Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Servet SARIASLAN Sanat Tarihçi Kurucu Müzeci üm dünyada, müze ve benzeri tarihsel ve kültürel altyapıları kurmak ve yaşatmak, en kahırlı ve emekli işlerin başında gelir. Müzeler, "Destansal Milli Eğitim Bakanı" Hasan li Yücel’in özlü sözleriyle "ölü tarihi diri tarihe" bağlayan kültür köprüleridir. Zaman, o köprülerin hem altından hem üstünden akıp gelir. 21 Kasım 2007 günü açılışı yapılan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Cam dialar, çok eski projeksiyon, sinema, fotoğraf Müzesi de Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk yüksek makineleri ile, okulun mezunları arasından seçilmiş öğretim kurumu ve tarım eğitiminin lokomotifi olan bu adlara ilişkin diploma, fotoğraf, rapor, mektup, dilekçe, fakültede, dünü yarına bağlayan bir "kültür köprüsü" telgraf vb. bir dönemin tarihselliğine ışık tutan pekçok olarak hayatımıza katılmış bulunmaktadır. özgün belge, özel olarak yapılmış raflar ve camlı Ta Halkalı Ziraat Mektebi’nden Ankara Ziraat masalarda yerlerini aldılar. Ziraat Fakültesi mezunu Mektebi’ne, oradan Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne, oradan bakanlar ve rektörlerle, basın ve yayın dünyası ve iş da Ziraat Fakültesi’ne uzanan bir tarihsel sürecin ürünü alanında ünlenmiş fakülte mezunlarının yer aldığı olan müzelik obje, belge ve araçgereç bu müzeye nasıl panolar... yeniden düzenlenen ve teknik donanımı geldi?.. Kısa bir zaman diliminde böylesi zengin yetkinleştirilen Sosyal Tesisler binası içindeki bu özel anlatımlı bir müze nasıl kuruldu?.. müzeye ayrılan yer ve katta, ilgili bölümlere 2005 yılında, Demiryolları müzelerinin yöneticisi yerleştirildiler. olduğum dönemde, Ziraat Fakültesi öğretim Yurdumuz ekolojik koşullarına uygun kültür üyelerinden oluşan müze komisyonu üyelerini konuk bitkilerinden daha iyi ve bol ürün almanın, bu amaçla etmiştim. Ankara müzelerini geziyorlardı. Onlara Ziraat izlenecek yolların örneklendiği buğday ve çavdar Fakültesi Müzesi’ni kurmak için artık kolları sıvamaları melezleme panoları, ekinler, baklagiller, endüstri ve zamanının geldiğini, dahası bu konuda çok gecikilmiş yem bitkilerine ilişkin başak ve tohum örnekleriyle olduğunu söyledim: "30 Ekim 2007’de 75. yılına değişik dönemlerde, değişik öğretim üyelerince çizilmiş girecek olan Ziraat Fakültesi’nin bir müzesi olmalı renkli ya da siyahbeyaz levhalar harap bir durumda idi..." Aradan iki yılı aşkın bir zaman geçti. Emekli oldum. 2007 Temmuzunda, Fakülte Dekanı Sayın Cemal Taluğ’dan gelen bir çağrı Sanat tarihçi Servet üzerine, kurucu müzeci olarak, gönüllü Sarıaslan’ın Ankara kolları sıvadım. Üniversitesi Ziraat Bir yandan müzenin yasa ve Fakültesi yönetmeliklere uygun bir düzey ve düzlemde Müzesi’nin tezelden hukuksal kimlik kazanması için, kurulmasında Kültür Bakanlığı ve ilgili müzeler arasında büyük koştururken, öte yandan nerede buldumsa, emeği var. oradan eşya toplamayı sürdürüyordum. Alanın içinden gelmiş olmamın, birlikte çalıştığım arkadaşlarımın geçmiş deneylerinden tanıklıklarıyla, yetkilerini kullanmada, işe gösterdikleri yakınlık ve ivecenliği de unutmamak gerek. Neredeyse 20 yıldır tarım müzesi kurulması için fakültenin yönetimince değişik bölümlerin hocalarından oluşan bir "müze komisyonu" kurulmuş, pekçok proje üretilip, üzerinde konuşuluptartışılmış... Ama, elde mevcut objeleri, ders araçgerecini bir depoda toplayarak geleceğin rastgele yerlerde bulundu. Bu levhalar temizlenip tarım müzesi için bir "temel" atılmamış. Bu yönde sınıflandırılarak, aralarından seçilenler çerçevelendi. davranıp, eyleyen kimi öğretim üyeleri, bulundukları Orta Anadolu’da köylünün kolayca ve güvenle bölümde "bölüm müzeleri" oluşturmaya yönelik bir yetiştirebileceği Anadolu yoncası, kışlık adi karafiğ ve çabayla sınırlı tutmuşlar ya da tutmak zorunda kalmışlar kışlık yem bezelyesi... örnekleri, fakültece yayımlanmış girişimlerini... ilgili bilimsel yayınlarla yanyana getirildi. Karasaban, Durum böyle olunca, görkemli bir tarihsel gereç, kazayağı, toprak, taş örnekleri; toprak tarihi, besi aletedavat vb. yenileriyle yer değiştirip (!), çoğu hayvanı maketleri, laboratuvar ve işliklerden alınmış ortadan kaybolmuştur. Gözden ırak depolara eski fotoğraflar, deney araç ve gereçleri, bitki örnek ve kaldırılmış, kullanılmayan sundurma altlarına atılmış; maketleri; Yüksek Ziraat Enstitüsü döneminde tüm dahası hurdaya aktarılmıştır! Bu yazgı, kamu kurum ve laboratuvarların deneylik cam araçgereçlerini üreten kuruluşlarının müzelik eşya ve gereçlerinin tümüyle cam işliğinden kalan eşya... sergilemeye alındı. Zanaat değilse bile çoğunlukla paylaştığı bir yazgıdır... emeğiyle biçimlenmiş şarapşıra üretim ve sütpeynir Türkiye’de bir tarım müzesi kurulması, İstanbul’da yapımında kullanılan araçgereçler, ilgili diğer müzelik Çırağan Sarayı’nda bulunan ve Mayıs 1926’da Balta eşya yanında yerlerini aldılar. Ayrıca, öğrenci ve Limanı’ndaki Ferit Paşa’nın köşküne taşınan "ziraat öğretmenlerin değişik yurt köşelerinden topladıkları müzesi"ni kerteriz tutarsak 80 yılı aşkın bir tarihe bitki, böcek, hayvan örnekleri camlı panolarda sahiptir. Ayrıca, 1933’te açılan Yüksek Ziraat sergilenir duruma getirildiler. Enstitüsü’nün X. Kuruluş yıldönümünde, 1943’te, Bugün aramızda olmayan kimi öğretim üyelerinin, enstitü bünyesinde açılan "sergimüze"yi ya da "müzeöğrencileri öğretim üyeleri tarafından saklanan sergi"yi anımsamak gerekir. Anılan yıldönümünde terekeleri değerlendirildi. Kullandıkları kişisel eşya, açılan bu sergimüzede sergilenen kimi gereç, grafik, yazı, mektup ve fotoğrafları yan yana getirilerek, özel fotograf ve resmi fakültenin gözden ırak depolarında, köşeler yapıldı. Fakülte’nin kurulup toztoprak içinde bulmam, müzenin eldeki bu kalıtla kurumsallaşmasında verdikleri emekle, dünden güne, öncelikle kurulabileceği yönünde beni umutlandırdı. T Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Müzesi nasıl kuruldu? günden yarına bir bağlantının onsuz olmaz kürsüleri olarak müzede, bu kez müze aracılığıyla yeniden eğiticiesinleyici yerlerini aldılar. Fakülte’nin atası kurumlara, İstanbul ve Ankara Ziraat Mekteplerine ilişkin kimi değerli belgeler, Osmanlı arşivlerinden getirildi. Enstitü’nün açılış haberlerini veren günün gazeteleriyle yanyana asıldılar. Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün ilk Rektörü Falke’nin koltuğu, fakültede teknik işler müdürü olarak çalışan ünlü karikatürist ve ressam Ratip Tahir’in (Burak) masası, AnıtKabir’in 1942’de fakültece hazırlanmış bahçe düzenlemesinin özgün projesi ile okul tarım makineleri bölümü hocalarınca tasarlanan ve Türk Traktör Fabrikasınca üretilen ilk yerli traktör... müzenin değerli eşyası içinde, taşıdıkları tarihsel anlam yüküne uygun olarak, envantere geçirilip, sergi odalarındaki yerlerini aldılar. Bir gönüllü kadrosu ve imecesiyle, camcısından marangozuna; boyacısından taşıyıcısına... kadar, işe omuz veren tüm fakülte emekçileriyle yürütülen bu çalışmada, hemen her gün, bir bölümden diğerine, bir semtten başka bir semte, bir gün sırtta taşınan bitki levhaları, laboratuvar araçları, damacanalar; öteki gün traktöre yüklenen laboratuvar araçgereçleri, tınaz makinesi, kağnı, düven... çekirdek ve çevik bir kadro ile başlanılıp bitirilen işte, tarihteki yerlerini aldılar. Bu yazı, altı aya varmayan, çok kısa bir sürede yıldırım hızıyla, gecegündüz, cumartesipazar, günde onbeş saat çalışılarak gövdelendirilmiş müzenin, aynı hızla yazılmış bir özetidir. Bu tarihsel eylem ve işin başından sonuna, "kuvveden fiile" çıkmasının öyküsünü ve üç boyutlu fotoğrafını ise, yakın bir gelecekte yayımlamayı planladığım kitaba bırakıyorum!.. Bu müzelik gereç, çok görkemli bir tarım eğitimi ve toplumsal gelişme savaşımının sıcak anları ve anılarının maddeleşmiş tanıklarıdır. Dikkatlice bakıldığında müzedeki gereç ve nesnelerin varlığında atan toplumsal tarihin nabzı duyulacaktır. Bu yüzdendir ki, "ölü tarihi diri tarihe bağlamak" işinde 75. yaşına girmiş bulunan bu fakültede açılan bu müze, bize tarihin sıcaklığını, yeni müzecilik yaklaşımları ve altyapıları içinde izleyiciye her dem taze bir ruhla anlatıp, aktarmak işini de yüklüyor. Dolayısıyla işimiz, müze açılışıyla bitmiyor; yeni başlıyor. Müzenin, gerek yeni müzelik gereç ve belgelere kavuşturulması, gerek elde olanın, izleyiciyi tarihe bağlamak, tarihi izleyiciye yakınlaştırmak temel işinde, sıkı bir iş ve iletişim ortamı kurularak çalışır ve yaşar duruma getirilmesi zorunludur. Bu ise okul içinde okul açmak demektir. Dünü güne, günü yarına bağlamak, yurt toprakları üzerinde erinç ve gönenç içinde yaşamak davasında, bu müze, dileyelim, yeni bir esin ve umut kapısı olsun... Bugüne değin çağdaş ölçütlerde bir tarım eğitimi ve tarihi müzesi kurulmasının geciktirilmiş olması, bugün yapılanın ve artık kurumlaşmak yoluna adım atan bu müzenin önemini azaltmaz! Yeter ki akıp giden zamanın ayırdında olunsun ve gelecek kuşakların bizi, bizim kendilerine bırakacağımız mirasla yargılaması işinden sınıfta kalınmasın! 29