23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Berfeyle ‘Seferisile Üvez üzerine Seferisile Üvez, üreyya S Berfe’nin son şiirlerinin Ilkbölüm toplamı. USeferisle Iskele lşıklarr,Berfe’nin şair bu YorgoSeferls’e Ege’nin tarafından birtür seslenişi o ve karşılığı larak okunmalı. uüvez• Ikinci ölüm b mevsim döngüsünütakipeden, + tabiatla hemhalolmuş, “halku tadında kısaşiirleri bir araya getiriyor,kitabın Salımı son bölümüTMBugün ise birbiriyle $lmdlr ancakdaha bağımsız bakışan son şiirlerdenoluşuyor. BerfeileSeferisile Üvez’i konuştuk. meselesine gelince, buralarda yaşayanları nasıl ayıracağızgelenekten? lonia’yı yok mu sayacağız gelenek derken? Pratik yararı olsun diye Türk ya da dünya şiiri diye ayniabilir elbette. Anadolu ya da Türk demeden düşünüldüğünde, örneğin ilk çağ şiir geleneği dersek, herkes girer içine. “İzmirli Şairler” diyebiliriz Ama bana onlara. sorarsan Eskimo şiiri de Sümerli Enheduanna da girer bu geleneğe. Geleneği ülke ülke ayırınamak gerek bence. Dünya şiir denilebilir belki de. Bilge birinin geleneği dedi gibi” Biz şairler tek bir şiir yazıyoruz aslında.” ‘Toplumcu olsun debirderdim diye yok’ ürünleri gibi duruyor; ne dersin? Kattlnuyorum Adorno’nun bu Tanı söylediğine. tersine göründüğünden daha derin bir güzelliği var doğanın; anlarsan, anlamayı başarırsan. Ağaç doğada gördüğün kadar değildir mesela. Dalı ne; gövdesi ne? Düşünüp anlamadım güzellik, yani içi olmayan bir güzellik olur mu, olsa da önemli olur mu? Bu arada yine söyleyeyim:Sevmiyorum şu doğa sözcüğünü. Tabiat daha zengin, daha uygun bana göre. Yalnızca ağaca değil bütün ormana bakmaya çalıştım. Tabiat her zaman insana bir şey söyler. Bunları abartabilirsin; mesela ormanı konuşturursun. Sanırım doğadan söz ederken doğal olandan çıkıp, başkaiaştırıvoruz her şeyi; senin şiirlerin tersini durmadan hatırlatsa da. Orneğin organik tarım denilen şey. Zaten doğal olması gerekeni önce bozup, sonra müdahaic ile doğal hale getirmeye çalışıyor insan; ironik. Vişnevi çoculduğumda ya ağacmda anımsıyorum ya da terasta reçel olması için güneşe bırakılchğında. Oysa şimdi organik mi diye soruyorum, tuhaf değil ıni? Tabiata bakmayanların, tabiau anlamayanların işi bunlar. “Tabiat haldıdır” bir söz var. Manzara değildir tabiat. diye İnsan bunu unutuyor. “Sabahı görmeyenolsaydım” dediğim yerde, çiçek çiçeği çıkarıp yerine insanı koyuyorum bu durumda. Uçiincü bölümde bir şiir var, vişneyleilgili; bilmem tamamlar mı bu tabiat meselesini: “Vişnenin dalları mı! bilmiyorum ki vişneyi/ suyunu gecesini ne istediğini! vişnenin çektiği çektiğimdiri bunu biliyorum” Baharı önemsemende her şeyin tükenmeyeyüz tuttuğu, anlammı giderek yitirdiği bir dünyada, buna bir direnç oluşturmasının, yenilenebilmesinin de payı var mı sence? Bir uyarı yapıyorsun, gösterge olarak seçiyorsun gibi algıladım okurken. Bir uyan, bir hatırlatma, dikkat çekme Bir gün baharın gelmediğini belki. düşün. Zaten azalıyor giderek. Doğrudan yaz geliyor artık. Bütün mevsimlerin kendine özgü güzellilderi var elbette. Ama bahar sanırım içlerinde en muhteşemi. barındırıyor içinde. Sanki Hepsini bahar olmasa diğerleri de olmayacak. Bütün tabiatı harmanlayıp kucakliyor bahar. GORÜNDÜĞÜNDEN DAHA VAR DERİN BIRGÜZELLİĞİ DOĞANIN’ J Eleştirel tavrı da aşan bir öfke, dahası bezginlik seziyorum acı ve Tarih bilinci noksanhğmı yazdıklarında. eleştirmekie kalmayıp, yargılıyorsun: “Zamanımızı/ zamanında öğrenemediniz. bir “Ancakumut ışığı da var: “Hazin zaman kör çağI yarm bir daha bakarım ufuklara” dediğinde örneğin. Anışunnadan, kabullenilmiş kalıplarla oluşturulan, kalanı önemsemeyen bir anlayışa karşı, tarih ilincini mi öne sürüyorsun? b Eğer o zamanki zamanı, zamanında öğrenebilseydik böyle olmazdı. Batis’in kahvesi gitmezdi yeni inşaatlar uğruna. Büyük Iskender’in yaptığı köprü betonla işlevsiz kilınmazdı. Burada korunur, Mehmet KAZIM yaşayan Anaksogoras ve benzerlerini hatırlatacak, hatırlayacak birkaç satırı akıl ederdik zamanı zamanında öğrenseydik. itap üç bölümden Seferis’inusta kabul ettiği bir şair var: oluşuyor: Seferis’eiskele Angelos Skelianos. Minicik bir kitabı Işildarı “Uvez” çıkmıştı. “Karanlığın özünü gördüm, ve “Bugün Salı mı Şimdi? anlatilamayacak kadar güzeldi” demiş Oncelikle Seferis’ten l*şlayalım. 1963 son nefesinde. Seferıs’te şöyle diyor Nobel Edebiyat Ödülü’nü bunun üzerine: “Şairin ölümü, bir yılında kazanım şairin, Urla tskek’de doğumun kendini tamamlamasıdır.” Zamanında olması, şimdi senin de yaşamış öğrenemeyince fark edilemiyor burada olmaıı ve mübadele yarası bunlar. Işte bak birkaç gündür Allianoi yaşıyor etken kuşkusuz. Ama bir adım daha birer harçla sıvanmaya başladı bile. Senin poetikanda doğa önemli yapı ileriye giderek sormak istiyorum: Seferis bizim geleneğimizegirer mi? taşlarından biri olmuştur hep. Insanın BAZEN KENDİNİ İNSANLAR Hiç kuşkusuz girer. Yalnızca Seferis tıkandığı her yerde bir olanak olarak, AVUTABILIYOR, değil, buralarda yaşamış, buralardan yol gösterici bir işaret olarak, dahası bir ALDATABILIYOR kıas fırsatı olarak yazıvorsun doğayı. geçmiş Anaksogoras, Heraldeitos, Bir yandım da baharın hemen peşine sürülen Efcsoslu çılgın Hipponaks ve Orhan Koçak senin doğayla ilgili tavrını buraya “Bir yandan, şiirin varabileceği en benzerleri de girer: belki Odisseus da takılmış bir yaşlılık saptaması, sorgulaması yaştan sonra/ baharda/ var. “Bu yüksek hedef: doğadır. Doğa, her şeyin uğramıştır. M.O. 500’de burası sırtüstü yatamanı kırlarda/ Klozomenai. İskendcr’in taş bir Büyük devası nihai smırıdır. Doğa ötesine geçve kalkamazsam diyorsun örneğin. Nedir altından” buraya bağladığı adaya, geçmiş inek söz konusu değildir. Ama öte köprüyle sence yaşlılık;burada, iskek ‘denedir? yıllarda karantina altına alınanlara ayrıldığı vandan. zaman erişilemeyecek bir hiçbir hcdeftir doğa ve şiir de şair ile bu dc Yaşlanıyorunı. Bunun farkına için Karantina Adası deniyor. Kitapta dile erişilmez arasındaki uzaklığın içinden sınır bu yüzden Karantina Adası dedim. varmak, getirmek lazım. Onüne koyup İskele’den bir yer orası. Uç kişi, ayrı düşünmen gerek. Kaçmanm, görmezden doğ;ır” diye dcğcrlendirnıişıi. Ote yandan Anaksimencs, İtdomo, Estetik Teorisi’nde gelmenin alemi yok. Insanlar bazen Anaksogoras, Anaksimandros: kendini tarihte dünyanın, evrenin ash, özü avutabiliyor, aldatabiliyor. •‘Doğamıı güzelliği,gerçekte olduğundan daha çok şey sövlüvormuş gibi üzerine Yaşaldıkça bahar daha mı fark edilir düşünen, ilk akıl yürütenİer bu görünmesinden der. Oysa senin şiirlerin adamlar. Yaşadıldarı yerde izleri oluyor? gelir” yazacaklaSüreyyaDaha belirgin oluyor. Yalnız mevsimkorunmuyor,karanlıkta kalıyorlar. Gelenek bunu kabullcnmeven bir poetikanın “. r ler için değil ki bu; her şey için böyle. Bir de burada zaman sana ait. Onun bunun elinde olmadığı için, senden koparılmadığı için, zamanın var bunlara. Iskele’nin farkı budur belki de. Büyük kentlerde hay huy içinde çalışan insanlara baharı hatırlatmaya çalışsan, “baharı düşünecek halim yok şimdi” der ve haklıdır da. Birde Istanbul’da, Boğaz’da buna erguvanların eklersen, işte o zaman azaldığını durumun vahameti ortaya çıkar. Ben gençliğimde Boğaz’aerguvan seyretmeye giderdim, şimdi ne halde bilmiyorum. Dil senin için çok önemli her zaman. Kişisel sohbetlerimizden de biliyorum ki, dilin özensiz kullanımına tepkilisindir hep. Uvez’debir şiirinde “Anadil.ini iyi bilen bir şair/iki dil biliyor dem ektir” diyorsun. Bu bağlamda açar mısın bu dil meselesinin önemini? Her ne yapıyorsan, konuşmadan tut öykü, roman ve benzerlerine kadar dille yapıyorsun. Anadilinin bilincindeysen, onu gerçekten öğrenmişsen çünkü Türkçe bilip anadilini bilnıeyenler varonunla ilgili iyi şeyler yapabilirsin. Onun inceliğini, duyarlılığını, zenginliğini, b sanair şeyler yaptırabilme potansiyelini biliyorsan, bunu yapabilirsin. Dünyada da böyle bu. Marx’tan bir örnek verelim: “Söyledim ve ruhumu kurtardım.” Bak işte Marx nasıl görüyor dili. Başka sözler de var: Horatius’dan bir alıntı: “Sözcükler yardım edecek perişan akla.” Bence gelmiş geçmiş en iyi dil filozofu olan Wittgenstein’a bakalım: “Dil bozuksa düşünce de bozuktur.” Bizde de Nermi Uygur önemlidir Nermi Beyin ölümüyle bir sanıyorum. boşluk oluştu dil düşüncesi alanında diyebilir miyiz? Elbette oluştu. Çünkü dil, anadil ve düşünce alanında, bunların birbiriyle ilişkisi ile ilgili Nermi Bey kadar derinlemesine araştıran kaç kişi kaldı çalışan, bilmiyorum. Wittgenstein’ın sözünün tersi de doğru aslında; düşünce bozuksa dil de bozuktur. Dil neyse düşünce de odur. Tabii düşünüyorsan. Yine bakalım: “Dilimin sınırları Wittgenstein’a dünyamın sınırlarını gösterir” diyor Wittgenstein. Söylenecek bir şey var mı bunun üzerine? Biz kendi alanmıızda bakarsak, dilinin sınırları şilrinin sınırlarını Dilin ne kadar zenginse, belirler. şiirin o kadar zengindir. de Yine kitaba dönelim istersen. Uçüncü bölüm “Bugün Salı ve son mıŞimdil>” adını taşıyor. Daha şiirler var burada. “Sabah Sabah” şiirinde “Bırakmaz işsizler/kumlayıp ki genç ağartacaldar biz de ses çıkarmadan jcanlcri/ giyeriz/ kumlu ciğerleri genç ölüleri” diyerekuvduğumuz ama d duyarsız kaldığımızgerçeklerle önemsemediğimiz, bizi. yüzleştiriyorsuıı Şiirirnizde azaldı bu tavır: 1liçhir vere bağlı olmadan, ancak her yerde olarak eleştiri, itiraz... Politik tavırlı bir şiir yazmak için yazmadım bunları. Her gün oiup biten şeyler. Toplumcu içerik olsun diye de bir derdim yok. Dikkatimi çeken, dikkat çekmek istediğim şeyler belki. dikkatini, yazdığını, Kendini, SAYFA 16 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1087
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle