Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Biyoyakıtlar ve Biyoyakıt Teknolojileri Sempozyumu: Biyodizelle ilgili ilk çalışmayı Atatürk yaptırdı NKARA (Cumhuriyet Bürosu) TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odası’nca ortaklaşa düzenlenen "Biyoyakıtlar ve Biyoyakıt Teknolojileri Sempozyumu", 1213 Aralık 2007 tarihlerinde Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Akademi Salonu'nda gerçekleştirildi. Sempozyumun açılışında konuşan Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Mehmet Besleme, Türkiye’nin enerji konusundaki ithalat bağımlığının büyük sıkıntı yarattığına işaret etti. Besleme, alternatif enerji kaynaklarından olan biyoyakıtlar konusunda gerçekçi strateji ve planlama yapılması, hammadde olarak yerli tarımsal ürün kullanılması, yerli üretim ve istihdama öncelik verilmesi ve ulusal teknoloji için ARGE çalışmalarının özendirilmesi gerektiğini belirtti. Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Küçük, tarım ve ormancılık artıklarından elde edilen ikinci nesil biyoyakıtların günümüzde giderek öne çıktığını vurgulayarak, şöyle konuştu: "Enerji tarımı ve ormancılığı ile ABD ve A.B.de olduğu gibi gıda tarımı dışı kalmış arazilerin değerlendirilmesi, kırsal istihdam ve kalkınma ile gıda ve enerji güvenliği sorunlarının çözümüne katkıda bulunabilecek, kuraklaşma ile sıcak stresi altında verim sağlayabilecek ve kirleticiliği, sera etkisi asgariye indirilmiş biyokütle enerjisi uygulamalarına gerek olduğu açıktır. Örneğin ülkemiz net yağlı tohum, ham yağ ve kanatlı yemi ithalatçısı olarak nasıl bir biyoyakıt politikası uygulamalıdır sorusuna yanıt aramak durumundayız." Türkiye’de biyodizel ile ilgili ilk çalışmanın 1934 yılında bizzat Atatürk tarafından yapıldığını anımsatan Küçük, "AOÇ’de bitkisel yağlardan biyodizel üretimi yapılmış, fakat diğer sektörlerde de olduğu gibi sanayi politikalarımızın değişmesi nedeniyle üretim devam etmemiştir. Çok sonraları Köy Hizmetleri tarafından yaygınlaştırma amacıyla geliştirilen ve pilot biyogaz tesisini içeren çalışma da yarım kalmıştır" dedi. A Ziraat Mühendisleri Odası II. Başkanı Dr. Turhan Tuncer, ülke üreticisinin bir taraftan ÖTV ve KDV’lerle dünyanın en pahalı mazotunu tüketirken, diğer taraftan fosil yakıt kullanımı nedeniyle hiç istemeden yerkürenin ısınmasına katkıda bulunduğuna işaret etti. Su kaynaklarımızın hızla azaldığını ve kirlendiğini, çevre felaketleri, kuruyan göller ve çölleşen toprakların sıradan görüntülere dönüştüğünü anlatan Tuncer, "Sürdürülebilir olmayan bu gidişin bir an evvel terBiyoyakıtlar ve sine çevrilmesi, tüm insan et Biyoyakıt Teknolojileri Sempozyumu’nda, kinliklerinin doğayla ve çev Türkiye’nin biyoyakıt politikası tartışıldı. reyle dost bir zemine oturtulması gerekiyor. Başka bir deSanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Yavuz Cabbar yişle, kapitalizmin sınır tanımaz kar hırsının dizginlenda, biyoyakıtlar konusunda 7 yılda önemli aşamalar kaymesi, bu alanda sürdürülen bilinç kaymasının sonlandıdedildiğini, ancak şu anda kurulu bulunan işletmelerin rılması zamanı geldi geçiyor" dedi. kapasitelerinin, bu alandaki ihtiyaçtan çok daha fazla olBiyoyakıtların yenilenebilir enerji kaynağı niteliğiyduğunu belirtti. le, bu alanda kullanılabilecek umut verici bir araç niteliAçılış konuşmalarının arından Fransa Ulusal Bilimğinde olduğunu anlatan Tuncer, şu görüşleri dile getirdi: ler Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. İskender Gökalp, "Üretici bir taraftan kendi ürettiği ürünün enerjiye "Enerji Sorunu ve Türkiye" konulu bir sunum yaptı. dönüştürülmesi kapsamında ürününe talep sağlayacak, Alanında uzman akademisyenler, bürokratlar ve sivil bunun yanında enerji maliyetini yarıya yakın düşürecek; toplum örgütü temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldiğer taraftan bir doğa faaliyeti olan tarımsal etkinliği ile dığı sempozyumda, günümüz ve gelecekteki teknolojik çevreyiyerküreyi tahrip etmeyecek. Bu olumlu çerçevegelişmeler açısından önemli bir potansiyel vaat eden ye karşın, biyoyakıt hammaddesinin yurtiçi üretimle biyoyakıtlar konusu tüm yönleriyle tartışıldı. Sempozkarşılanmasında yaşanan yetersizlikler ortadadır. Dışayumda, "Biyoyakıtlar, Mevzuat, Standardizasyon; Sürlıma dayalı bir biyoyakıt sanayi gelişimi, ulusal yararladürülebilir Hammadde Arz Güvenliği; Biyoyakıtların ra uygun sonuçlar üretemez. Bunun için, Türkiye’nin suIsınma ve Elektrik Amaçlı Kullanımı; Ulaştırma Seklanabilir alan varlığının yatırımlar yoluyla artırılması ve töründe Biyoyakıtlar; Biyoyakıtlar ve Çevre" başlıklı sağlıklı bir üretim planlamasının gerçekleştirilmesi geoturumlar ile "Teknolojik Gelişmeler ve ARGE" konulu rekir." panel gerçekleştirildi. giren Fındık Dikim Alanlarının Sınırlandırılması ile ilgili kararnameye uyulduğu söylenemez. Sakarya'da 70 bin hektar alanda fındık tarımı yapılmakta ve 120 bin ton fındık üretimi gerçekleştirilmektedir. Giresun'da ise 102 bin hektar alanda fındık tarımı yapılırken buradan ancak 120 bin ton dolayında ürün alınabilmektedir.'' Birinci standart fındık bölgesinde fındık ağaçlarının yaşlanarak veriminin düştüğünü kaydeden Prof. Dr. Karadeniz, bunun için bu bölgede mutlaka gençleştirme yapılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Karadeniz, fındık bahçesi tesis edilirken, arazinin taban suyuna mutlaka dikkat edilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Özellikle Samsun ve batı bölgesinde bazı il ve ilçelerde kurulan fındık bahçelerinde bu sorun yaşanmaktadır. Taban suyu yüzeye yakın olan bahçelerde mutlaka hendek açılmalı ve sular tahliye edilmelidir. Aksi takdirde 25 yıl içinde bu bahçelerdeki fındık ağaçlarının kökleri çürüyecektir. Böylelikle verim azalacak, ağaçlarda da kuruma başlayacaktır. Üreticilerimiz bu önemli konuya dikkat etmediği takdirde söz konusu bölgelerde rekolte 150 bin ton dolayında düşecektir.'' TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cesarettin Alaşalvar ise yapılan bilimsel araştırmalarda, fındığın, kolesterolü düşürdüğü, kalp damar hastalıkları, kanser gibi hastalıkların önlenmesinde de büyük yarar sağladığının ortaya çıkarıldığını söyledi. Bugüne kadar fındıkla ilgili çok az sayıda bilimsel çalışma yapıldığını, bilimsel çalışmalara önem verilmesi ve sayısının artırılması halinde, fındığın besleyici ve sağlık yönündeki yararlarının daha geniş olarak ortaya çıkabileceğini anlatan Doç. Dr. Alaşalvar, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bademin bilimsel olarak araştırılması konusunda yılda 56 milyon avro bütçe ayrılmaktadır. Takdir edersiniz ki bizim bütçemiz sınırlı olduğu için fındıkta yaptığımız bilimsel çalışmalar yılda 56'yı geçmiyor. Dünya fındık üretiminin yüzde 7075'ini gerçekleştiren Türkiye, bundan büyük pay almaktadır. Niye fındık diyoruz? Çünkü, fındığa olan talep giderek artmaktadır. Yüz gram fındıktan 631 kalori sağlanmaktadır. Olgun bir erkeğin 2 bin 300 2 bin 900 kaloriye, olgun bir kadının ise 1900 ile 2 bin 200 kaloriye ihtiyacı vardır. Yüz gram fındıkla ihtiyaç duyulan enerjinin önemli bir kısmını sağlanabilmektedir.'' Doç. Dr. Alaşalvar, fındık ve fındık yan ürünlerinin bir çok hastalığın önlenmesinde kullanılan fitokimyasal maddelere sahip olduğunun ispat edildiğini kaydederek, şunları söyledi: ''Bundan sonra ki aşamada yapılacak bilimsel çalışmalarda, bu fitokimyasal ve biyoaktif maddelerin hücre, hayvan ve insan üzerindeki klinik etkileri araştırılmalıdır. Hastalıkları önleme ve koruma üzerindeki gerçek etkilerinin belirlenmesi çok büyük önem arz etmektedir. Ayrıca fındık yan ürünlerden elde edilecek olan fitokimyasal maddelerin gıda ürünlerinde ve ilaç sanayinde katkı maddeleri olarak kullanılabilmesi çok önemlidir.'' Fındığın durumu tartışıldı G İRESUN (A.A) Ordu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, Türkiye'de diğer fındık üretici ülkelerde olduğu gibi büyük alanlardan değil, küçük alanlardan daha fazla verim alabilmenin ve bununla birlikte rekabet şansını yakalayabilmenin çalışmasının yapılması gerektiğini söyledi. Giresun Üniversitesi'nce Güre Yerleşkesi Toplantı Salonu'nda düzenlenen, ''Tüm Yönleriyle Fındıkçılık'' konulu panelde konuşan Prof. Dr. Turan, Türkiye'de 630 bin hektar alanda fındık tarımı yapıldığını hatırlattı. Türkiye'nin birinci standart fındık üretim alanı olan Giresun, Ordu ve Trabzon'da yaklaşık 2 bin 500 yıldır, Türkiye'nin ikinci standart fındık üretim alanı olan ve batı bölgesi olarak adlandırılan Akçakoca, Sakarya, Kocaali ve Düzce gibi il ve ilçelerin bulunduğu bölgede ise yaklaşık 100 yıldır fındık tarımı yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Turan Karadeniz, dünyada 750800 bin tona ulaşan fındık üretiminin 600650 bin tonluk bölümünün Türkiye'de gerçekleştirildiğini kaydetti. İkinci standart üretim bölgesindeki üretim artışına dikkati çeken Prof. Dr. Karadeniz, şu bilgiyi verdi: ''1960'lı yıllardan sonra birinci standart üretim bölgesinde fındık üretim alanı yüzde 57, batı bölgesinde ise yüzde 290 oranında genişlemiştir. Bu çok abartılı bir genişlemedir. 1983 yılında hazırlanan ve 6 yıl sonra yürürlüğe 30