Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Süt ürünlerinin dış ticareti ‘yok’ noktasında R. Petek ATAMAN Gıda Mühendisleri Odası Başkanı B uyum sürecinde Ulusal Program dahilinde Katılım Ortaklığı Belgesi ile, drtak piyasa düzenlerinin kurulması ve tarım piyasalarının etkin bir biçimde izlenmesine yönelik yasal dayanak, idari yapılar ve uygulama mekanizmalarının oluşturulması orta vadeli öncelikler arasında gösterilmiştir. Gerçekte; şu anki piyasa koşullarına, süt ve süt ürünlerinin dış ticaretinin neredeyse "yok" noktasında olduğu ve dış ticarette korumacı önlemlerin bulunduğu ülkemizde; ister AB süreci ile, ister DTÖ dayatmaları nedeni ile serbest dolaşıma geçiş gerçekleştiği anda süt sektörü önemli bir darbe alacaktır. Hatta biraz daha ileri giderek; dış ticaretin olmadığı koşullarda dahi piyasa düzeninde acilen belirli düzenlemeler yapılmazsa sonucun yine aynı olacağını söylemek abartılı olmayacaktır. Bu nedenledir ki; süt sektörünü iç ve dış pazarda bir an önce rekabet edebilir düzeye getirmek birincil önceliğimiz olmalıdır. Ülkemizde birçok tarım sektöründe olduğu gibi, süt sektöründe de önemli sorunlar vardır. Sektörde küçük çaplı çok sayıda üretici vardır. Üreticilerin yüzde 81,7’si 19 başlık işletmelerden oluşmaktadır. 50 baştan fazla hayvan olan işletmeler, yüzde 1’i bulmamaktadır. Çok az sayıda üretici örgütü vardır. Pazarlama aşamasında çok sayıda aracı önemli miktarlarda pay almakta; üretici ürününü gerçek değerinde satamamakta buna karşın tüketici süt ve süt ürünleri yüksek fiyattan tüketmektedir. Kayıt dışılık önlenmelidir. Yıllık süt üretimi yaklaşık 10 milyon ton olarak belirtilmektedir ve bunun yaklaşık yüzde60’ı kayıt altına alındadır. Kişi başına süt tüketimi oldukça düşlüktür. Tüketici fiyatlarının yüksekliği yanı sıra, eğitimsizlik önemli bir so A rundur. Kaliteli ve verimli süt üretimi sağlanamamıştır. Süt üretimi doğası gereği mevsimsel dalgalanmalara maruz kalmaktadır. Kısa sürede bozulabilir özelliği nedeni ile; arzın bol olduğu mevsimlerde üreticiye verilen fiyatlarda önemli düşmeler yaşanmakta; arzın düşük olduğu dönemlerde ise, sanayici istediği miktarda hammadde bulamamakta ve üretimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu dönemde süt fiyatları yükselmekte ve tüketici içtiği sütün pahalılığından yakınır hale gelmektedir. Ülkesel bazda yaşadığımız bu sorunlara ilave olarak; AB’ye tam üyelik sürecinde kota uygulaması karşımıza gelecektir. Topluluk; süt ve süt ürünlerindeki üretim artışını üye ülkelere ulusal kotalar uygulamak yöntemiyle aşmak prensibini kabul etmiş ve bu kotaları OPD’de önemli bir araç olarak kullanmaya başlamıştır. Saptanan kotadan fazla üretim yapılması halinde ekstra vergi uygulaması getirilmektedir. Tam üyeliğin gerçekleşmesi durumunda; ülkemiz süt üretimine de kota uygulaması getirilecektir. Ulusal kotaların belirlenmesinde kullanılan temel kriterlerin başında kayıtlı üretim miktarı gelmektedir. İşte bu aşamada kayıt dışılık önlenememişse; fiilen ürettiğimiz ancak kayıtlarımızda gösteremediğimiz yaklaşık 4 milyon ton süt üretimimiz kota dışı kalacaktır. Tam üyelik öncesi bu konularda gereken tedbirlerin alınamaması durumunda, AB‘de piyasa istikrarını sağlamak amacıyla uygulanan kota sistemi, ülkemiz süt sektörü için büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktır. Tüm bu sorunlar göz önüne alındığında; süt üreticilerine diğer sektörlerle orantılı bir yaşam standardı sağlamak, ulusal tarım politikası amaçlarına ulaşabilmek, arzın sürekliliğini sağlamak, AB ve dünya ticaretine uyum sağlayabilmek ve ürünleri tüketicilere makul fiyatlardan ulaştırabilmek amacıyla; En kısa sürede bir "Müdahale Kurumu" oluşturulmalı ve müdahale alımları, destekleri, belirlenecek olan müdahale fiyatı ve koşulları üzerinden işletilmelidir. Bu Kurumun oluşturulması sektörün tam üyelik aşamasında rekabet edebilirliğinin sağlanması açısından da çok önemlidir. Yıllar önce özelleştirilen Süt Kurumlarının işlevinin ne derece önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda önemli olan başka bir husus ise müdahale alımları yapıldıktan sonra alınan ürünlerin depolanacağı özel ve kamu depolarının yetersizliğidir. Müdahale alımlarının etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için bu alt yapının acilen oluşturulması gerekmektedir. Süt sektörü tüm taraflarıyla kayıt altına alınmalıdır. Kayıt dışılığın önlenmesinde devlete, üreticiye, sanayici, nakliyeci ve satıcıya müşterek görev ve sorumluluk düşmektedir. İşletmelerin optimum büyüklüğe gelmesi doğru desteklemelerle teşvik etmek edilmelidir Ulusal süt üretiminin süt kalitesi ve yağ içeriğini arttırılmalıdır Akredite süt kontrol laboratuvarları kurulmalı veya kurulmasını teşvik edilmelidir. Üretici örgütlenmesi sağlanmalıdır Sütün besleyici değeri ve sağlık açısından önemini tüketicilere anlatmak ve onları bu konuda bilinçlendirmek amaçlı eğitim, yayım ve tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmeli, bu suretle içme sütü tüketimi artırılmaya çalışılmalıdır. OKUYUCU MEKTUBU Cumhuriyet Tarım Hayvancılık Eki Atatürk Bulvarı 125/4 06640 ANKARA eposta tarimhayvancilik@cumhuriyet.com.tr Süt işletmesi için zorunluluklar gördüm. Bu hususlarla ilgili olarak nelerin yapılması gerektiğini tespit ve anlamak için küçük bir çiftlik kurup başlangıçta 4 adet yerli Holstein, ikinci doğumunu yapmış inekler ile ve projesini kendimin yaptığı serbest sistemde bir ahır inşa ederek uygulamaya başladım. Hayvanlar geldiklerinde günde 813 kg süt vermekte idiler. Hijyenik barınakta ve sağım sistemi ile, doğru ve düzgün bir bakımla bu hayvanlar günde 3055 kg süt vermeye başladılar. 3 yıllık uygulama süresi içerisinde bu hayvanlardan her sene bir yavru ve en düşüğü yılda 8,5 ton, en iyisi de yılda 12 ton süt aldım. Bu esnada elde edilen erkek danalarda doğru beslenme sayesinde bir yaşında 600650 kg canlı ağırlığa eriştiler. Bu sonuçlar Türkiye’nin her bölgesinde rahatlıkla elde edilebilecek sonuçlardır. Çevredeki köylüler bu durumu fark ettiler ve bir zihniyet değişikliği ortaya çıktı. Türkiye'de özellikle de hayvancılık alanında uygulanan kooperatifçilik ve orman köylüsüne verilen hayvanlardan 50 yıldır sonuç alınamamış ve halende alınamamaktadır. Bunun nedeni uygulanan politikaların ve sistemin yanlışlığıdır. Halen kooperatiflere uygulanan 4x50 ve dağ köylerinde uygulanan iki inek sistemi hiçbir sonuç vermemiştir. Bir sonuç beklemek de mümkün değildir. Bu sistemde hayvanlar projesini bakanlığın verdiği ve her köylünün kendi ahırını yapması ve hayvanlarını bağlı olarak kendi ahırında beslemesi esasına dayanmaktadır. Bu sistem yanlış olup hayvan sağlığını bozan verimsizliğe sebep olan bir sistemdir. Bu sistem yüzünden hayvanlar meme iltihaplarına ayak hastalıklarına ve tiberküloza yakalanmaktadırlar. Bu barınaklarda yaşayan verimli ve sağlıklı süt ve buzağı elde etmek mümkün değildir.Aynı şekilde ırk ıslahı da mümkün değildir. Sistem kayıt altına alınamamaktadır. Kısacası bu uygulama ıslaha muhtaçtır. Şöyleki; 1 Tarıma dayalı organize sanayi bölgelerinin kurulması şirket,kişi ve kooperatiflerin veya kooperatif birliklerini bu bölgede toplanması tek elden yönetilmesi 2 Köylerde ise şayet o köyün büyüklüğü 4x50 , 4x30 veya 2x100 sistemlerinden birini sağlıyor ise her köylü için ayrı kendi ahırı yerine bir tek merkezi barınak yapılarak hayvanların bu barınakta bir Veteriner veya Ziraat Mühendisinin yönetiminde kooperatif yönetim kurulu ile yönetilerek hayvan refahına uygun ortam ve disiplinde işletilmesi 3 Köyün ortak sayısı kooperatif kurmaya yeterli değil ise birkaç köyün merkezi yerinde bir tek ahır yapılarak hayvanların bu merkezi sistemde işletmeye kavuşması Her üç sistemde de işletmelerin belli bir disiplin içerisinde bir raya toplanması tek elden sevk ve idare edilmesi esasına dayanan bir sitem oluşturulması, sağlıklı üretim için girdi temini, ürünlerin pazarlanması , işletmelere teknik ve sağlık hizmetlerinin hijyenik bir tarzda görülmesi, üretici sanayici –pazarlayıcı entegrasyonunun gerçekleştirilmesi Böylece de hayvancılıkta ulusal boyutta rekabet gücünün temin edilmiş olması Aksi halde iç pazarda dahi yabancı kaynaklı hayvansal ürünler ve kaçak ürünler pazar payı bulabilmektedir. Bu uygulama aynı zamanda il ve ilçelerde insan sağlığını tehdit eder şekilde sürdürülen hayvancılık işletmelerinin yerleşim alanları dışına çıkartılmasını da sağlamış olacak sistem kontrol ve kayıt altına alınabilecektir. Bu sisteme bazı kaynaklardan bazı kesimlerden toplu hayvan hastalıkları yönünden itirazlar gelmektedir. Köylerde hayvanlar ve ahırlar zaten bir arada ve içiçedirler. Bugün ülkemizde yüzlerce hatta binlerce hayvanın bulunduğu modern işletmeler kurulmaya başlamıştır. Bunlardan yılda 910 ton süt elde edilebilmekte ve hayvan sağlığı ve refahı disiplin ve kontrol altında tutulmaktadır. Kemal MENGÜÇ /Yüksek Mühendis Ethemefendi Cad.A.Renda Sok. 8 ERENKÖY/İST İşim gereği İsrail, Amerika ve Avrupa ülkelerine yaptığım iş seyahatleri esnasında ülkemizdeki hayvancılık sektörü ile bu ülkelerin bu konulardaki durumu arasında mukayeseler yaptım Özellikle o ülkelerdeki hayvansal ürünlerin üretimi miktarı verimliliği kalitesi ve maliyetlerinin inceliyor.Türkiye deki durumla kıyaslıyordum.Aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi Türkiye deki durum iç açıcı değildir. Şöyleki; bir sağın (laktasyon) döneminde bir süt ineğinden, İsrail'de 1112 ton/süt her yıl bir yavru ,810 yıl sağım; Hollanda'da 1012 ton/ her yıl bir yavru 810 yıl sağım; A.B.D'de 1010,5 ton/ her yıl bir yavru 810 yıl sağım; Türkiye'de ise 3 ton/ süt 1,52 yıl bir yavru 45 yıl sağım. Aynı durum besicilik içinde geçerli.Bu sistem böyle devam ettirildiği müddetçe hayvancılığımızın gelişmesi ve köylümüze fayda sağlaması mümkün değildir. Bu duruma sebep olan nedenler incelendiğinde: Türkiye'de büyük bir bilgisizliğin ve uygulama yanlışlığının olduğu, ilgili bakanlığın 1948'den bu yana uygunsuz ahır projeleri uyguladığı, hayvanların doğru beslenmesi ve bakımı yönünden büyük bilgisizlik olduğu, hayvan hastalıklarının yoğun olduğu, hayvan sağlığı ve refahı ile ilgili konularda bilgisizlik ve ihmal olduğu, buzağı kayıplarının çok büyük olduğu, yem bitkilerinin üretiminin etkin bir durumda olmadığı, sütlerin muhafazası ve değerlendirilmesinin verimsiz olduğu gibi pek çok uygunsuzluğun bulunduğunu 8