19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, yeni kitabında Avrupa Türkleri'ni işliyor ‘EuroTürkler’ siyasal ve ekonomik bir gerçektir Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Günizi Yayıncılık tarafından yayımlanan “EuroTürkler” başlıklı yeni kitabında, Avrupa'da yerleşik ama Türkiye ile çok güçlü bağlara sahip bir topluma sahip olduğumuzu belirterek, bu toplumun özgün yapısının mutlaka göz önünde tutulması gerektiğine bir kez dikkat çekti. Prof. Şen, yeni çalışmasından hareketle, Avrupa'daki Türk varlığı ve geleceğiyle ilgili sorularımızı yanıtladı. ? Osman ÇUTSAY vrupa Birliği sınırları içinde yaşayan ve “Euro Türkler” olarak adlandırdığımız bu toplum, sizce Türkiye'deki siyasi gelişmelerden bundan sonra hangi boyutlarda ve nasıl etkilenir? Daha doğrusu, etkilenir mi, etkiler mi? Bugün Avrupa Birliği sınırları içerisinde 5.2 milyon Türk kökenli yaşıyor. Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'da azınlık statüsüyle yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin dışında 4.2 milyonluk bir nüfus, uluslararası göç yoluyla Batı Avrupa ülkelerinde yerleşikleşmiş bulunuyor. Bu büyük göçmen nüfusun 1.8 milyonluk bölümü yaşadıkları ülkelerin vatandaşlıklarına geçmişken, diğerleri Türk vatandaşlıklarını koruyor. Yaptığımız araştırmaların sonuçları EuroTürklerin her iki ülkenin gündemiyle yakından ilgilendiklerini yüzde 92'sinin her iki ülke medyasından gelişmeleri takip ettiğini gösteriyor. Yine bir başka araştırmamız Almanya'daki Türklerin yaklaşık üçte ikisinin Türkiye'ye güçlü bağlılık hissettiklerini ortaya koyuyor. Buna karşın yaptığımız bir diğer araştırmanın neticeleri EuroTürklerin kendilerini hiçbir kurum ve ülke tarafından yeterince temsil edilir hissetmediklerini ortaya koyuyor. Bunda şüphesiz en büyük etken, bulundukları ülkelerde Türk vatandaşlıklarını koruyanların yerel seçimlerde dahi oy kullanabilme haklarının olmaması ve Türkiye'ye yönelik siyasi haklarını kullanabilmelerinin de facto olarak mümkün olmaması. Buna karşın, ülkeler arasında güçlenen ulaşım ve iletişim ağları kimi konularda yükselen istemlerin güçlü bir şekilde dillendirilebilmesini sağlıyor. Özellikle son dönemde bizim de kurum olarak aktif olarak yer aldığımız “Avrupalı Türkler Sandık İstiyor” kampanyasının gördüğü SAYFA 18 A ilgi ve yarattığı etki, ortak tavrın güçlü biçimde ortaya konması halinde belirli sonuçların elde edilebileceğini gösteriyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu ve genel seçimin öne alınması nedeniyle bu konuda sonuç alınamadı, ancak gelecek seçimlere kadar bu hakkın sağlanabileceğine inanıyorum. Bu sağlanabildiği takdirde oy veren bir kitle olarak EuroTürkler ciddi bir pazarlık gücü elde edecekler. Ulaşım ve iletişim ağlarındaki ilerleme sayesinde Türkiye gündemini anında izleyebilen EuroTürkler, bu gündeme de yön vermeye başlayabilecekler. Ancak unutulmaması gereken bir faktör de şu ki, EuroTürklerin bir de Avrupa gündemi bulunuyor. TÜRKLER KİLİT ROLE SAHİP Sizce Euro Türkler, Alman siyaseti içinde bundan böyle nasıl bir rol üstlenecektir? Geçmişe hangi açılardan benzemeyecektir? Alman vatandaşlığını almış Türklerin sayısı 900 bini buluyor. Hatırlayacaksınız bu kitle 1998 ve 2002 seçimlerinde iktidarı belirlemede kilit rol üstlenmişti. Bu faktörün de etkisiyle Sosyal DemokratYeşiller iktidarı döneminde göç ve uyum alanında ciddi ilerlemeler sağlandı. Almanya, tarihinde ilk defa göç ülkesi olduğunu kabul etti. Bugün federal mecliste 5 Türk kökenli parlamenter bulunuyor. Yine Hamburg, Berlin gibi eyaletlerin parlamentolarında da Türk kökenlilerle karşılaşıyoruz. İkinci ve üçüncü kuşakla birlikte yükselen eğitim seviyesi, Almanca düzeyleri, gelir seviyesi ile farkına varılan kalıcılaşmanın siyasi alanda var olma yönünde isteme kapı araladı. Bu yönde eğilim gitgide artıyor. Ancak diğer yandan son dönemde getirilen yasal düzenlemeler ve 11 Eylül sonrasında değişen bakış açısı vatandaşlığa geçiş eğilimlerinde ciddi bir düşüşe yol açtı. Mevcut tartışmaların aynı biçimiyle sürmesi ve bürokratik engellerin yükseltilmesi halinde, göçmenler kendilerini Almanya'dan soyutlayabilir. Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin geçtiğimiz yıl yaptığı bir araştırmanın sonuçları EuroTürkler arasında Almanya'ya bağlılığın yüzde 30'lardan yüzde 20'lere gerilediğini gösteriyor. Bir anlamda Almanya'nın entegrasyon konusunda göstereceği başarı, Türklerin bu ülke siyasetine katılımı ile yakından ilişkili. Türkiye ekonomisinin dış dünyadaki ilk ve en büyük bağlantı merkezi, diğer Avrupa Birliği ülkelerinin de çok üzerinde bir ekonomik güce sahip Almanya'dır. Zaten siz de yıllardır çalışmalarınızda bu konuyu vurguluyorsunuz. Peki, bu durum, Alman ekonomisinin bir sermaye, teknoloji ve piyasa olarak çok daha küçük ölçekli Türkiye ekonomisinin belirlenmesine yol açmayacak mıdır? Türk ve Alman ekonomilerinin ölçekleri arasındaki makas sürekli açıldığına göre, nereye gidiyoruz? Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusunda tavrı nedeniyle Almanya ile siyasal alanda ilişkiler son dönemde durgunlaşmasına karşın, ekonomik alanda en büyük partner olan Almanya ile ilişkiler bu alanda gelişmeye devam ediyor. 2006 yılında 25 milyar dolara ulaşan iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin 2007 sonunda 28 milyar doları bulmasını bekliyoruz. İstanbul başta olmak üzere Türkiye'de faaliyet gösteren Almanya menşeli büyük ve orta ölçekli firmaların sayısı bini aşıyor. Sayıları 68 bin 300'ü bulan Almanya'daki Türk kökenli girişimciler yanında 200'ün üzerinde Türk firması da Almanya'da faaliyet gösteriyor. Bu grupların hareketlendirdiği ikili ticari ilişkilerin daha da ileri noktalara taşınabileceğine inanıyoruz. Türkiye son yıllarda kaydettiği büyümeyi önümüzdeki yıllarda da sürdürebildiği takdirde açılan bir makastan değil, kapanan bir makastan söz edebileceğiz. Bu çerçevede belirleme değil ortak çıkara dayalı bir ilişkiden söz etmek daha doğru olacaktır. Avrupa'daki Türkiye'nin, çoktandır adeta bir AB üyesi olarak varlığını sürdürdüğüne dikkat çekiyorsunuz. Bu üyenin insan malzemesiyle (Euro Türkler ile), Türkiye'deki Türkler arasında, “tanımlayıcı nitelikler” açısından bir mesafe ortaya çıkmadı mı? Siz bu iki Türk toplumu arasındaki mesafeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? İki toplum arasında benzerlikler kadar farklılıklardan da söz edilebilir. Endüstriyel toplum aşamasından bilgi toplumu aşamasına geçiş sürecini yaşayan bir toplum ile yarı tarım toplumunun ortalama insanları arasındaki yaşam tarzlarındaki farklar bu noktada dikkate alınmalı. Yeme içme ve tüketim davranışlarında net biçimde gözlemlenebilen bu farklılık, dinsel ve kültürel ritüellerin günlük yaşama taşınma biçimine kadar pek çok alanda da dikkat çekebiliyor. Diğer yandan dikkate alınması gereken bir faktör ise “EuroTürklerin” bulundukları ülkelerde de facto birer azınlık olmaları ve farklılıklarını korumaya yönelik bir içe kapanma ve Türkiye'de aşınmaya yüz tutmuş kimi ritüellere sıkı sıkıya sarılma yönünde bir davranış da geliştirmeleri. Bütün bunları göz önünde tutmak zorundayız. AB İLE İLİŞKİLER ZORLAŞIYOR AMA... Türkiye'nin AB ile ilişkilerini nasıl görüyorsunuz? Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin kültürel, dinsel farklılık gibi görünür tartışmaların ardında beş temel konu üzerinde ilişkilerin tartışılması gerekiyor. Türkiye'nin katılımının birlik organları üzerine etkisi, üyeliğin birlik bütçesine tesirleri, güvenlik politikası/dış politika, serbest dolaşımla ilintili olarak işçi göçü ve Gümrük Birliği ile bağlantılı olarak dış ticaret ilişkileri bu beş ana başlığı teşkil ediyor. Bu alanların her birinde Türkiye'nin kendi konumunu doğru anlatması, Birlik üyeliğine giden ve olabildiğince daralmış bulunan yolun genişletilmesini sağlayacaktır. Öncelikle Türkiye Avrupa'nın en büyük ordusuna sahip ve büyük jeopolitik önemi haiz bir ülke olarak, AB'nin gerçek anlamda bir dünya gücüne dönüşmesi için anahtar konumdadır. Merkel, dönem başkanlığı süreKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 906
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle