23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 30 EYLÜL 2010 PERŞEMBE 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Bu Türklerin Nesi Var? İktidarın başı, İzmir’de Kılıçdaroğlu ile el sıkıştığı sıralarda iktidar partisi, kendi dışındaki insanlara, özellikle Türklere uygulanan “askeri” sıkıyönetim veya özel seçilmiş kişiler, beklenen adımı atmış ve Hanefi Avcı’yı tutuklama emirlerini salmıştı! El sıkışma sırasında, Baykal da tutuklanabilir miydi? Yok, şimdilik o kadar da değil, diyelim! Henüz okyanus ötesi ile arası bozuk değil... Hele o kişinin masonik türdeki cemaati için şöyle bir meclis araştırması versin, şöyle özel bir basın toplantısı yapsın, Hanevi Avcı’nın tutuklanması ile ilgili şöyle bir veryansın etsin bakalım. Hanefi Avcı, bu kitabı yazdıktan sonra bana hayatı zindan edecekler demişti. Devleti içinde “kanun benim” diyenler fazla beklemedi. İktidar başının koruyucu kanatları altında, Avcı, referandumdan sonra geçtiğimiz ileri demokratik düzenin daha ilerisine ve yükseğine götürmek için tutuklandı! Baktım, bu gazetenin başında onca yıl durmuş yazar, Avcı konusunda yahu galiba yanlışlık yapılıyor veya ben bu işten anlamıyorum, diyor. Yazısında, korkudan olsa gerek, Merkez Bankası başkanının eşi hakkında türbanlı vb. diye yazılanları gündeme getirerek, yüzde 42’ye çakıyor! Seni gidi dengeci Mahmut! Şu arsızlığı, hukuksuzluğu, insanlara yapılan zulmü ve iktidarın zorba yüzünü görmen için başına kaya mı düşmeli! Yoksa, yargıyı ele geçirmeleri için referandumda verdiğin evet, dönüp dolaşıp başınızda patlayacağı için iktidara “aman yavaş...” diye yalvarma dönemi mi geldi? Kadri Gürsel, Milliyet’te ilginç bir yaklaşımda bulundu ve iktidardan bir de “Türk açılımı” istedi! Kadri, ya farkında olarak ya olmayarak, aslında gündeme getirdi! Ümmetçi karakterine de sahip iktidarın, en azından eteği altındaki yazarların, ulus devlet nimet değildir, bunu Avrupalılar başımıza bela etmişlerdir ve ümmet kendi içinde sınırlarla bölünmüştür, diye yazılar yazdığını biliyoruz. Türk sözcüğü, Balkan Savaşı’ndan sonra İstanhbul’da kullanıma girmişti. İmparatorluk çökme eşiğinde, Türkler biz ne olacağız arayışında, Türklüklerini anımsıyor! Şimdi alıntı yapıyorum: “Niyazi Berkes büyük eserinde diyor ki, bu terimlerin ‘kullanılmaya başlanması İslamcıları Türk olmayan kişilerin safına koyuyordu. İslamcılar, liberal ve demokratik rejim kadar, ulusçu bir rejime de karşıydılar. 1912’de Sebilü’r reşat dergisinde çıkan bir yazı... şunları soruyordu: ‘Türk’ ne demek oluyor? ‘Türk’, Osmanlı Sultanı ve İslam Hilafeti adını taşıyan siyasal bir şirketin üyelerinden yalnız bir tanesidir.’ Benzer şekilde, Süleyman Nazif, Türk milliyetçiliğinin Osmanlı’ya Balkan Savaşları’nın toplamından daha büyük zarar vereceğini, aslında Türklük diye de bir şey olmadığını yazacak; Ebüzziye Tevfik ‘Osmanlı Türklerinin Türklüğü bir sembolden başka bir şey değildir’ diyecekti. “Doğulu aristokrat Abdülhamitçi A. Naim şöyle yazıyordu: ‘Şeriatta bile yeri olmayan Türklük iddiaları ile övünmek sadece gülünçtü. Her müslümanın sevmek ödevinde olduğu Arapların kavmiyeti bile İslamlıkta yoktur. Arap kavmiyetini öven hadisten, ulusçuluk anlamı çıkarmak yersizdir, çünkü Arap ırkını övmek, onu her ırkın üstünde tutmak, bütün Müslümanların ödevidir, çünkü İslam pegamberini veren o ırktır... bir hadis ‘Araba söven kâfirdir’ der...” (*) 1912’lerden bugüne bir çizgi çekebilirsiniz, tam doğru bir çizgi! Hasan Cemal’ler, Hadi’ler- madiler, Cengiz’ler mengizler, iyi Türklerden.. Çizginin öbür yanına atlamışlar. İktidar bir çizgi çekti: Ya buradasın ya orada! Hanefi Avcı, kötü Türk.. Yüzde 42 kötü Türkler! İktidar psikolojik anket yapıyor, yahu bunların nasıl bir hastalığı var ki hayır dediler, anlamaya çalışıyor. Bu tarihsel bir çizgidir (hastalıktır) aynı zamanda. 1912’lerin Türklük düşmanları şeriatçıları, dincileri, Kurtuluş Savaşı ile kaybettiklerini geri alıyor. Zaten Atatürk’e düşmanlıkları, Kurtuluş Savaşı bir zafer miydi soytarılıkları vb.. 1912’deki tarihsel ayrımın günümüzdeki izdüşümüdür! (*) “Ulusyıkıcılığı Zamanları, Cumhuriyet Kitapları, baskıda, Orhan Bursalı. Not: “Yeni Batı ve Türkiye” konusunda üçüncü yazıyı erteledik, acil durumlar nedeniyle! ADNAN AVUKA MARD N - Mardin’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkanı Ahmet Türk’ün liderliğini yaptığı “Türk” aşireti, aralarında 26 yıldır husumet bulunan “Temelli” aşireti ile 5 bin kişinin katıldığı yemekle barıştı. Türk, burada sorular üzerine “Provokasyonların olmaması için örgütün bu barış sürecine zemin hazırlaması açısından silahlarını Türkiye’nin dışına çekmesinde yarar var. Silahlı güçler karşılıklı olursa her zaman provokasyon gelişebilir” dedi. Bölgenin iki güçlü ailesinin aralarında bulunan ve Mardin ile yöresini olumsuz yönde etkileyen husumet 26 yıl sonra noktalandı. Temelli ailesinin barışı kabul etmesiyle Bozbayır köyünde düzenlenen barış yemeğine Ahmet Türk, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Mardin, Diyarbakır ve Şırnak’taki bazı BDP’li belediye başkanları, meclis üyeleri, il genel mecisi üyeleri ve parti yöneticileri ile Temelli aşiretinin reisi Şerif Temelli’nin yanı sıra aşiretin üst düzey yöneticileri ile yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Türk, “Kürt ve Türk halklarının da bu barıştan örnek almasını ve kalıcı barış için çaba sarf etmelerini istiyoruz. Kürtlerin ve Türklerin arasında kesinlikle barış geleceğine inanıyoruz” diye konuştu. Türk, Kürt sorununun çözümüyle ilgili sorular üzerine de şunları söyledi: “Barış ne zaman gündeme gelirse birilerinin engellemeye yönelik çalışmanın içinde olduğunu görüyoruz. Komşu ülkelerin de barış süreci için destek oluşturması gerekiyor. Önemli olan iç dinamiklerle çözmektir. Eğer güven verici bir ortam oluşturulursa inanıyorum ki... herkesin ‘yeter’ dediği bir noktadayız. Demokratik reflekslerin artık devreye girmesi gerekiyor. Barış tek taraflı olmaz. ki tarafın da barış için yol haritasını önüne koyması lazım. Bu uzlaşı ve diyalog ortamı için çaba gösterilmesi gerekiyor. Umut ediyoruz ki, eylemsizlik süreci devam eder. Bu konuda hükümetin de devletin de güven vermesi lazım. Elbette amacımız silahların tamamen gündemden kalktığı bir sürecin evrilmesidir, bunun beklentisindeyiz. Bu konuda doğru politikalar ortaya koymazsak, halkın hak ve özgürlüklerini esas alacak mantığı ortaya koymazsak korkarım ki yine aynı şey olur. Provokasyonların olmaması için örgütün bu barış sürecine zemin hazırlaması açısından silahlarını Türkiye’nin dışına çekmesinde yarar var. Silahlı güçler karşılıklı olursa her zaman provokasyon gelişebilir. Güven verici bir süreç oluşursa böyle bir sürecin gündeme gelebileceğini düşünüyorum.” Öcalan’dan iki protokol önerisi D YARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Avukatlarıyla görüşen terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, iki protokol önerdi. Öcalan, “Buradaki görüşmelerin sonucunu, karşılıklı üzerinde uzlaşılacak iki protokol şeklinde ele alıyorum. Biri güvenlik boyutu protokolü, diğeri de demokratik haklar ve anayasa boyutu protokolü. Bu protokoller seçimlerden sonra oluşacak parlamentoya sunulabilir” dedi. Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmenin ayrıntıları terör örgütüne yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’nda yayımlandı. Erdoğan’ı eleştirdi Habere göre Öcalan, “Demokratik siyaset önemlidir, bu meseleler siyasal alanda çözüme kavuşur. Hem siyaseti yapamıyorlar hem de bırakamıyorlar. Dürüstler, birikimliler ama birikimlerini harekete geçiremiyorlar. Tarzları ve tempoları yetersizdir. yi niyetliler ama Ahmet Türk’e dönük yumruk olayını bile tam çözemediler, tehlikenin farkında değiller” diye konuştu. Öcalan, “Gördüğünüz gibi işler geldi bana düğümlendi. Ben böyle olacağını aslında çok önceden söylemiştim. Başbakan ne yapmaya çalışıyor? Bu kadar dış seferler neyin nesi? Dışarıda ne var, sorun ancak burada çözülür” dedi. Hakkâri’de 9 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak da geçen seferki görüşlerinden farklı olarak bu kez devleti işaret eden Öcalan şöyle devam etti: “Hakkâri’deki imamın öldürülüşüne karşılık bir olay olabilir. O dokuz köylünün öldürülüşü bununla bağlantılı olabilir. BDP’liler, siyaset yapanlar bunu nasıl anlamıyor? Bu olayla deniliyor ki ‘Sen benden bir kişi öldürürsen ben senden yirmi kişiyi öldürürüm’ diyor. şte 1700 Kürt siyasetçinin tutuklanması da bir cemaat operasyonudur. Bu merkezi bir karar olabilir.” ‘Heba olmasın’ Öcalan çözüm konusunda da şunları söyledi: “Görüşmelerin sonucunu karşılıklı üzerinde uzlaşılacak iki protokol şeklinde ele alıyorum. Biri güvenlik boyutu protokolü, diğeri de demokratik haklar ve anayasa boyutu. Bunun içinde yasal zemindeki durum var. Bu şekilde protokollerin, seçimlerden sonra oluşacak parlamentoya sunulabilir. ki komisyon oluşturulabilir: Biri anayasa hazırlık komisyonu olabilir, şimdi Meclis’te bulunan komisyonu kastetmiyorum. Onun rolü ve görevi ayrıdır. Bahsettiğim komisyon, yeni anayasa ile ilgili tartışmalardan sonra çıkacak sonuca göre oluşan taslağı seçimden sonra oluşacak yeni parlamentoya sunulabilir. kincisi ise hakikatleri araştırma komisyonu olabilir. Bu komisyon bütün faili meçhul olayları, Ergenekon’u araştıracak, inceleyecek sorumlularını ortaya çıkarabilir. Süreç böyle işleyebilir. Önümüzde sekiz ay var. Bu sekiz ayı heba etmeyelim.” Öcalan, Kürtlerin camilerini ve cem evlerini ayırmalarını isteyerek “ badetini kendi dilinden yapacaksın. slamiyetin esaslarını Kürtçe anlatacaksın, halkın dini ihtiyacını kendi diliyle gidereceksin” dedi. Eylemsizlik uzatıldı iddiası NTV’de yer alan bir haberde de haziran ayında yapılması planlanan genel seçimi de içine alacak bir eylemsizlik süresini örgütün de kabul ettiği iddialarına yer verildi. Açıklamanın bu hafta içinde yapılacağı belirtilirken, haberde “Açıklamada, bir yıllık eylemsizlik süresinin şartlara bağlı olup olmayacağı merak ediliyor” ifadelerine yer verildi. Barışın tek taraflı olmayacağını vurgulayan Ahmet Türk, PKK’ye çağrıda bulundu Türk: Silahları çekin İki koldan yürütülen plan silahsõzlanma konusunda düğümleniyor Kilit süreç Mahmur Eylem planıyla ilgili kritik süreç Mahmur’un boşaltıl- ması üzerinden yürüyor. Mahmur’un boşaltılmaması durumunda örgütün silah- sızlandırılması zor. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - İçişleri Bakanõ Beşir Atalay ile bölgesel Kürt yönetimi li- deri Mesud Barzani arasõndaki Erbil mutabakatõyla yeniden gündeme ge- len açõlõmõn “siyasal ve teknik bo- yut” olmak üzere iki ayrõ süreç üze- rinden yürütüldüğü ortaya çõktõ. Böl- gesel Kürt yönetimi ve üçlü mekaniz- ma içindeki ABD’li yetkililer ile ta- mamen eylem planõnõ kapsayan tek- nik boyut üzerinden görüşmelerin sürdüğü, siyasal içerikli temaslarõn da BDP-hükümet, Demokratik Toplum Kongresi (DTK)-İmralõ ekseninde yü- rütüldüğü belirtildi. Eylem planõnõn önündeki en büyük çõkmazõ, Mahmur Kampõ’nõn boşaltõlmasõ sorununun oluşturduğu kaydedildi. Mutabakatta, PKK’nin eylemsizlik sürecini uzatmasõ, terör örgütünün si- lahsõzlandõrõlmasõ ve dağdan inen mi- litanlarõn durumuna ilişkin formülle- rin değerlendirilmesi ve bütün bun- larla eşzamanlõ olarak Türkiye’deki siyasal sürecin sonuçlandõrõlmasõ söz konusu olacak. Hükümetin önceliği örgütün eylemsizliği ve eylem planõ- nõn uygulanmasõ üzerinde olacak. Ör- güt ilk siyasal bir kararla aşamada eylemsizliğini uzatacak ardõndan da silahsõzlandõrma süreci, sonrasõnda da militanlarõn durumuna ilişkin ka- rar verilecek. Disiplinsizler zora sokacak Ancak, gerek örgüt içinde gerekse bölgesel Kürt yönetiminde bu sürece sõcak bakmayan gruplarõn, BDP açõ- sõndan siyasal sürecin odak noktasõn- da bulunan İmralõ’dan gelecek tali- matlarõn ya da Atalay ile Barzani mutabakatõnõn dõşõnda hareket etme eğilimi içinde olmasõ, açõlõmõ ciddi anlamda sõkõntõya sokabilecek. Kampõn birçok anlamda terör örgü- tü için yaşamsal bir önem taşõdõğõna işaret eden kaynaklar, Mahmur’un boşaltõlmamasõ durumunda örgütün silahsõzlandõrõlmasõnõn kolayca başa- rõlamayacağõ gibi, dağdan inen mili- tanlarõn da Irak’õn kuzeyinde yerleş- melerinde sõkõntõlarla karşõlaşõlabile- ceğini dile getirdiler. Bu süreç içinde bir başka sõkõntõ da terör örgütünün içinde kod adõ kulla- nan PKK’lilerin isimleri konusunda ortaya çõktõ. Bunlar hakkõnda ayrõntõlõ istihbarat bilgilerinin bulunmamasõ, dağdan inmeleri durumunda bile bu PKK’lilerin genel denetim altõna alõnmalarõnõ zora sokacak. Bir PKK’linin dağdan inip sessiz sedasõz Irak’a yerleşmesi durumunda bu kişi- nin izi sürülemeyecek. TAYAD eyleminde olay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ce- zaevlerindeki tecridin kaldırılması için 18 Eylül’de İstanbul’dan Ankara’ya yürü- yüşe geçen Tutuklu Hükümlü Aileleri Yar- dımlaşma Derneği (TAYAD) üyelerinden bazıları, Ankara’da basın mensuplarına sal- dırdıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Gazi Mahallesi’nden geçiş yapan TA- YAD üyeleri, burada bir grubun taşlı sal- dırısına uğradı. Abdi İpekçi Parkı’nda yapacakları eylem için Celal Bayar Bul- varı’ndan güvenlik önlemleri eşliğinde ge- çen bazı grup üyeleri, burada kendilerini görüntüleyen İHA kameramanı M.V’ye si- vil polis zannederek saldırdı. M.V’nin ar- dından İHA muhabiri B.C’ye de saldıran gruptakilere polis müdahale etti. Olayın ar- dından grubun yürüyüşlerini sürdürmesine izin vermeyen polis, basın mensuplarına saldıranların gözaltına alınacağını ve gru- bun diğer üyelerinin dağılması yönünde anons yaptı. Gruptakilerin dağılmaması ve slogan atmaya devam etmeleri üzerine polis, aralarında basın mensuplarına sal- dıranların da bulunduğu TAYAD üyesi yaklaşık 30 kişiyi gözaltına aldı. obursali@cumhuriyet.com.tr Emniyet, 12 Eylül öncesini inceleyecek Haber Merkezi - Emniyet Genel Müdürlüğü, MGK Genel Sekreterliği’nin talimatõyla 12 Ey- lül öncesinin kanlõ olaylarõ ve faili meçhul ci- nayet dosyalarõnõ araştõrõldõğõ bildirildi. NTV’nin haberine göre Emniyet Genel Mü- dürlüğü, 12 Eylül öncesine ait faili meçhul dosyalarõ tozlu raflardan indiriyor. Bu amaçla özel ekipler kuruldu. Öncelikle o döneme dam- gasõnõ vuran olaylarõn bir listesi yapõldõ. Bu lis- te Milli Güvenlik Kurulu’nda ele alõnmak üze- re bir rapor şekline getirildi ve Başbakanlõk’a gönderildi. Listenin hazõrlanmasõndan sonra dosyalar da bir araya getiriliyor. Bunlarõn ba- şõnda Kahramanmaraş, Çorum, Bahçelievler- Balgat katliamõ, savcõ Doğan Öz, gazeteci ya- zar Abdi İpekçi, öğretim üyesi Bedrettin Cö- mert, DİSK Genel Başkanõ Kemal Türkler, Ümit Kaftancıoğlu, Dr. Bedri Karafakioğ- lu’nun öldürülmesi ve kanlõ 1 Mayõs olaylarõ geliyor. Dosyalarõn yeniden adli incelemeye tabi tutulup tutulmayacağõna bu çalõşma sonun- da karar verilecek. Dosyalarõn araştõrmacõlarõn kullanõmõna sunulmasõ da planlanõyor. DOSYALAR YENİDEN AÇILABİLİR Askeri mahkeme kararında direndiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay Aske- ri Mahkemesi, Ankara Zir Va- disi’nde bulunan mühimmatla ilgili olarak, Yarbay Mustafa Dönmez’e “bir kısmı cephane niteliğinde olan askeri eşyayı gizlemek” suçundan verdiği dört yõl hapis cezasõ ile Türk Si- lahlõ Kuvvetleri’nden çõkarõlma kararõnda direndi. Askeri Yargõtay’õn, kararõ “usule aykırılık ve noksan so- ruşturma” nedeniyle bozma- sõnõn ardõndan görülen duruş- mada söz alan Dönmez, hak- kõndaki delillerin usule aykõrõ toplandõğõnõ ileri sürdü. Polislerin, “aralarındaki ko- nuşmalarda mühimmatların boş olduğunu belirtmesine rağmen, mühimmatın sağlam ve çalışır olduğu yönünde ra- por hazırlandığını” ileri süren Dönmez, “bazı polislerin, suç isnat etmek için bu tür yön- temlere başvurduğunu” id- dia etti. Dönmez, “Meslektaş- ları Hanefi Avcõ da şöyle di- yor: ‘Bugün şahit olduğumuz durum, polisler, hâkimler, sav- cõlar görevlerinin gereklerine göre değil, cemaatin isteklerine göre davranõyorlar. Zaman za- man, bilgiler tahrip edilerek, ekleme ve çõkarmalar yapõlarak, kullanõlmõştõr.’ Bu kapsamda Avcı’nın tanık olarak dinlen- mesini talep ediyorum” dedi. Dönmez hakkındaki hapis ve ordudan ihraç cezası bozulmuştu Fotoğraf:AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle