20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Tehlikeyi Görmek... “Türkiye’de laiklik tehlikede, diyemem.” Türkiye’de artık ne tehlikede değil ki? Şaştım Kılıçdaroğlu’nun bu sözüne!.. Hem de Batı ülkelerinde söylemiş bir gazeteye!.. Laiklik tehlikede değilse her şey yolunda demektir... Ama öyle mi ya! Yüzde 58’le zafer kazanan AKP seçimde de üstünlüğü sağlarsa, laiklik kalır mı? Cumhuriyet kalır mı? Atatürk kalır mı? Bütün bunları sormak gerekir, kendimize de, başkalarına da... Her şey yıllar önce düşünüldü, tertiplendi, cemaatler, şeyhler hazırlandı. Osmanlı’ya dönüş özlendi... Bunu biz mi istiyoruz, halkımız mı istiyor? Orası belli değil. İsteyenler bir avuç politikacı heveslisi... Türkiye’yi bölmek, gide gide yok etmek isteyenler var. TV’lerde sık sık yayımlanan koskoca haritaları görmüyor musunuz? ABD’ninki, AB’ninki, İsrail’inki, Ermenilerinki!.. Hepsini izledik, izliyoruz, aval aval bakarak bekleşiyoruz? Sevr Antlaşması’nın haritalarını da ortaya çıkarsak!.. Bugünkü parçalanma planları ile dünküler arasında bir fark var mı? O günlerde de istenen Ermenistan’ın büyütülmesi, Kürdistan’ın kurulması, Anadolu’nun İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılar arasında bölüşülmesi söz konusu değil miydi? Osmanlı padişahına Dolmabahçe Sarayı’nda özel bir yer ayrılacaktı. Bir de Orta Anadolu’da Osmanlı Devleti’ne özel bir bölge! Sevr Antlaşması’nı dikkatle okuyan kişi dünle bugün arasında büyük bir fark göremez. Eğer okursa, bakarsa, görürse... Laiklik tehlikede değilmiş? CHP Genel Başkanı da bunu söylüyorsa kime ne diyecek kalır; kaçınılmaz bir sonuca doğru koşa koşa gittiğimiz ortaya çıkmaz mı? Tehlikedeyiz. Seksen yıl önce ABD’lerin, AB’lerin, Wilson’ların, Damat Ferit’lerin yapamadığı günümüzde yeniden canlanacak mı? Atatürk ve arkadaşlarının millete dayanarak yarattıkları laik, halkçı, devrimci bir Türkiye Cumhuriyeti tarihe mi karışacak? PENCERE Günaydın Hüzün!.. C umhurbaşkanõmõz Ab- dullah Gül bir süre önce Azerbaycan’a yaptõğõ ge- zide, uçakta gazetecilerle sohbet ederken konuyu açmõş, TBMM’nin kendisinin görev süre- sine açõklõk getirmesinin uygun ola- cağõnõ belirtmiştir. Bu öneri, konu- ya güncellik getirmiştir. Bu neden- le hukuki açõdan bir değerlendir- menin yapõlmasõ uygun olacaktõr. 1982 Anayasasõ cumhurbaşkan- larõnõn görev süresi yönünden ilke- yi şöyle koymuştu: Cumhurbaşka- nõnõn görev süresi 7 yõldõr; aynõ ki- şi 2 kez Cumhurbaşkanõ seçilemez. 2007 yõlõnda anayasada değişiklik yapõldõ ve “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” denildi. Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 ta- rihinde yapõlan cumhurbaşkanlõğõ se- çiminin üçüncü turunda 339 oy ala- rak Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanõ seçildi. Bu bilgileri hukukun süzgecinden geçirdiğimizde, ortaya çõkacak olan sonuçlar nelerdir ? Bu sonuçlar, sa- yõn Cumhurbaşkanõnõn önerisinin bir değerlendirmesini de oluşturacaktõr. Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 ta- rihinde cumhurbaşkanõ seçildiğinde, 5678 sayõlõ kanunla yapõlan ve gö- rev süresini 5 yõla indiren, iki kez se- çilmeyi mümkün kõlan anayasa de- ğişikliği 16.06.2007 tarihinde Res- mi Gazete’de yayõmlanmõştõ. Deği- şiklik 21 Ekim 2007 tarihinde hal- koylamasõna sunuldu ve kabul edil- di. Bu sonuç Yüksek Seçim Kuru- lu tarafõndan 31 Ekim 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayõmlandõ. Bu noktada ilk ele alõnmasõ gere- ken konu şudur : Anayasada yapõlan değişiklik ne zaman yürürlüğe gir- miştir? 5678 sayõlõ yasada, “Bu ka- nun yayımı tarihinde yürürlüğe gi- rer ve halkoyuna sunulması ha- linde tümüyle oylanır” hükmü yer almaktadõr. Bu kanun için halkoylamasõ ya- põlmõştõr ve kabul edilmiştir. Bu durumda hukuka uygun olan yorum, kanunun bu kabulden sonra yürür- lüğe girmiş olmasõdõr. Bu sonuç, hal- koylamasõ kavramõnõn doğurduğu bir sonuçtur. Aksi düşünceyi savun- mak mümkün değildir. Şöyle ki, ka- nun halkoylamasõndan önce yürür- lüğe girmiş olsa, bu kanunu kabul ya da ret düşüncesini halka sormanõn ne anlamõ olabilir? Demek ki anayasayõ değiştiren kanun 31 Ekim 2007 ta- rihinde yürürlüğe girmiştir, çünkü YSK halkoylamasõnõn sonucunu bu tarihte Resmi Gazete’de yayõmla- mõştõr. Bu açõklamalarõn õşõğõ altõnda be- lirtmek gerekir ki, Abdullah Gül ana- yasa değişikliğinden önce cumhur- başkanõ seçilmişti; 7 yõl görev yap- ma hakkõna sahipti, iki kez seçilme olanağõ da yoktu. Ancak TBMM, yukarõda açõklamaya çalõştõğõm gi- bi, kendisinin seçiminden sonra ana- yasayõ değiştirmiştir; süre 5 yõla indirilmiştir, ikinci kez seçilmek mümkün olmuştur. Bu değişiklik sayõn Gül’e uygu- lanabilir mi? İki düşünce ileri sürülebilir. İlki, anayasa değişikliği Sayõn Gül cum- hurbaşkanõ seçildikten sonra yapõl- mõştõr. Bu nedenle yeni hükümler kendi- sinden sonraki cumhurbaşkanlõğõ seçimlerinde uygulanabilir. İkinci- si, TBMM değişikliği Sayõn Gül’ün seçiminden sonra yapmõştõr, fakat hukukun genel ilkesi olan “kanun- ların derhal tatbik edilmesi” ilkesi gereği olarak, anayasanõn değiştiri- len hükümleri hukuka uygun yön- temle yürürlüğe girmiş olmakla, görev süresi devam eden bir Cum- hurbaşkanõ hakkõnda da uygulanõr. Hukukta “kazanılmış hakka saygı” da bir temel ilkedir, fakat bu kamu hukuku alanõnda doğrudan doğruya sonuç doğurmaz. Bu nedenle yasa- larda, özellikle hak sõnõrlamalarõna gidildiğinde ya da bir hakkõ kullan- mak için öngörülen sürelerde bir kõ- saltma yapõldõğõnda, geçici normlarla konuya açõklõk getirilir. Bu yapõl- madõğõnda, yeni normlar ve kurallar derhal uygulanõr. Bu açõdan bakõldõğõnda, anayasa- yõ değiştiren yasada geçici normlar yoktur. Bu nedenle konunun yorum kurallarõyla aydõnlatõlmasõ gerekir. Bu düşüncelerden ikincisi ka- nõmca hukukun ilkelerine uygundur. Yukarõda bu doğrultuda belirttiğim hususlar üstünlük taşõmaktadõr. Ara sonuç: Cumhurbaşkanõmõz Gül’ün görev süresi 5 yõl olarak he- saplanmalõdõr; ikinci kez seçilme ola- nağõ vardõr. Konuya bir başka açõdan bakma fõrsatõnõ Cumhurbaşkanõmõzõn ko- nuyu gündeme taşõyan sözlerinde bulduğumu belirtmem uygun olur. Sayõn Gül, TBMM’nin bu konuya en kõsa sürede açõklõk getirmesinin uy- gun olacağõnõ söylemiştir. Bunun na- sõl yapõlmasõ gerekir? Anayasayõ değiştiren 5678 sayõlõ yasada, “Cumhurbaşkanlığı seçi- mine ilişkin usul ve esaslar ka- nunla düzenlenir” hükmü yer al- maktadõr. Bu konudaki tasarõ TBMM’nin gündemindedir; Ana- yasa Komisyonu’ndan çõkmõştõr. Tasarõnõn son şeklinde, inceledi- ğimiz konuya açõklõk getirecek ge- çici hükümler yoktur. Bu nitelikte- ki hükümlerin genel kurulda yasaya mutlaka eklenmesi kaçõnõlmazdõr. Aksi takdirde hukuki kargaşa do- ğacaktõr. Sayõn Cumhurbaşkanõ’nõn beyanõnda yer alan ve belirsizliğin giderilmesini isteyen düşüncesinin altõnda yatan husus budur. TBMM, yukarõda yaptõğõm açõk- lamalarla konuya ilişkin hukuki il- keleri dikkate alarak tasarõya geçi- ci normlar eklediğinde, konu ay- dõnlanacaktõr. Cumhurbaşkanõnõn Görev Süresi... Prof. Dr. Erdener YURTCAN İstanbul Üniversitesi Anayasayõ değiştiren 5678 sayõlõ yasada, “Cumhurbaşkanlõğõ seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir” hükmü yer almaktadõr. Bu konudaki tasarõ TBMM’nin gündemindedir; Anayasa Komisyonu’ndan çõkmõştõr. Tasarõnõn son şeklinde, incelediğimiz konuya açõklõk getirecek geçici hükümler yoktur. SAYFA CUMHUR YET 30 EYLÜL 2010 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Üzgündü. Sordum: - Neyin var?.. Ağlayacak gibiydi.. Gözlükleri buğulanmıştı.. Suskundu.. Yineledim: -Neyin var?.. Dudakları kıpırdadı, bir şeyler söylemek istedi, sonra vazgeçti. Üsteledim: - Neyin var?.. Fısıldar gibi dedi ki: - Çalıştığım gazete satıldı. Sonra önüne baktı. Oysa neler yazardı köşesinde?.. Ya da neler yazmazdı?.. Serbest piyasanın her derde deva olduğunu yinelemekten usanmazdı. Demokrasi, serbest piyasa demekti. Serbest piyasa ekonomide her sorunu çözerdi.. Serbest piyasa ekonomisi tek modeldi.. Özgürlükler ancak serbest piyasada boy atardı.. Serbest piyasaya müdahale edilmezdi.. Alıp satmak özgürlüğü kutsaldı.. Ulusal sınırlar anlamsızdı; vatanseverlik, modası geçmiş bir duyguydu.. Serbest piyasaya getirilecek her sınır dinozorluktan gayrı bir şey değildi.. Serbest piyasada her mal ve kişi gerçek değerini bulurdu.. Dedim ki: - Senin gazetenin satılmasına sevin!.. -Neden? - Çünkü senin savunduğun fikirlerin gerçekleşmesiyle bu satış işi oldu. - Nasıl?.. - Sen dünya ‘tek pazar’ demiyor muydun?.. - Evet.. - Küreselleşmeyi savunmuyor muydun?.. - Evet. - Yeni Dünya Düzeni’ni övmüyor muydun?.. - Evet. - Küreselleşme meyvelerini veriyor, Uzakdoğu’da kriz çıktı, Rusya’ya sıçradı, İstanbul Borsası’na atladı, senin çalıştığın gazete de ‘küresel kapitalizm’ gereği bundan payını aldı, serbest piyasa mekanizması çalıştı, piyasa sorunu çözdü, patron da küreselleşmenin gereğini yerine getirdi, gazeteyi sattı. Ancak bizimki sevinemiyordu. Üzgündü.. Hem de bu ikinci üzgünlüğüydü.. 68’liydi, gençliğinde hızlı sosyalistti, iki askeri darbeyle gelen zoru yaşayınca dönmüş, bu kez hızIı liberal ayağına aşırı serbest piyasacı olmuştu; ‘Yeni Dünya Düzeni’ne karşı çıkıp ‘Küreselleşme’yi eleştirenleri dinozorlukla suçlardı. Dedim ki: Sen dinozor musun?.. - Değilim.. - Öyleyse üzülme, sevin!.. Gözleri daldı. Ya işte böyle, küreselleşme İkitelli’ye geldi; ama, Babıâli’ye gelemedi. - Çünkü biz Yeni Dünya Düzeni’ne karşıyız. (20 Eylül 1998 tarihli yazısı)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle