28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Türk İnkılabının Karakterleri/ Sadri Etem (Ertem)/ Kaynak Yayınları/ 138 s. Türk Devriminin önemli düşünürlerinden Sadri Etem’in (Ertem) bu kitabı, genç Cumhuriyet’in hangi ilkelerle inşa edildiğini ele alan bir inceleme. Ertem’in amacı, yıkılan padişahlığın ideolojisiyle ve Tanzimat’la hesaplaşmak, toplumda Cumhuriyet’in ideolojisini hâkim kılmak, dinin ‘tabiattan uzaklaştıran’ fikirlerinden kurtularak tarihin sosyolojik yasalarını kavratmak ve halkçıdevletçi fikirleri temellendirmek. Oxford Cinayetleri/ Guillermo Martinez/ Çeviren: B. Burcu Özcan Arıkan/ Bileşim Yayınevi/ 188 s. “Oxford Cinayetleri”, bir seri cinayet romanı; bir cinayet kurgusu olduğu kadar, bir matematik kurgusu. İşlenen tüm cinayetler, birbirinden farklı matematiksel sembollerle temsil ediliyor. Bu seri cinayetleri durdurmanın tek yolu, serideki yeni oluşacak sembolü ortaya çıkarmak. Ama hiçbir önermenin, gerçeklerle ispatlanamayacağı görülüyor. Kitap okundukça, işlenen cinayetlerin peşinde, bir sürü matematik teoremi ortaya çıkıyor. Hophopname/ Mirze Elekber Sabir/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 188 s. Pek çok yorumcuya göre Mirze Elekber Sabir (18621911), kısa süren ömrüne karşın “Hophopname”de bir araya getirilen şiirleriyle, Azerbaycan’ın yetiştirdiği önemli şairlerdendir. Keskin mizahını Rusya’dan Osmanlı’ya, medrese mollalarından Batı özentilerine dek kimseden esirgemeyen Sabir, İlber Ortaylı’nın Sunuş yazısındaki ifadesiyle, “sıradan Azerbaycanlı’daki renkli mizahi ifadeyi” ve “millî hayatın folklorik özelliklerini” “en yüksek seviyede temsil eden”, “Ortadoğu modernleşmesinin tipik öncülerinden biridir.” Jetonlar Düştükçe/ Refik Erduran/ Cumhuriyet Kitapları/ 240 s. Türkiye’de jetonların düşmesini hızlandırmayı uman Refik Erduran, irili ufaklı gerçekleri, renkli yorumlarla okurun dikkatine sunuyor: En çok saat kullanan ülkeler arasında Türkiye, ilk 50’ye bile giremiyor; nedeni var! Bir tecavüze misilleme diye 56 yaşındaki “aile babası” Mehmet cinayet işleyip 12 yıl hapis yattı; ama tecavüze uğrayan Mehmet’in karısı değil ineğiydi! Bir kadın başka bir kadının giysilerini kıskanıp ağlarsa çocuk sayılır; ama bir kral başka bir kralın debdebesini kıskanır da ordusuyla onun ülkesine girip katliam yaparsa ulusal kahraman olur... Şüpheli Bir Ölüm/ Esmehan Aykol/ Merkez Kitaplar/ 220 s. Türkiye’nin sayılı zenginlerinden Ankaralıgil ailesinin gelini Sani’nin cesedi, yalnız yaşadığı evinde bulunur. Polis, kadının kaza sonucu öldüğüne inansa da amatör detektif Kati Hirşel cinayetten şüphelenmektedir. Çevre konusundaki mücadelesiyle tanınan Sani’nin ölümünde zehirli atıklarla Ergene Havzası’nı kirleten sanayicilerin mi parmağı var, yoksa boşanmak üzere olduğu kocası Cem mi işin içinde? Trakya’da faaliyet gösteren ayrılıkçı örgüt TÖZ’ün olup bitenlerle ilgisi ne? Kati, can dostu Fofo’yla birlikte bu soruların cevabını almak için yollara düşer... Önemsizin Arkeolojisi/ Jacques Derrida/ Çevirenler: Ali Utku, Mukadder Erkan/ Otonom Yayıncılık/ 136 s. Fransız filozof Condillac, 1746’da, fikirleri bilgi olarak örgütleme ve geçerli kılma tarzını belirleme konusunda dönemindeki pek çok çabadan biri olan “İnsan Bilgisinin Kaynağı Üzerine Deneme”sini yayımladı. Dili, özellikle yazılı dili incelerken, yalnızca peşinde olduğu ciddiliği değil, ağırbaşlı felsefe etkinliği ile ilişkisine bir şekilde değinilmesi gereken çok miktarda önemsizliği de buldu. Zihin tam olarak dünyayı yansıtıyorsa ve dil de zihni yansıtıyorsa, neden bu kadar çok hata ve anlamsızlık var? Çarpıtmalar nereden kaynaklanıyor? Bunlara nasıl çare bulunabilir? “Önemsizin Arkeolojisi”nde Derrida, o zamandan beri epistemolojiyi ve dilbilimsel felsefeyi tıkayan pek çok meseleyi bilinçli ya da bilinçsiz nasıl öngördüğünü göstererek Condillac’ın girişimini yeniden ele geçiriyor. Davetsiz İzleyici/ Mehmet Ergüven/ Agora Kitaplığı/ 190 s. “Bir şeyi gördüğümüzü söz diliyle doğrulamaya kalkışmak hayli zahmetli ve özünde umutsuz bir çaba olmasına rağmen, susmanın seçenek olmadığında uzlaştığımız sürece bu konuda yapabileceğimiz fazla da bir şey yoktur maalesef. Ne var ki, burada söz konusu olan asıl amaç, doğrulama arzusundan hareketle kolektif duyarlılığa zemin hazırlayacak bir paylaşım için ortak çıkış yolu bulmaktır. Herhangi bir nesneyi herkesin farklı görmesinden daha doğal bir şey yoktur; ancak bu farklılık söz diline döküldüğü andan itibaren, sonuçta tam da bu farkların oluşturduğu bir ortak paydada buluşmaya başlar çevremizdeki insanlar. Unutmayalım; bir şeyin bakışa göre farklı olabileceği konusunda uzlaşmak, ‘oluş’ sürecine saygı duruşudur. Bu da sonuçta her şeyin değişmeye yazgılı olduğunu kışkırtmak için fırsat kollayan bilinç niteliğinin armağanıdır bize. Görmek, değişmenin gerekçesine kement atmaktır. Burada duraksayan, sessizce zorbaya dönüşmüş doğruya koşulsuz teslim olmuştur. Davetsiz İzleyici’de toplanan resim yazıları bir bakıma bu kaygının ürünü. Ancak, dikkatli bir okurun hemen fark edeceği üzere, seçki mantığına göre bir araya gelen bu resim yazılarına baştan sona damgasını vuran ne bir ölçüt ne de bu yönde bir arayış var. Görme yi ahdeden kişi, gereksindiği ölçütü gördüğü şeyden çıkarma yönünde bir çaba harcamayı gereksiz bulup, sadece elindeki hazır ölçütlere güvendiği sürece körleşmeye hazırlıklı olmalıdır” diyor kitabı yayına hazırlayanlar. Sıkı Kontrol Edilen Trenler/ Bohumil Hrabal/ Çeviren: Zeyyat Selimoğlu/ Everest Yayınları/ 90 s. Hayatın ağır aktığı bir kasabanın tren istasyonu... En büyük hareket, istasyon şefinin telgrafçı kızla çapkınlığı ve bu ağır hayatın ötesinde, İkinci Dünya Savaşı’nın pençesinde bir dünya... İstasyonun en genç elemanı, bakir Miloş, hayatı anlamaya çalışan toy bir delikanlı. O durağanlık içinde kendi yerini bulmaya çalışıyor ama hem kadınlar hem de acımasız savaş kafasını fena halde karıştırıyor. Yazarın 1965’te kaleme aldığı bu yapıt, savaşlardan yakasını bir türlü kurtaramayan biçare dünyaya, tarihin derinliklerinden ayna tutuyor. Ne Güzel Çocuklardık Biz/ Metin Celâl/ Everest Yayınları/ 208 s. "Sessiz bir sokak arıyor. Bir ara sokak. Karanlık, ıssız. Sadece kendiyle kalabileceği, soluğunun, adımlarının sesini duyabileceği. Ama bu semtte hiç ara sokak yok. Nerdeyse tüm semt caddelerden ibaret. Bitişik düzen apartmanlar, apartman önleri, yol, gündüz de gece de aynı hareketlilikte. Uğultu hiç dinmiyor." Metin Celâl, ilk roman denemesi “Ne Güzel Çocuklardık Biz” ile içinden geldiği '78 kuşağının geçmişiyle hesaplaşma çabalarına bakıyor. Geçmiş ile barışabilme, baş edebilme çabası içindeki bir grup insanın umutlu ve umutsuz kaldıkları anları dile getirirken, tarafsız bir bakışla bu kuşağın yaşam karşısında kapıldığı yılgınlığı da, yaşama tutunma çabalarını da ele alıyor. Türkiye Manzaraları/ Murad Efendi/ Çeviren: Alev Sunata Kırım/ Kitap Yayınevi/ 374 s. 30 Mayıs 1836'da Viyana'da Franz von Werner adı verilen bir çocuk dünyaya geldi. Bu çocuk büyüdü, iyi bir eğitim aldı ve sonra da asker olmaya karar verdi. Kırım Savaşı'na katılmak üzereyken Galiçya'da birliğinden kaçarak Osmanlı Devleti'ne sığındı. Belki de iki erin kurşuna dizilmesine tepki göstermişti. Teğmen rütbesiyle Osmanlı ordusuna alındı, adı Murad Efendi oldu. Çoğunu Polonya milliyetçisi subayların oluşturduğu Gâvur Alayı diye anılan birliğe katıldı. Komutanı Mehmet Sadık Paşa, 1851'de Müslüman olmuş Polonyalı şair Michael Czaikowski'ydi. Ama dinini değiştirmedi. 1858 başlarında ordudan ayrıldı, Osmanlı hariciyesi bünyesinde çalıştı, Berlin Büyük Elçiliği makamına kadar yükseltildi. Edebiyat ve sanat dostu bir çevreye sahip olan Murad Efendi'nin 1869'da bir şiir kitabı, bunun ardından da 1871'de III. Selim adındaki trajedisi yayınlandı. 1877'de bütün Avrupa'nın gözünün Doğu meselesine çevrildiği sırada Türkische Skizzen (Türkiye Manzaraları) yayınlandı. İki ciltlik bir seyahatname ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 906 SAYFA 36
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle