22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
E 9 etmek " olarak ifade eden Heideg- ger'in ne demek istediğini çok iyi anladığınızı düşünüyorum. însanın far- kındahk aîgısı şaşırmakla gelişir mi? - Şaşırma veya hayret insan dünyası bakîmından en büyük makam, bir Arap düşünürün ifadesiyle. Özelde poctik etkinliklcr, genelde tüm cstetik edimler, temelde bu duygunun hereke- te geçirdiği praksisleıdir. Merak- şaşır- ma duygusu ile farkındalık arasında di- yalektik bir ilişki olduğunu düşünüyo- rum. KİTAP, İNSAN VE YAŞAM... - Sizinezaman görsem kitapların sizi kuşatmasını isteyen birheves varyüzü- nüzde. "Kitap reyonunda kaybolan ba- ba " gibi "kitapların, sayfalartn, sözcük- lerin arasında " yitip gitmek arzunuzun bu günegeliş süreci nasıl başladı ve sürdü? "Beklediğiniz " kitabm nasıl bir şey olduğunu da ekleyerek anlatmanızı rica etsem. - Kitapla ilişkimi mutlak bir konum olarak değil diyalektik bir ilişki olarak düşündüm hep. Kitap başka insan ve yaşam başka şey. Birinin diğerini yadsı- ması veya değersizleştirmesi söz konu- su değil. Ama otantik olan elbette doğ- rudan yaşamdan elde edilendir. Bekle- nen kitaba gclince, söylemek gerekir mi, burada beklemek fıilinc yüklcnmck istenen anlamı. - Kitabm bazı fılozoflarm isimleri ile yer alan şiirlerinin yer aldığı "Filozof- renk" bölümünde, sanki adı geçen Blo- zoüarla birmasaya oturmuş ve onların "beni ve söylediîderimi o kadar çok okudun ki artık bana ne diyeceksin? " şekîindeki sorusuna yanıt verirgibi yazmışsınız. Hepsine söylemek istedik- lerinizi en asgari kelimelerle yazmış gi- bisiniz. Felsefe hayatı daha azkelimeye düşürür mü? - Bu sorunuza, izin verirseniz, yine Heidegger'in bir sözüyle yanıt vermeye çalışayım. "Tüm derin düşünmeler, şi- irdir ama tüm şürleştirme de düşünme- dir" diyor filozof. tnsan tininin bu iki etkinliğe yönelimindeki bu geçişlilik sözcük seçimine de yansır gibime geli- yor. Kuşkusuz sözcüklerin imgesel ve kavramsal kullanımı gibi farklı bir edimsellik bulunsa da, sözcük ekono- misi veya sessizliğin diline duyulan ihti- yaç yine her iki etkinliğin kesişme nok- tasını oluşturuyor. Yine de sessizlikle daha çok yazılanın şiir olduğunu düşü- nüyorum. Hatta Salâh Birsel Şiitin îî- keleri'nde şöyle der: "Bir şiirin güzel- liği kendi dışında bıraktığı sözcüklerin sayısıyla doğru orantdıdır." Bu durum- da sorunuzun yanıtı olarak felsefeden çok şiiri belirtmek istiyorum. - "Rüzgârda iki kanadı sallanarak birbirine bakan ikigazete sayfası gibi, askerleştirilmiş aşk duygumla ben ba- kıp duruyoruz birbirimize" gibi sıra- dan bir biçimde betimlenen insanın kendi içinde kaîmışlığını ifade eden di- zeler var bu kitabmızda. İnsan kendinc içihden bakabilir mi? Yazmak bunu sağlar mı kişiye? Kendinizden yola çı- karak biraz anlatmanızı istesem bu du- rumu. - İnsanın kendi içine bakması bilgece bir tavır elbet... Ancak insanın kendisi- ne içeriden bakmasının epistemik sta- tüsünün ideoloji olduğunu samyorum. Daha doğru bir deyişle içeriden bakı- şın kendisinden ziyade, bunun söylemi öyle sayılmalı. - Şiirin hakikat olmadığı ancak haki- kati söyleme çabası taşıdığı söylenirya; aynı zamanda biryargıç olarak kitapta "yorum taşmda bilediğimiz çahntı bir hakikat dûi" olarak ifade cdilen "hak- kın " imkânsızhğı gibi hakikatin söylen- mesi de imkânsız mı? - Burada sorun bana göre hakikatin verili bir fenomen olarak kcşfi değil, herrhctik bir inşası söz konusu. Bu bağlamda dilc getirilen, söylenen haki- kat tekil ve ıııudak bir hakikat değil. Mutlaklık dilin retorik kullanımında yoksa söylemin içeriğinde değil. Hem hakikat dediğimiz şey, yüzyılı aşkın bir süredir seyyar metaforlar ordusu değil mi? - "uykusuzluk"şiirinde "Görmeye değecek bir rüyası" olmadığı için uyu- yamayan bir adamm "yaşamaya değer bir hayat"mın da olmadığmı okudu- ğumda şunu sormak istedim size: Ya- şamaya değer hayat? Nasıl bir şeydir? - Sorgulanmış bir hayat. YAŞAMA SANATI - Yazdıklarmızı okuduktan sonra si- ze sö'yleyebileceğim en güzel şeyi Bert- rand Russell söylemiş bence: Arzu edilen şey sadece yaşamak olgusu de- ğil, Yû'ce Şeyler üzerinde düşünerek »yaşamak sanatı olmahdır." - Evet, Salt yaşamak, biyolojik bir ol- gu tabii ki. İnsan, dünyayı dil ve dü- şünce dolayımından geçirmek suretiyle dünyayı kendine ait kılıyor. Sanatla da onu yeniden üretiyor. Bütün bunların hizmet ettiği şey de, gönderme yaptığı- nız filozofun dediği gibi yaşama sanan. - lîk şiir kitabmız Ertelenmiş Deniz ile Harf Atışları çok farklı iki poetik metin, gerek biçim gerek içerik gerek- se izlekîer açısmdan, ne dersiniz? • Dediğiniz gibi yapı olarak Ertelen- miş Deniz 'den hayli farklı bir kitap Harf Atışları. Yazın- sal biçim, tür olarak da bu son kitapta sı- nır ihlalleri yaptığı- mın farkındayım. Ancak söylemek iste- diklerimi en iyi böy- le, bu biçim ve bi- çemde ifade ettiğime inanıyorum. Yapıtın değcrlendirilmesi, yazmsal türler için- deki yerinin irdelen- mesi işinin de şiir okuruna, yazın eleş- tirmenine ait olduğu- nu behrtmekle yetin- mek istiyorum. • Ölümünün 40. yılında Orhan Kemal'le yollarda Vefatı üzerinden tam kırk yıl geçti. Aynı zamanda Orhan Kemal Müzesinin açılışının onuncu yılı. İlk defa bu ka- dar fazla onunla birlikte yol aldığımı söyleyebilirim. Hem gittiğim kilometre açısmdan hem de araştırma bağlamında çok mesafe kat ettim. Araştırmalarım bana birçok kitap hazırlama fırsatı sağladı. Büyük bir ihtimal- le gerisi de geiecek. üstat için yaptığım kilometrelere gelince, şunu söyleyebilirim ki, şehir içinde dolaşmala- rım artık şehirlerarası boyuta ulaştı. Onlara değinme- den geçmek istemiyorum. o işık ÖÖÜTÇÜ . . . , ' . HarfAtışlan/M^ met Akif Tutumlu/ Şiirden Yaytnlan/72s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1099 I -S- lk durağırh Aydın'dı. Adnan Menderes Üniversitesi'nde Rektör Şükrü I Boylu'nun ev sahiphğinde, Osman Elbek ve Ümit Tatlıcan'ın yakm ilgi- I leriyle, M. Nuri Gültekin ile birlikte Orhan Kemal okumanın önemini J > anlattık. Kısaca, 1 urkiye'yi ve onun yüz elli yıllık serüvenini anlamak için Orhan Kemal eserlerinin ciddi ve keyifli bir okuma macerası olduğunu belirttik. Aydın'dan ayrılıp Izmir Tüyap Kitap Fuarı'na katılarak, Ege'nin sıcaklığını yansıtan pırıl pırıl dostlara üstadı dnlatma, onlarla anılarımı paylaşma imkâ- nım oldu. Ikinci evim olarak gördüğüm lzmir'e tekrarçelmeye söz vererek yüreğimi de oralarda bırakarak Istanbul'a döndüm. Daha sonra Bartın'a Köksal Toptan Lisesi 5. Edebiyat Günleri'nin düzenleyicisi edebiyat gönüllüsü öğretmenler Keramettin Çetin ve Erdal Helvacı'nın daveti üze- rine, yanımda ünlü edebiyatçımız Behçet Necatigil'in benimle aynı yaş, aynı mes- lekten kızı sevgili Ayşe Sarısaym ile birliktc gittik. "Babalar ve Çocukları" konulu panelde her ikimiz de babalarımızı ve anılarını anlattık. Necatigil'in doyumsuz şiir- lerini kızının sesinden . dinledik. Etkinlik ön- cesi Ayşe Sarısayın'a, babasının babama im- zaladığı kitap sayfası- nın kopyasını verdim. Şunlar yazıyordu: "Sevdiğim Orhan Ke- mal'e, sıra sıra kitapla- rına küçük bir karşıhk. B.Necatigil 27.11.956". Busatırlar yazıhrken bizler dün- yada bile değildik. Ay- şe'yle anılara dalıp git- tik. Bu etkinliği beş yıl- dır kısıtlı desteklerle organize eden, zor koşullarda edebiyatın aydınhk ışığını yakan Barun'daki iki çılgın öğretmene ve tüm öğretmenlere ydlar öncesinden Orhan Ke- mal'in îstanbul'dan Çizgilerde geçen selamını söyledîm, "Selamolsun benden bü- tün Türkiye, hatta bütün dünyadaki öğretmenlere!" Umuyorum bundan sonraki yıllarda yapacaklan "Edebiyat Günleri"nde, Bartın Valiliği ve Belediyesi, Bartın'ın ismini yücelten bu öğretmenlere destek olacaktır. "Ne zevkli şey olurdu seyretmek torunumu/ Van Üniversitesi'ndeki kız arkadaş- lanyla/ kutbu şimalide kızak kaydığını" dizelerini 1941 yılında yazdığı "2000'e Da- ir" şiirinde sözünü ettiği, 1982 yılıno'a üniversitesinin kurulduğu Türkiye'nin incisi Van'a yol aldını. Yüzüncü Yıl Universitesi'nde rektör yardımcısı Hülya Özdemir'in candan dostluğuyla "Kelimelerden Görüntüye Orhan Kemal" panelinde değerli iki öğretim üyesi Alaattin Karaca ve Funda Masdar ile beraber olduk. Akdamar Kilise- si gezisinde bilgi veren Arkeolog Sinan Kılıç'la Van'a dair hazırladığı ama resmi yetkililerin ilgilenmediği projelerinden söz ettik. Önemsememek yüzünden burada yaşayanlann kötü talihinin bir türlü değişmediğine isyan ederek, düşündüm. Orhan Kemal'i okumanın neden önemli olduğunu anladığımız gün toplumun kara yazgısı- nı da değiştirebilirdik ashnda. Bu duyguyla ölümünün 40. yılmda kedisini ve yöreye has "Başım üstüne" diyen Orhan Kemal'in güzel insanlarını içimde saklayarak Van'dan aynldım. Son durak ise, önce Adana sonra Ceyhan'dı. Çukurova Edebiyatçılar Demeği'nin düzenlediği "Orhan Kemal Öykü Yanşması"nı kazanan öykücülerin ödül törenin- de Adanah dostlarla bir araya gelerek, üstadm bıraktığı derin izleri konuştuk. Et- kinliğin sponsoru, kültüre sanata gönül vermiş Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ile hem töreni izledik hem de şu an inşaatı devam eden kültür merkezini do- laştık. Orhan Kemal'in bu topraklann insanı olduğunu söylerken kendisinin iistada gerçekten sahip çıktığını gördüm. Kültür Merkezi'nin adını da, "Orhan Kemal ko- yacağız" dediğinde, sadece Ceyhan'm, Adana'nın değil tüm Çukurova'nın bir has- retini dile getiriyordu. Bu yürekli, has Ceyhanlı başkanı ve tüm bereketli topraklan bir daha gelmek üzere arkamda bırakıp dönflyordum. • SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle