Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? olan “Türkiye Manzaraları”, Murad Efendi'nin gezi notları türünde yazdığı tek yapıt. Beni de Ezberine Al/ Hüseyin Ferhad/ Toroslu Kitaplığı/ 108 s. “Şiir bir başka şiirin kılavuzudur, nedenselliği, eski deyimle esbabi mücibesi. Her şiir nebula gibidir, sözcüklerinin arasında irili ufaklı yıldızlar barındırır. Bu yıldızlar bir başka şair tarafından fark edilir ve s'imgelere dönüştürülürler. Taklit edilir, evet. Bu, onun poetik göçüklerini onarır, yaşayan ve daha dünyaya duhul etmemiş görece büyük şairlerin de önünü açar. Asl'olan ne 'yaşanan'dır, ne şairin tikel macerası, 'estetize edilmiş hayatlar'dır. Belki söylemek bile fazla: Estetize edilmiş her şey kamusaldır, mîri malıdır. Sanırım Şeyh Galib'in Hüsn ü Aşk'taki “Esrârını Mesnevî'den aldım/ Çaldım veli mîri malı çaldım” beyti bu konuya verilebilecek en yahşi örnektir. Şiir bir kurmacadır, bir yapıntı. Şair de düz ve mecaz anlamda bir insandır; bir sanat adamı.“ Bu kitapta Hüseyin Ferhad'ın şiirlerinden bir seçme yer alıyor. Yetinmek Sevindirir/ Sina Akyol/ Toroslu Kitaplığı/ 108 s. “Şiir, bütün sanatların yaptığı gibi, verili hayatı 'bir yeniden' üretir. Verili hayatı bir yeniden ürettiğine göre, onun muhalifidir. Öylesine köklü ve erdemli bir muhalefet anlayışına sahiptir ki şiir, kendisini var kılan önemli ögelerden biri olan anlam'a bile muhalefet edebilir. Şiirin, kendisini var kılan önemli ögelerden biri olan anlam'a bile muhalefet etmesi, bir 'üst anlam'a ulaşabilmesi içindir. (...) Bendeki şiir düşüncesi, varolan'ı, o varolan'dan üretilmiş var olmayan'lar'la çoğaltarak açıklar. Bu sorunsalı somutsoyut ilişkisinde en iyi anlatacak olan, 'birinci tekil şahıs'tır. İnsanın sorunsalı 'arınma' ise eğer, insan arınmaya kendisinden başlar. Arınabilmenin yolu anlayabilmekten geçer.” Bu kitapta Sina Akyol'un şiirlerinden bir seçme yer alıyor. Türk Resmi ve Eleştirisi 18801950/ İpek Duben/ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 302 s. Türkiye'de çağdaş sanat alanında yapıtlar vermiş bulunan Dr. İpek Duben, yıllar önce kaleme aldığı “Türk Resmi ve Eleştirisi 18801950” adlı çalışmasında uygulamış olduğu metodolojiyi açıklarken; Batılılaşma süreci içinde gelişen Türk resmini ve eleştirisini çağdaş sanat kapsamı kuramları içinde incelemediğini, ancak bu kuramlardan yararlandığını söylüyor. Bunu anlatırken, özellikle 18801950 döneminde Türk sanatının Batı'da geçerli olan klasik geleneği izlediğini, Türk sanatçıların etkilendiği akımları Batı'daki ölçütlere göre değerlendirdiğini ve bu nedenlerle Türk resminin arayış süreçlerini klasik rasyonel bir temele oturtmak istediğini vurguluyor. Yazar, kültürel kimlik sorununu Türkiye'deki estetik düşüncenin kökenleriyle doğrudan bağlantılı gördüğünü ve bu araştırmasında esas amacının "Türk resim sanatını, figür ve manzara resmi olarak ontolojik ve epistomolojik parametre ler" içinde incelemek olduğunu belirtiyor. Cemal Süreya Şiirinde Kadın ve Erotizm/ Özgür Özmeral/ Ozan Yayıncılık/ 208 s. “Cemal Süreya'nın kadını erotik bir nesne olarak görmediği şiirlerinde de otobiyografik unsurlar ön plana çıkar. Özellikle yaşadığı sürgün ve küçük yaşlarda anne kaybı sendromu, şairin şiirlerindeki kadın tipini baştan aşağı etkilemiş, kurgusal düzlemde ve yaşam deneyiyle nesneleştirdiği kadın tipini şekillendirmiştir. Sevgilisinde annesini arayan imgeler ve şiirlerindeki coğrafi ve mekansal semboller bütün bunların göstergesidir.” Bu araştırma, İkinci Yeni hareketi içinde ele alınan ve Türk şiirinin önemli düşün ve yazın adamlarından biri sayılan Cemal Süreya'nın şiirindeki ana temayı belirlemeye çalışmış. Şairin yazınsal kaynakları, denemeleri, kendiyle yapılmış röportajları ve "Sevda Sözleri" adlı yapıtta toplanmış tüm şiirleri ayrıntılı bir biçimde incelenerek bütün veriler bir veri tabanında toplanmış, bu veriler ışığında karsılaştırmalı bir çözümlemeye gidilmiş. Bu süreçte ana izlek yapıtta tanımlanmış ve şair üzerine yapılmış diğer çalışmalarla birleştirilerek bir sonuca ulaşılmış. Dumanı Üstünde/ Candan Turhan/ Oğlak Yayıncılık/ 152 s. Candan Turhan, tariflerini, "çorbayla sabah akşam ve çok sağlıklı bir biçimde doyulabileceğini, ne kadar çeşitli malzemeyle lezzetli çorbalar yapılabileceğini göstermek için" kitaplaştırdığını söylüyor. "Bu kitabın okura ancak bir fikir, ilham ve özellikle keyif vermesini" diliyor ve "tariflerin kendisine ait ama sonunda ortaya çıkacak çorbanın okurun çorbanız olacağını" özellikle vurguluyor. Elmanın Suçu/ Cem Selcen/ Sel Yayıncılık/ 316 s. Uluslararası bir suç örgütü, yaşlı bir adam, bir tecavüz zanlısı, kaybolmuş bir çete üyesi, akıntıya kapılmış iki sevgili ve Havana'dan Paris'e, oradan İstanbul'a kadar uzanan bir soygun... “Elmanın Suçu”, suç ve vicdan kavramlarını, aşk, tutku ve masumiyeti de sorgulayan iç içe geçmiş öyküler aracılığıyla mercek altına alıyor. Şu Bizim Bizans/ Radi Dikici/ Remzi Kitabevi/ 488 s. “Şu Bizim Bizans”ta, dönemin tek imparatorluğu olan Bizans'ın dünyaya nasıl hükmettiği; bazen tek bir cümlenin ya da önemsiz gibi görülen bir olayın bile dünya tarihini nasıl değiştirdiği anlatılıyor. Anaoğul, babaoğultorun ve kardeşlerin iktidar mücadeleleri; devlete hükmedenlerin renkli hikâyeleri; Bizans'tan kalan ve farkında olmadan yaşatılan gele nek ve görenekler yer alıyor kitapta. Ayrıca, Hazreti Muhammed tarafından, başta Bizans olmak üzere devrin üç büyük hükümdarına gönderilen mektubun orjinali de kitabın sayfaları arasında. Yakamoz Avına Çıkmak/ Necati Tosuner/ Kanat Yayınları/ 82 s. “Ve bunca yıl sonra... Hep aradığı o umudu hiç de bulamayacağını bilen, bunu çoktan öğrenmek zorunda kalmış olan bir adam gelecekti bu kıyıya. Umutlanmanın boşa umutlanmakla sonuçlanacağını bilen, yine de umutlanmayı, yeniden.. yeniden umutlanmayı kendine hiç yasaklamamış olan; oysa, umutlara kolayca kapılma yaşını da iyice geride bırakmış olan, bir adam... Bu kıyıda... Bu yabancı, bu yaşlı, bu kendini "daha da" yaşlı görür adam, kendi kendinin büyücüsü, bu adam. Şu geçmiş yazı arkada bırakmış, gitmiş yazdan kala kala üzünç kalmış, ve onu da yüklenip yanında getirmiş bir adam. Yürek sesinde bir tuhaflık sezinlemiş de buralara kaçmış gibi duran. Yalnızlık çeken.” Bu kitap, Necati Tosuner'in on küsur yıllık bir zaman diliminde kaleme aldığı, yalnızlık, burukluk, umut, özlem temalı kısa öykülerini içeriyor. Kanıtı Olmayan Gerçekler/ Editör: John Brockman/ NTV Yayınları/ 258 s. Bilimciler, bu kitapta, kanıtlarla konuşma kuralının dışına çıkıyor. Ama bu, bilimi ihlal eden bir tutum da değil. Boş günlerini değerlendirmeye çalışan profesyonellerin eğlencelik fikirleri de değil. Birbirinden çok farklı alanlardan gelen katkılar, sağlam bir bilimsel sezginin ruhunu yansıtıyor; açık görüşlü, sınırlamalardan uzak, entelektüel açıdan oyunbaz, kuvvetli birtakım tahminler. Yanıtların çoğu, çeşitli çalışma alanlarına dair bir tür geleceği öngörüyor. 109 parlak beyin, bütün bu problemleri, bilimin uzmanlık isteyen dilinden kaçınarak ele alıyor ve çeşitli disiplinler arasındaki bilgi alışverişini rahat anlaşılabilir bir dille yürütüyor. Sonsuza Kadar/ Judith McNaught/ Çeviren: Nihal Gökçe/ Epsilon Yayınları/ 432 s. Judith McNaught'ın aşk romanlarından biri olan 'Sonsuza Kadar', özgür ruhlu, Amerikalı bir genç kızla huysuz bir İngiliz lordunun hikâyesi. Anne babasını kaybeden Victoria, uzak bir akrabasının yanına sığınmak üzere, uzun bir okyanus yolculuğu yaparak İngiltere'ye gelir ve kötü şöhretli Lord Jason Fielding ile tanışır. Lordun küstahlığı karşısında şaşkına dönse de, bir panterin acımasızlığına ve zarafetine sahip olan genç adam ona çok çekici gelir. Karşı koyamadığı bu çekim sonucunda, kendini Jason ile evli bulduğunda, Victoria için mücadele ve üzüntü dolu günler başlamıştır. Genç kız pek çok sınavdan geçecek, bu arada koşulsuz sevmeyi, özveriyi ve sonunda ulaştığı sonsuza dek sürecek aşkın değerini bilmeyi öğrenecek; taş yürekli Lord Fielding'e de aynı şeyleri öğretecektir.? SAYFA 37 CUMHURİYET KİTAP SAYI 906