23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B CENK AKYOL M erhum Jaco ile birlikte ilk ak- la gelen ilk nesil fusion bas gi- tarcõlardan Stanley Clarke’õ en son geçen yaz SMV turnesi altõnda Mar- cus Miller ve Victor Wooten ile izlemiş- tik. Özellikle konserin son yarõm saatinde meşhur Alembic’ini (Stanley Clarke ile öz- deşleşen el yapõmõ bas gitarlarõ yapan Alembic firmasõnõn adõ İngilizce’ye Arap- ça’dan geçen imbik kelimesinden geliyor) bõrakõp kontrbasõ ile o gece tõklõm tõklõm olan Cemil Topuzlu’yu kendisine bir kere daha hayran bõrakmõştõ. Bu sene de bir o kadar heyecanlõ son pro- jesi ile Osman Hamdi’yi ziyaret edecek. Arkeoloji Müzesi’ndeki konserde 40 yõlõ aşan kariyerinde bir çok müzikal eğilimi de- nemiş olan Clarke’a “Return To Forever” zamanlarõndan beri arkadaşõ Lenny Whi- te ve son 10 yõlõn en önemli piyanistlerin- den, Japon hõz kraliçesi Hiromi eşlik ede- cek. Hiromi, Keith Emerson’õn yetmiş- lerde progresif rock adõ altõnda yaptõklarõ- nõ son 5-6 senedir caz müziği içerisinde ya- põyor. Bu küçücük kadõnõ hoplayõp, zõp- larken piyano çalõşõnõ seyretmek bana “Pictures At An Exhibition”daki Emer- son’õ hatõrlatõyor. Bu kadronun 2009’da beraber çõkardõğõ son albüm “Jazz In The Garden”õn ar- dõndan elimizde taptaze bire bir albüm da- ha var. Henüz 15 Haziranda “Stanley Clarke Trio” adõyla çõkan albümde Whi- te bu sefer Clarke ile beraber yapõmcõ ola- rak çalõşmõş ve bagetleri Roland Bruner Jr’a devretmiş. Bu 23 yaşõndaki gencecik davulcunun özgeçmişinde Lee Ritenour, Roy Hargrove, Tribal Tech, Larry Carl- ton, Marcus Miller, Kirk Whalum, Rob- ben Ford, Clark Terry, gibi gururla taşõ- yacağõ yõldõzlar kadrosu bulunuyor. Her tü- re yatkõn bu davulcunun Suicidal Ten- densies gibi “hardcore thrash metal” gru- bu ile çalmõşlõğõ bile var. Yine henüz yirmili yaşlarõnõ tamamla- mamõş piyanist Ukrayna kökenli Ruslan Si- rota da albümde tuşlu çalgõlarda ablasõ Hi- romi’ye yardõm ediyor. Clarke’õn bu kon- sere çõkacağõ kadronun yer aldõğõ “Jazz In the Garden”, son çõkan albüme göre da- ha klasik ve akustik caz tavõrlõ. Albümün son parçasõ olan “Red Hot Chili Pep- pers”õn ünlü “Under The Bridge”i kon- serin ilginç yanlarõndan biri olacak gibi ge- liyor bana. Belki diğer popüler besteleri de parça listelerine alõrlar. Clarke’õn bitmek bil- meyen folk şarkõlarõndan bir veya bir ka- çõnõ da bize dinletir sanõrõm. Bu sene efsane “Return To Forever”õn tüm müzisyenleri ayrõ ayrõ da olsa İstanbul’a gelmiş olacaklar. İşte Stanley Clarke ve Lenny White, Al Di Meola bir iki ay ön- ce İş Sanat’a geldi, Chick Corea da yine fes- tivale Freedom Band isimli harika bir kad- royla geliyor. Geçen sene turlayõp, albüm de yapmõşlardõ. İstanbul’a bu kadar sõk ge- len bu harika kadroyu beraber de izleriz umarõm. (www.cazkolik.com) T H E S T A N L E Y C L A R K E B A N D / H I R O M I 8 T E M M U Z / 2 1 . 0 0 / A R K E O L O J İ M Ü Z E S İ MURAT BEŞER İ stanbul’un tarihi mekanlarõn- da düzenlenen “Ustalarla Buluşma” kõsmõnda bu kez Fahir Atakoğlu’na ait bir proje var. Müzisyenlikte çeyrek asrõ deviren piyanist Fahir Atakoğlu, ulusal öl- çekte ilk kez “Demirkırat” belge- selinin müziği ile tanõnmõş; hatta öz- deşleşmişti. 20 yõldõr Amerika’da yaşayan Atakoğlu, yurtdõşõndaki saygõn müzisyenlerimizden. Kendi gibi saygõn isimlerle ortak proje- lerde sõkça yan yana geliyor. 12 Temmuz Pazartesi akşamõ Arkeo- loji Müzesi’nde gerçekleşecek kon- serde, kadrosunun ağõr topu basçõ Alain Caron. Projenin vurmalõlar kõsmõndan sorumlu uzman ise Ho- racio “El Negro” Hernandez. Biz yazõda Hernandez’i, bir başka ya- zõya saklamak sözüyle, ülkemize ilk kez geldiği için Caron’u öne çõ- karmayõ vazife bildik. Altõ telli bas konusunda merak- lõsõ için paha biçilmez birisi Caron. 11 yaşõnda profesyonel olarak Que- bec barlarõnda bas çalan, sadece din- leyerek kendi kendine çalmayõ öğ- renen, Berklee müzik okuluna ki- şisel özellikleri nedeniyle kabul edilen, sõra dõşõ bir yetenek. Caron ilk profesyonel sürecinde UZEB topluluğu birlikte anõlõyor- du. Kõsa süre içinde bir usta elek- trik basçõ olarak ün saldõ, 6 telli bas- ta bir virtüöz olarak anõlmaya baş- landõ. Çoğu özel yapõm onlarca basõn sahibi olmaktan gurur duyan Caron, ardõndan solo kariyerinde ilerlemeyi tercih etti; topluluğu Le Band için parçalar yazdõ. Müzik dinleyicileri için Caron’õn en başarõlõ albümü şüphesiz 1995 ta- rihli “Rhythm’n Jazz”. Fusion denen müziğin büyüleyicini bir kez daha tüm dünyaya muştulayan albüm, vurmalõlarõn (özellikle ener- jik ve çarpõcõ davulcu Dennis Chambers’õn) sayesinde ortaya çõkmõş, elektriğin büyüsünün çeki- ciliği ve yüksek teknolojinin imkan tanõdõğõ ses bileşimleriyle bir araya getiren, ikili ritimleri sürdüren bir eğilimin zaferiydi adeta. Albümde Charlie Parker’õn “Donna Lee”si hariç tüm besteler Caron’a aitti. Biz- ler bu albümde bazõ temalar üze- rinde ritmik cambazlõklar sergileyen yeni kuşak müzisyenlerden sakso- foncu François D’Amours, trom- petçi Benoit Galzer, piyanist Guy Dubuc ve gitarcõ Jerry DeVilliers adõndaki yetenekleri keşfetmiştik. Bu albüm Caron’õn ilerici bir besteci ve sololarõnda da özgünlü- ğünü koruduğunun göstergesi oldu; en iyi odaklandõğõ albüm olmasõnõn yanõnda müzik alt yapõsõnõ daha iyi bir seviyeye çõkaran bir örnekti. Güçlü melodiler, perdesiz 6 telli so- lolar ve süzülmüş funk groove’la- rõ temiz bir tõnõda, hatta slapping tekniğiyle dikkat çekmeyi başardõ. Caron, cazõn o zamanõn dinleyici- leri üzerinde masum bir sempati ya- rattõğõ zamanlarda, müzikte her za- man yeni kombinasyonlarõn ve atõ- lõmlarõn kalõcõlõğõnõ savunuyordu. Caron, titiz, odaklanmõş ve ussal başarõlarõnõ ön planda tutmamasõna rağmen, müzik fikrini ele vermeyen ve kendinden ödün vermeyen ener- jik bir virtüöz. Aynõ zamanda ba- sõnõn her yönünü tam anlamõyla kavrayabilen, çok yönlü bir mü- zisyen, besteci, öğretmen ve per- formans ustasõ. 11 kardeşten en kü- çüğü olan Caron şimdi 55 yaşõnda. (muratbeser@muratbeser.com) Bu projede tehlikeli biri var Stanley amca ile cimcime Hiromi ZÜLAL KALKANDELEN G race Jones, geri dönüşünü müjdeleyen bu muhte- şem albüme “Hurricane” adõnõ vermişti. Gerçekten de kontralto sesiyle tam bir kasõrga gibi esip gür- lemiş, insanda ürkmekle hayran kalmak arasõnda bir etki ya- ratan görkemli imajõyla yeniden boy göstermişti. Bir heykeli andõran bedeni ve etkileyici yüz hatlarõyla gör- sel açõdan her zaman çarpõcõydõ Grace Jones. Bu özellikle- ri, New York’un hedonistik Studio 54 döneminde Andy War- hol’un da dikkatinden kaçmadõ; Jamaikalõ sanatçõ, pop-art’õn yaratõcõsõnõn esin perisi oldu. 70’li yõllarda model olarak başladõğõ kariyerine daha son- ra oyunculukla devam edip, bir dönemin sembollerinden bi- ri haline geldi. Çok sayõda kalitesiz filmin yanõ sõra, “Co- nan” ve “James Bond” gibi büyük bütçeli filmlerde de rol aldõ. Alõşõlmadõk tarzõ ve ses rengiyle sahnelerin en parlak şovlarõnõ sergileyerek bir fenomene dönüştü. Ama bugün sahne kostümleriyle onu taklit etmeye çalõ- şan Lady Gaga gibi pop yõldõzlarõndan çok farklõydõ o. Müzikteki sõğlõğõnõ, giyimiyle ya da sansasyonlarla kapatmaya çalõşanlardan biri değildi. Evet, aklõ ve hayalleri zorlayan androjen görüntüsü ve tavrõyla daima provoka- tifti. Ama o uyumsuz ve kõşkõrtõcõ ta- võr, onun için bir pazarlama stra- tejisi değil, karakterinin en be- lirgin özelliğiydi. Daha lisedeyken sosyal açõdan uyum- suz olduğu rapor edilmişti. Kilisede çalõşan din görevlisi bir baba- nõn aşõrõ baskõsõ altõnda yetişmiş, özgürlüğü keşfedince de kurallara meydan okumuştu. Bu meydan okuyuş, bağõmsõz bir plak şirketinden çõkar- dõğõ “Hurricane”de de gösterdi kendisini. “Corporate Can- nibal” adlõ şarkõ, Jones’un 21. yüzyõlõn ticari yamyamlarõ de- diği büyük plak şirketlerine başkaldõrõsõnõn simgesi oldu. 1980’lerde daha çok Afrika ritimlerini, reggae, new wa- ve, disko ve R&B ile harmanladõğõ şarkõlarla ünlenmişti ün- lü sanatçõ. Reggae, funk, dans, rock ve trip-hop buluşturan “Hurricane“ ise, yine ritimlere tutsak. Post-disko döneminde yaptõğõ en güzel çalõşmalardan “Night Clubbing” (1989) ile Massive Attack’in “Protection” adlõ unutulmaz albümünün bir karõşõmõ sanki... 2008’de Grace Jones hakkõnda yazdõğõm yazõyõ “O ayrıksı bir kasırga...” diye bitirmiştim. O kasõrgayõ 16 Tem- muz’da Açõk Hava Sahnesi’nde bütün kuvvetiyle hisset- mek için sabõrsõzlanõyorum! www.zulalkalkandelen.com GRACE JONES 16 TEMMUZ/ 21.00/ CEMİL TOPUZLU AÇIK HAVA SAHNESİ YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜ: HÜLYA TUNÇAĞ Baştarafı 1. sayfada ZÜLAL KALKANDELEN İ stanbul Caz Festivali’nin en yaratõcõ bölümü, ba- na göre, “Yeni Ozanlar“. Müzik dünyasõnõn en yenilikçi alternatif seslerini ülkemize getirdiği için her yõl sabõrsõzlõkla bekliyorum bu bölümü. Bu yõl da çok güzel bir sürpriz yaptõ İKSV ve beste- ci, söz yazarõ, multi-enstrümantalist, vokalist Imogen Heap’i davet etti festivale. 33 yaşõndaki sanatçõnõn adõ- nõ, pek çok müziksever ilk olarak 1998’de Urban Spe- cies’in “Blanket” adlõ parçasõndaki unutulmaz vokal- de duydu. Ünlü prodüktör Guy Sigsworth’le kurduğu elektro- nik müzik grubu Frou Frou ile yaptõğõ çalõşmalarla da beğeni kazandõ Imogen Heap. Ancak asõl başarõyõ, folk ve elektronik müziği bütünleştiren solo çalõşmalarõyla yakaladõ. Kanõmca, İngiliz müzisyenin en etkileyici özellikle- rinden birisi, ilham kaynaklarõnõn çeşitliliği ve onlarõ mü- ziğine yansõtma biçimi. Klasik müzik eğitimi almasõ- na karşõn, rock’tan folk’a ve dans müziğine kadar bir- çok türle yakõn temas içinde Imogen Heap. Bunun nedeni, yeni sesler yaratõp onlarõ dönüştürmeye duyduğu ilgi olsa gerek. Bu ilgi, işe organik seslerle baş- lasa da, ses deneylerine tutkun her müzisyen gibi, so- nuçta onu da farklõ aletlere (array mbira ve hang gibi) yöneltmiş. Imogen Heap’in manipüle edilmiş seslere olan düş- künlüğü beni her zaman cezbetti. O manipülasyonlarõn sonucunda ortaya ne çõkacağõnõ hep merak ettim. 1998- 2009 yõllarõ arasõnda yaptõğõ üç solo albümünü de heyecanla beklememin temel nedeni buydu. Gerçi geçen yõl yayõmlanan albümü “Ellipse”in ya- põm sürecini blogunda yayõmladõğõ 40 video ile dinle- yicileriyle yakõndan paylaşõp bu merakõ bir ölçüde ön- ceden giderdi. Hatta hayranlarõyla iletişim kurmak için sosyal paylaşõm sitelerini o kadar aktif bir şekilde kullandõ ki, “interaktif çağın dijital kraliçesi” diye anõl- maya başlandõ. Dikkatli dinleyiciler, Imogen Heap’in müziği ile il- gili çarpõcõ bir noktayõ da fark etmişlerdir mutlaka. Ken- di içinde bir tezatõ da barõndõrõyor bu müzik. Yeni ses- ler yaratma macerasõnda doğal olanla yapay olanõ bir araya getirirken, şarkõ sözlerinde hayatõn çõplak ger- çeklerini aktarõyor. Örneğin, ilk albümü “ I Megaphone” (1998), Imo- gen Heap’in ismi için bir anagram olmanõn yanõ sõra, iç- eriğini de ortaya koyar. Genç bir kadõnõn duygusal kõ- rõlganlõğõnõ olabilecek en saf haliyle ve ağõrlõklõ piya- no kullanõmõyla duyurur dünyaya... İkinci solo çalõşmasõ “Speak for Yourself” (2005), kendi tanõmõyla “Guns N’Roses’dan daha Madonna, Dirty Dancing’den daha Donnine Darko”dur. Geçen yõl çõkan son albümü “Ellipse” ise, iki dalda Grammy ödülüne aday gösterildi. Ancak romantik ve dingin me- lodileriyle oldukça beğenilen albüm, “Can’t Take It In” ya da “Hide and Seek” tarzõ bir hitten yoksundu. Imogen Heap’in, teatral performansõ, çok iyi kullandõğõ sesi ve farklõ kostümleriyle kendisini canlõ dinleyenlerde büyük hayranlõk yarattõğõnõ biliyoruz. Bazen karanlõk bir melankoli, bazen de huzur yansõtan şarkõlarõyla, İs- tanbul Modern’in bahçesinde de yeni hayranlar edine- ceğinden hiç kuşkum yok. www.zulalkalkandelen.com Dijital çağın sıra dışı sesi Y E N İ O Z A N L A R : I M O G E N H E A P / 1 0 T E M M U Z / 2 1 . 0 0 / İ S T A N B U L M O D E R N USTALARLABULUŞMA:FAHİRATAKOĞLUTRIO12TEMMUZ/21.00/ARKEOLOJİMÜZESİ MURAT BEŞER U luslararasõ İstanbul Caz Fes- tivali’nin Yaşam Boyu Ba- şarõ Ödülü, bu yõl 40 yõlõ aş- kõn süredir kesintisiz yaptõğõ radyo programlarõ ile bir rekora imza atan prodüktör ve yazar Hülya Tunçağ’a veriliyor. Tunçağ ülkemizde bu ödülü ger- çekten fazlasõyla hak eden az sayõda- ki insandan biri. Radyoculukta ke- sintisiz 40 yõlõnõ dolduran ve kõrõlma- sõ zor bir rekoru elinde tutan Tunçağ, kendinde sonra caza gönül vermiş tüm kuşaklarõn tartõşmasõz hocasõ. Onun- la hiç yüz yüze gelmemiş, bir çift laf etmemiş dinleyiciler için de geçerlidir bu. Radyo dinleyen herkes onu mut- laka defalarca dinlemiş, her dinleyi- şinde sayõsõz şey öğrenmiş, müzik zev- kini geliştirmiştir. İzmir’de Amerika’nõn Sesi radyo- sunda Willis Connover’õn Jazz Today programõ ile büyüyen, ilk derslerini Cüneyt Sermet’ten alan, müziğin yanõ sõra sinema eğitimi gören, İz- mir’den İstanbul’a transfer olan, dün- ya çapõnda sayõsõz müzisyenle dostluk kuran; ancak tüm birikimini caza ak- tararak insanlarla paylaşmayõ bir ya- şam tarzõ haline getiren bu değerli in- san, bizleri beslemeyi tam 40 yõldõr ke- sintisiz sürdürüyor. Ona çok şey borç- luyuz; kuru bir ödülle ödenmeyecek kadar çok şey. (muratbeser@muratbeser.com) Tüm kuşakların hocası İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Kültür Servisi Şefi: Celal Üster Görsel Yönetmen: Öznur Oğraş Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişli-İstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Onur Çeliköz Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Tel: 0 212 251 98 74-75 Tel: 0 232 441 12 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle