Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kimi köşe yazarı arkadaşlar,
referandumdan sonra,
gündemin birinci tartışma
maddesinin Kürt sorunu
olacağını ileri sürüyorlar.
O kadar beklemeye dahi
gerek kalmadan bu sorun
gündemin ön sıralarındaki yerini
aldı ve referandumun sonucunu
etkileyecek faktörlerden biri
oldu bile.
Toplumsal ve siyasal
sorunların tartışılmaları
sağlıklıdır.
Doğrusu siyasal
partilerimizin, Kürt sorunu
konusunu nasıl tanımladıkları,
ne düşündükleri kamuoyu
tarafından tam olarak
bilenmemekte.
Söz konusu alanda daha
SHP döneminden bu yana
düşünce üretmiş, çözümler
önermiş olan CHP’nin gerektiği
gibi tutarlı bir program ile
ortaya çıkacağı görülüyor.
CHP’nin yeni Bilim Yönetim
ve Kültür Platformu Başkanı
Prof. Sencer Ayata’nın
arkadaşımız Utku Çakırözer ile
yaptığı söyleşiden edindiğim
izlenim, CHP’nin konuya
gereken ciddiyetiyle eğildiğidir.
CHP’nin Kürt sorununa
bakışını, bütünüyle irdelemek
için hazırlanacak raporun
yayımlanmasını beklemek
gerek.
Kuşkusuz, sorunun tanımı
bile çözümü önerileri
konusunda bize ipuçları
verecektir.
Ancak Sayın Ayata’nın
açıklamalarına bakarak,
şimdiden açıkça dile getirilmiş
bazı hususlara ulaşmak da
mümkün.
Ayata, Utku Çakırözer’e
açıklıkla belirtiyor ki, CHP ana
ve babadan doğumdan gelen
etnik kimliği saygın bir özellik
olarak kabul etmekte, ona
saygıda kusur etmemektedir.
Kimse etnik kimlikleri yok
sayamaz, ama etnik kimlikler
üzerinden siyaset yapmak da
doğru bir yol değildir. Zaten
vatandaş etnik kimliği, inancı,
yaşadığı bölgesi ne olursa
olsun, bunlardan bağımsız
birçok ortak sorunla karşı
karşıya. İşte bu sorunlara çare
bulmadan, işsizliği çözmeden,
eğitim kalitesini yükseltmeden,
ekonomiyi düzeltmeden, feodal
yapının zincirini kırmadan,
ülkenin geneline oranla
azgelişmiş bölgelerde, devlete
ekonomiyi geliştirmede öncü rol
yüklemeden çözüm beklemenin
boş olduğu görüşü çıkıyor,
Ayata’nın açıklamalarından.
Burada üzerinde dikkatle
durulması gereken nokta,
Ayata’nın Kürt sorununa
eğilirken, etnik kimlik
meselesini görmezden
gelmemesi, onu
yadsımamasıdır. Üstelik
konuşmanın bir yerinde çok
daha önemli bir noktaya
değiniyor ve diyor ki,
- Olay sadece
sosyoekonomik ya da kültürel
de değil. Çok daha insani
boyutu da var. Bölge insanını
daha iyi anlamak onlarla
duygudaşlık da önemli.
Bu sözlerin üzerinde duralım
biraz!
Bölge insanıyla başka bir
deyişle, bir Kürt kardeşimiz ile
duygudaşlık kendini bir Kürt
gibi hissetmek, hissetmeye
çalışmak demek.
Bilmem Sevgili Okurlar
içimizden kaç kişi kendisini bir
kerecik olsun, Kürt yerine
koyup, onun neler hissettiğini
anlamaya çalışmıştır?
Şahsen zaman zaman böyle
düşündüğüm olmuştur.
Bir zamanlar, Kürtlerin
olmadığı, bunların karda
yürürken, çıkardıkları “kart kurt”
sesinden öyle çağrıldıkları ileri
sürüldüğünde, illet olur ve eğer
Kürt olsaydım, böyle bir zırva
karşısında nasıl zıvanadan
çıkacağımı gerçekten
hissederdim.
Ama doğrusu ya, şu ya da bu
konuda, dışıma çıkıp, kendimi
bir Diyarbakırlı arkadaşın yerine
koyarak, onun hissettiklerini
duymaya çalışma konusunda
pek gayretli ve hünerli
olamadığımı belirtmeliyim.
Ancak bundan böyle bunu
daha sık yapmaya gayret
edeceğim.
Etnik kimliklerimizi yadsımayı
istemenin bir anlamı yok. Onlar
varlar ve bizim birer parçamız.
Ama etnik kimliklerimizin
farklılıkları, ortak sorunlarımızı,
onların yine ortak olması
zorunlu olan çözümlerini
ortadan kaldırmıyor.
O zaman ortak noktalarımızı
daha fazla yakalayabilmek için,
farklı etnik kimlik ile
duygudaşlığı denememiz
zorunlu.
Yani kendini Türk olarak
tanımlayan, bununla iftihar
eden kişi, kendini Kürt olarak
tanımlayan bununla iftihar eden
kişi ile duygudaş olabilmeli,
onun da neler hissettiğini
anlayabilmelidir.
Tabii aynı şeyin iki taraf için
de geçerli olduğunu belirtmeye
gerek yok sanırım.
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Kral kararlıdır.
“Benim işim düşünmek ve düşündüğümü
söylemek” diyen Voltaire’in defterinin dürülmesi
gerekir. Dostlarının olağanüstü çabaları sonucu
Voltaire’in tutuklama kararı kaldırılır. Bir koşulla:
“Paris’i terk edecek, İngiltere’ye gidecek.”
Voltaire, İngiltere’de üç yıl sürgün yaşar, Paris’e
döner. Ama bildiğinden dönmez. Düşüncelerini
açıkça söyler. Bunları kitap olarak yayımlayanlar
Bastille’e atılır. Voltaire için yeniden tutuklama
kararı... Son şansı şudur:
“Paris’ten uzak duracak!”
Ülkesinin geleceğine harç taşımayı görev
edinmiş bir aydının iki vatanı vardır:
“Konuştuğu dil ve yaşadığı toprak.”
Konuştuğu dilde yazabileceği, kendini
anlatabileceği topraklarda olmak ister gerçek
aydın.
Bunu yapamadığı yer cennet bile olsa sürgün
yeridir. Bu nedenle Voltaire için Paris dışında
yaşamak zorunda kalmak, bu yer İngiltere bile olsa
sürgündür.
Bizlerin tutukluluğuna gerekçelerden biri olarak
“yurtdışına kaçma şüphesi” demiyorlar mı;
kahroluyorum.
Biz bu vatanı nasıl terk ederiz.
Bu vatan bizim şahdamarımızdır.
Bana deseler ki:
“Seni tahliye ederiz ama, Türkiye’de yaşamaman
koşuluyla!”
“Hayır” derim. Önce Türkiye’de yaşama hakkını
elde ederim, sonra tahliye isterim.
Yurtdışında bir sürgün gibi yaşamaktansa,
ülkemin topraklarında, her nerede olursa olsun
sürgün vermeyi tercih ederim.
Cumhuriyet’in kitap ekini okumak için ayrı bir
zaman dilimi seçerim.
12 Ağustos Perşembe günü yayımlanan 1069.
sayısını okurken, her zamanki gibi çocuk
sayfalarında durdum. Mektuplar bölümünde, 7
yaşındaki Elifcan İvmer, İzmir’den şöyle yazmış:
“Sayın Mavisel Yener, bu mektubumu Mustafa
Balbay amcaya gönderebilir misiniz lütfen? Bu yıl
ikinci sınıfa geçtim, saymayı öğrenirken gazetede
onun adının yazdığı yerin altındaki sayılara baktım
hep. Annem dedi ki, o sayılar, onun çocuğundan
ayrı kaldığı günleri gösteriyormuş. Doğru mu bu?
Neden ama? Mustafa Amca, ben her gün oraya
bakıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum, bir gün
yazar olursam, babasını özleyen bir çocuğu
yazacağım. Benim mektubumu sana verirler mi
bilmiyorum ama eğer okursan bana el salla ben
görürüm. Hoşça kal seni hepimiz çok seviyoruz.”
Ben bu ülkeyi nasıl terk ederim?
Ailem yanımda olsa bile Elifcan’ı nasıl terk
ederim?
Vatan sadece toprak parçası değildir. Asıl olan
onu yaşanır kılmak, evrensel uygarlığın ileri bir
parçası haline getirmektir.
Bunun en önemli adımı da Sokrates’in,
Nizamülmülk’ün, Emile Zola’nın dediği gibi
devleti adaletin üstüne oturtmaktır.
Bugün ülkemizde adalet üstüne oturan bir devlet
yok. Adaletin üstüne çökmüş bir iktidar var.
12 Eylül buna “hayır” deme günü.
Bu vatanı yaşanır kılmak için her bireyin
sorumluluk alma günü.
Birey eğer ‘bi rey’se bireydir!
Bunu kendi özgür iradesiyle kullanabilirse
insandır.
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
(devletin kurumları) görüşmedi mi diyerek haklı
çıkmaya çalışıyor.
Çankaya’daki geri kalacak değil ya. Koroya
katılmakta gecikmiyor.
O da önceki gün İstanbul’da tünelleri yeni yolları
denetlerken gazetecilerle ayaküstü konuştu. Huber
Köşkü’nde düşünmüş taşınmış. Cümleler düzgün.
Gazetecilere söyledikleri bir Cumhurbaşkanı’nın
olaylara yön yörünge veren bir konuşma olmaktan
çok… ders niteliğinde.
Çankaya’dakinin medyada böyyük manşetlerle yer
alan konuşması adeta Çin’in kurucusu Mao
Zedung’un bir zamanlar her dilde yayımlanan
öğretilerine benziyor.
Bu nedenle “Çankaya’daki AKP’linin Terör Üzerine
Öğretileri” kendi alanında birinci sırada yer alabilir
içerikte. Öyle ki bilinen gerçekleri bilinmeyen
gerçekler gibi sunmakta başarılı!
Örneğin: “Türkiye’nin başındaki en büyük bela
terör” diye başlıyor öğretilerine Çankaya’daki.
Sonra öğretilere devam ediyor: “Bir devletin görevi
terörü ve terör örgütünü bitirmektir. Bu tabii devletin,
devletin bütün kurumlarının görevidir.”
…“Başta Silahlı Kuvvetler, Emniyet teşkilatı, hepsi,
bütün gücüyle terörü bitirmek… önümüzdeki bu
tehdidi yok etmek için görevlidir…”
Devletin başı ya; direktif veriyor: “Bu, bütün
hükümetlerin de birinci görevi olmalıdır.”
Terörle sadece silahlı mücadele edilmeyeceği
öğretinin belkemiği:
“Terörle bütün imkânlar seferber edilerek mücadele
edilir” diyor.
Devletin görevlerini içeren derse sıra geliyor: “Yeri
geldiğinde diplomasi, asker ve polis devreye girer.
Yeri geldiğinde terörle karşı karşıya olan halkımızı
kazanmak için başka unsurlar devreye girer… Bir
devletin görevi budur… Terörü Türkiye’ye tehdit
olmaktan çıkarmaktır..”
Gazeteciler notları aldılar.
Çankaya’nın öğretilerini haber yaptılar.
Konuşma aynı gün 24 Ağustos 2010’da saat
15.49’da Vatan gazetesinin internetinde yayımlandı.
Aynı gün saat 17.00’den itibaren Vatan’ın internet
sayfasında konuşmayı irdeleyen okuyucu mektupları
yayımlandı.
İşte internet okurlarının yazdıklarından örnekler:
Zeynel Altınparmak: “Makama değil de kendisine
saygı duymadığım Sayın Gül hükümet üyesi gibi
konuşuyorsunuz.”
Kutlu Kağan: “Ben de itiraf etti sanmıştım. Boş
verin eveleme geveleme bunlar…”
Hasan Güvercin: “Kahrolsun ABD ve BDP benzeri
projeler…”
Faruk Sözcü: “PKK elebaşı devletle anlaştık diyor.
Başbakan suçu CHP ve MHP’ye atıyor. Bu nasıl
anlayış?”
Turan Dündar: “Hükümet adına bir yorum.”
Muzaffer Kaya: “Anayasada cumhurbaşkanının
yetkileri net olarak belirtilmesine rağmen yetkileri
dışına çıkarak bu hükümetin sözcülüğüne soyunan bu
makamın söylediği her şey boştur ve
önemsenmemelidir.”
Hasan Yeniay: “Sorunun gerçek cevap ile bir ilgisi
var mı bu yorumun? Herhalde Türkçem veya
anlayışım kıt!”
Avni Taş: “A. Gül’e görüşüldü mü sorulduğunda
hayır demiyor ama AKP ve RTE yemin billah
görüşmedik diyor.”
Ulunay Gökçe: “Vay be… Ne açıklama yapmış
amma… Müthiş aydınlandım… Kafamda hiç soru
kalmadı... Anladım ki görüşmüşler!”
Toprak Yaylalı: “Sayın Cumhurbaşkanı lafı
gevelemeye gerek yok. Görüşüldü mü görüşülmedi
mi? Sizin anlattıklarınızı bizler de biliyoruz.”
Vehbi Gürkan: “İncir çekirdeğini doldurmayan laf
olsun torba dolsun diye boş konuşmalar.”
Muhammet Akel: “Saygınız yoksa o
sizin probleminiz. Gidin tedavi olun. Seviyoruz seni
Sayın Cumhurbaşkanı.”
Sebahattin Zeren: “Sizden her şeyi beklerim.
Bilmem anlatabildim mi?”
Yandaşlardan yalakalardan zaten beklenmez. Lakin
RTE’nin deyişiyle “malum medyada” da, bırakınız aynı
ölçekte olmasını bir yana, okurların yazdıklarına
uzaktan benzeyen bir yoruma rastlayamazsınız.
Bu adamların, bu kadronun söylediklerine,
yaptıklarına düne kadar sürekli göz yumuldu.
Bugünlere dayandık.
Şimdi RTE’nin meydanlarda hayır cephesinde
buluştuğunu söylediği “malum medya” AKP
iktidarından ve başından kurtulmak için yorumlarıyla,
haberleriyle savaş veriyor.
Sonucu 12 Eylül’de göreceğiz!
[email protected]
SAYFA 26 AĞUSTOS 2010 PERŞEMBECUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Ağustos
Oslo Y 15
Helsinki Y 15
Stockholm Y 16
Londra Y 19
AmsterdamY 21
Brüksel Y 22
Paris PB 25
Bonn PB 23
Münih PB 22
Berlin PB 21
BudapeştePB 25
Madrid B 33
Viyana B 25
Belgrad B 26
Sofya B 25
Roma PB 25
Atina B 31
Zürih PB 29
Moskova Y 19
Aşkabat PB 31
Taşkent B 31
Bakû Y 28
Bişkek B 29
Tiflis Y 33
Kahire B 35
Şam B 36
İstanbul B 31
Edirne B 34
Kocaeli B 33
Çanakkale B 33
İzmir B 35
Manisa B 36
Denizli B 36
Zonguldak B 27
Sinop B 29
Samsun Y 28
Trabzon Y 27
Giresun Y 26
Ankara B 33
Eskişehir B 30
Konya B 31
Sıvas B 27
Antalya B 37
Adana B 37
Mersin B 35
Diyarbakır PB 39
Şanlıurfa PB 40
Mardin PB 36
Siirt Y 37
Hakkâri Y 29
Van Y 22
Kars Y 19
Ülkemizin kuzey ve
doğu kesimleri parça-
lı ve çok bulutlu, Doğu
Karadeniz, Doğu Ana-
dolu’nun kuzey ve do-
ğusu ile Samsun, To-
kat, Ordu, Batman ve
Siirt çevreleleri sağa-
nak ve gök gürültülü
sağanak yağışlı, diğer
yerler az bulutlu ve
açık geçecek. Yağış-
ların Trabzon, Rize ve
Artvin çevrelerinde
kuvvetli olması bekle-
niyor. Hava sıcaklığı,
Doğu kesimlerde 2 ila
4 derece azalacak, di-
ğer yerlerde önemli bir
değişiklik olmayacak.
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Hiç Kendinizi Kürt
Gibi Hissettiniz mi?
[email protected]
İnternet andıcı soruşturması kapsamında adliyeye gelenlerin sayısı 10’a yükseldi
Otuzbiroğlu ifade verdi
İstanbul Haber Servisi - Ko-
mutanlar “internet andıcı’’ so-
ruşturmasõ kapsamõnda ifade ver-
meyi sürdürüyor. Koramiral Meh-
met Otuzbiroğlu, Beşiktaş’taki
İstanbul Adliyesi’ne gelerek sav-
cõ Zekeriya Öz’e ifade verdi.
Genelkurmay içerisinde, “kara
propaganda yapmak ve hükü-
meti yıpratmak” amacõyla in-
ternet siteleri kurarak fişlemeler
yaptõklarõ gerekçesiyle haklarõnda
soruşturma açõlan 19 şüpheliden
Koramiral Otuzbiroğlu, İstanbul
Adliyesi’ne gelerek dün ifade ver-
di. Öğle saatlerinde adliyeye ge-
len Otuzbiroğlu’na avukatõ ve ko-
rumalarõ eşlik etti. Sivil araçla
adliyeye gelen Otuzbiroğlu, hâkim
ve savcõlarõn kullandõğõ protokol
kapõsõndan adliyeye girdi. Kor-
amiral Otuzbiroğlu’nun ifadesi
soruşturma savcõsõ Zekeriya Öz ta-
rafõndan alõndõ. Otuzbiroğlu, ifa-
desinin ardõndan Adliyeden ay-
rõldõ.
Haklarõnda soruşturma açõlan 19
şüpheliden şu ana dek yalnõzca
10’u soruşturma kapsamõnda ifa-
de verdi. Soruşturma kapsamõnda
önceki gün de eski 1. Ordu Ko-
mutanõ emekli Orgeneral Hasan
Iğsõz yaklaşõk 4 saat ifade vermişti.
Orgeneral Iğsõz, Adileye’ye gör-
evini teslim ettikten bir gün son-
ra sivil elbiselerle gelmişti.
‘Tek tip’ vurgusu
BARKIN ŞIK
ANKARA - Kara Kuvvetleri
Komutanõ Orgeneral Işık Koşa-
ner, Kara Kuvvetleri Komutan-
lõğõ görevini törenle EDOK Ko-
mutanõ Orgeneral Erdal Ceyla-
noğlu’na devretti.
Törende konuşan Koşaner, ko-
mando tugaylarõnõn tamamen
profesyonelleşmesine ilişkin pro-
jenin tamamlandõğõnõ söylerken,
“Bir an önce ‘tek tip’ askerlik
uygulamasına geçilerek vatan
hizmetinin herkes için eşit şart-
larda yapılması önem arz et-
mektedir” dedi. “Erbaş ve er-
lerin çok kısa bir eğitimden
sonra göreve gönderildikleri”
şeklindeki ifadelerin gerçeği yan-
sõtmadõğõnõ vurgulayan Koşa-
ner, sõnõrlarda görev alacak per-
sonelin ise Sõvas’ta eğitileceğini
kaydetti. Koşaner, “Mücadelenin
silahlı güç kullanmadan başa-
rıya ulaşması da mümkün de-
ğildir” diye konuştu.
Terörle mücadelede görev ve
sorumluluğun İçişleri Bakanlõ-
ğõn’da olduğuna, Kara Kuvvetleri
Komutanlõğõ’nõn doğrudan bir
sorumluluğu bulunmadõğõna işa-
ret eden Koşaner, “Her olayda,
sadece duyumlara dayanarak
ve Silahlı Kuvvetlerimizi hedef
alarak yaptığı mesnetsiz suç-
lamalar ve iftiralar esefle ve
üzüntüyle izlenmektedir. Ne
yapılırsa yapılsın bu medya
organlarının, kendilerine veri-
len görevin gereği, suçlama ve
iftiralarından vazgeçmeyecek-
lerini de biliyoruz. Yüce ulu-
sumuzun olayları dikkatle ta-
kip ederek mutlaka en doğru
kanaate varacağına gönülden
inanıyoruz.”
Cemaatçilik yasaya aykırı
Ceylanoğlu da, Cumhuriyetin
siber taarruz ile karşõ karşõya ol-
duğunu ancak çabalarõn beyhude
olduğunu vurgularken, “Bilinen
bölücü/ayırıcı, etnik kimlik,
tarikat - cemaatçilik gibi fark-
lılıklar gündeme getirilerek,
Türkiye Cumhuriyeti’ne kar-
şı olmayı amaçlayan kesimle-
rin, bu şekilde maksatlı gay-
retleri, Cumhuriyet anayasası
ile yasalara aykırıdır. Zaten
Türk ulusu da bunları dikka-
te almamaktadır” dedi.
Gazetecilere Özgürlük Platformu
İstanbul Haber Servisi - Basõn meslek ör-
gütlerinin dün gerçekleştirdiği toplantõda alõnan
kararlarõ açõklayan Türkiye Gazeteciler Federas-
yonu Başkanõ Atilla Sertel, “Gazetecilere Özgür-
lük Platformu” oluşturulacağõnõ belirtti. Bir ey-
lem komisyonu da kurulduğunu söyleyen Sertel,
komisyonunun gazetecilerin özgürlük kampanya-
sõnõ örgütlü bir şekilde yürüteceğini söyledi.
PKK’den boru hattına saldırı
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) -
Terör örgütü PKK’nin eylemsizlik kararõna kar-
şõn sabotaj eylemleri sürdürüyor. Teröristler, Ağ-
rõ’nõn Eleşkirt ilçesinden geçen, İran’dan Türki-
ye’ye gaz akõşõnõ sağlayan doğalgaz boru hattõnõ
havaya uçurdu. Çõkan yangõna istasyonlardaki va-
nalar kapatõlarak müdahale edildi.
20 yılda 20 bin PKK’li öldürüldü
Cumhuriyet Ankara Bürosu - BDP’li
Ayla Akat Ata’nõn PKK ile ilgili soru önergesi-
ni yanõtlayan İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, 1990-
2009 yõllarõ arasõnda toplam 27 bin 905 PKK’li-
nin güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildiğini
bildirdi. Atalay Bunlardan 19 bin 946’sõnõn ölü,
4 bin 733’ünün de sağ ele geçirildiğini bildirdi.
LEVENT GENCELLİ
BURSA - Bursa’nõn İnegöl ilçesinde geçen ay çõ-
kan olaylarõn ardõndan İlçe Emniyet Müdürü Ahmet
Alağaçlı, pasif görev olarak nitelendirilen Yenişehir
Havaalanõ Şube Müdürlüğü’ne atandõ. Alağaçlõ’nõn
yerine ise Bursa Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Mü-
dürü Orhan Öztabak getirildi.
Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Halil Yılmaz,
23 emniyet müdürü ve emniyet amirinin görev ye-
rini değiştirdi. Yõlmaz, merkez ilçeler dõşõndaki il-
çelerin emniyet müdürlerini daha pasif görevlere çek-
ti. Osmangazi İlçe Emniyet Müdürü Arif Bozdemir,
asayiş şube müdürlüğüne getirilirken, Yõldõrõm,
Gemlik, Mudanya, Gürsu ve Orhangazi ilçe emniyet
müdürleri de görevlerinden alõndõ.
İnegöl Emniyet Müdürü
pasif göreve çekildi
Fuhuş soruşturması
Ertürk:
Bana
şantaj
yapılmadı
HÜLYA KESKİN
Asker ve bürokratlara
şantaj yaptõklarõ iddia
edilen fuhuş çetesine
yönelik soruşturma
kapsamõnda savcõ Fi-
kret Seçen tarafõndan
müşteki olarak ifadeye
çağrõlan Tümamiral
Mücahit Şişlioğlu ve
Tuğamiral Türker Er-
türk, Beşiktaş’taki İs-
tanbul Adliyesi’ne gele-
rek “müşteki” sõfatõyla
ifade verdiler. Adliye
çõkõşõ açõklama yapan
Tuğamiral Ertürk, söz
konusu olayla ilgisi ol-
madõğõnõ söyledi. Yak-
laşõk bir buçuk saat ifa-
de veren Tuğamiral Er-
türk, adliye çõkõşõ gaze-
tecilerin sorularõnõ ya-
nõtladõ. Asker olmasõ
nedeniyle açõklayacak-
larõnõn sõnõrlõ olacağõnõ
söyleyen Ertürk, “Müş-
teki sıfatıyla ifade ver-
dim. Soruşturma sav-
cısına her şeyi anlat-
tım. Şikâyetçi oldum”
dedi. Gazetecilerin “Si-
ze şantaj yapıldı mı?”
sorusunu ise Ertürk,
“Bana şantaj yapılma-
dı. Biz şeref ve onuru-
muz için ideallerimiz
için askerlik mesleğin-
den istifa ettik” yanõtõ-
nõ verdi. “İstifanızın bu
olay ile ilgi olduğu söy-
leniyor?” sorusuna Er-
türk “Bu yukarıda da
bana soruldu. Ancak
istifamın bu olayla il-
gisi yok” diye yanõtladõ.
Fotoğraf:ÖZLEMÖZGÜL
Erzincan Cumhu-
riyet Başsavcısı İl-
han Cihaner ile
birlikte yargılanan
ancak mahkemeye
giderek ifade ver-
meyi reddeden
EDOK Komutanı
Orgeneral Saldı-
ray Berk’in
22 Ekim’de Yargı-
tay’da gerçekleşe-
cek duruşmaya ka-
tılacağı öğrenildi.
Orgeneral Berk,
22 Ekim’de
Yargıtay’da
Orgeneral Koşaner: Vatan hizmetini herkes eşit şartlarda yapmalõ