27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gülten Akın'dan 'Kuş Uçsa Gölge Kalır' Geçmiş ve yaşanan anla hesaplaşma sinde, Sevgili Turgay Fişekçi, 'Kuş Uçsa Gölge Kalır' (4) başlıklı yazısında şöyle diyor: "Boş bir yaşamın anlamı yoktur şiir için. Önce yaşamı dolduracaksınız, sonra o yaşamdan şiir sağlayacaksınız." "Gülten Akın'ın şiiri, ilk şiirlerinden son şiirlerine dek hep şairin yaşamı çevresinde, ülke, insan ve yeryüzüyle buluşan bir şiirdir. Bütün bir hayattır bulduğumuz şiirlerinde" "Bu şiirlerin belki de en önemli özelliği her zaman kişisel sesi ve söyleyişi korumuş olmalarıdır. Yaygın anlayışlara eğilim göstermeyen bir şair olmuştur Gülten Akın." " ...bu yıllarda giderek kısırlaşan şiir verimimiz içinde çok önemli yerler tuttular." Bu son tespitini, 90'lı yıllarda yayımlanan Sevda Kalıcıdır, Sonra İşte Yaşlandım ve Sessiz Arka Bahçeler ve en son yayımlanan Kuş Uçsa Gölge Kalır (bu sonuncuyu ben ekledim yazıya, y.a.) için söylüyor doğa arasında tedirgin bir iç dünyanın duyarlığını dile getiren, sonra objektifini bireysel inceliklerden kitle sorunlarına çeviren şair." (5) Buradaki önemli tespit, bireysel ve toplumsal arasında diyalektik maddeci anlayışla kurulmuş şiir bağına, Behçet Necatigil'in vurgu yapmış olmasıdır. Gülten Akın' ın, bu topraklardan aldığı izlenimle, dahası onurlu güçle beslenen ve ırmaklar gibi gürül gürül akan şiiri, hep umut ışığı salmıştır insanlar üstüne: "Yıldızları dağdan büyük olan anlasın / Büyük nehirleri taşıran anlasın" (Kaprisli). Gülten Akın şiiri denildiğinde ilk akla gelen şiir, "Kestim Kara Saçlarımı" adlı kitaptaki aynı adlı şiirin şu dizeleri olmuştur: "Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi / Bir şeycik olmadıdeneyin lütfen(...) Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum" . “Kırmızı Karanfil” adlı kitaptaki şu dizeler ise, Gülten Akın şiirinin ışık çakımları (quantları)dır: "Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya" bölümü alınan şiirinin ardıl dizeleri de anılmalı: "Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar / Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya / Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı / Bakıp kapatıyorlar / Geceye giriyor türküler ve ince şeyler" (İlkyaz). Türk şiirinin en büyük ırmaklarından biri olan Gülten Akın, atardamarımıza temiz kan taşıyor. Ne mutlu onun şiiriyle tanışan pak yüzlülere! KLASİK VE MODERN Çığlıktan türküye, destandan ilahilere, klasik ve modernin tüm olanaklarını kullandığını biliyoruz şiirlerinde. Üniversite yıllarımda Ali Asker' in söylediği şu Gülten Akın şiiri, hãlã kalbimi yoklar:" Ben değil sofraya ölüm oturdu / Peynir yedi beni, zeytin yedi beni / Ekmeğe uzandım, ellerim düştü / Elmadan gözlerim yandı, kör kaldım / Su değil su değil sel aldı beni / Ben değil sofraya ölüm oturdu" (42.Günün Şiirleri, Sofra). Ağıtlar ve Türküler, Seyran Destanı, İlahiler adlı kitapları klasik olanın izini sürdüğü, modern olanla bireşime ulaştığı şiirleri kapsamaktadır. 42. Günün Şiirleri adlı kitapta ise düzyazı şiirlerle, serbest veznin buluşma durağında biçimsellik taşıyan şiirleri buluruz. Ülkenin içinden geçirildiği yıkıma karşı tam bir isyan ateşi yakan şiirlerdir bunlar... Bestelenen şiirlerinden Ertuğrul Ağıdı, Büyü, Bir İncekara Küçücük Oğlana İlahi, Orman Şiirleri içindeki 'Susku' adlı şiir, Sofra şiiri yıllardır yüreklerimizi titretmeye devam ediyorlar... İlahiler'deki şu dizeler çağın özeti: " İnsanlar bir gülü bir senetle / Değiştirmeye alıştılar" (Gül İçin İlahi). Hayatı böylesine seven, hayatın içindeki insanlara kendini adamış şairin sesi evrensel bir gül besler yüreğinde: "Irmak sesinde gül büyür / Kesilme türkünü sürdür / Kamu susarak öldürür / Ölümüne kast olanı"(Irmağa Karşı İlahi) Bazı şiirlerini başka türlü ve daha fazlasıyla söyleyemeden bitirir. Felsefi ve toplumsal bir mana kristalizasyonu vardır bu şiirlerde: "Aynı dille konuşuyor / Aynı dili konuşmuyoruz" derken bir insanlık trajedisi belirginleşir orada, bu şiirlerin parıltısı altında. Bütün kitaplarında, bazı alınlık, bazı önşiir konumunda, ikilik, üçlük, dörtlük, beşlik biçimlerindedir bu şiirler. ' KİTAP SAYI ? Yılmaz ARSLAN " Kalabalıklar, mutsuzluk içinde bilgeleşirler." * DEMOKRİTOS evgili Gülten Akın, şimdi nerede yayımlandığını hatırlamadığım bir yazı veya söyleşide, Haydar Ergülen'in o tarihlerde yazdığı bir dizesi için, bütün şiirlerini feda edeceği yönünde bir yazı yazmış veya söz söylemişti. Burada söylenilene, yine o tarihlerde, 'Gülten Akın gibi bir şair, acaba neden böyle bir şey söyleme gereği duydu?' diyenler olmuştu.Bir tür itiraz gibiydi bu, ikinci veya üçüncü kişilerce sorulan ve söylenenler. Bana göreyse Gülten Akın, elbette ki durduğu zemini ve zamanı iyi biliyordu.Onun konumundaki bir şair, başka bir iyi şaire ait bir dizeyi, gündeme ancak böyle taşıyabilir ve dikkat çekebilirdi. Kendi gustosunu da açığa vuruyordu böylece. Başkaca, bunun altında bir şeyler aranmaması gerekli diye düşünmüştüm o tarihlerde.Yine de öyle düşünüyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi, Gülten Akın konumundaki bir şairimiz, elbette ki durduğu yeri çok iyi biliyor.Yazdığı onca şiir kitabına, düzyazılarına rağmen, zemin kayması, akıl tutulması yaşamış olamayacağına göre, durum bundan ibarettir bana göre. S 194851 yılları arasında liseyi bitiriyor. Nisan 1951'de, "Çin Masalı" adlı ilk şiirini yayımlıyor, Son Haber Gazetesi'nde. İhsan Işık' ın hazırladığı Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'*nden alınma bu bilgiler.(1) Lise yıllarında yazdığı şiirleri 1951'de Hisar, Mülkiye, Türk Dili'nde ve 1952'de Varlık'ta yayımlıyor. Daha sonra vekil öğretmenlik, avukatlık ve evlilik yapıyor ve eşinin görevi nedeniyle Türkiye turları başlıyor. Çeşitli illerde yaşıyor. Ve yine bildiğim, izlediğim kadarıyla bu ilk şiirlerini kitaplarına almadı. 'Çin Masalı' nı merak ettiğim için yazıyorum bunu… BÜTÜN BİR HAYAT Bu yazımda, Gülten Akın'ın yeni çıkan kitabı "Kuş Uçsa Gölge Kalır"a (2) değinmek istiyorum. Ancak önceki şiirlerine değinmeden, onların atmosferine dokunmadan, "KUGK" (artık bu kitabın adı kısaltılarak anılacaktır.) üzerine söylenecek şeylerin eksik kalacağını sanıyorum. Bu amaçla ilk kitabından başlayarak, şiirlerinden alıntılara ve hakkında yazılmış yazılara da başvuracağım... İlk şiir kitaplarının tamamı elimde olmadığı için, bütününü, Adam Yayınları'ndan çıkmış olan Seyran (3) adlı toplu şiirler kitabından izleyeceğim. 13 Haziran 2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki 'Defne Gölgesi' adlı köşe Turgay Fişekçi. Gerçekten de ilk şiirlerinin yer aldığı Rüzgâr Saati'nden 'KUGK' a gelene kadar, hayatı izleyen, ama ona kaleminin gücüyle müdahale eden bir profil çizmiştir Gülten Hanım. Hayatı yalnızca izlememiş, kaydını tutmuş, eleştirel bakışını şiirsel yaratım olarak okurlara iletmiştir hep. "Bilsen ötesi aydınlık çizginin"(RS, Yitikler Gecesi) derken de, "Senin sular gibi umudun var" derken de sorguladığı hayatın çeşitli evre ve görünümlerinin, iyi olana, insana sunulacak iyi bir yaşama çevrilmesine olan hasretini dile getirmiştir daima. Hayatı sorgulaması bile, onu da insani bir varlık gibi algılamasını engellememiştir: "Yağmur yağar akasyalar ıslanır / Bulutlar uçuşur geceleyin / Ben yağmura deli buluta deli / Bir büyük oyun yaşamak dediğin / Beni ya sevmeli ya öldürmeli" (Deli Kızın Türküsü 3) Çocukça bir bakışla, 'bir büyük oyun' olarak sunmuştur yaşamayı. Bir başka şiirinde, tekrar bireysel alımlamasını topluma ulamaya başlamıştır bile, belki de ulaştırmaya demeliydim: "Herkesin yaşama türküsü başka / Lakin sevgi bir kardeşlik bir / Tut elinden çocukların gibi, zor değil / Bütün insanları sevgide / Birleştir" (Bu Şiir Öğretmen Nevin'e2) Önemli bir tespiti de Behçet Necatigil yapmıştır, onun için: "Uzun süre hayatla ? SAYFA 4 CUMHURİYET 906
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle