Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Prof. Dr. Turgut YEŞİLOĞLU urunçgiller dünyada en çok üretilen meyve grubudur (115 milyon ton). Türkiye 109.840 hektarlık alanda gerçekleştirdiği 3.220.450 tonluk üretimle dünyada 9. sırada yer almaktadır. Dünya üretiminin yaklaşık olarak 19 milyon tonunu karşılayan Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz ülkeleri dünya sofralık turunçgil ihracatının yarısını gerçekleştirmektedirler. Türkiye 900.000 tona yakın ihracatla dünyada İspanya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve A.B.D.'den sonra dördüncü, Akdeniz ülkeleri içerisinde ise İspanya’dan sonra ikinci sıradadır. Türkiye turunçgil üretiminin yüzde 91’ni sağlayan Akdeniz bölgesi içerisinde Çukurova’nın payı yüzde 76'dır ve bu oran her yıl artmaktadır. Türkiye’de yıllık turunçgil artış oranı yüzde 2 dolaylarındadır. Gerek dünyadaki ve gerekse Ülkemizdeki turunçgil üretimindeki yüksek artış hızı özellikle pazarlamadaki rekabeti daha da arttırmıştır. Bütün dünyada ülkelere özgü yetiştiricilik ve pazarlama sorunları bulunmaktadır. Yetiştiricilikle ilgili temel sorunlardan biri çeşit, diğeri anaçtır. Turunçgillerde olgunlaştıktan sonra ağaç üzerinde kalabilme (16 ay) özelliği sayesinde pazarı önemli ölçüde düzenleme olanağı bulunmakla birlikte, aynı dönemlerde olgunlaşan çeşitlerin yığılması durumunda yüksek arz nedeniyle pazarlamada sorunlar çıkmaktadır. Bu nedenle turunçgil meyvelerinin piyasaya arz edildiği sezonun uzatılması gerekmektedir. Fakültemiz’de yapılan çalışmalarda örneğin göbekli portakallarda değişik dönemlerde olgunlaşan çeşitlerin başarılı bir şekilde yetiştirilebileceği saptanmış ve Akdeniz bölgesinde Kasım ayında olgunlaşan Navelina çeşidi ile başlanarak Mayıs ayı sonuna kadar ağaçta kalabilen Lane Late çeşidi ile bahçe tesisi uygulamaya geçmiştir. Bu şekilde 67 ay boyunca göbekli portakalların satışı mümkün olabilmektedir. Türkiye’de ihmal edilmiş çeşitlerden birisi de hem sofralık, hem de sıkmalık olarak tüketilebilen geçici Valencia portakalıdır. Mandalinalardan da Okitsu wase gibi erkenci, Dobeshi Beni gibi iyi renklenen satsumalara ve geç olgunlaşan Hernandina, Ortanique, W.Murcott gibi çeşitlerin yetiştiriciliğin arttırılmasında yarar vardır. Tabi burada dikkat edilmesi gereken önemli bir faktör, kışın don riski yüksek olan yerlerde geç olgunlaşan çeşitlerin yetiştirilmemesidir. Ülkemizde 1970’li yıllarda başlayan ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü önderliğinde Tarım Bakanlığı araştırma kuruluşları ile birlikte gerçekleştirilen seleksiyon çalışması sonuçlandırıl T Kireçli ve tuzlu koşullara dayanıklı turunçgil elde edilecek mış ve Turunçgillerin yoğun olarak yetiştirildiği Adana, Mersin, Antalya ve İzmir yöresine uygun portakal, mandalina, limon tipleri belirlenmiş ve tescil edilme aşamasındadır. Bunlar en kısa zamanda sertifikalandırılarak turunçgil üreticilerinin hizmetine sunulacaktır. Burada önemli bir nokta, yetiştiricilerimizin mutlaka virüs ve diğer hastalıklardan arındırılmış fidan kullanmalarıdır. Ancak bu şekilde bahçe verimi, meyve kalitesi iyileştirilebilir ve bahçe ömrü uzatılır. Ülkemizde virüs ve hastalıklardan arındırılmış turunçgil aşı gözü ve fidanı üreterek satan iki kuruluş vardır. Çukurova Üniversitesi Subtropik Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’dür. Gerek Türkiye ve gerekse Akdeniz havzasındaki ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta olan turunç anacı birçok hastalık ve ekolojik faktörlere dayanıklı olmasına rağmen, Tristeza (Göçüren) virüs hastalığına duyarlıdır ve bu hastalık nedeniyle birçok ülkede zaman zaman milyonlarca turunçgil ağacı yok olmuştur. Bu hastalık Türkiye dahil bütün Akdeniz ülkelerinde bulunmaktadır. Ülkemizde taşıyıcı böcek ırkının zayıf olması nedeniyle bugüne kadar çok büyük zararlanmalar görülmemiştir. Ancak, hastalığı hızlı bir şekilde taşıyabilen böcek ırkı İspanya ve Portekiz’e girmiştir ve Türkiye’ye de yakın zamanda geçmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle turunca alternatif anaç bulunması ve kullanılması zorunludur. Aslında Bölümümüzde yaptığımız çalışmalarda Carrizo sitranjının turunca alternatif olabileceği belirlenmiş ve uygulamaya geçmiştir. Carrizo sitranjı portakal, mandalina ve altıntop için gerek verim gerekse kalite bakımından turunç anacına göre daha iyi sonuçlar vermiştir. Bununla birlikte göçüren hastalığına dayanıklı olan Carrizo sitranjının kullanımını sınırlayan önemli iki faktör vardır. Bu anaç kullanılırken bu sınırlayıcı faktörlerin mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Birincisi toprağın pH derecesi. Toprak pH'sı 7.6'dan sonra Carrizo sitranjında demir noksanlığı oluşmakta ve pH derecesi arttıkça demir klorozu artmaktadır. Demir eksikliğini gidermek amacıyla yapılan demir uygulamaları ekonomik olamamaktadır. Bu nedenle toprak pH'sının 7.6'nın üzerinde olduğu topraklarda Carrizo sitranjı kullanılmamalıdır. İkinci sınırlayıcı faktör ise Exocortis (Cüceleşme) hastalığıdır. Carrizo sitranjı anacı, exocortis viroidi ile olarak bulaşık ağaçlardan alınan aşı gözleri ile aşılanacak olursa, bu fidanlarla kurulan bahçelerde hastalık yaygın olarak görülecektir. Mutlaka hastalıklardan arındırılmış aşıgözü kullanılmalıdır. Bunun yanında Carrizo sitranjı anacı kullanılarak kurulacak yeni bahçelerin çevresindeki diğer turunçgil bahçelerinde de Cüceleşme hastalığı bulunmaması gerekmektedir. Aksi takdirde hastalık hızlı bir şekilde bulaşmaktadır. Son yıllarda C32 ve C35 gibi anaçlar da ülkemize girmiş olmakla birlikte bu anaçlar da bazı biyotik ve abiyotik stres koşullarına duyarlıdır. Görüldüğü gibi, her yönüyle uygun olan bir turunçgil anacı bulunmamaktadır. Böyle bir anacı bulabilmek amacıyla bütün dünyada çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizden Çukurova Üniversitesinin de katılmış olduğu Fransa, İspanya, Fas ve Tunus’dan turunçgil araştırma kuruluşları ile birlikte yürütülen bir Avrupa Birliği projesi vardır. ‘Etkin su ve Bitki Besin Maddesi Kullanımı için Turunçgil Anaç Islahı [Citrus Rootstock Breeding for Efficient Water and Nutrient Use (CIBEWU)]’ isimli projede Göçüren hastalığıyla kireçli ve tuzlu koşullara dayanıklı anaç elde etme çalışmaları yürütülmektedir. Ege’nin narenciyede ihracat hedefi 600 milyon dolar İ ZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Türkmenoğlu, Türkiye’nin Akdeniz'den sonra en önemli narenciye üretim bölgesi olan Ege Bölgesi’nin 2007 yılı narenciye rekoltesinin, 2006 yılı rekoltesine göre yüzde 8’lik düşüşle 428 bin 817 tondan, 395 bin 845 tona gerilediğini söyledi. Türkiye’nin 2006 yılında narenciye ürünleri ihracatından 479 milyon 151 bin 666 dolarlık döviz girdisi sağladığını vurgulayan Türkmenoğlu; "Rekolte tespitlerimize göre 2007 yılında ihracata uygunluğu olan narenciye ürünlerini ihraç ederek verimli bir sezon geçireceğiz. Doğa şartlarında olumsuz bir gelişme yaşanmadığı takdirde narenciye ihracatında 600 milyon doları geçeceğimizi düşünüyorum" dedi. Ege İhracatçı Birliği araştırmalarına göre, 2006 yılında 164 bin ton olan Ege Bölgesi portakal rekoltesi bu yıl yüz de 20’lik artışla 194 bin 885 tona çıktı. Geçen yıl 210 bin ton olan mandarin rekoltesi ise yüzde 25’lik düşüşle 154 bin 377 tona indi. Ege Bölgesi limon rekoltesi ise 51 bin 300 tondan 44 bin 907 tona geriledi. Greyfurt rekoltesi de geçen sezon bin 750 ton iken bu sezon bin 674 tonda kaldı. Ege Bölgesi’nde narenciye rekoltesinin en fazla olduğu ilin Muğla olduğunu belirten Türkmenoğlu, Muğla’yı sırasıyla, Aydın, İzmir ve Balıkesir’in izlediğini belirtti. Türkiye’nin 2.3 milyon tonluk narenciye üretimiyle dünyanın en büyük 10 üretici ülkesinden birisi olduğunu belirten Türkmenoğlu, 2006 yılında 479 milyon 151 bin 666 dolarlık narenciye ihracatı gerçekleştirildiğini söyledi. Narenciye ihracatında ilk sırayı 156 milyon 595 bin dolarlık ihracatla limon’un aldığını kaydeden Türkmenoğlu, "2006 yılında 149 milyon 572 bin dolarlık mandarin, 102 milyon 360 bin dolarlık portakal ve 70 milyon 605 bin dolarlık greyfurt ihracatı gerçekleştirdik. Narenciye üretimi ve ihracatı bölgemiz ve ülkemiz açısından büyük önem taşıyor. Yaklaşık 150 bin kişi narenciye sektöründen geçimini sağlıyor" diye konuştu. 11