26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çiğdem Ülker ile 'Eleştirinin Odağında'yı konuştuk ‘Eser, yazar ve okur. Eleştiri; bu üçgene dışardan bakan gözdür’ Çiğdem Ülker, günümüzde var olan bir elin parmaklarını geçmeyecek azlıkta bulunan eleştirmenlerimizden. İlkin Ülker'i Makedonya'da var olan Türk edebiyatı üzerineki çalışmalarıyla tanımıştık. Şimdilerde de Türk ve dünya edebiyatı üzerine yazdığı eleştirel makalelerinden derlediği kitabıyla okurla buluşuyor. Çiğdem Ülker'le eleştiri kavramı üzerine başladık konuşmaya, konuyu okumalara, değerlendiremelere ve yazar için eleştiri kavramının önemine ilişkin Ülker'in görüşleri ile devam ettik. sunun özetlenmesi değil onun ne söylediğinin anlaşılmasını, onda yeni ve farklı olanın görülmesi istenir. Önerilen kitap bizi ya gerçeğin farklı bir açıdan algılanmasıyla yüz yüze getirecektir, ya da bir konudaki yaygın bir konuya farklı bir pencereden bakmamızı sağlayacaktır. Ancak bu, ezbere bir okumayı değil de kitaba eleştirel bir gözle bakmamızı gerektirmektedir. Çoğu zaman insan, kendine de verir bu ödevi.Okuduğunuz yapıt, biraz dikkatle bakınca; size öyle pencerelerden öyle manzaralar sunmuştur ki, gördüklerinizi başka insanlara aktarmak ve yorumunuzu onlarla paylaşmak istersiniz. Okuduğum her kitaptan sonra, düşündüklerimi ve satır aralarında fark ettiklerimi başkalarıyla paylaşma gereksiniminin ortaya koyduğu bir üründür bu çalışma. Öncelikle dikkatli okumak gerekli elbette, peki okuru eleştiri yapmaya götüren okuma nasıl bir okuma? Bu okuma, düz bir okumadan elbette biraz farklı; okur kitabın içine iyice sızmalı, onun kendisindeki yansımasını açık olarak algılayabilmeli ve yazarın satır aralarındaki iletiyi hissedebilmeli. Eğer bir okul ödevinden söz ediyorsak; bu okumanın sonunda öğrenci, kendini değişmiş, belki de daha önce düşünmediği bir şeyi fark etmiş bulmalıdır. Fark ettiğimiz bu şey, iyi/ kötü, olumlu/olumsuz, güzel/çirkin bir değer yargısı olabilir. Ama bu durum artık, okurun kendi gözleriyle gördüğü bir durumdur ve değerli bir yaşantıdır. Ancak, öğretmenin merakla beklediği çalışma, maalesef genellikle kitabın çok uzun bir özeti ve yazarın hayat öyküsü olarak çıkagelir. Açıktır ki, kitap zevkle okunsa bile, onun üzerinde konuşabilmek başka bir okumayı, alışılagelmişin dışında bir değerlendirme sürecini gerektirmektedir. DEĞERLENDİRME KAVRAMI Peki Çiğdem Hanım, kitabı özetlemek değil de değerlendirmek, ne anlamalıyız 'değerlendirme' kavramından? Bunu konuşalım biraz da... Değerlendirmek, insanın var olma şartlarından biridir; yani insan değerlendiren, bir şeyin kendi alanı ve benzerleri arasındaki yerini belirlemeye çalışan bir varlıktır ve bu, yani bir şeyin değeri, ancak değerlendirme yaşantısı sonucu ortaya çıkan durumdur. İnsan, olayları, tarihi veya sanat eserlerini değerlendirir. Onlar hakkında bir yargıda bulunur. Olayların içini doldurur. Bu açıdan bakınca tarih bile, toplumların geçmişlerindeki olayları değerlendirmeleriyle ilgili bir etkinlik alanıdır. Tarih yazmak da olayları ortaya koyup onları değerlendirmektir. Edebiyat eseri insanlar arası ilişkileri konu edinirken okura bu ilişkileri hazırlayan şartları da gösterir; belki o güne dek fark etmediği bir imkânını da gösterir. Kitabın konu aldığı insan ilişkileri, bir imkânlar yumağı olarak, okura sunulurken okura düşen de bunun sınırlarını ve koşullarını görebilmektir. Bir edebiyat eserini değerlendirmek, elbette onu eleştirel bir dikkatle okumaktan başlayıp onun hakkında hüküm/ yi görmeden kabuk açılmış ve sonra da bir kenara atılmıştır. Verilen ödev yapılmıştır, kitap okunmuş bitmiştir ama gerçekten hazmedilmiş midir, sadece hızla tüketilmiştir. Sadece konusu öğrenilmiştir, kitap özümlenmemiştir, öylece hâlâ okurunu beklemektedir. O inciye ulaşmak için bütün dokuları kat kat aralamak ve aşağılara inmek gerekir. Bu yüzdendir daha ilköğrenimden başlayarak, bütün ders kitaplarında önce bir edebi metin, ardından bu metin hakkında düşünme soruları da verilir. Okunan metnin çözümlenmesi bu soruların aracılığı ile yapılır. Roman parçaları, öyküler, şiirler, felsefe metinleri ve tiyatro oyunlarının sorular yardımı ile yorumlanması amaçlanır. Öğrenci bir eseri okumak kadar önemli olanın, onun ortaya koyduğu çatışmalara ve sorunsalı olan durumlara cevap aramak olduğunu fark eder. Bu sorulara verilecek yanıtlar, bizi bir iç yolculuğa çıkarır, orada kendimizi yeniden tanıyabiliriz, fark etmediklerimizi yeniden düşünebiliriz. CEVABI DUYMAK... 'Yani aslında her edebiyat dersi bir eleştiri çalışmasıdır' diyorsunuz ve amacı da, elbette onu bir ‘okur’a dönüştürmektir. Sanıyorum, genç insanı bir okura dönüştüren süreçte kitabın değerlendirilme ya da başka bir deyişle eleştirilmeçözümlenme çabasına bir şekilde dahil olmasının önemi büyüktür. Kitabın bir 'değer' olarak ele alınması, tabii ki okur yaratacak eylemlerden biridir. Peki ‘yazar’ için ne ifade etmektedir kitabının eleştirileri? Eser, yazar ve okur. Eleştiri; bu üçgene dışardan bakan gözdür. Yazarın konusu ve eleştirmenin konusu birbirinden farklıdır. Eleştirmenin baktığı yer, ortaya konan eserdir. Eleştiri; kişileri, motifleri, karakterleri, eserin insan ve hayat hakkında ne dediğini görmeye yani eseri anlamaya çalışan bir çalışmadır. Eseri anladıktan sonra onun aynı türden eserler arasındaki yerini belirlemek gerekir. Kitapta bu katmanlar bazı eserlerde yalın kat, bazıların da daha derinde olabilir. Eseri anlamak, onun aynı türden eserler arasındaki yerini belirlemek yeni değerini ortaya koymak demektirs. Ve elbette hakkındaki tek bir cümle bile, bir eserin yaşam döngüsünde önemlidir. Bütün kitaplar, karşıdan gelecek o sesi, cevabı duymak için yazılmaz mı. Ulaşmak, paylaşmak, iletmek için… Yazar, eseri hakkında söylenen tek bir cümleden, belki yeni bir konuyu kurgulamaya başlayacak, belki yeni bir roman kişisini oluşturmaya başlayacaktır. ? [email protected] (* ) Çiğdem Ülker, “Eleştirinin Odağında” , Ürün Yayınları, Mart, 2007/ 282 s. KİTAP SAYI 906 ? Erdem ÖZTOP akedonya'da yaratılan Türk edebiyatı üzerine çalışmalarınızla tanımıştık sizi. “Makedonya Türk Öyküsünde Kimlik Sorunu” adlı kitabınız Makedonyalı Türk yazarlarının öykülerine yansıyan kimlik çatışmasının izlerini arayan ve sınırlarını çizen bir araştırmaydı. Bir azınlık toplumunun, içinde yaşadıkları toplumu ve kendilerini algılayışları, 'öteki' olma durumlarını farkında olarak ya da olmayarak edebiyatlarına yansıtmaları, çalışmanızın teması idi. Bu durumu, Makedonyalı Türk yazarların öykülerinden verdiğiniz örnek metinlerden hareketle temellendirmiştiniz. “Eleştirinin Odağı”(*) ise Türk ve dünya edebiyatlarının farklı yazarlarının eserleri hakkındaki yazılarınızı toplayan bir çalışma oldu. Sizi Makedonya'dan ya da Türkiye'den kitaplar hakkında yazmaya yönelten nasıl bir süreçti. Niçin eleştiri? Sosyal bilimlerle ilgili derslerde, sanırım sadece ortaöğretimde değil, üniversite de öğrenciden en çok beklediğimiz şey; onun ya önerilen ya da kendi seçtiği bir kitabı okuması ve kitap hakkında bir değerlendirme yapmasıdır. Genç öğrencinin, söz konusu yazarı birinci elden tanımasını, onun söylediklerini kendisinin duymasını isteriz. Gerçeğe, yani kitabın gerçeğini, başka birinin gözleriyle değil de kendi gözleriyle görmesini isteriz.Hemen bütün derslerde öğretmeninin öğrencisinden ve benim de kendi sınıfımdan sıklıkla istediğim bir şeydir bu. Bir tarih yazarının, bir filozofun, bir sosyologun eserini ilk elden okumasını talep ederiz, öğrenciden Özellikle de edebiyat, dil ve felsefe derslerinde, bir kitabın (bir romanın, bir öykünün ya da şiir kitabının) okunmasını istenirken elbette sadece konuSAYFA 26 M Çiğdem Ülker hükümler vermeye başka bir deyişle onu yorumlamaya dayanan bir süreçtir. Değerlendirmede yapıtın hangi yönleri söz konusu edilebilir? Bir edebiyat eseri bize hikâyeler anlatır, başkalarının hikâyelerini nakleder, hepimizde ortak olan insanlık durumlarını hatırlatır. Erdemlerden, duygulardan, düşüncelerden ve bunların ortaya çıkmasını sağlayan olaylardan söz eder. Ciddi kurgularla bunu anlatan yazarlar, moral kavramlar üzerinde düşünmemizi sağlar. Ancak biz, bir romanın sessizce söylediklerini, fısıldadıklarını hemen duyamayabiliriz, olayın akışına kapılıp gideriz. Sözcüklerin oluşturduğu, cümlelerin kurduğu o mükemmel yolculuk, bizi öylesine büyüler ki bu treni çalıştıran enerjiyi, alttaki teknik yapıyı düşünmeyiz. Aslında pek çok okurun ilgisi, ister istemez konuya ve onun gelişimine, olayların çatışma noktalarına takılır kalır. Okur, çoğu zaman yazarın söylediklerinin bilinçaltını tahrik etmesine izin bile vermeden, romandaki olayı takip eder; sonucu öğrenir sonra da kapağını kapatır. İstiridyenin yıllarca kanıyla ve gözyaşıyla sardığı o çekirdeği, yani inci CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle