Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Ruh Avcısı ? Bedir İLDEN yaptığı sayısız batakhanede çalışan çocuklar arasından seçiliyor. ZENGİN ÇEŞNİLİ BİR CİNAYET ANALİZİ Kimi cinayet romanlarında suçun kendisi de suçlunun ve dedektifin yanı sıra neredeyse bir üçüncü şahsiyet olarak katılır romana. Caleb Carr da tarihi bir atmosferde kurduğu Ruh Avcısı adlı romanında tercihini böyle yapmış; suçluyu ararken işlenen suça odaklanmış ve romanını sıradan bir cinayet romanı olmaktan çıkaran bir gayretle 19. yüzyıl sonunda emekleme çağındaki ruhbilimin, kriminolojinin ve adli tıbbın seri cinayet vakalarını nasıl kavrayabileceğini serimlemeye çalışmış. Bunu yaparken malzemeyi hiç sakınmamış olması bir yana, suçu araştıran “uzman” sayısını da ziyadesiyle bol tutmuş. Kitap bu anlamda neredeyse polisiye romanlardaki dedektif prototiplerinin bir resmi geçidi gibi. Cinayetleri araştıran takımın as elemanları: Başta Roosevelt olmak üzere onun yakın arkadaşı olan ve olayı baştan sona onun ağzından dinlediğimiz sevimli bir gazeteci ile kitaba adını veren 'ruh avcısı' bilim adamı yani Alman asıllı ünlü bir ruh doktoru. Yaverler: Roosevelt'in kafayı dedektif olmaya takmış sekreteri ki sonunda ekibe alınmasıyla emeline nail olup maço polis teşkilatını kadınlığıyla çileden çıkarıyor ve Tenten'in hep yanlış konuşup yanlış anlayan ikiz dedektiflerine nazire gibi duran ikiz adli tıpçılar. En zor durumda imdada koşanlar ise, özellikle suçlu psikolojisi üzerinde çalışan 'ruh avcısı'nın iyileştirmeyi başarıp yanında alıkoyduğu uşağı ve sürücüsü. Öte yanda da malum, polis teşkilatının görevini kötüyü kullanan yiyici polisleri ile vahşi cinayetleri dur durak bilmeyen ve çağdaşı Karın Deşen Jack'ın itibarına Amerika'dan göz diken gerçek bir cani bulunuyor. Caleb Carr, karanlık atmosferlerde kötülüğün panoramik resimlerini çekmeye meraklı, tarihe düşkün bir polisiye roman yazarı. Bu nitelikleri sayesinde yakaladıklarını Ruh Avcısı'nda okuruyla cömertçe ve sürükleyici bir dille paylaşıyor. Ele aldığı suçu romantik bir sos olmaktan çıkarıp onu sosyoekonomik, psikolojik, tarihsel ve bilimsel veriler ve olgularla da anlamaya, açıklamaya çalışıyor. Bununla birlikte okuru elinden tutup 111 yıl öncesinin metropolünün caddelerinde, ara sokaklarında, restoranlarında, gece kulüplerinde, resmi kurumlarında, sosyete davetlerinde, apartman çatılarında, gizlisinde saklısında dolaştırıyor; yeni insanlarla tanıştırıp şaşırtıcı sohbetlere katıyor... Görünürdeki ihtişamın ve onu besleyen ahlakın bedelinin gözden ırak yerlerde nasıl ödendiğini erkek çocukların işkence görmüş çıplak bedenleri üzerinden ve suç tarihine uzunca bir göz atışla anlatıyor Caleb Carr. ? Ruh Avcısı/ Caleb Carr/ Artemis Yayınları/Nisan 2007 906 B undan yüz yıl öncesinin New York'unu siz nasıl hayal ederdiniz bilmem ama Caleb Carr Ruh Avcısı adlı polisiye romanında nostalji sevenlerin tahayyül sınırlarını bir hayli zorluyor. Asri zamanların henüz başı. İnsanlığın kurtuluşu olarak selamlanan endüstrileşme beri yanda sefaleti üretip yayıyor. Avrupa'dan akın akın gelmeyi sürdüren göçmenler şehre art arda eklemlenen dış halkalarda karın tokluğuna çalışacakları bir iş bulurlarsa seviniyor, iş bulamayanlar ispirto içip çocuklarını sokaklara salıyorlar dilenciliğin ya da fuhuşun hizmetkârları olarak. İlk endüstri başkentlerinden Paris ve Londra'nın lağım kokulu karanlık varoşlarında patlayıp lavları şehrin içlerine doğru akan suç yanardağları kriminoloji adlı yepyeni bir disiplini dillere dolamış; bu şehirlerde işlenen cinayetlerin ünü New york'a kadar ulaşmış. Hal böyleyken şehrin orta sınıf mensupları kiliseye gidip dualarını ediyor, ahlak ve erdemlilik hakkında atalarından dev Caleb Carr raldıkları basmakalıplarla yaşamlarını idame ettiriyor, ortalama düşünüp ortalama yaşıyor ve zamanı geldiğinde de sandık başına gidip oy kullanıyorlar. Kaymak tabakada ise bildiğimiz işadamları, haydutlar, politikacılar ve yakınları oturmakta. Onlar orada olunca peşleri sıra dolaşıp haber kovalayan muhabirler de bulunacak haliyle. Kaymak tabakayla her türlü işbirliğine açık durarak şehrin yönetimine katılan Kiliseyi de resme katmayı unutmazsak geriye suç batağında debelenen New York kentinin asayişinden sorumlu emniyet görevlileri kalıyor. Onların da yönetenlerle içli dışlılığı ayyuka çıkmış. Polis rüşvet alıyor, suça göz yumuyor ve hatta bizzat suç işliyor. Bize ne kadar da aşina! Yıl 1896. Theodoro Roosevelt'in namı diğer Teddy, Amerika'nın 26. başkanı olmadan önceki politik çalışmaları sırasında New York Polis Memurları Kurulu’nun başkanlığını yaptığı o bir yıllık dönemin başı. Ve işte, Ruh Avcısı'nda ardına düşülen seri katil de tam bu sırada işliyor tüyler ürperten cinayetlerini. Kurbanlar, çocuk eşcinsellerin kentin saygın erkekleriyle para karşılığı seks CUMHURİYET KİTAP SAYI ? SAYFA 23