03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D Kemal Özer eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Kemal Özer’in Günlükleri: ‘Günlerle Yolculuk’ BİR UZUN ŞİİR SERÜVENİ Kemal Özer 30 Haziran 2009’da ansızın ölüverdi. Yaşadığı son on yılı “Günlerle Yolculuk” adını verdiği günlüklerinde anlatarak kendiyle ödeşmeye çalıştı (GÜNLERLE YOLCULUK, I: 1999 2002, II: 2003 2008, Hayal Yayınları, 2009). Günlük tutmak anı yazmaya benzemez. Günlüklerde sıcağı sıcağına anımsanır yaşananlar. Zamanın eleğinden geçen anılarda nice yaşanmışlıklar silinir gider. Anılarda, unutamadıklarımızla yetinmeye çalışırız. Kemal Özer günlüklerini günübirlik tutmuş değil. Araya uzun zaman dilimleri girdiği oluyor. O zaman dilimlerinde yazmaya değer bir şey yok muydu? Yoksa yazar kendini bir sıkıdüzene sokup o zaman dilimini yazamadı mı? Oysa Memet Fuat “Ölünceye Kadar” yazdığı günlüklerde, her günün ayrıntılarında, nice bilinmez gerçekleri anlatıyordu (ÖLÜNCEYE KADAR, Günce I: 3 Haziran 1999 Aralık 2000, Günce II: Ocak 2001 17 Aralık 2002, Adam Yayınları 2003). Tek bir günün içinde, günün herhangi bir bölümünde belki de nice yılları barındıran bilinmez gerçekler vardır. Memet Fuat’ın günlüklerinde her an biraz daha yaklaşan ölümün ayak sesleri duyulur. Kemal Özer’in günlüklerinde, kimi zaman yolculuklar olsa da, kişisel izlenimlerin ötesinde edebiyatın ağırlığı vardır. Giriştiği her işte ozan kimliğini yitirmeyen Kemal Özer, bu günlüklerde şiirbilimle ilgili görüşlerini de açıklıyor. Böylece onun şiiri üzerine yoruma varanlarla bütünleşen bir şiir anlayışı belirginleşiyor. “Gül Yordamı” Kemal Özer’in “İkinci Yeni” anlayışındaki şiirlerini içerir. Orada bir “Ağıt” şiiri vardır. Memet Fuat, Kemal Özer’e bir mektup yazarak bu şiiri anlam bakımından açıklamasını ister. Kemal Özer’in açıklaması, Memet Fuat’ın açıklamasıyla örtüşmez. Ama örtülü bir şiirde “anlambilim”, nice anlam katmanlarını göstermeye yarar. Soyut anlatım biçimleri değişik yorumlara açıktır. Haydar Ergülen’in Kemal Özer şiirini yorumlaması şöyle: “İmgeden, soyut anlatım biçimlerinden, somut olana, anlatımcı bir şiire de kuşkusuz İkinci Yeni’den edindiği bir kuyumcu hüneriyle geçecek ve içyapı, biçim özgünlüğünü korurken de o kendine mahsus lirizmini hep sürdürecektir” (YAZILIKAYA, Seni Anmakla Artacak..., Temmuz Ağustos 2009). Haydar Ergülen “Bilinç İşçisi” olarak nitelendirdiği Kemal Özer şiirini Tuğrul Tanyol’un yorumuyla da pekiştiriyor: “Onu, şiirini düşüncenin doğrultusuna sokan kimi şairlerden ayrı tutmak gerekir. Yalın söyleyişi seçen toplumcu şiire oranla imgeci söyleyişi ve lirizmi elden bırakmaması nedeniyle Kemal Özer, toplumcu şiir içinde bence ayrı bir yere sahiptir.” Kemal Özer’in günlüklerinde, toplumcu anlayışın şiirde kazanacağı gücün bildiriden daha etkili olacağına ilişkin bir anı var. Sofya’da, Akdeniz Trubadurları Örgütü’nde “bildiri” yerine “savaş karşıtı şiir” yazılması önerilir. Kemal Özer; Bulgaristan, İngiltere, Almanya, Hollanda gibi dış ülkelere yaptığı gezi izlenimlerini de günlüklerine taşıyor, sonra İstanbul’a Semizkumlar’a dönerek okuduklarından, yazdıklarından edebiyata bakmayı sürdürüyor. Kemal Özer, Hilmi Yavuz’la aynı kuşaktandır. Hilmi Yavuz bir zamanlar TRT 2’de “Şiir... Her Zaman” başlıklı bir izlence düzenlerdi. O izlenceye konuk olan Kemal özer 15 Ocak 2002 tarihli günlüğünde, şiir serüvenindeki değişimi şöyle anlatır: “Değişimin nedenlerini konuşmadan önce, ilk kitaplarımdaki şiirleri yazdığım dönemi belirtmek gereğini söyledim. Bu döneme içgüdüsel dönem diyorum; çünkü yaşam konusunda da, şiir konusunda da yapılmış birtakım seçimleri ve edinilmiş görüşleri kapsadığı halde, bu seçimlerin ve görüşlerin dayanağı bilimsel değil içgüdüseldi. Bu içgüdüsellik de, dünya görüşü yerine bir dizi görgüye dayanmasından kaynaklanıyordu. Yazmaya ara verdikten sonra, görgünün yerini bilgi aldı. Gerek toplumsal ilişkilerin, gerek şiirsel serüvenin çağlar boyunca geçirdiği evreleri kavramakta kaynaklık edecek bilgiler edindim. Bu bilgilerin ışığında, bir dünya görüşüne ulaştım ve bir sanat anlayışına bağlandım. Üstelik bu değişim bende, toplumsal bir eylemlilik içinde bulunduğum için oluşmadı. Öyle ulaşan ozanlardan bu değişik yönelim, benim için hem birtakım zorluklar getirdi, hem de sağlamlık ve süreklilik sağladı.” Kemal Özer’in toplumcu şiire yönelirken “Bilinç İşçisi” olması, eylemin içinde bulunmasını gerektiren bir durum değildir. Demek bir “Bilinç İşçisi”nin ille de eylem insanı olması gerekmiyor. Oysa Ataol Behramoğlu; “Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra” diyebiliyordu. Yeni Toplumcular, kişisel duygularıyla toplumsal sorunlarını birlikte yaşamak olanağı arıyor, şiirin dokusuna böylece daha bir doğallık kazandırıyorlardı. Oysa Kemal Özer’in şiiri, kaynağında bilgilenmenin bulunduğu bir bilinçlenme olduğu için, birtakım kafalarda güvensizlik yaratıyor, değişim kurallarına uymuyor, bu bilgece duruş yadırganıyordu. EDEBİYATÇI GÜNLÜĞÜ Günlüklere “Sunum” yazan Tuncay Uçarol, günlük edebiyatını iyi bilen, denemelerini, eleştirilerini günlük biçemiyle yazmayı alışkanlık edinen bir yazardır. Ölümünden 2 gün önce, 28 Haziran 2009’da Kemal Özer’le yayıma hazırlanan günlükleri, şiirindeki değişimin nedenleri üzerine uzun uzun konuşmuş. Tuncer Uçarol bu günlükleri, şiire emek veren bir ozanın okurlarıyla söyleşmesi olarak nitelendiriyor: “Bu kitap 64 yaşına ulaşmış kıdemli bir şairin yaşadığı, düşünebileceği her konuda dertleşip duruyor okuyucuyla. Deneyimler aktarıyor. Edebiyatla ilgili pek çok izlenimi, birçok tasarıyı, olurdüşler olmazdüşleri (ne iyi) didikleyerek kapsıyor. “Genel Günlük” değil... Tam bir belli alan günlüğü: ‘Edebiyatçı Günlüğü’...” Günlükler bir yandan okura açılırken, bir yandan yazarın kendiyle ödeşmesi gibidir. Bu bakımdan Tuncer Uçarol’un tanımına uyarak bu günlükleri “Denemesel Günlükler” olarak nitelendirmek daha doğru olacak, ya da, günlük biçemiyle yazılmış denemeler. Kuşkusuz Kemal Özer’in şiirini yorumlayanlar kendi birikimlerinden yola çıksalar da, o şiiri yaşayan ozanın şiirbilimi daha anlamlıdır. Nitekim Kemal Özel’in “Ağıt” şiirini yorumlaması, Memet Fuat’ın yorumundan daha geçerlidir. Somut bir yorum yerine, esnek bir yorum, ucu açık bir bakış açısı, içimizde yankısı sürüp giden bir ses gibidir. Ama Kemal Özer, günlüklerinde, toplumcu şiire geçtikten sora, değişen şiir serüveni üzerinde özellikle duruyor. Nasıl bir toplumsal değişimden geçiyorduk? O kargaşa günleri şiirimizi nasıl etkilemişti? İnsandan yana bir şiir geliştiriyorsak, şiirin dokusunu örtülü bir anlatımdan nasıl kurtaracaktık? Kemal Özer, okurlarıyla söyleşir gibi, abartısız, duru bir dille yazıyor günlüklerini. GEÇEN ZAMANIN TANIKLIĞI Kemal Özer yayıncılıktan dergi yöneticiliğine kadar edebiyatın mutfağında çalışmasının yanı sıra 70 dolayında kitap yayımlayarak ne kadar üretken bir ozan olduğunu gösterdi. Ozan kimliği her zaman öne çıktı. Toplumcu duyarlığı şiirleştirirken savsöz şiirine düşmedi. “Kimlikleriniz Lütfen” sözünde bile, incelikli görünen bir acımasızlık var. Günlüklerde son şiir kitabı “Temmuz İçin Yaralı Semah” üzerine açıklamalar, değişik yorumlar da yer alıyor. “Yaralı Semah”, Kemal Özer’in kendi yayınevi “Yordam”dan çıkan son kitabı. “Sıvas Unutulmasın” sözünü, 1993 Temmuzu’nda Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen 37 kişinin anısını unutturmayacak olan bir şiir kitabıdır “Yaralı Semah”. Kemal Özer’in günlüklerinde bu kitabın oluşması, yankılarıyla ilgili izlenimler de var. Kemal Özer 10 Temmuz 2008 tarihli günlüğünde Necmiye Alpay‘ın saptamaları üzerinde duruyor. Necmiye Alpay “Sunu” şiirinden yola çıkarak; “Bu şiir bütün bir kitabın üstlenebileceği anlatımı bir başına üstlenebiliyor diyebilirim” saptamasını yaptıktan sonra görüşlerini şöyle sürdürüyor; “Her iyi şiir gibi en az iki büyük duyguya birden yolluyor bizi: Sıvas acısına ve deneyimin şiir doğurması nasıl bir süreçtir, ona dair bir kavrayışa.” “İki büyük duygu diye temelli bir ayrım yaratmış olmayayım: Kemal Özer Bu ikisini ayrılmazcasına birleştirmiş olmasa, şiir aynı etkiyi yaratmayacaktır elbette.” Bellek unutkandır. Zaman her şeyi eskitebilir. Ama Kemal Özer’in günlükleri belleğimizi yenileyecektir. “Temmuz İçin Yaralı Semah” kitabında “O Resme Bir Daha Bakılırsa” diye bir şiir var. Madımak Oteli merdivenlerine oturmuş üç ozanın kaygılı dalgınlığını anlatan bir şiir. Metin Altıok’un elinde bir süpürge sapı, Uğur Kaynar‘ın eli çenesinde, Behçet Aysan‘ın önünde bir söndürme aygıtı. Yaklaşan ölümün ayak seslerini duyuyorlar mı? Kemal Özer’in günlükleri; gezi izlenimlerini, şiir serüvenindeki ayrıntıları anlatmakla kalmıyor, geçen zamana da tanıklık ediyor. Bu günlükler kendimizi sınamamıza da yardımcı olacaktır. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: emal Özer “İkinci Yeni”nin ikinci kuşak ozanlarından diye bilinir. Oysa onun şiir serüveni gelenekten güncele uzanırken toplumcu bir güç kazanmıştır. Belki de onu, “İkinci Yeni”de soyutu somutlaştıran, Yeni Toplumcu Anlayış’ta somutu soyutlaştıran bir ozan olarak yorumlamak gerekir. Kuşku yok ki “İkinci Yeni”deki kendini gözleyen duyarlık toplumcu şiire dönüşünce, onu “savsöz” şiirinden kurtaran bir derinlik kazanmıştır. Kemal Özer’in şiir serüvenini, şiirlerinin gelişmesine bakarak değerlendirmek daha nesnel bir yaklaşım olsa da, edebiyatın içinde nasıl yaşadığını anlatan günlüklerine bakarak öğrenmek daha gerçeki bir yaklaşım olacak. K Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1029 SAYFA 40
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle