Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ali Koyuncu, üretiminin hedeflenen düzeye gelmesi için sütün kayıt altına alınması gerektiğini söyledi. Koyuncu, yabancı sermayenin Türk piyasasına giderek egemen olduğunu belirterek, ‘Süt üretiminin artması için kalıcı çözümler üretilmediği süreçte Hansların ve Georgeların sütleri Türkiye’de satılacaktır’ dedi. Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ali Koyuncu, sektöre ilişkin sorularımızı yanıtladı: Süt üretiminin önündeki engellerden söz edebilir misiniz? Türkiye’de süt ürünleri konusunda ciddi anlamda sıkıntılarla karşı karşıyayız. Maalesef süt üretimini ilerletmek için yeterli örgütlenmeye sahip değiliz. Üretimde ve tüketimde iyi yerlere gelebilmemiz için örgütlenme bilincinin yerleştirilmesi gerekiyor. Sütü kayıt altına alıp, sistemli olarak üretim planı yapmalıyız. Ayrıca hijyenik şartların ve ürün kalitesinin iyileştirilmesi gerekiyor. Sütün pazarlanmasında bütünlük sağlanmalı. Bunlar yapılırken de organize hayvancılık devrelerinin oluşturulmalı. Böylece sütü daha ucuza mal edebiliriz. Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz. Pazarlamada birlik sağlamalıyız. Türkiye’de sütün pazarlamasına baktığınız zaman çok dağınık bir yapı ile karşı karşıya kalıyoruz. Avrupa ve Amerika’da sütün, üretici birlikleri ve kooperatifler kanalıyla pazarlandığını görürüz. Bizde köyün imamından tutunda muhtarına kadar süt pazarlayan insan var. Türkiye’deki bu dağınık yapı içerisinde sütü kayıt altına almamızın çok zor. Bu sorunlar üreticilerin sistemli hareket etmesini engelliyor. Şuan ülkemizde yüzde 25 seviyelerinde süt kayıt altına alınmıştır ve yüzde 75 civarında süt kayıt dışıdır. Bu oranlar süt piyasası için başlı başına tehlike demek. Sütün önemli sorunlardan biride işletmelerimizin kapasitelerinin küçük olması. Yani oranlara baktığımız zaman işletmelerin yüzde 87’si 1 ve 9 baş hayvan sayısına sahip. İşletme kapasiteleri arttırılmalı. Türkiye’de süt konusunda hijyenik şartların oluşturulması gerekiyor. Engellerin kaldırılması için ne tür önlemler alınmalı? Öncelikle bizler sütü mutlaka kayıt altına almak zorundayız. Bu konuda Türkiye’de bir seferberlik başlatılması gerekiyor. Avrupa Birliği’ne giriş süreci çalışmala Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Koyuncu: ‘Yabancılar geliyor’ “Türkiye’nin süt üretimi 3 milyon, süt ihtiyacı 14 milyon ton. Geri kalan 11 milyon ton süt AB ülkelerinden Türkiye’ye aktarılacak. Bu durumda tehdit edici bir yapı ile karşı karşıya kalacağız.” rına başladık. Bu konuda en büyük sıkıntıyı hayvancılık ve süt sektöründe yaşayacağız. Süratli, etkili ve kalıcı tedbirler almak durumundayız. Çünkü Türkiye’de üretilen süt miktarı total anlamda 10.8 milyon ton. Bunun yüzde 90’ı büyükbaş hayvandan elde ediliyor ve yüzde 10’luk kısmı da küçükbaş hayvandan elde ediliyor. Bizim 2.8 milyon ton kayıtlı süt miktarımız var. Avrupa Birliği’nin belirlediği kriterlere göre kişi başına süt üretimi 200 kilogramdır. Bizim 70 milyon nüfusumuz var ve Türkiye’nin 14 milyon ton süt ihtiyacı olduğu gözüküyor. Türkiye’nin süt miktarı 3 milyon gözüktüğü için diğer kalan 11 milyon ton süt Avrupa Birliği ülkelerinden Türkiye’ye aktarılacak. Bu durumda tehdit edici bir yapı ile karşı karşıya kalacağız. Süt Üreticileri Merkez Birliği olarak, bu görevin işlenmesi noktasında Tarım Bakanlığı’na taleplerimiz oldu. Sütün kayıt altına alınamaması konusunda, Türkiye’nin ve üreticinin zor durumlara düşeceğinde aynı fikirdeyiz. Ayrıca süt üretiminin artışı için işletmelerdeki hayvan sayısının arttırılması ve gerekli mekanizasyonun kurulması gerekiyor. Süt üretiminin artması için kalıcı çözümler alınmadığı süreçte Hansların ve Georgeların sütleri Türkiye’de satılacaktır. Süt üretiminin arttırılmasına ilişkin projeleriniz neler? SÜTAŞ ile ortak bir çalışmamız var. Adı Hamidiye Projesi. Bursa ilinin, Karaca İlçesinde, Hamidiye Köyü’nde yurttaşlar 30 kişiden oluşan bu kooperatif ile bir araya geldiler. Köyde yaşayan insanlarımızda kolektif iş yapma kültürü yok. Bunu da bildiğimiz için çoklu hayvancılık merkezi oluşturarak, bu merkezin içerisinde 3’er kişilik gruplar kuruyoruz. Bir köyde 100 tane insanı bir araya getirmek zordur fakat 3 insanı bir araya getirmek kolaydır. Hayvancılık merkezimizde 3’er kişilik gruplar dahilinde barınaklar yapıyoruz ve sağımhanesini orta noktada kuruyoruz. Bilgisayar ortamında kurulan bu sağımhanede, hijyenik şartlarda sağımlar gerçekleştiriliyor. Verimler bilgisayar ortamında kayıtlara geçiyor. A kişisinin hayvanı, bugün akşam sağımında 20 kilo süt vermiştir diye kayıt tutuluyor. Hayvanları kulak numaralarına göre kayıt altına alıyoruz. Yürüttüğümüz proje kapsamında kredi almak için Ziraat Bankası ile görüştük. Bu konuda Avrupa’da 25 yıllık krediler veriliyor. Türkiye’de en azından 15 yıllık krediler verilse ve ilk 3 yıllık geri ödemesiz, 15 yılda ödenmesi koşulu konarsa bu tip uygulamalar tarım ve hayvancılık sektörünü de ilerletecektir. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor ama bu projeye devlet desteği gerekiyor. Bu noktada devletin konuya el atmalı. En önemli projelerden biri olan "Okul Sütü Projesi"ni hayata geçirmeli. İngiltere ve Çin’de devlet tarafından yeni doğmuş çocuklar tespit ediliyor ve onlar 7 yaşına gelinceye kadar kaç tane çocuk varsa ona göre sütler bırakılıyor. Devlet bu projeyi desteklemeli. Bursa Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Anıl: “Sektörle kumar oynanıyor” Levent GENCELLİ URSA Bursa Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı İsmail Anıl, yanlış para politikaları ve AB’nin gereğinden fazla ambalajlanarak sunulması ile birlikte "alınteri " dökerek para kazanmayanların sektöre girdiğini ve bunların süt işinde kumar oynadıklarını öne sürdü.Sektörde yaşananları eleştirel bir gözle değerlendiren Anıl, görüşlerine açıklarken şunları söyledi: "Büyükler süt işine girmeye başladılar. Ben bunun yanıtını şöyle vermek istiyorum: Bazen insanlar kumarda bir kağıda hayatlarını yatırırlar ama hayal ettikleri kağıdı çekemezler. Oynayan kaybeder, oynatan kazanır. Buradaki benzetmemde, kumarcı yani yatırımcı diyelim. Ya çıkarsa diyerek yatırım yapar. Kağıdın kendisi ise AB’ye giriş sürecidir. Hükümetin büyük sükse ile AB üzerine yaptığı çalışmalar var. Verdiği sözler var… Faizden hızlı para kazanmış insanlar, iddia ediyorum, alınteriyle kazanmadıkları paralarını AB’ye girişte Türkiye’ye verilecek çiğ süt kotasından pay kapabilme amacı taşıyan işletmeleri kurdular. Ben sonlarının ne olacağını biliyorum,üzülüyorum. Ama bu gerçekle yüz yüze geleceğiz. 35 yıl sonra. Kolay para kazananların kur B dukları işletmeler bir bir batacak…Yüklerini kim ödeyecek ya da kime ödetecekler. Bunun yanıtı da belli. Devlete yük olarak batanların paralarını kimler ödedi?" Hayvancılık konusunda dobra dobra konuşmasıyla tanınan İsmail Anıl, Türk hayvancılığı için büyük işletme anlayışının çözüm olmadığını da savundu ve "Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle bir yaklaşım yok. Süt üretimini yapan çiftçilerimiz 20 baş hayvan sayısına ulaşmalı, bunlara doğru destekler verilmeli, üretim ve üretim kalitesi takip edilirse çok iddialıyım 3 yıl içinde Türkiye sütteki sorunu çözer" dedi. . Avrupa’da verimliliği artan ve 20 baş hayvan ortalamasını yakalayan küçük işletmelerin büyük katma değer yarattıklarına değinen Anıl şöyle konuştu: "Süt üreticisi 10 yıl önce çok daha mutluydu. 10 yıldır uygulanan yanlış para politikaları küçük mandıraların kapanmasına neden oldu. Türk damak tadının aradığı peynirlerimiz artık yok. Maliyetler arttı. Mandıralar yaşamak için artık peynirin, bizim peynirimiz gibi olgunlaşmasını bekleyemiyorlar. Stoğa çalışamıyorlar. Ekonomik durumları buna uygun değil. Böyle olunca da,kültür peyniri dediğimiz peynirle yetiniyoruz. Avrupa’da, küçük işletmelerde özel peynirler yetiştiriliyor. Bizde ise küçük mandıraları kapatacak her türlü yanlış yapılıyor. Bu yanlışlar nedeniyle peynirde damak tadı mız da, pazarımız da kayboluyor." Üreticinin fabrikalara verİsmail diği çiğ süt karAnıl şılığında alınan paranın maliyeti karşılayamadığını, üreticinin dayanacak gücü kalmadığını da savunan Bursa Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Anıl, üreticinin yolun sonuna geldiği uyarısını da yaptı ve AKP iktidarında süt üreticisinin durumunu şöyle özetledi: "AKP iktidara geldiğinde çiğ sütün litresini üretici 530 liraya satıyordu. Mazot da 1 milyon lira civarındaydı. AKP iktidarını doldururken süt 465 ‘i ancak görebildi ama mazot 2 milyonun üzerinde. Bu rakamlar ekonomik olarak bir şey ifade ediyorsa gerçekler ortadadır. Bunlara iyi demek mümkün mü ? Bize ‘bu koşullarda niye devam ediyorsunuz ?’ soruları yöneltiliyor. Elimizde uzun yıllardır uğraştığımız bir işimiz var. İş değişikliği gibi bir lüksümüz yok. Böyle bir arayış Türkiye’de işsizliği patlatır. Özkaynaklarımızı azaltarak yolumuza devam ediyoruz. Artık yolun sonuna geldik. Daha öteye gitme şansımız yok" 7