Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ekmeği yemiyor, savuruyoruz Günay GÜNER Araştırmacı yazar uğday dünyada daha da stratejik bir nitelik kazanıyor. Küresel ısınma ve kuraklık gibi etkenler, var olan açlık ve gıda güvenliği sorunlarını ağırlaştırmaktadır. Altı milyar dünya nüfusunun 850 milyonunun aç olmasının ve bu konuda iyileşme sağlanamamasının nedeni bölüşüm ilişkileridir, anamalcı düzenin sömürü şiddetini gitgide artırmasıdır. Yılda 650 milyon ton olan buğday üretimini, nüfusu yüksek olan Çin, Hindistan gibi ülkelerdeki ekmek tüketim artışı karşısında yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, temel gıda maddesi olan tahılın biyodizel olarak yakıt alanında kullanılmaya başlanması da özellikle gelecekte gıda olarak tüketilen miktarı azaltacak, gıda ve doğallıkla ekmek sorununu büyütecektir. Ekmek insan yaşamında kolay, ucuz, çabuk elde edilebilir gıda maddesi olarak çok miktarda tüketilmektedir. Türkiye dünyanın en çok ekmek tüketen ülkelerindendir. ABD ve AB ülkelerinde yılda kişi başı 4050 kğ ekmek tüketilirken, ülkemizde 145 kğ tüketilmektedir. Ne ki, söz konusu geleneksel eğilim ekmek savurganlığını da artırmaktadır. Buna karşın ekmek savurganlığının boyutlarına ilişkin gerçekleri ortaya çıkaracak yeterli bilimsel çalışma yapılmamıştır. Türkiye’de buğday üretimi 1921 milyon ton, tüketimi ise 1819 milyon ton arasında değişmektedir. Üretim ve tüketim miktarlarının yaklaşık başa baş olduğu söylenebilir. Un maliyeti içinde buğdayın oranı %70 dolayındadır. Ekmeğin maliyetinde unun oranı yaklaşık %30; buğdayın oranı ise %21’dir. Akademik ve mesleksel kurumların yaptığı az sayıdaki çalışmanın sonuçlarına göre; ekmek savurganlığı, otel, hastane, kışla, yemekhane, okul gibi toplu yaşam yerlerinde çok yoğundur ki, bu yerlerin savurganlık içindeki oranı %70 dolayındadır. Gelir düzeyi arttıkça ekmek tüketimi azalmakta, B ekmek savurganlığı ise artmaktadır. Bu özellik ekmek savurganlığını önleme çalışmalarında doğru kitlenin hedeflenmesi noktasında da önem taşımaktadır. Fırın sayısı gereksinimin çok üzerindedir. Rekabetin de etkisiyle ekmek fazla ve kalitesiz üretilmektedir. Ankara Ticaret Odası’nın "Ekmekteki Kayıp Ekonomi" başlıklı ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı'nın ''Sağlıklı Beslenme ve Gıda İsrafı'' konulu raporuna göre, ekmek savurganlığının yıllık maliyeti 700 milyon USD (819.000.000 YTL)’dir. Her yıl ekmeğe ödenen tutar ise 7 milyar USD’dir. Savurganlığın oranı ekmek üretiminin onda biridir. Günde 120 milyon, yılda 44 milyar tane ekmek üretilirken, söz konusu miktarın 4 milyarı israf edilmektedir. Ekonominin bu konudaki günlük kaybı 1,9 milyon USD’nin (2.250.000 YTL) üzerinde olmaktadır. Ülkemizde ekmek uygun koşullarda saklanmıyor. En uygun ortam olan buzdolabında Yılda üretilen 44 milyar ekmeğin saklanma oranı %10’dur. Satış 4 milyarı israf ediliyor. noktalarında ambalajlı olarak satılması gerekirken hala sağlıklı olduğuna göre, tutumluluk çalışmalarının başarılması koşullardan uzak biçimde sunulmaktadır. Ayrıca yan durumunda buğday değeri olarak 147 milyon USD gıdalara dönüştürerek tüketme eğilimi zayıftır. (172.000.000 YTL) ekonomiye geri dönecektir ki, bu Belirtilen sorunlar çözümlerini de içinde taşıyor. tutarın buğday miktarı olarak karşılığı ise yaklaşık Ekmek savurganlığını önlemek amacıyla halkın 400.000 ton olacaktır. duyarlılığını artıracak, bilinçlendirecek çalışmaların Bertolt Brecht "Halkın Ekmeği" adlı şiirinde kararlılıkla yapılması, yaşama geçirilmesi adaleti ekmeğe benzetir: "Öteki ekmeği kim pişiren? zorunludur. // Adaletin ekmeğini de / kendisi pişirmeli halkın, / Ekmeğin maliyetinde buğdayın payı %21 gündelik ekmek gibi. // Bol, pişkin, verimli." Bitlis tarımda sorun yaşıyor B İTLİS (A.A) Bitlis Valisi Mevlüt Atbaş, Bitlis il merkezi ve ilçelerinde, idare ve vatandaş kaynaklı tarımda yaşanan bazı sıkıntıların bulunduğunu bildirerek, ''Hizan ilçemizde fındık ekimi var. Büyük fındık bahçelerinin sahipleri bu fındıkları ilaçlamıyor ve bunu devletten bekliyor. Böyle bir şey olamaz'' dedi. Atbaş yaptığı açıklamada ''tarımda kötü işletme yöntemi var'' dedi. Özellikle kırsal alanda tarımsal yönetimin, birim başına yüksek maliyetli ve verimsiz olduğunu belirten Atbaş, şunları kaydetti: ''Tarımsal işletmeler genellikle aile geçimine yönelik oluyor. Ancak bugüne kadar ürün dönüşünü ve geleceğe yönelik bir bilinçlenme de söz konusu olmamıştır. Yapılan çiftçi eğitim çalışmalarına da katılımlar iyi değil.'' Bitlis'te yıllardır tarımda Doğrudan Gelir Desteği (DGD) yardımlarının yapıldığını ve bu desteğin ürün dönüşümünü sağlamak ve bunu desteklemek için verildiğini hatırlatan Atbaş, ancak bu desteğin mevcut işletme yöntemine hiçbir katkısının olmadığını ifade etti. Atbaş, ''Herkes bunu bir hazır para olarak görüp cebine koyuyor. Kimse verilen bu desteğin ne anlama geldiği ni ve bu desteğin bitmesi halinde ne olacağını düşünmüyor'' diye konuştu. Bitlis'te genellikle tütün ekiminin yapıldığını belirten Atbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Mesela tütün ekimini ele alırsak TEKEL'in özelleşmesi halinde tütün tamamen serbest piyasaya açılmış olacak. Tütün ekenlerin gelecekte alternatif olarak ne yapacakları da önemli. Bu konuda bir takım çalışmalar var. Bunu tütün ekicilerinin de düşünmesi, tarım teşkilatının yaptığı çalışmalara katılmaları gerekiyor. Onlar katılmadan bizim onlar hakkında proje üretmemizin anlamı yok.'' Çiftçinin toplamda hem daha kaliteli hem de daha verimli ürün alabilmesi için tarım teşkilatının çalışmalarına katılması gerektiğini anlatan Atbaş, çiftçinin verilen eğitimin uygulayıcı birimi olması gerektiğini, böylece yapılan çalışmanın etkin sonuçlar doğuracağını dile getirdi. Çiftçinin eğitim çalışmalarına katılmamasının kabul edilemeyeceğini ifade eden Atbaş, şöyle konuştu: ''Örneğin, Adilcevaz'daki ceviz eğitim programına çiftçi gelmiyor. Hizan ilçemizde fındık ekimi var. Büyük fındık bahçelerinin sahipleri bu fındıkları ilaçlamıyor ve bunu devletten bekliyor. Böyle bir şey olamaz. Oradan sağlanan gelirin binde biriyle fındık ağacının ilaçlanması gerekiyor. Tarım memurları gidiyor, Özel İdareden ilaçlar alınıyor ve daha sonra ilaçlama yapılabiliyor. Bu konuda devletten her şey bekleniyor. Böyle bir şey dünyada görülmemiştir. Ağacı ilaçlanmadığı zaman ürün hastalıkları artıyor ve artık verim alınamıyor. Bunlar yapılmadığı takdirde önümüzdeki yılda aynı sorunları yaşamak zorunda kalacağız.'' Atbaş, toplam kırsal alanda kalkınmayı sağlamayı ve kırsal işletmelerin gelirini yükseltmeyi amaçladıklarını, bunun için devlet olarak eğitim yapmaya devam edeceklerini söyledi. Mevlüt Atbaş, ''Yönlendirme yaparız. Alt yapıyı sağlarız. Ama bunun neticesinde serbest piyasada bir bakkal, bir fabrika nasıl çalışıyorsa, bir çiftçi üretim ailesi de aynı şekilde çalışmak zorunda. Çiftçi ürünü iyi yetiştirecek. Hastalıkla mücadele edecek. Başa çıkamadığı durumlarda en yakın tarım teşkilatına durumu bildirecek ve yardım isteyecek. Herkes kendi gelirini artırmayı sağlamak için, gayret sarf edecek ve bunun bilincinde olacak. Asıl mesele bu'' şeklinde konuştu. 28