26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İoanna Kuçuradi'den “İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları” Bir insan hakları savaşçısının yazıları İoanna Kuçuradi'nin katıldığı çeşitli toplantılarda yaptığı konuşmaların Türkçe metinlerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuş olan “İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları” kitabı bize; karşıdan bakıldığında Kuçuradi'nin ömrünün bir özeti gibi görülebilecek “insan hakları” kavramının; dünyamızı bugünkünden başka türlü yapabilecek çok boyutlu ve panoramik bir manzarasını çizmektedir. düşünülebilecek bilgiler sunarken yeni bakış açılarına da işaret etmekte ve bu tür kavramların ilkin felsefenin süzgecinden geçmesi gerekliliğini dolaylı olarak temellendirmektedir. Örneğin insan haklarıyla ilgili sorunlara gerçekçi bir yaklaşım için, varolan durumlara bakmak ve onlardan hareket etmek gerekliliği, bizi ilkin adalet kavramıyla uğraşmak yerine sosyal adaletsizlik kavramına yönlendirmektedir. Çünkü sosyal adaletsizlik bir durumdur. Kuçuradi, sosyal adaletsizliğin bugün nasıl karşımıza çıktığı konusunda şunları söylüyor : “Eğer bir ülkede yurttaşların bir kısmı klimalı villalarda veya katlarda oturuyorsa, başka bir kısmı da mağaralarda veya kerpiç evlerde yaşıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Eğer bazı çocuklar okula Cadillacla götürülüyorsa, aynı yaştaki başka çocuklarsa ekmeğini kazanmak için yük taşıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Eğer bazı kadınlar, tercih yapamadıkları için bir çırpıda üç kürk satın alabiliyorsa, başka bazı kadınlarsa hayatını kazanmak için kendini satıyorsa, orada sosyal adaletsizlik vardır. Bunlar Üçüncü Dünya ülkelerinden spotlardır”(s.11). Kuçuradi, böyle örneklerden yola çıkarak sosyal adaletsizliğin nasıl bir durum olduğunu, ulusal düzeyde temel kişi haklarıyla ilgisinde ve “gelişmiş” ile “gelişmekte olan” ülkeler arasında fark yaparak irdelemektedir. Buna bağlı biçimde, insan haklarını koruyabilecek (belki de tek) hukuksal yapı olarak devletin insanlardan soyutlanmış, her şeyi sınır tanımadan yapabilen “kendi başına bir varlık”olarak anlaşılmaması gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Çünkü çeşitli görünümleriyle insan hakları ihlâllerinin arkasında böyle bir devlet anlayışı bulunmaktadır. TEMEL HAKLARI KORUMAK Kitapta, insan haklarıyla ilgisi kurulan bir diğer kavram laikliktir. Öyle ki, laiklik hukuksal bir yapı olarak bir devletin kurucu ilkesi olabilir ve böyle anlaşıldığında söz konusu hukuksal yapının (devletin) herhangi bir dinin dünya görüşüne bağlı olmaması gerekliliğini dile getirir. Dolayısıyla devlet bu bakımdan her bir vatandaşına eşit mesafede olmak, onların temel haklarını korumak zorundadır. İnsan haklarıyla hoşgörü arasında da bir ilgi bulunmaktadır. Hoşgörü ile tolerans kavramları arasında olması gereken sofistike ayırıma dikkat çeken Kuçuradi'ye göre, bu konuda güncel tartışma şu noktada sorunsallaşmakta ve düğümlenmektedir : “toleranslı kişinin tolere ettiği şey, farklı düşüncelerkanaatlerinançlardavranış tarzlarıpratiklertutumlar değildir; tolere ettiği, bu düşüncelere sahip olan veya öyle davranan kişilerin kendisi gibi birer insan olan kişilerin varlığıdır”(s.89). Çünkü bizim gibi insan olanların sahip oldukları farklı düşünceleri… anlamak söz konusudur, tolere etmek değil. Bilindiği gibi günümüzde en çok konuşulan kavramlardan birisi düşünce özgürlüğü kavramıdır ve bir hak olarak karşımıza çıkan düşünce özgürlüğü kavramının insan hakları, temel özgürlükler ve düşünce kavramlarıyla doğrudan bir ilgisi bulunmaktadır. Öncelikle birbirleriyle ilgisinde bu kavramlar üzeKİTAP SAYI ? İsmail H. DEMİRDÖVEN “Şu andaki durumuyla dünyamız, biz insanların yarattığı bir dünyadır. Başka türlü de olabilir”. Bu sözler, karşılaştığı engeller karşısında yılmamış, karşılaşabileceği engellerin de farkında olan ve yaşamını bu dünyada insanın insanca yaşayabilmesi için bir şeylerin değişmesi/değiştirilmesi gerektiğine inanmış, yaptıklarını/yapacaklarını da bu inanç doğrultu belirleyip, kurmuş bir felsefecimize, İoanna Kuçuradi'ye aittir. Bilindiği gibi, filozofun işinin ne olduğu, ne yapıp ettiği hep sorulmuştur. Kuçuradi bu soruyu yukarıdaki cümlesiyle yanıtlıyor. Onun bu cümlesini şöyle de okumak olanaklıdır: Olanı biteni ilkin olduğu gibi kabul etmek. Sonra da kabul etmemek. Böyle dile getirildiğinde, ilk bakışta çelişkili gibi gelen bu tutum, aslında felsefeyi sadece bir masa başı etkinliği olarak değil de yaşamın içinde ( eylem olarak) gören bir felsefe anlayışını yansıtmaktadır. Ancak bu anlayış, dünyada ve ülkemizde her alanda yaşananlar, iyisiyle kötüsüyle kendimizi kandırmadan, oldukları gibi görüldüğünde ve doğru değerlendirildiğinde işlevsel olabilecek bir özelliğe sahiptir. Kuçuradi'nin, yaşamın içindeki bu dur durak bilmeyen koşturmacalı (eySAYFA 20 “Ş lemsel) yanını, onu yakından tanıyanlar bileceklerdir. Bu bakımdan onu; ülkemizdeki (hatta dünyadaki) kimi hukuksal düzenlemelerde, alınmış politik kararlarda ve çeşitli uygulamalarda gördüğü sorunlara dikkat çekmek ve felsefe bilgisiyle bu sorunlara çözüm önerileri getirmek, böylece insanların, yaptıklarıyla ilgili olarak bir kez daha düşünmelerini sağlamak için katıldığı çeşitli düzeydeki ulusal ve uluslararası toplantılarda görüyoruz. Birçoğu bu tür toplantılarda yapılan konuşmaların Türkçe metinlerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuş olan “İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları” kitabı bize; karşıdan bakıldığında Kuçuradi'nin ömrünün bir özeti gibi görülebilecek “insan hakları” kavramının; dünyamızı bugünkünden başka türlü yapabilecek çok boyutlu ve panoramik bir manzarasını çizmektedir. İNSAN HAKLARI KAVRAMI “İnsan hakları, her şeyden önce bir fikir, bir düşüncedir insanların tarihe getirdikleri, çok farklı değere sahip çeşitli düşüncelerden biri. Şu düşünce: insanlar, insan oldukları için tavuk ya da fil olmadıkları için, yani bazı özellikleri ve doğal olanakları olan insan türünün üyeleri oldukları için yediğimiz ekmeği yapmış, her an kullandığımız elektriğin çeşitli kullanımlarını bulmuş… bir tü rün üyeleri oldukları için özel muamele görmeleri gerektiği düşüncesi. Kişiler birbirine öyle bir şekilde muamele etmeli ki, insanın bu doğal olanaklarını gerçekleştirebilsinler diye düşünülüyor. Çünkü gerçeklikte insanların çoğu birbirine böyle muamele etmiyor, ya da başka insanların bu olanakları gerçekleştirebilmeleri için gerekli olan koşulların oluşmasını bilerek ya da bilmeyerek engelliyor”(s.56). Bir kavram, kendisiyle ilgiler kurulabilecek başka kavramlarla birlikte ancak bir anlam (bağlamı) oluşturabilir. Bu anlam kendi içinde bir bütünlük gösterir ve kendisiyle ilgiler kurulabilecek kavramlar değiştiğinde, söz konusu anlam da değişir. Bu açıdan bakıldığında, bu yazılar bütününde, insan hakları kavramı ile ilgileri kurulan ve her biri ayrı birer metin oluşturmuş olan başlıca kavramların felsefe, adalet, sosyal adaletsizlik, devlet, etik ve etik ilkeler, hukuk, insan onuru, laiklik, hoşgörü, düşünce özgürlüğü, yaşama hakkı, azınlık hakları, dünya problemleri, demokrasi, insan hakları belgeleri, gelişme/kalkınma, birleşmiş milletler, ulusal politikalar, eğitim, etik eğitimi, ırkçılık… olduğu söylenebilir. İnsan hakları kavramı ile bütün bu kavramlar arasında bağlantıların kurulduğu ve kitabı oluşturan yirmibir metin bize, üzerinde son derece ciddi biçimde ? CUMHURİYET 906
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle