22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Hepimiz narenciyeciyiz!” İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı arenciye üreticileri, eskiden oldukça şanslı addedilen bir kesimdi. Ürünleri iyi para eder, üreticinin geliri yüksek olurdu. Ne var ki, son yıllarda uygulanan girdilerin yüksek, ürünlerin düşük fiyatlandırılmasına dayalı tarım politikaları, bu kesimi de "mağdurlar" arasına kattı. Böylece bir zamanlar sezon sonunda kuyumcuların önünde kuyruk oluşturan üreticiler, son yıllarda kâh açtıkları mezar çukuruna ürünlerini gömer, kâh devlet büyüklerine hallerini saygıyla arz eder oldular (gerçi halini arz eden bu üreticilerden biri, bir devlet büyüğümüzün "Ananı al da git!" tavsiyesine maruz kaldı, ama üreticinin gidebileceği yer ancak bahçesi olduğu için netice değişmedi. N geçtiğimiz yıllarda artırılmak bir yana düşürüldü. Bütün bunların sonunda, en büyük ihracat pazarlarımızı oluşturan Avrupa ve Rusya pazarında Çin'in, Ortadoğu pazarında Mısır'ın büyük rekabeti karşısında gerileme görüldü. Bu nasıl mı oldu?.. Çin'in tarıma ve ihracata verdiği teşvikler ve işgücü maliyetinin düşüklüğünden kaynaklanan avantajları biliniyor. Bunlara son yıllarda Mısır'ın alana hızlı bir biçimde girmesi de eklendi. Öyle ki, Mısır'da üretici akaryakıtı neredeyse Türkiye'deki fiyatın yarısına alıyor, buna karşılık Türk üreticisinin hangi tespitler yapıldı: İhraç edilen ürünlerde yüksek kalıntı sorunu bulunmaktadır. Bu ihracatımızı olumsuz etkilemektedir. Tarımda kullanılan kimyasalların kayıt altına alınması ve izlenmesi uygulaması başlatılmalıdır. Tarım İlaçları Ruhsat Yönetmeliği , AB standartlarına uymamaktadır. Yurt içi kontroller yetersiz düzeydedir. Akredite olmuş laboratuvarlar yetersizdir. İyi tarım uygulamaları ve gıda güvenliği ilkeleri konusunda uyum sorunları bulunmaktadır. Yeterli miktarda hastalık ve zararlılardan arındırılmış, pazar değeri yüksek, sağlıklı ve ucuz fidan kullanımında sıkıntı vardır. Herhalde üretici ve sektör temsilcilerinin yaptığı bu tespitleri okuduktan sonra, sizler de "Tamam daha fazlasına gerek yok!" demişsinizdir... *** Bunları söyledikten sonra, geliyoruz klâsik soruya: Ne yapmalı?.. Yukarıda sıralanan ve durumun nasıl bozulduğunu gösteren tespitler, aynı zamanda yapılması gerekenlere de ışık tutuyor: yani yapılanların tam tersi yapılmalı! Zaten biraz önce sözünü ettiğim Narenciye Sempozyumu'nda sektör temsilcileri özetle şu talepleri formüle etmişler: 1. Üretimi planlamak için kısa, orta ve uzun vadeli programlar yapılmalı; 2. Bu planlamayı yapabilmek için uzaktan algılama ve uydu teknolojileri kullanılarak sağlıklı üretim rakamları elde edilmeli; 3. Verimli olmayan küçük işletme düzeni yerine büyük, modern işletmeler oluşturulmalı; 4. Yeterli ihracat ve girdi desteği sağlanmalı; 5. Üretici birliklerinin finansal yapıları güçlendirilmeli; 6. Narenciye üretimi ile işleme sanayi arasındaki bağ güçlendirilmeli; narenciyenin standardizasyon, paketleme, konserve, meyve suyu ve konsantresi olarak işlenme oranları artırılmalı; 7. Salma sulama yerine damlama sulamaya geçilmeli; 8. EUREPGAP ve "İyi Tarım Uygulamaları (İTU)" sertifikalarının daha geniş bir üretici kesimi tarafından alınabilmesi için gerekli destekleme ve düzenlemeler yapılmalı; 9. Kimyasal kalıntılara karşı donanımlı laboratuvarlar kurulmalı, yaprak ve toprak analizleri geliştirilmeli. *** Görüldüğü gibi...Türkiye'de sorunlar da belli, çözümler de. Eksik olan tek bir şey var: doğruları yapabilecek "yönetimsel irade"... Bu açıdan bakıldığında, narenciye üreticilerinin sorunu, aslında hepimizin sorunu... Ya da günün moda deyişiyle: "Hepimiz narenciyeciyiz!" *** Bu yıl, tabiat ana da üreticiye haşin davrandı. Yağışların yeterli olmaması nedeniyle barajlarda, akarsularda, artezyenlerde seviye düştü, sulama daha güç ve pahalı hale geldi. Hava sıcaklıklarının kışın ortalamadan yüksek seyretmesi nedeniyle erken çiçeklenen meyve ağaçlarını don vurdu. TÜİK'in tahminlerine göre, portakalda yüzde 6,2, mandalinada yüzde 9, limonda yüzde 1,7 azalma görüldü. *** Ülkemizde yetiştirilen narenciyenin değerini bulmasının önündeki en büyük engellerden biri yeterli ihracat imkanı bulunmaması... Toplam narenciye üretimimizin ancak yüzde yüzde 3540'lık bölümünü ihraç ediyor, geri kalanını iç piyasada tüketmek zorunda kalıyoruz. 2006 yılında ancak 480 milyon dolarlık narenciye ihracatı yapabildik. Oysa ihracat imkanları, özellikle Avrupa'ya ihracat imkanları oldukça geniş bir ürün narenciye; ama önünde engeller çok. İşte bu engellerden ilk akla gelenler: 1. Yeterli girdi ve ihracat desteği yok. 2. Akdeniz meyve sineği başta olmak üzere zararlılar ve bunlara karşı yoğun ilaç kullanılması nedeniyle kalıntı sorunu var. 3. Ürün, sulama sorunundan ötürü yeterince sulu değil. Bu yüzden, meyve suyu sanayinde kullanılan narenciyeyi bile ithal etmek zorunda kalıyoruz. 4. Üretici birlikleri yeterince güçlü değil. Bu nedenle, pazarlama, işleme, paketleme ve üretim sürecinin verimli hale getirilmesine bir katkısı olmuyor. *** Bu nedenlere kısaca bir göz atalım: Yüksek girdi fiyatları bilinen bir konu ve tüm üreticileri aynı şekilde olumsuz etkiliyor. Fiyat destekleri ise düpedüz yok. İhracat primleri iki katı ihracat teşviğinden yararlanıyor; hatta, narenciye üretimine giren büyük işletmelere devlet toprak tahsis ediyor. *** Akdeniz sineği ve kalıntı sorunu nedeniyle, geçtiğimiz yıllarda Rusya başta olmak üzere bir çok pazarda ne kadar güç durumlara düştüğümüz biliniyor. "Durum halen ne ölçüde düzeldi?" derseniz, bakınız, bu yıl narenciye ile ilgili yapılan bir sempozyumun sonuç bildirgesinde bu konuda 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle