselişi seksenlerin sonu
ile doksanlarõn başõna denk
gelir. Doğal yeteneği, çok
yönlülüğü, rahat mizacõ ve
yaratõcõ tarzõyla dikkat çeken
Boston’lõ Haynes, aynõ za-
manda hem kendi kuşağõnda,
hem de kendinden sonraki
kuşaklar üzerinde otorite ola-
rak kabul edilen bir müzis-
yen. Amansõz bir swing duy-
gusuna sahip olan müzis-
yen, sürpriz ses doğaçlama-
larõna açõk, yenilikçi zihni-
yetli bir sanatçõ olarak da
kabul görür.
Aslõnda Chick Corea için
çok fazla söze hacet yok; o
bir virtüöz, o bir yaşayan ef-
sane. Ülkemizde en çok ta-
nõnan caz müzisyenlerinden
biri; ki aynõ zamanda caz
dünyasõ için de ge-
çerli bu tanõmla-
ma. Corea müzi-
kal kariyerinde
caz tarihine şim-
diden kocaman
bir damga vur-
muş, özellikle
yetmişli ve sek-
senli yõllar-
da ger-
çekleştirdiği topluluk proje-
leri ve kitleleri büyülemiş,
caz dünyasõna yön vermiş al-
bümleriyle tanõnmõş bir isim.
Corea, kişisel tarihinde sayõ-
sõz tarza el atmõş, el ettiği tar-
zõn klişeleriyle yetinmemiş,
onlara çõğõr açacak katkõlar-
da bulunmuş benzersiz biri.
Saksofoncu Garrett’õn da
ülkemize ayak basma konu-
sunda Corea’dan aşağõ kalõr
tarafõ yok.
İlk kez Miles tarafõndan
seksenli yõllarda keşfedilen
ve sahneye çağrõlan altocu
Garrett, hayranõ olduğu John
Coltrane’den miras kalan
alõşkanlõklarõyla yol almõş
bir müzisyen. Garrett bizi
tonlarõndan çok, uzun nefe-
si ve olağanüstü tekniği ile
büyüler. Tonlarõ o kadar yu-
muşak ki, diğer özelliklerinin
yanõnda sönük kalõr. Garrett
caz dünyasõnõn en kinetik
altocusu olarak kabul görü-
yor. Garrett her popüler tren-
de uyum sağlayama ve caza
taşõma yeteneğine sahip.
35 yaşõnda sõra dõşõ bir ye-
tenek basçõ Christian McBri-
de. McBride, Genç Aslanlar
kuşağõnõn Brad Mehldau
ile birlikte en göze çarpan
üyesi. 80 sonu ve 90 başõnda
piyasaya çõkan bu kuşakta
pek çok parlak isim içinde
McBride, kuşağõnõn en il-
ginç ismi. McBride bir za-
manlar “Herkesin favorisi
genç akustik geleneksel caz
basçısı” olarak görülüyor-
du. 1991’de 19 yaşõndaydõ ve
Ray Brown’õn yanõnda bu-
lunma fõrsatõ yakalamõştõ.
Brown gibi birinin eziyetle-
rine tahammül etme pahasõ-
na çok şey öğrendi yanõnda.
McBride her şeyini bu zalim
ustanõn sonradan anlaşõlan
kõymetine borçluydu. (mu-
ratbeser@muratbeser.com)
Dört başı
mamur proje
CHICKCOREAFREEDOM/7TEMMUZ/21.00/CEMİLTOPUZLUAÇIKHAVASAHNESİ
Aya İrini’de Avrupa cazı
Sille tokat Larry Graham
1985 yõlõnda İngil-
tere’de kurulan The
Brand New Heavies,
günümüzün en önemli
acid jazz ve funk grupla-
rõndan biri. Adõnõ bir Ja-
mes Brown albümünün
kapak notundan alan gru-
bun kadrosu davulcu ve
klavyeci Jan Kincaid,
gitarist Simon Bartholo-
mew ve basçõ/klavyeci
Andrew Levy’dan olu-
şuyor. Grubun sekizinci
ve son stüdyo albümü
“Get Used to It”, 1990-
95 yõllarõ arasõnda voka-
listliklerini yapan N’Dea
Davenport’un 2006 yõ-
lõnda yeniden kadroya
katõlmasõnõn ardõndan ay-
nõ yõl yayõmlandõ. Gru-
bun “We Won’t Stop”
adlõ eski albümü de 2010
yõlõnda tekrar yayõmlan-
dõ. Grubun onlarca sin-
gle’õndan birçoğu İngil-
tere müzik listelerinin te-
pesinde yer aldõ.
MARTHA WAINWRIGHT/ 6 TEMMUZ/
22.00/ SEPETÇİLER KASRI
TÜNEL ŞENLİĞİ/
13 TEMMUZ/
18.00-24.00/ TÜNEL,
GALATA, ŞİŞHANE
THE BRAND NEW HEAVILES/
14 TEMMUZ/ 22.00/ İSTİNYE PARK
HAFTASONUPARTİLERİ-LARRYGRAHAM&GRAHAMCENTRALSTATION/2TEMMUZ/23.00/SALON-BREAKESTRA9TEMMUZ/23.00/SALON
İstanbul, 2 yıl önce yine Caz Festivali’nde din-
leme şansı bulduğumuz ozan-şarkıcı Rufus Wa-
inwright’tan sonra kardeşi Martha Wainwright’ı
ağırlıyor. Kanada’nın folk müzik alanındaki ün-
lü isimlerinden Martha Wainwright, müzik ya-
şamının başlarından beri derinden etkilendiği,
Fransa’nın efsane sesi Edith Piaf’ın şarkıları-
nı Sepetçiler Kasrı’nda yorumlayacak. Çocuk-
luğundan beri Piaf dinleyen ve son albümü de
Piaf şarkılarından oluşan Wainwright, onun duy-
gu ve acı dolu şarkı söyleme stilinden her zaman
çok etkilendiğini söylüyor. Sıklıkla aile üyeleri-
nin albümlerinde yer alan ve aynı zamanda folk
müzisyenleri Loudon Wainwright III ve Kate
MacGarrigle’ın da kızı olan Wainwright, ken-
di internet sitesinde Avrupa turnesinden söz eder-
ken “Türkiye gibi egzotik ve yeni” yerlere ya-
pacağı yolculukların heyecanını da dile getiri-
yor. Wainwright’ı, 2006 yılında Snow Patrol gru-
buyla yaptığı unutulmaz düeti “Set The Fire To
The Third Bar” ve 2005 yapımı “Leonard Co-
hen: I’m Your Man” belgesel filmindeki per-
formansıyla tanıyanlar olacaktır. Konserde Pi-
af şarkıları dışında yeni parçalarını kendi gi-
tarıyla seslendireceğini de duyuran sanatçı
“Sans fusils, ni souliers, à Paris” isimli son al-
bümü kapsamında piano, gitar ve bas eşliğinde
sahnede olacak.
Tutkulu
Piaf
yorumları
E N R I C O R A V A & S T E F A N O B O L L A N I / 9 T E M M U Z / 2 0 . 3 0 / A Y A İ R İ N İ M Ü Z E S İ
İngiliz
asidi
Festival
içinde
festival
İsveçli şarkıcı ve besteci Lisa Ekdahl,
sıcak ve çocuksu vokali, caz, bossa nova
ve folk müziğin birleştiği birbirinden il-
ginç şarkılarıyla 13 Temmuz’da The
Marmara Esma Sultan’da ken-
dini dinleyenleri bambaşka di-
yarlara götürecek. Müziğinde
ağırlıklı olarak caz ve bossa
nova etkileri göze çarpan Ek-
dahl’ın şimdiye dek yayınladı-
ğı 10 albümünün büyük ço-
ğunluğu İsveç dilinde idi. Ül-
kemizde de büyük bir hayran
kitlesi olan Lisa Ekdahl, İs-
tanbul Caz Festivali seyirci
anketlerinde izleyici tarafın-
dan en çok beklenen isimler
arasında göze çarpıyor.
LISA EKDAHL/ 13 TEMMUZ/ 22.00/ THE MARMARA ESMA SULTAN
EUROPEANJAZZCLUB/22.30
Sıcak ve
çocuksu
diyarlarda
“Killer”, “Crazy” ve Grammy ödüllü “Kiss From A Rose” gibi
unutulmaz hitlerinin yanõ sõra “Soul” isimli en son albümüyle de mo-
dern R&B ve soul müziğinde son derece iddialõ olduğunu kanõtlayan
Seal, festivalin yõldõzlarõ arasõnda. 19 Temmuz’da saat 21.00’de Cemil
Topuzlu Açõk Hava Sahnesi’nde hayranlarõyla buluşacak olan şarkõcõ,
1963 yõlõnda Nijeryalõ bir baba ve Brezilyalõ bir anneden dünyaya gel-
di, Londra’da yaşayan İngiliz bir ailenin yanõnda büyüdü. Alman top
model Heidi Klum ile olan evliliğiyle de gündemden düşmeyen Seal,
üniversitede mimarlõk eğitimi aldõ ve bir süre modellik yaptõ. Nat
King Cole’unkini anõmsatan ses rengi ve yorumuyla dikkatleri çekip
profesyonel olarak şarkõ söylemeye başladõ. 1990’lardan bu yana bir-
çok uluslararasõ hit’in sahibi olan Seal, duygusal, melankolik ve doku-
naklõ şarkõlarõyla dünya çapõnda milyonlarca hayran kazandõ ve çok sa-
yõda eleştirmen tarafõndan övgü yağmuruna tutuldu.
Kendine
özgü bir
bileşim
SEAL/ 19 TEMMUZ
/21.00/
CEMİL TOPUZLU
AÇIK HAVA SAHNESİ17. Uluslararasõ İstanbul Caz Festivali’nin etkin-
liği “European Jazz Club”, Türkiye ve Av-
rupa’dan usta caz müzisyenlerini buluşturma-
ya devam ediyor. European Jazz Club’õn ilk ge-
cesinde yani 5 Temmuz’da Usta caz gitaristi
Önder Focan ve Estonyalõ saksofoncu Raivo
Taffenau konser verecek. Jülide Özçelik’in
grubu “Jülide Özçelik Band”, değişik proje-
leri yle Hollanda’nõn tanõnmõş saksofon ve klar-
net sanatçõlarõndan Maarten Ornstein ile 6
Temmuz’da; kontrbas ustasõ Volkan Hürsever,
İsveç’in gözde saksafoncularõndan Magnus
Lindgren ile 7 Temmuz’da; İtalyan trompet us-
tasõ Enrico Rava ve trompetçi İmer Demirer
8 Temmuz’da; 13 - 15 Temmuz’da da kontr-
basõn genç isimlerinden Ozan Musluoğlu’nun
grubu “Ozan Musluoğlu Quartet” ve Norveçli
trompetçi Tore Johansen konser verecekler.
Avrupalı ustalarla
buluşmalar
Uluslararasõ İstanbul Caz Festivali, bu yõl
da cazõn coşkusunu İstanbul sokakla-
rõna ve Boğaziçi’ne taşõyarak İstan-
bul’u bir ‘caz kenti’ne dönüştürecek.
Festivalin, caz müziğini İstanbul’un
zengin kültürel dokusuna yayõp genç-
lerle buluşturmayõ hedeflediği “Caz
Vapuru” ve “Sokak Konserleri” ile
cazseverler keyifli saatler yaşayacak.
Caz festivalinde bir gelenek haline gelen
“Caz Vapuru”, 4 Temmuz Pazar
günü yolculuğuna, New Orleans’lõ
enerjik bando The Panorama Jazz
Band ve repertuarlarõnda caz stan-
dartlarõndan ünlü müzikallere çeşitli
parçalar bulunan İstanbul Saksafon
Kuartet eşliğinde çõkõyor.
CAZVAPURU/4TEMMUZ/11.00-16.00
GENÇCAZ/3TEMMUZ/TÜNEL,ŞİŞHANE,GALATA
Ve gemi
kalkıyor
S
on altõ yõldõr genç caz müzisyen ve
topluluklarõna Uluslararasõ İstanbul Caz
Festivali programõnda yer alabilecekle-
ri bir platform oluşturan “Genç Caz” Konserler
Dizisi, bu yõl da devam ediyor. Bu yõl yedinci kez
düzenlenen Genç Caz konserleri, 3 Temmuz Cu-
martesi Tünel Şenliği kapsamõnda ücretsiz ola-
rak izlenebilecek.
“Genç Caz” Konserler Dizisi’ne katõlacak
gruplar, 23 Mayõs’ta Salon’da yapõlan değer-
lendirme konseri ile belirlendi. Cengiz Baysal,
Hülya Tunçağ, Kerem Görsev, Önder Focan, Pe-
lin Opcin, Seda Binbaşgil ve Sevin Okyay’dan
oluşan kurulun seçtiği Boğaziçi Üniversitesi Mü-
zik Kulübü Caz Korosu, Plongeur Quartet,
Gri Trio ve Jazz So gruplarõ bu yõlõn “Genç
Caz”cõlarõ oldular. Boğaziçi Üniversitesi Müzik
Kulübü (BÜMK) bünyesinde 1994 yõlõnda ku-
rulmuş olan Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü
Caz Korosu, Tükiye’nin ilk a capella (eşliksiz)
korosu olma özelliğini taşõyor.
Hip-hop esintili bir caz grubu olan Plongeur
Quartet, northern jazz, neo-soul, hardbop, r’n’b,
swing ve post-rock ezgilerini müziklerine taşõ-
yor. Bill Evans’õn öncüsü olduğu, ‘interplay’
odaklõ piyano triosu formatõnõ benimseyen Gri
Trio, kendine özgü bir ses ve tarz edinebilmeyi
amaçlõyor ve klasikleşmiş standartlarõn dõşõnda,
daha yakõn dönemlerden müzisyenlerin eserle-
rini de yorumluyor.
Bir araya gelişlerinin hemen ardõndan festivalde
çalmaya hak kazanan Jazz So ise klasik jazz,
funk fission, latin jazz, jazz fusion tarzõnda ça-
lõşmalarõyla caz severlerle buluşacak.
Seçilmiş gençler
C
az ve Latin mü-
ziği yorumlarõy-
la dünya çapõnda
üne sahip Amsterdam do-
ğumlu Hollandalõ sanatçõ
Laura Fygi, Hollandalõ
doktor bir baba ile Mõsõr-
lõ dansöz bir annenin kõzõ.
Gençlik yõllarõnõ Urugu-
ay’da geçiren sanatçõ, ba-
basõnõn ölümünün ardõn-
dan 60’lõ yõllarõn sonunda
annesiyle birlikte Hollan-
da’ya döndü, annesinin kendisine ba-
kamamasõ üzerine okulunun müdürü ta-
rafõndan evlat edinildi. Okulu bõrak-
masõnõn ardõndan müzik dünyasõna atõ-
lan Fygi, yeteneğiyle yapõmcõlarõn dik-
katini çekti.
1984 yõlõnda Hollan-
da’da kurulan “Center-
fold” grubuyla Avrupa ve
Japonya’da sahne alan
Fygi’nin menajeri ülkenin
en büyük plak şirketinde
görev alõnca sanatçõnõn
solo kariyeri de başladõ. İlk
solo albümü “Introdu-
cing” (1991) ile ülkesinin
prestijli ödülü Edison’õ
kazanan sanatçõnõn son
albümü “Rendez-Vous”
2007 yõlõnda, filmlerde ve müzikaller-
de kullanõlan şarkõlarõ da “Songs from
Movies & Musicals” adõyla 2009 tari-
hinde yayõmlandõ. Laura Fygi’ye kon-
serde Ayhan Sicimoğlu Latin All Stars
eşlik edecek.
LAURAEYGI/14TEMMUZ/22.00/
THEMARMARAESMASULTAN
‘Melodi yoksa, unut gitsin’
Baştarafı 1. sayfada
C M Y CM MY CY CMY K
“T
ünel Şenliği”,
merkezine
kentin kültür-
sanat yaşamõnõn nabzõnõn
attõğõ Tünel, Galata ve
Şişhane bölgelerini alarak
“Festival içinde bir festival”
yaratacak. Fransa’da
başlayan ve dünyanõn birçok
başka ülkesinde de örnekleri olan
“Fete De La Musique”
yaklaşõmõndan esin alan bu proje,
tüm müzikseverleri 3 Temmuzda
şehrin doğal dinamizmiyle kültür,
sanat ve eğlencenin buluştuğu özel
bir geceye davet ediyor.
Etkinlik boyunca sokaklarda ve
değişik mekânlarda ücretli ve
ücretsiz konserler, atölye
çalõşmalarõ, özel sergiler, ikramlar
ve benzeri etkinlikler
gerçekleştirilecek. Akşamüstü
saatlerinden başlayarak gecenin
ilerleyen saatlerine kadar sürecek
olan etkinliğin programõ, bölgede
birbirine yakõn mekânlarõn haritasõ
üzerinden izlenebilecek.
Genç Caz gruplarõnõn da konser
vereceği Galata ve Tünel’de
kurulacak iki ana sahnedeki ücretsiz
konserlerle bütün bölgede bir
festival atmosferi yaşanõrken gece
boyunca seyirciler değişik mekânlar
ve sahneler arasõnda mekik
dokuyarak, birbirinden farklõ
etkinliklere katõlacak.
Salon, Nardis Jazz Club, Hollanda
Konsolosluğu Bahçesi, Tarõk Zafer
Tunaya Kültür Merkezi ve
Muammer Karaca Tiyatrosu gibi
Tünel bölgesinin birbirinden renkli
mekânlarõnda gece boyunca sahne
alacak sanatçõlar arasõnda Larry
Graham & Graham Central
Station, The Panorama Jazz
Band, Emir Ersoy Projecto
Cubano, Maffy Falay Sextet,
Jungle Boldie, Timuçin Şahin
Quintet ve 2010 Türkiye’de
Japonya Yõlõ etkinlikleri kapsamõnda
konser verecek Michiko Ogawa
gibi isimler yer alõyor. Beyoğlu
Belediyesi’nin de işbirliğiyle
gerçekleştirilecek bu şenliğe
bölgedeki restoran, kafe, bar ve
mağazalar da geliştirdikleri özel
içeriklerle katõlacak.
Tony Bennett
ChickCorea
EnricoRava Martha
Wainwright
LauraFygi
Seal
Lisa Ekdahl
C M Y B