25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
ThomasMann'dan LotteWeimarda' Hangisi daha gerçek; sanat mı hayat mı? Thomas Mann'ın Lotte Wei- mar'da adlı romanı okuru duy- gunun, dü- j _ şüncenin ve sanatın evreninde öylesine de- rin bir yolculuğa çıkarı- yor ki, hayatla sanatın buluştuğu arafta sana- tın sınırlarının aşıldığı o gizemlî roman dünyası- na ait olmakla onu dı- şardan okuyan biri ol- manın arasında gidip gelmenin benzersiz coş- kusunu yaşıyorsunuz. O SükranYÜCEL 1 ^——v amanının gençlerinin yü- ^T reklerinde fırtınalara yol f açan ve Werther'in giysi- W * leriyle dolaşan romantik bir genç olma modasını başlatan (yalnızca giyimle sınırlı kalmayan bu modanın intiharlara yol açtığı yaygın bir söylemdi) Genç Wert- her'in Acıları romanının kahrama- nı Lotte, romanda siyah ama gerçekte mavi olan gözleri, romanda ayrıntılany- la tarif edilen pembe kurdeleli beyaz tuvaletiyle ve zamanın acımasız izlerini gösteren hafif baş ve eJ titremesi ile Go- ethe'nin yaşadığı Weimar kentini ziya- rete gelirse ne olur? Goethe'nin gerçek hayatta yaşamış olan kahramanı Charlotte Buff genç ve coşkulu Goethe'ye tercih ettiği nişanlısı Kestner'le evlenmiş, dokuz çocuk do- ğurmuş, dengeli ve düzenli bir hayat yaşamıştır. Kocası Kestner'in ölümünden sonra Goethe'yi görmek ister ve kız kardeşini ziyaret bahanesiyle Weimar'a gider ve SAYFA 24 'Zum Elephant- hen' oteline iner. Gerçek hayatta bir ünlüler oteli olan ve Tols- toy'un, Bach'ın ve hatta Adolf Hit- ler'in kaldığı bu otel, Lotte Wei- mar'da romanıyla esas ününü kaza- nacaktır. Otelin katibi Mager ger- çek bir edebiyat tutkunudur ve Lotte'yi olağanüs- tü bir coşku ve hayranhkla karşılar. Lotte bu coşku karşısında hem mutlu hem de tedirgin olarak uyarma gereksinimi duyar: "O roman figürü öyle ünlü, öyle kesin ve kutlanan bir gerçeklik kazanmışur ki, biri çıkıp diyebilir, biz ikimizden asıl ve hakiki olanı odur." Romanın esas konusu da bu 'hakiki- lik' sorusu üzerinde düğümlenir, hangi Lotte'nin daha hakiki olduğu, Genç Werther'in Acıları romanındaki Lot- te'nin mi yoksa gerçek hayattaki Lot- te'nin mi sorusu, Thomas Mann'ın Lot- te'sinin bakışıyla yinelenirken işin içine Mann'ın kendi bakışı, Mann'ın gözüyle Goethe'nin bakışı ve başkalarının Go- ethe'ye olan bakışı girer. Hayatın haki- kiliği ve hayattan yaratılan eserin haki- kiliği sorusu da hep oradadır. HEM TANRI HEM DE KURBAN Romanın kahramanı olan Goethe'nin varlığı her sayfada hissedilmekle birlik- te yedinci bölüme kadar kişi olarak gö- rünmez, onu hep başkalarının bakışla- rından dinleriz. Burada Goethe bir sa- natçı ve dahi olarak yüceltilirken özel hayatındaki kaprisleri ve benmerkezcil- liği de alaycı bir dille yerilir. Mann'ın buradaki yaklaşunı sorgulayıcıdır. Goethe'nin bir sanatçı olarak büyük- lenmeye ve yanındakileri kurban etme- yehakkı varmıdır? Son bölümde Mann'ın kahramanı Goethe'nin dillen- dirdiği gibi aslında o yakınındakileri kurban ederken, kendisi de bir kurban- dır. O, hem kelebeğin hırsla atıldığı ve içinde yandığı mum hem de kelebek ol- duğunu söyler. Bu ışık yansın diye. Sa- natın ışığının yahması için Tanrı'nın acılarını anlatma yeteneği verdiği ve kutsadığı sanatçıdır o. Hem tanrı hem de kurbandır. Goethe'yi bir yandan en yüksek kata çıkartan Mann, diğer yan- dan ince bir alayla sarsmaktan kendini alamaz. Burada Goethe her şeyiyle büyük sa- natçıların simgesi olarak ele alınmıştır. O da insanın en zavallı ve biçknsiz zaaf- lanna sahiptir. Mann eleştiri oklarını Goethe'ye saplarken kendine de yönel- tir. Burada anlatılan Goethe aynı za- manda Thomas Mann'ın ta kendisidir. Özgünlük, dişilik ve erkeklik, ölüm ve sonsuzluk düşüncelerini anlatırken o Goethe'den çok Mann'dır: Filozof ve romancı Mann, şair ve filozof Goet- he'nin ağzından kendini anlatır. Goet- he'nin Alman ulusuyla ilgili düşüncele- rini, eleştirilerini ve uyarılarını okur- ken; Mann'ın Nazizm'e karşı duyduğu tiksintiyi hissederiz. Roman 1816'da Genç Werther'in ya- zılışmdan kırk beş yıl sonra geçer. Go- ethe, Genç Werther'in Acılanm yaz- dıktan sonra dünya çapmda ün kazan- mış, Weimar Dükü'nün davetiyle 26 yaşında Weimar'a yerleşmiş ve ömrü- nün sonuna kadar bu küçük kentte kal- mıştı. Goethe ile Weimar'ın ilişkisi baş- ka bir kitap konusudur. Goethe geldi- ğinde 6000 nüfuslu minyatür bir prens- lik olan Weimar, onun gelişiyle kültürel önem kazanmış ve henüz hayattayken onu görmek için Weimar'a gelen hacı kitlelerine Goethe, "Ben hayrete şayan bir hayvan mıyım ki beni görmeye geli- yorsunuz?" demişti. Bu ziyaretçilerin sayısı Goethe'nin 250. doğum yıldönümü olan ve Wei- mar'ın "Avrupa Kültür Başkenti" ilan edildiği 1999'da 3 milyonu aştı. Goethe ve Weimar ayrılmaz bir ikili oluşturur- ken bugün 60.000 nüfuslu küçük bir kent ve gerçek bir kültür hazinesi olan Weimar'da Schiller, Lizst ve Nietzsche de kalıcı izler bırakmıştı. 1919'da kuru- lan Weimar Cumhuriyeti'nin Hitler'in Üçüncü Reich döneminin başlamasıyla kaldırılan demokratik anayasasıyla da siyasi tarihte önemli ve onurlu bir yeri vardır. Weimar'ın ve Goethe'nin bu gör- kemli büyüklükleri karşısında ilginçliği- ni sadece Goethe'nin romanının kahra- manı olmasına borçlu olmasınm dışın- da kayda değer bir özelliği olmayan Lotte'nin Weimar'ı ziyaretinin anlamı nedir? Lotte, eşinin ölümünden sonra Goethe'yi görmek ve belki de bir ro- man kahramanı olmanın o benzersiz büyüsünü yaşamak için gelmiştir Wei- mar'a. Ilk andan itibaren ziyaretçilerin akınına uğraması da onun gururunu okşar. Ilk ziyaretçisi ünlülerin portrele- rini yapan ve koleksiyonuna Werther'in Lotte'sini de katmak isteyen Rose Cuzzle'dır. Sonra Goethe'nin sekreteri Dr. Rie- mer gelir. Kendisini yetenekli bulan ve büyük şaire hayranlıİda karışık bir kıs- kançlık duyan Riemer, Goethe'yi bir yandan göklere çıkarırken, öte yandan saygısız ve yanındakilere acı veren bir insan olarak niteler. Riemer'e göre bu, sanatın hem mut- lak sevgi hem de yıkım ve kayıtsızlık içeren ironik özelliğinden kaynaklan- maktadır. Goethe'nin deyişiyle 'Ironi, sofraya konanların onsuz yenmeyeceği bir tutam tuzdur." YAŞANMIŞ OLAN GÜÇSÜZDÜR Sonraki ziyaretçi Weimar sosyetesin- den sanata meraklı Adele Schopenha- uer'dir. Adele öncelikle kız arkadaşla- rıyla birlikte kurdukları sanat derneğin- den söz eder. Buradaki kızların hepsi- nin takma adı esin perisi anlamına ge- len 'muse' ile başlar. Adele, onların bu sanat çabaları konusunda Goethe'nin alaycı bir tavır takınmasından yakınır. Ona göre Goethe'de kadın cinsine şii- rin ve düşüncenin kapılarını kapamak isteyen ve bunu komik bir ışık içinde görmek isteyen bir erkek tekelciliği var- dır. Adele'in gözüyle farklı bir Goethe görürüz, kadınları ve yeni yazarları kü- çümseyen, yollannı kapayan ve yasakla- yan kaya gibi sert bir büyük adam. Çev- resindekilerin özel hayatına hükmeden despot biri. Goethe'nin kişiliğiyle ve büyüklüğüyle ezdiği son ziyaretçi, oğlu August'tur. Bu yüce ışığın altında sö- nük ve solgun kalmaya mahkum oldu- ğunu baştan bilen August, herkesin gö- zünde Goethe'nin oğlu olmanın ötesin- de başka bir kimliği ve özelliği olmama- smın ağırlığı altında ezilmektedir. Tüm bu kişilerin bakışıyla bir Goethe portresi çizildikten sonra romanın ye- dinci bölümünde Goethe'nin hayatla ve özellikle sanatla ilgili görüşlerini kendi ağzından dinleriz. Ona göre yaşanmış olan güçsüzdür, zayıftır, düşünceyle güçlendirip tekrar yaratmak gerekir onu. "Derin anlam, gülümsemeli... Yal- nızca dokuya katılmış olmalı, işin ehli- ne kendini sevinçle sunmalı, -böyle is- ter sanatın esrarı. Renkli resimler halka, arasında, bilenlere esrar! ... (Y)ığın ve kültür uyuşmaz birbirine. Kültür seçkin topluluktur, en yüce konusunda bir gü- lümsemeyle birbiriyle gizlice anlaşan." Bu sözleriyle sanatta ve edebiyatta eli- tizmi savunur. Daha sonra "halk için havyar" benzetmesini kullanır. Bu benzetmeye biz ilk olarak Ham- let'te rastlamıştık. Hamlet, oyuncularla konuşurken bir oyunu över ve "halk için havyardı, çoğunluğu hoşnut etmedi ama mükemmel bir oyundu." der. Tom Stoppard da Travestiler adlı oyununda James Joyce için "halk için havyardı" der, Hamlet'e göndermede bulunarak. Bu gönderme ve parodi tarzı Goet- he'nin de savunduğu bir biçimdir. Hemen tüm yapıtlarının konuları Yu- nan, Latin edebiyatmdan, mitoloji ve efsanelerden alınmıştır. Hayatının son döneminde Fars Edebiyatı'nı incelemiş ve Hafız'dan esinlenerek Divan-ı Şar- ki'yi yazmıştır. Goethe, Lotte Wei- mar'da da eserin özgünlüğü konusunda şunlan söyler: ^ ^ "Özgünlük korkunç bir şey, deli- E l C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear