Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ öykülerimin bir araya getirildiği bir çalışma. 1952’deki ilk yayımlanan öyküm “Saadet Eşikteydi”den “Joe Brico Masumdur”a kadar 28 öykü, ikisi kayıp. Acemilikten ustalığa giden bir yol, patika gibi bu pota… Teşekkür ederim. Yazarlığa yeni başlayanlara bir yol, bir örnek sunuyor hakikaten. Genç Bumin Çıtanak’ın, yazıya yeni başlayan o gencin yazdıklarından bu yana hayatı damıtmış ve bir yerde kimliği Fikret Hakan ile de pekişmiş bir sanatçının gelişimi görülecektir “Joe Brico Masumdur”da. Özellikle “Joe Brico Masumdur” kişisel izdüşümleri hayli fazla bir öykünüz.. Tabii, hatta belgesel bir öyküdür diyebiliriz. Oradaki her şey doğrudur, eksiği vardır, fazlası yoktur. Kitabın kapağında da önde gelen Rusça çevirmenlerinden olan babanız A. Gaffar Güney’in bir resmini görüyoruz. Evet babama adadım kitabımı. Amacım elbette sizi üzmek değil ama “Joe Brico Masumdur” adlı öykünüzde de onun başına gelen acı olayı temel alıyorsunuz.. Bize ondan bahseder misiniz? O zamanlar ihbar ve iftira müesseseleri gayet iyi çalışıyor. Babamın nasıl bir iftiraya uğramışlığı varsa, kim bu fitneyi yaratmışsa yaka paça Sansaryan Hanı’na götürülüyor. Komünistlikle suçlanıyor. Tabutluk’a koyuyorlar. Tabutluk bir işkence yöntemi, bayağı bir tabutu ayağa dikiyorlar, içine sizi koyuyorlar ve kapatıyorlar. Tabut malum ancak içine sığabiliyorsunuz, dönemiyor, çökemiyor öylece durmak zorunda kalıyorsunuz. Tepenizde de bir ampul yakıyorlar. Hiç temas yok, vurmak yok, dövmek yok ama insan beynini sulandırmak için her türlü olanak var. Tabii hiçbir şey bulamıyorlar. Beynini sulandırıncaya kadar devam ediyorlar. 810 yaşlarımdaydım. Bizim aileyi dağıttılar, perişan ettiler. “Joe Brico Masumdur”un kapağındaki o resim de o işkenceden sonraki dönemde çekilmiştir. Bir sözünüz var; “Öykü yaşamdır. Öykü yaşanmazsa bir işe yaramaz” diyorsunuz. Gerçekçilik öykülerinizin belkemiği... Öyle. ‘Seçilmiş Hikâyeler’ dergisinde yayımlanmış öykülerimde bireyin alt sınıfla hesaplaşmaları vardır. Alt sınıftan, orta sınıftan çocukların kendileriyle ve çevreleriyle, toplumun yapısıyla olan hesaplaşmalarını irdelerim orada. İlk öyküleriniz daha dramatik yapıda, hicran yarası şeklinde... Bir zamanların Türk filmleri gibi.. Evet, değil mi? Ama o yapıda bile hep küçük insanın öyküleridir. Yani o acemi öykülerde bile masalsı kahramanlar yoktur. Hepsi sıradan insanlardır. Hicran veya mutluluklarla büyümüş, olgunlaşmışlardır. O yüzden acemilik öyküleri ve dili de fazla gelişmemiş bir dil olsa da, 1952’den 1955’e Salim (Şendil) Abi’nin beğenisini kazanacak öyküleri yazıncaya kadar üç yıl içinde dilim arınır, anlatımım daha güzelleşir. Ben de büyürüm, olgunlaşırım yani. Biz alaylıların bir özelliğimiz vardır vampirizme inanırız. Yani yap boz, yap boz ve iyiyi bul. Fikret Hakan ismini nasıl seçtiniz? Okulda adımla dalga geçiyorlardı, “Bomin”, “Bobin” diye matrak geçiyorlardı. Çoğu insan da “ya sen gâvur musun” diyorlardı. Bumin Hakan’ın Göktürk İmparatoru olduğunu bilmiyorlardı. Aynısını yıllar sonra TRT’de bir bayan spiker de yaptı. “Siz Bumin Çıtanak, gayrimüslimsiniz değil mi?” dedi. Ben de manalı manalı bakarak “Evet” dedim. Hayretler içinde kaldım. Neyse, Fikret ismini çok severdim, Fenerbahçeli olduğum için, o zamanlar da Büyük Fikret ve Küçük Fikret ağabeylerimiz vardı. İlahtılar, öyle muhteşem futbolcuydular. Teyzem de Hakan olsun deyince oldum Fikret Hakan. ‘İLHAN SELÇUK BENİ ATLATTI!’ Sinema mı yoksa edebiyat mı diye sorsam ikisi omuz omuza... Oysa sinema baskın çıktı hep, yoksa sizi Fikret Hakan olarak değil Bumin Gaffar Çıtanak olarak bilirdik. Pişman olmadığınızı biliyorum ama.. Pişman olmak değil de şöyle; sinemayı çok seviyorum ama sinema resmen yazarlığımı yedi, didikledi. Çünkü öyle zor yıllar yaşadık ki uyumaya vaktimiz olmuyordu. Bir başrol oyuncusu yılda 26 film yapar mı? Yapıyorduk. O arada öykü yazamasam bile şiiri bırakmadım hiç olmazsa. Bu arada dört yıldır üzerinde çalıştığım bir kitabım var, Türk Sinema Tarihi’ni yazdım, içinde şiir de var. Setlerde bile vakit buldukça bir köşede çalışmamı sürdürüyordum. Tam bir akademik çalışma, 1914’ten 1996’da Yeşilçam’ın batışına kadar yıl yıl ele aldım. İndeks hariç bin sayfa. Binlerce anektod okudum ve binlerce şiir okudum. Şiirle de ilgisi var çünkü. Gamze Akdemir ve Bazı filmlere şiirler Fikret Hakan... adadım, yüzlerce şiirle özdeş hale getirdim filmleri. Kendi şiirleriniz mi? Sadece kendi şiirlerim değil, Türk ve dünya şiirinden örnekler de var. Şimdi şükür ki bu kitap bitiyor. Yılbaşından önce İnkılap Yayınevi’nce yayımlanacak. Bu arada bu kitapla ilgili İlhan Ağabey (Selçuk) beni atlattı (gülerek). Sinema kitabıyla ilgili mi? Evet, evet, gerçi şaka bir yana çok yoğundu tabii, sonra memleketin hali malum derken sağlık sorunları girdi araya. 60’lı yıllarda sinema üzerine kaleme aldığı eleştiri yazıları vardı, Türk Sinema Tarihi kitabım için onları istemiştim. Daha sonra Büyük Kütüphane’den bulduk yazıları. Ve Sevgili İlhan Ağabey’in beş tane eleştirisini koydum kitaba izin versin, vermesin (gülerek). Birbirinden güzel eleştiri yazıları bunlar, sansürün canına okuyan eleştiri yazıları. Son soruda “Hanımın Çiftliği”nde sizin “Muzaffer Bey” performansınız unutulmazdı. Şimdilerde yeniden çekimi yayımlanan dizide Mehmet Aslantuğ’un yorumunu nasıl buldunuz? Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. İyi ki de benim ortaya koyduğum “Muzaffer Bey”e benzemeye çalışmamış. Kendisine uygun bir “Muzaffer Bey”i yakalamış. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Joe Brico Masumdur/ Fikret Hakan/ Umuttepe Yayınları/ 264 s. Yeni! ???Sr??TBZGB Yeni! ¸ZLÛr??TBZGB 3PNBOr??TBZGB Çınar Yayınları (0212) 528 71 40 XXXD?OBSZBZ?OD?M?LDPNUSrD?OBS!D?OBSZBZ?OD?M?LDPNUS SAYFA 27 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1029