Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Akın BODUR İ SKENDERUN Sonsuz gibi görünen suyun sınırlı bir kaynak olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Berkant Ödemiş, yılda 501 milyar metreküp yağış alan ülkemizde kullanılabilir su miktarının 112 milyar metreküp olduğunu söyledi. Ödemiş, "Türkiye ne yaparsa yapsın, kaç baraj inşa ederse etsin, bu suyu kullanabilecek. DSİ'nin 2030 yılında bu suyun tamamını kullanabilme planları var" dedi. İskenderun Çevre Koruma Derneği tarafından düzenlenen 'Su kaynaklarımızın bugünkü durumu ve geleceği' adlı konferansta konuşan Yrd. Doç. Dr. Berkant Ödemiş, yanlış sulama, su yönetiminin olmaması, küresel ısınmanın da etkisiyle Türkiye'deki 26 havzadan 24'ünde suyun azaldığına ve en fazla azalmanın Van Gölü ile Küçük Menderes havzalarında görüldüğünü söyledi. Ülkemizde nüfusu üç binin altında olan yerleşim birimlerinin yüzde 31'inde suyun olmadığını, yüzde 18'inde de yetersiz olduğuna dikkat çeken Ödemiş, insanoğlunun yılda 100 milyar ton doğal maddeyi dünyadan çektiğini, doğadan çekilen suyun ise bunun 40 katı daha fazla olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "Su, sonsuz gibi görünen, sınırlı bir kaynaktır. O nedenle su daha dikkatli kullanılmalı. Dünyada 1 milyar 400 milyon metreküp su kaynağı var. Ama bunun önemli bir bölümü okyanuslarda ve tuzludur. Kullanılabilecek tatlı su miktarı ise bunun yüzde 3'ünü oluşturuyor. Bu su ne kadar verimli kullanırsa, o kadar iyi olur. Doğa her tarafa iyi davranmamış. Dünyadaki ülkelerden Çin, Yeni Zelanda, Kanada, Kolombiya ile Rusya, su kaynaklarının yarısını barındırıyor. Diğer ülkeler ise kalan yarısını bulunduruyor. En çok suyu bulunduran ülkeler arasında Çin de var, ama günümüzde Orta Çin Bölgesi susuzlukla karşı karşıya. Sanayileşme ile stratejik bir kaynak olarak değerlendirilen su, sulama, içme, elektrik üretimi için yapılan 36 bin barajla toplanmış. Bunun 5 bini Çin'de. Ama su kaynaklarını etkin kullanım şeklini hala geliştirememiş durumdayız... Eflatun, 'Su yaşamı korumak için çok gerekli, ama ona zarar vermek çok kolay' demiş. Biz de ülkemizde suyu hala yasaların içine doğru ve anlamlı koyabilmiş değiliz. Atıklarla nehirlerimizi kirletmeye devam ediyoruz. Sadece Asi Nehri'ne yılda 500 bin ton atık bırakılıyor. Bu atıklar ise nehrin Samandağ'da İskenderun Körfezi'ne döküldüğü alanda dip canlılarını yok ediyor." Dünyada insan için üretilen her maddenin su olarak karşılığı bulunduğunu ve bir litre süt için 5 litre su, 1 kilo çelik için 300 litre su, bir kilo naylon için de 12 bin litre suya ihtiyaç bulunduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Berkant Ödemiş, ülkemizde suyu en çok tüketen sektörün ise tarım olduğunu ve kaynakların yüzde 73'ünü aldığına dikkat çekti. Bir kilo patates yetiştirmek için bin litre su kullanıldığını anlatan Ödemiş, mısırda ise 1.400 litre, buğdayda da bunun 1.450 litreye çıktığını kaydetti. Suyun bilinçsiz kullanımının toprağı tuzlandırıp, çoraklaştırdığını ve tarım sektörüne de darbe vurduğunu anlatan Berkant Ödemiş, "24 milyon hektar tarım alanımız var. Ama bunun 8.5 milyon hektarı sulanabilir alanı oluşturuyor. Türkiye, 2030'da kullanılabilen suyun tamamını tarım sektöründe kullanmış olacak" diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Ödemiş, su kaynaklarını doğru kullanabilmek adına; tarımda su kullanımını azaltmak, beslenme alışkanlığını değiştirmek, atık suyu tekrar kullanılmasını sağlamak, su tasarrufunu geliştirmek, şehirlerde yüzde 40'a ulaşan şebekelerin yenilenmesini sağlamak, bir hektarı 15 bin metreküp/yıl su tüketen ve 100 hektardan oluşan golf sahalarının yapımından vazgeçmek gerektiğini kaydetti. 1900'lü yıllarda 300 milyonun yaşadığı 26 ülkede susuzluk çekilirken, 2050'de dünya nüfusunun 2/3 nüfusun yaşayacağı 66 ülkede orta ya da şiddetli su sıkıntısı çekilmesinin beklendiğini anlatan Ödemiş, 'Su savaşları da çıkabilir' dedi. Dünyada kişi başına düşen Türkiye 'su fakiri' oluyor su miktarı ortalamasının 7 bin 600 ton iken, Güney Amerika'da bunun 23 bin, Irak'ta 2 bin 20, Türkiye ve Lübnan'da 1300, Suriye'de ise 1200 olduğunu ifade eden Ödemiş, kişi başına 800 metreküp/yıl su kullanımı olan dünyanın yılda 80 milyon artarken, 4 milyon kişinin de susuzluğun yol açtığı ölüm veya hastalığa yakalandığını vurgulayarak, kişi başına bin metreküp su bulunan ülkelerin fakir, 2 bin mekteküp olanların az fakir, 8 bin ve üzerinde olanların ise su zengini ülkeler arasında sayıldığını anlattı. İkibuçuk milyon hektar sulak alanı bulunan Türkiye'nin, son 50 yılda 'bilinçsizlik ve çıkar' adına bunun 1 milyon 300 bin hektarını kaybettiğini söyleyen Berkant Ödemiş, biyolojik çeşitlilik ve organik madde üretimi açısından çok önemli olan sulak alanların, ekonomiye yılda 20 bin dolar/hektar katkı sağladığını da sözlerine ekledi. Primler yetersiz! Ş. Şemsi BAYRAKTAR TZOB Genel Başkanı esmi Gazete’de yayınlanan tebliğe göre 2006 yılı prim miktarlarındaki artış geçen yıla göre yüzde 8,7 ile yüzde 34 arasında değişmektedir. Geçen yıl 5 YKr/kg olan mısır primi yüzde 34'lük artışla 6,7 Ykr/Kg olmuştur. En az artış yüzde 8,7 ile pamuk priminde görünmektedir. Nisan ayında yayınlanan Bakanlar Kurulu kararına göre sekiz üründe uygulanması planlanan prim, uygulama tebliğine göre yedi üründe belirlenmiştir. Sofralık zeytin prim ödemesi iki yıldır Bakanlar Kurulu kararında olmasına rağmen uygulamaya konulmamaktadır. Yaptığımız çalışmaların sonucunda üretimin sürdürülebilirliği açısından asgari uygulanması R gereken prim miktarları pamukta 61Ykr/kg, ayçiçeğinde 29 Ykr/Kg, zeytinyağında ise 87 Ykr/kg’dır. Bu prim miktarları üretici maliyeti ve piyasa fiyatları göz önüne alınarak belirlenmiştir. Aslında primin maliyete göre hesaplanacak hedef fiyata göre belirlenmesi gerekmektedir. İlan edilen prim miktarlarının ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu açıktır. Öncelikle tarımsal destekleme bütçesinin tarımın ihtiyacına yetecek düzeye getirilmesi gerekmektedir. Mecliste görüşülmekte olan bütçede yer alan 5.2 milyar YTL tarımsal destekleme bütçesi Tarım Kanunu'nun öngördüğü miktarın bile gerisinde kalmaktadır. Bu kanuna uygun bir miktar ayrılsa mevcut ödeneğin en az yüzde 20 artırılarak 6.3 milyar YTL’ye çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Yetkililer bu konuda karar alırken Türkiye’nin tarımını yeniden yapılandırması ve rekabet gücü kazandırması için bu rakamların çok üzerinde kaynağa ihtiyacı olduğunu göz önüne almalıdırlar. Bu ihtiyaç karşılanmadan, bütçeye belli bir ödenek koyup onu dağıtma programına dönüşen tarım destekleri ile bir yere varamayız. AB’ye de uyamayız, dünya tarımında belli bir yerimiz de olamaz. Eğer gıda güvencesi olan, sürdürülebilir tarım sektörüne sahip bir ülke olmak istiyorsak, bilelim ki bu politikalarla, bu primlerle ve bu bütçe ile böyle bir hedefe ulaşamayız. Tarım kesimini daha yoksul hale getiren politikalarla bir yılda bir milyona yakın insanın bu sektörden kaçmasını sağlayarak tarımı yeniden yapılandırmak, doğru bir politika olamaz. Sosyal yönü olmayan böyle politikalar sadece mevcut sorunları ağırlaştırıp köylerimizi, şehirlerimizi yaşanmaz hale getirmektedir. Primler yetersizdir. Açıklanan primlerle çiftçinin para kazanması mümkün değildir. Sürdürülebilir bir üretim için primlerin artırılması gerekir. 31