25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Erdal Atabek 80 yaşında. Insan, ömrüne neler sığdı- rabilir? Bu elbette kendisi- ne bağlı. Dile kolay tam 80 yıldan söz ediyoruz. Karşı- mızdaki isim Erdal Atabek. Hayatını insanı anlamaya, insanı insana anlatmaya adamış bir emekçi. Hepsin- den önemlisi sorumluluğu- nun bilincinde bir aydın. Dolayısıyla sözünü esirge- miyor; sevgi diyor, insan, emek ve çalışma diyor. In- sanın kirletilmesine, haya- tın zedelenmesine; kişinin kendisine, insana, doğaya ile dünyaya yabancılaşma- sı ve yabancılaştırılmasına karşı çıkıyor. "Güzel yaşa- yın" çağrısında bulunarak herkese, hepimize sesleni- yor. • AIİ BULUNMAZ "Çağtn tarnkhğıyla sanıkltğı iç içedir artık. Sanık olmayt göze almadan tantk olmak olanaksızlaşmıştır." "Irvsan olmamn sonu yok. Insan ol- mamn sonu olmaması ne güzel. Yaza- rak insan olmak, okuyarak, dinleyerek, çalısarak ve insanla insan olmak, ne güzel." "Özgürlük bu parmakltklartn dtşın- da mı? Hayır, bin kere haytr. Özgürlük kafalarda, yüreklerde. Nerede olursan ol. Aklın özgürse, yüreğin özgürse, ö'z- gürsün. Aklın özgür değilse, yüreğin özgür değilse, tutsaksın. Hepsibu." Erdal Atabek F elsefeyle az biraz haşır ne- şir olanlann zihninde kal- mış olmalı: Sokrates'in en önemli buyruğu "kendini r' biT'dir. "Kendini bilmek", bir yer- de "haddini bilmek" demek. Aynı zamanda ne bildiğini, beri yandan da (belki de asıl olarak) ne bilnıe- diğini bilmek. Burası önemli. Çün- kü ne bilmediğini bilmek insanın kendi- ni tanımaya başlamasının ilk adımı. Ne bilmediğini bilmek, başka insanla- rın ne bildiğini veya bilmediğini anlama- mak demek öte taraftan. Sonuçta, insan bu buyruğu yanına aldığında, hem ken- diıii hem de başkalarını (kendi dışındaki- leri) anlamak için yola çıkar. Kendini ve etrafındakileri anlamak in- ce bir iş. Gülten Akın, zamanında ne de- mişti: "Ah kimselerin vakti yok/ durup Sözü bize, hepimize Soldan.sağa: Erdal tabek. AH Taygun. Enls coşkun ve Orhan Taylan Banş Derneği Davası'nda. S AY F A 2 2 ince şeyleri anla- maya..." insanı anlamak da aynı incelikte. Peki, ya anlatmak? O da zaman ve emek isteyen bir şey. însanı anla- mak zor, ama in- sanı insana an- latmak belki da- ha zor. Bu zorlu yola giren kaç kişi var çevre- mizde? Şöyle bir bakın, bir tanesi yıllardır size sizi; daha doğrusu bize bizi hatta bize kendimizi anlatmaya çabah- yor. Kimden mi bahsediyoruz? Erdal Atabek'ten. Yaşamöyküsüne bakmak, eserlerine ve yazılarına göz atmak bile çabalannın anlamını ortaya koyuyor. Atabek, 1930'da Adapazan'nda doğar. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdiğinde yıl 1948'dir. Birincilikle bitirilen lisenin ar- dından Istanbul Üniversitesi Tıp Fakül- tesi'ne girer. Ardından tıp doktoru ola- rak göreve başlar. 1965'te ilk yazısı Milli- yet'te yayımlanır. Atabek o yıldan bu ya- na pek çok görev de üstlenir: Türk Ta- bipleri Birliği başkanlığı, Sosyal Güven- lik Bakanlığı müsteşarlığı, Müjdat Gezen Sanat Merkezi üetişim danışmanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel SanatlarFa- kültesi Sosyal Psikoloji öğretim görevlili- ği... Tüm bu görevlerinin yanında politik duruşunun "ödülünü" 12 Eylül'de Banş Derneği davası nedeniyle yar- gılanarak akr ve sonra diğer tüm sanıklarla beraber beraat eder. 1966'da düzenli olarak yaz- maya başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılannı "2000'li Yıllarda" isimli köşe- sinde sürdürüyor Atabek. Si- yasal ve toplumsal konularla birlikte eğitim, gençlik ve ki- şisel gelişim gibi temalarla bi- reylere yol göstermeyi amaçlı- yor. Değişen toplumsal yapı ve değerlcr içinde aile, ergen ve genç etkileşimleri alanları- na yoğunlaşan Atabek, yazı, kitap ve konu§malarıyla değişen bi- rey ile toplumu anlamaya ve anlat- maya çalışıyor. SEVGİDEN VE İNSANDAN YANA OLMAK Dedik ya anlatmak, hele insanı insana anlatmak daha zor diye; söy- leyecek sözü bulunan insan olma- nuı da güçlükleri var. Bu, aynı za- manda bir şeylerden kaygı duymak veya rahatsız olmak demek. Elbette birilerini rahatsız etmek de... Aslında söyleyecek sözü olmak, biraz da aydın olmanın sorumlulu- ğunu sırtlanmak anlamına geliyor. Sesini kısmaya çalışanlara inat, konuş- mak; mücadele etmek, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmeyip insanı bağuiı- sız birey (özne) haline getirecek yola iteklemek... Atabek'in yazı ve kitaplannı okuyup konuşmalarııu dinleyenler bun- larla ne denmek istediğini hemen kavra- yıverir. Atabek'in Kışkırtılmış Erkeklik Basü- rdmış Kadmhk adlı kitabındaki "bize öğ- retilen yanlışlara karşı başkaldınnamız gerekiyor, söylenen yalanlara karşı da; duygularımızı korumak, geüştirmek ve açıklamak için daha çok başkaldırı gere- kiyor" deyişi de aynı aydın sorumluluğu- nun doğal sonucu. Çünkü Atabek'e göre "başkaldırı insana özgü": "Başkaldıran insan, teslim olmayan, düşüncn, irdele- yen, kuşku duyan, araştıran, karşı koyan insandır." Bunun için de "insan olma eğitimi" zorunlu. Bu eğitim, "kişiyi dü- şündüren, ona güç katan ve kendini öğ- reten; doğayı, toplumları hayatı, dünyayı öğreten eğitimdir." Onun çağrısı, birey olmayı kışkırtmak en an anlatımla. insanı insan, bireyi bi- rey yapan bilind ortaya koymak; onu ha- rekete geçimıek, değerleri kaybetme- mek... Kaygısı bu. Hayatmuz ve Değerle- rimiz başlılclı çalışmasmda o nedenle "Değerlerimiz sürekli değişir mi?", "De- ğer değişimi dünyamızı nasıl değiştirir?", "Insanlığın kalıcı değerleri yok mudur?" gibi sorulara yoğunlaşıyor. Sevgi ve sevmek için zar attığından olacak "Sevgiyi biliyor muyuz?" diye so- nıp ekliyor: "Benim olmadığı zaman da sevmeyi biliyor muyuz? Benden olmadı- ğı, benim gibi olmadığı zaman da sevme- yi?" Sevgiden yana olmak, enikonu insa- na omuz vermek demek. Atabek'in "ya- şamın binbir rengini istiyoruz, insan in- sana yaşamak istiyoruz" seslenişi de aynı yoldaşlığın ürünü. Sevgi ve insana yoldaş olmak Atabek'i, yaşam ve dürüstlüğün sulanna çekiyor. Dürüstlüğü "gerçekleri kabul etmek" di- ye tanımlayan Atabek'in buna düştüğü bir de dipnot var: "Dürüst olmak en baş- ta cesur olmayı gerektirir." Bedeli ağır bu erdemi hayatın merkezine koymak günümüzde ne kadar olası? Insan önce kendirie karşı dürüst olmaktan vazgeçer- se sonrasında neler yaşanır? Özsaygı yiti- miyle başlayan süreç, yaşamın ayağının kayışına kadar varır. Bunun çözümünü de sunar Atabek. Parçaları birleştirdiğinizde; yazılanları arka arkaya koyduğunuzda çözüm beliri- verir: Insan yetiştirmek... DürüstJük Sev- gili Çocuğum kitabında insan yetiştirme- nin ne menem bir şey olduğunu ince in- ce anlatır: Yetiş- tirilecek insan "kendisinin, çev- resinde olup bi- tenlerin farkm- da, kendisinde bu yaşananlann sorumluluğunu duyan, yaşama kendi gücünü katabilen in- san"dır. Onun için in- san yetiştirme sa- natının yegâne amacı, kendini yöneten ve yönlendiren insana ulaşmak. Bu insan, Kendi Yurdıında Sürgünsün kitabına ismini veren yazıda betimlediği "para düzeninin sürgünü" olmayan; hep- sinden öte insana insan olduğu için de- ğer veren; onu insan olduğu için seven kişidir. Buradan bakınca Erdal Atabek'in gençlere neden ayrı bir parantez açtığını anlamak zor değil. Kuşatılmış gençliğe neden yaşama cesareti aşılamaya gayret ettiğini kavramak da kolaylaşır. "Daha çok gençsin" sözü kulaklarda çın- _ _ larken, birden daima genç kalama- B | C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear