26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? önemlidir, savunulması gerekir, çünkü insanlığın zenginliğe ihtiyacı var. Fakat ekonomik ilerlemeyle beraber adil bölüşümün şart olması gerekir. MARX’IN GELİŞİM SÜRECİ “Özgürlük Yanılsaması”nda yazar Marx'ın gelişim sürecini çok kısa ama etkili bir biçimde vermektedir. Ayrıca İngiliz, Alman ve Fransız filozoflarıyla hangi noktalarda ilişki içinde olduğunu çok kısa ama çok çarpıcı bir biçimde gösteriyor. Özgürlük, Rousseau'nun sandığı gibi insanların doğa şartlarına mahkum oldukları koşullardaki, yoksul durumlarında ortaya çıkacak bir olgu olarak ele alınamaz. Elbirliğinin gelişmiş olması, emek verimliliğinin artmış olması ve zamanla herkese yetecek kadar üretim yapılacak bir aşamaya gelinmiş olması gerekirdi. Bu yüzden çok eleştirilen kapitalizm de gerçekte tarihi gelişimin bir ürünüdür. Çünkü eski toplumlara göre özgürleşmeye daha fazla olanak vermektedir. Silier, Marx'ı Hegel ve Feuerbach'ın da karşısına getirir. Marx, Hegel'in öğrencisi olduğunu söyleyen biri ve bununla övündüğü biliniyor. Ancak o, Hegel'in idealist görüşlerine karşı tutum alan Feuerbach'a yöneldi. Feuerbachda din, tanrı başta olmak üzere para ve devlet gibi kurumların insan ürünü olduğunu söylüyor ama bunun mekanizmalarını gösteremiyordu. Silier'in gözlemine göre bunları da Marx giderdi. Silier, bu çalışmasında Marx'la ilgili olarak yabancılaşma kavramını öne çıkarmış görünüyor. Yazar, filozofun yabancılaşma görüşünü ortaya koyarken, 1844 Elyazmaları'ndan yararlanarak yabancılaşmanın dört biçiminden söz ediyor. Birincisi üretenlerin ürettikleri ürünlere yabancılaşması. İşçi, çoğu zaman ürettiği bir ürünü satın alabilecek parayı yaşamı boyunca bulamaz. Bir lüks otomobili üreten işçidir ama hiçbir işçinin lüks bir otomobil alacak parası olmaz. İşçi ürettiğinin yabancısıdır. Üstelik kendisi lüks villalar yapar ama kulübe türü evlerde oturur. Uçaklar ve modern araçlar üretir ama ulaşım imkânlarından yararlandırılmaz. İkincisi, emekçilerin üretim sürecine yabancılaşması. İşçi, üretimin yönetim düzeylerinde bulunacak kadar verimli ve değerli görülmez. Ona danışan olmaz, onun varsa görüş ve önerileri alınmaz. Silier bu durumu açıklarken Marx'tan şu alıntıyı yapmaktadır: “İşçinin ürettiği zenginlik arttıkça kendisi yoksullaşır. Ne kadar çok meta üretirse, kendisi o kadar ucuz meta olur. İnsanların dünyasının değersizleşmesi, nesnelerin dünyasının değer kazanması ile doğru orantılı olarak artar” (s.138). Üçüncüsü, insanların başkalarına yabancılaşmaları. Sanki insanlar dünyaya birbirlerini yenmek için gelmişlerdir. Özgürlükten diğerini arkada bırakmak anlaşılır. Kârlı çıkmanın mücadelesi verilir. En basitinden bir iş başvurusunda her aday öbürünün önüne geçmek ister, üstelik sömürülmek için adeta yarışa girilir. Ülkemiz göz önüne alındığında hemen her alanda bu rekabetle karşılaşmak mümkündür. Milyonlarca öğrenci sınava girerken diğerleriyle rekabet halindedir. Rekabet durumunda olanlar bir bakıma birbirlerini düşman görürler. Dördüncüsü, üretenlerin kendi türlerine yabancılaşmaları. Marx'a göre insan olanak bulduğunda birçok yeteneğini ortaya çıkaracak bir varlıktır. Ama söCUMHURİYET KİTAP SAYI mürücü düzen hiçbir emekçinin kendini gerçekleştirmesinin olanağını yaratacak yetenekte değildir. Silier'e göre ilk iki yabancılaşma biçimi yalnız emekçiye özgü olsa da son iki biçim hem emekçi hem kapitalist için geçerlidir. Toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan emekçiler, gönüllü olarak çalışmadıkları sürece, eylemleri zorunluluktan kaynaklandığı sürece özgürlüklerini gerçekleştirebilirler mi? Bu soruya verilecek yanıt Silier'in gözlemlediği üzere “hayır”dır. Çünkü özgürlük insan yeteneklerinin geliştirildiği, bilincin kendini aştığı, seçeneklerin arttığı, gerçek ihtiyaçların çoğaldığı, hatta yeni ihtiyaç ve seçeneklerin yaratıldığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden Rousseau'nun düşündüğü gibi ilkel koşullarda, zorunluluğun alanında kalan insan ve insan topluluklarının özgürlüğünden söz edilemeyeceği gibi, korku ve tüketim toplumu koşullarında reklam bombardımanı altında istediği marka kot giyen, istediği marka cep telefonu kullanan, aklına geleni yapmayı marifet sayan sefil insanın eylemlerinde de özgürlükten söz edilemez. Silier'e göre kapitalizm hem yoksulun hem de zenginin duyularını, insani duyarlılıklarını körelttiği için, Mercuse'nin ifadesiyle söylersek, onları tek boyutlu insanlara dönüştürmektedir. SINIFSIZ BİR DÜZEN Silier, Marx'ın söylediklerini açıklarken, insanın öbür insanlar için bir rakip olarak görülmemesi gerektiğini belirttikten sonra benzer durumdaki emekçilerin rekabeti bırakıp birbirleriyle destekdayanışma ilişkisi içinde olduğu sürece özgürleşme olanağı bulabileceğini düşünüyor. Yazar açısından özgürlük, kapitalizm koşullarında gerçekleşebilecek bir olgu değildir. Çünkü kapitalizm yapısı gereği incelmiş, estetik bir yapı kazanmış olan her değere meta olarak bakmaktadır. Oysa özgürlük, yaratıcı eylemleri ilke edinmiş, estetik değerlendirme yeteneği yüksek insanların oluşturduğu, entelektüel donanımı gelişkin, yepyeni ihtiyaçlar ve incelmiş zevkler geliştiren bir toplumda yaşam olanağı bulacaktır. Bu da herkesin kendini gerçekleştirebileceği bir sistem demektir ve o da ancak hep birlikte kurulabilecek bir dünyada mümkün görünmektedir, orası başka bir dünyadır, sınıfsız bir düzendir. Bu, insan için, dünya için bir son değildir, yani tam tersine, “Marx'ın hayal ettiği gibi bir sosyalizm kurulursa bu 'tarihin sonu' değil, olsa olsa kendi hayatlarımıza daha fazla egemen olabileceğimiz, insancıl bir tarihin başlangıcı olabilir.” (s.157). “Başka bir dünya mümkün” diyen Silier'e göre de ancak bu yeni dünyada özgürlük, özel alandaki tüketim serbestliği olarak görülmeyecektir. Ayrıca iş yaşamı da zorunlulukların alanı olmaktan çıkabilecektir. Yani yeni toplumsal sistemde insanın hem özel alanda hem kamusal alanda özgürlüğünü gerçekleştirme olanağı olabilecektir. Kısaca söyledikte, aynı biçimde, çalışma yaşamının insanileştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi şartlarında insanın hem boş zamanlarında hem de iş yaşamında farklı türde özgürlüklerle karşılaşacağı açıktır. ? *Yıldız Silier, Özgürlük Yanılsaması, Yordam Kitap, 2006, İstanbul, 167 s. 906 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle