19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Kimi köşe yazarı arkadaşlar, referandumdan sonra, gündemin birinci tartışma maddesinin Kürt sorunu olacağını ileri sürüyorlar. O kadar beklemeye dahi gerek kalmadan bu sorun gündemin ön sıralarındaki yerini aldı ve referandumun sonucunu etkileyecek faktörlerden biri oldu bile. Toplumsal ve siyasal sorunların tartışılmaları sağlıklıdır. Doğrusu siyasal partilerimizin, Kürt sorunu konusunu nasıl tanımladıkları, ne düşündükleri kamuoyu tarafından tam olarak bilenmemekte. Söz konusu alanda daha SHP döneminden bu yana düşünce üretmiş, çözümler önermiş olan CHP’nin gerektiği gibi tutarlı bir program ile ortaya çıkacağı görülüyor. CHP’nin yeni Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Prof. Sencer Ayata’nın arkadaşımız Utku Çakırözer ile yaptığı söyleşiden edindiğim izlenim, CHP’nin konuya gereken ciddiyetiyle eğildiğidir. CHP’nin Kürt sorununa bakışını, bütünüyle irdelemek için hazırlanacak raporun yayımlanmasını beklemek gerek. Kuşkusuz, sorunun tanımı bile çözümü önerileri konusunda bize ipuçları verecektir. Ancak Sayın Ayata’nın açıklamalarına bakarak, şimdiden açıkça dile getirilmiş bazı hususlara ulaşmak da mümkün. Ayata, Utku Çakırözer’e açıklıkla belirtiyor ki, CHP ana ve babadan doğumdan gelen etnik kimliği saygın bir özellik olarak kabul etmekte, ona saygıda kusur etmemektedir. Kimse etnik kimlikleri yok sayamaz, ama etnik kimlikler üzerinden siyaset yapmak da doğru bir yol değildir. Zaten vatandaş etnik kimliği, inancı, yaşadığı bölgesi ne olursa olsun, bunlardan bağımsız birçok ortak sorunla karşı karşıya. İşte bu sorunlara çare bulmadan, işsizliği çözmeden, eğitim kalitesini yükseltmeden, ekonomiyi düzeltmeden, feodal yapının zincirini kırmadan, ülkenin geneline oranla azgelişmiş bölgelerde, devlete ekonomiyi geliştirmede öncü rol yüklemeden çözüm beklemenin boş olduğu görüşü çıkıyor, Ayata’nın açıklamalarından. Burada üzerinde dikkatle durulması gereken nokta, Ayata’nın Kürt sorununa eğilirken, etnik kimlik meselesini görmezden gelmemesi, onu yadsımamasıdır. Üstelik konuşmanın bir yerinde çok daha önemli bir noktaya değiniyor ve diyor ki, - Olay sadece sosyoekonomik ya da kültürel de değil. Çok daha insani boyutu da var. Bölge insanını daha iyi anlamak onlarla duygudaşlık da önemli. Bu sözlerin üzerinde duralım biraz! Bölge insanıyla başka bir deyişle, bir Kürt kardeşimiz ile duygudaşlık kendini bir Kürt gibi hissetmek, hissetmeye çalışmak demek. Bilmem Sevgili Okurlar içimizden kaç kişi kendisini bir kerecik olsun, Kürt yerine koyup, onun neler hissettiğini anlamaya çalışmıştır? Şahsen zaman zaman böyle düşündüğüm olmuştur. Bir zamanlar, Kürtlerin olmadığı, bunların karda yürürken, çıkardıkları “kart kurt” sesinden öyle çağrıldıkları ileri sürüldüğünde, illet olur ve eğer Kürt olsaydım, böyle bir zırva karşısında nasıl zıvanadan çıkacağımı gerçekten hissederdim. Ama doğrusu ya, şu ya da bu konuda, dışıma çıkıp, kendimi bir Diyarbakırlı arkadaşın yerine koyarak, onun hissettiklerini duymaya çalışma konusunda pek gayretli ve hünerli olamadığımı belirtmeliyim. Ancak bundan böyle bunu daha sık yapmaya gayret edeceğim. Etnik kimliklerimizi yadsımayı istemenin bir anlamı yok. Onlar varlar ve bizim birer parçamız. Ama etnik kimliklerimizin farklılıkları, ortak sorunlarımızı, onların yine ortak olması zorunlu olan çözümlerini ortadan kaldırmıyor. O zaman ortak noktalarımızı daha fazla yakalayabilmek için, farklı etnik kimlik ile duygudaşlığı denememiz zorunlu. Yani kendini Türk olarak tanımlayan, bununla iftihar eden kişi, kendini Kürt olarak tanımlayan bununla iftihar eden kişi ile duygudaş olabilmeli, onun da neler hissettiğini anlayabilmelidir. Tabii aynı şeyin iki taraf için de geçerli olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Kral kararlıdır. “Benim işim düşünmek ve düşündüğümü söylemek” diyen Voltaire’in defterinin dürülmesi gerekir. Dostlarının olağanüstü çabaları sonucu Voltaire’in tutuklama kararı kaldırılır. Bir koşulla: “Paris’i terk edecek, İngiltere’ye gidecek.” Voltaire, İngiltere’de üç yıl sürgün yaşar, Paris’e döner. Ama bildiğinden dönmez. Düşüncelerini açıkça söyler. Bunları kitap olarak yayımlayanlar Bastille’e atılır. Voltaire için yeniden tutuklama kararı... Son şansı şudur: “Paris’ten uzak duracak!” Ülkesinin geleceğine harç taşımayı görev edinmiş bir aydının iki vatanı vardır: “Konuştuğu dil ve yaşadığı toprak.” Konuştuğu dilde yazabileceği, kendini anlatabileceği topraklarda olmak ister gerçek aydın. Bunu yapamadığı yer cennet bile olsa sürgün yeridir. Bu nedenle Voltaire için Paris dışında yaşamak zorunda kalmak, bu yer İngiltere bile olsa sürgündür. Bizlerin tutukluluğuna gerekçelerden biri olarak “yurtdışına kaçma şüphesi” demiyorlar mı; kahroluyorum. Biz bu vatanı nasıl terk ederiz. Bu vatan bizim şahdamarımızdır. Bana deseler ki: “Seni tahliye ederiz ama, Türkiye’de yaşamaman koşuluyla!” “Hayır” derim. Önce Türkiye’de yaşama hakkını elde ederim, sonra tahliye isterim. Yurtdışında bir sürgün gibi yaşamaktansa, ülkemin topraklarında, her nerede olursa olsun sürgün vermeyi tercih ederim. Cumhuriyet’in kitap ekini okumak için ayrı bir zaman dilimi seçerim. 12 Ağustos Perşembe günü yayımlanan 1069. sayısını okurken, her zamanki gibi çocuk sayfalarında durdum. Mektuplar bölümünde, 7 yaşındaki Elifcan İvmer, İzmir’den şöyle yazmış: “Sayın Mavisel Yener, bu mektubumu Mustafa Balbay amcaya gönderebilir misiniz lütfen? Bu yıl ikinci sınıfa geçtim, saymayı öğrenirken gazetede onun adının yazdığı yerin altındaki sayılara baktım hep. Annem dedi ki, o sayılar, onun çocuğundan ayrı kaldığı günleri gösteriyormuş. Doğru mu bu? Neden ama? Mustafa Amca, ben her gün oraya bakıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum, bir gün yazar olursam, babasını özleyen bir çocuğu yazacağım. Benim mektubumu sana verirler mi bilmiyorum ama eğer okursan bana el salla ben görürüm. Hoşça kal seni hepimiz çok seviyoruz.” Ben bu ülkeyi nasıl terk ederim? Ailem yanımda olsa bile Elifcan’ı nasıl terk ederim? Vatan sadece toprak parçası değildir. Asıl olan onu yaşanır kılmak, evrensel uygarlığın ileri bir parçası haline getirmektir. Bunun en önemli adımı da Sokrates’in, Nizamülmülk’ün, Emile Zola’nın dediği gibi devleti adaletin üstüne oturtmaktır. Bugün ülkemizde adalet üstüne oturan bir devlet yok. Adaletin üstüne çökmüş bir iktidar var. 12 Eylül buna “hayır” deme günü. Bu vatanı yaşanır kılmak için her bireyin sorumluluk alma günü. Birey eğer ‘bi rey’se bireydir! Bunu kendi özgür iradesiyle kullanabilirse insandır. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada (devletin kurumları) görüşmedi mi diyerek haklı çıkmaya çalışıyor. Çankaya’daki geri kalacak değil ya. Koroya katılmakta gecikmiyor. O da önceki gün İstanbul’da tünelleri yeni yolları denetlerken gazetecilerle ayaküstü konuştu. Huber Köşkü’nde düşünmüş taşınmış. Cümleler düzgün. Gazetecilere söyledikleri bir Cumhurbaşkanı’nın olaylara yön yörünge veren bir konuşma olmaktan çok… ders niteliğinde. Çankaya’dakinin medyada böyyük manşetlerle yer alan konuşması adeta Çin’in kurucusu Mao Zedung’un bir zamanlar her dilde yayımlanan öğretilerine benziyor. Bu nedenle “Çankaya’daki AKP’linin Terör Üzerine Öğretileri” kendi alanında birinci sırada yer alabilir içerikte. Öyle ki bilinen gerçekleri bilinmeyen gerçekler gibi sunmakta başarılı! Örneğin: “Türkiye’nin başındaki en büyük bela terör” diye başlıyor öğretilerine Çankaya’daki. Sonra öğretilere devam ediyor: “Bir devletin görevi terörü ve terör örgütünü bitirmektir. Bu tabii devletin, devletin bütün kurumlarının görevidir.” …“Başta Silahlı Kuvvetler, Emniyet teşkilatı, hepsi, bütün gücüyle terörü bitirmek… önümüzdeki bu tehdidi yok etmek için görevlidir…” Devletin başı ya; direktif veriyor: “Bu, bütün hükümetlerin de birinci görevi olmalıdır.” Terörle sadece silahlı mücadele edilmeyeceği öğretinin belkemiği: “Terörle bütün imkânlar seferber edilerek mücadele edilir” diyor. Devletin görevlerini içeren derse sıra geliyor: “Yeri geldiğinde diplomasi, asker ve polis devreye girer. Yeri geldiğinde terörle karşı karşıya olan halkımızı kazanmak için başka unsurlar devreye girer… Bir devletin görevi budur… Terörü Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkarmaktır..” Gazeteciler notları aldılar. Çankaya’nın öğretilerini haber yaptılar. Konuşma aynı gün 24 Ağustos 2010’da saat 15.49’da Vatan gazetesinin internetinde yayımlandı. Aynı gün saat 17.00’den itibaren Vatan’ın internet sayfasında konuşmayı irdeleyen okuyucu mektupları yayımlandı. İşte internet okurlarının yazdıklarından örnekler: Zeynel Altınparmak: “Makama değil de kendisine saygı duymadığım Sayın Gül hükümet üyesi gibi konuşuyorsunuz.” Kutlu Kağan: “Ben de itiraf etti sanmıştım. Boş verin eveleme geveleme bunlar…” Hasan Güvercin: “Kahrolsun ABD ve BDP benzeri projeler…” Faruk Sözcü: “PKK elebaşı devletle anlaştık diyor. Başbakan suçu CHP ve MHP’ye atıyor. Bu nasıl anlayış?” Turan Dündar: “Hükümet adına bir yorum.” Muzaffer Kaya: “Anayasada cumhurbaşkanının yetkileri net olarak belirtilmesine rağmen yetkileri dışına çıkarak bu hükümetin sözcülüğüne soyunan bu makamın söylediği her şey boştur ve önemsenmemelidir.” Hasan Yeniay: “Sorunun gerçek cevap ile bir ilgisi var mı bu yorumun? Herhalde Türkçem veya anlayışım kıt!” Avni Taş: “A. Gül’e görüşüldü mü sorulduğunda hayır demiyor ama AKP ve RTE yemin billah görüşmedik diyor.” Ulunay Gökçe: “Vay be… Ne açıklama yapmış amma… Müthiş aydınlandım… Kafamda hiç soru kalmadı... Anladım ki görüşmüşler!” Toprak Yaylalı: “Sayın Cumhurbaşkanı lafı gevelemeye gerek yok. Görüşüldü mü görüşülmedi mi? Sizin anlattıklarınızı bizler de biliyoruz.” Vehbi Gürkan: “İncir çekirdeğini doldurmayan laf olsun torba dolsun diye boş konuşmalar.” Muhammet Akel: “Saygınız yoksa o sizin probleminiz. Gidin tedavi olun. Seviyoruz seni Sayın Cumhurbaşkanı.” Sebahattin Zeren: “Sizden her şeyi beklerim. Bilmem anlatabildim mi?” Yandaşlardan yalakalardan zaten beklenmez. Lakin RTE’nin deyişiyle “malum medyada” da, bırakınız aynı ölçekte olmasını bir yana, okurların yazdıklarına uzaktan benzeyen bir yoruma rastlayamazsınız. Bu adamların, bu kadronun söylediklerine, yaptıklarına düne kadar sürekli göz yumuldu. Bugünlere dayandık. Şimdi RTE’nin meydanlarda hayır cephesinde buluştuğunu söylediği “malum medya” AKP iktidarından ve başından kurtulmak için yorumlarıyla, haberleriyle savaş veriyor. Sonucu 12 Eylül’de göreceğiz! [email protected] SAYFA 26 AĞUSTOS 2010 PERŞEMBECUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Ağustos Oslo Y 15 Helsinki Y 15 Stockholm Y 16 Londra Y 19 AmsterdamY 21 Brüksel Y 22 Paris PB 25 Bonn PB 23 Münih PB 22 Berlin PB 21 BudapeştePB 25 Madrid B 33 Viyana B 25 Belgrad B 26 Sofya B 25 Roma PB 25 Atina B 31 Zürih PB 29 Moskova Y 19 Aşkabat PB 31 Taşkent B 31 Bakû Y 28 Bişkek B 29 Tiflis Y 33 Kahire B 35 Şam B 36 İstanbul B 31 Edirne B 34 Kocaeli B 33 Çanakkale B 33 İzmir B 35 Manisa B 36 Denizli B 36 Zonguldak B 27 Sinop B 29 Samsun Y 28 Trabzon Y 27 Giresun Y 26 Ankara B 33 Eskişehir B 30 Konya B 31 Sıvas B 27 Antalya B 37 Adana B 37 Mersin B 35 Diyarbakır PB 39 Şanlıurfa PB 40 Mardin PB 36 Siirt Y 37 Hakkâri Y 29 Van Y 22 Kars Y 19 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parça- lı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz, Doğu Ana- dolu’nun kuzey ve do- ğusu ile Samsun, To- kat, Ordu, Batman ve Siirt çevreleleri sağa- nak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağış- ların Trabzon, Rize ve Artvin çevrelerinde kuvvetli olması bekle- niyor. Hava sıcaklığı, Doğu kesimlerde 2 ila 4 derece azalacak, di- ğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Hiç Kendinizi Kürt Gibi Hissettiniz mi? [email protected] İnternet andıcı soruşturması kapsamında adliyeye gelenlerin sayısı 10’a yükseldi Otuzbiroğlu ifade verdi İstanbul Haber Servisi - Ko- mutanlar “internet andıcı’’ so- ruşturmasõ kapsamõnda ifade ver- meyi sürdürüyor. Koramiral Meh- met Otuzbiroğlu, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelerek sav- cõ Zekeriya Öz’e ifade verdi. Genelkurmay içerisinde, “kara propaganda yapmak ve hükü- meti yıpratmak” amacõyla in- ternet siteleri kurarak fişlemeler yaptõklarõ gerekçesiyle haklarõnda soruşturma açõlan 19 şüpheliden Koramiral Otuzbiroğlu, İstanbul Adliyesi’ne gelerek dün ifade ver- di. Öğle saatlerinde adliyeye ge- len Otuzbiroğlu’na avukatõ ve ko- rumalarõ eşlik etti. Sivil araçla adliyeye gelen Otuzbiroğlu, hâkim ve savcõlarõn kullandõğõ protokol kapõsõndan adliyeye girdi. Kor- amiral Otuzbiroğlu’nun ifadesi soruşturma savcõsõ Zekeriya Öz ta- rafõndan alõndõ. Otuzbiroğlu, ifa- desinin ardõndan Adliyeden ay- rõldõ. Haklarõnda soruşturma açõlan 19 şüpheliden şu ana dek yalnõzca 10’u soruşturma kapsamõnda ifa- de verdi. Soruşturma kapsamõnda önceki gün de eski 1. Ordu Ko- mutanõ emekli Orgeneral Hasan Iğsõz yaklaşõk 4 saat ifade vermişti. Orgeneral Iğsõz, Adileye’ye gör- evini teslim ettikten bir gün son- ra sivil elbiselerle gelmişti. ‘Tek tip’ vurgusu BARKIN ŞIK ANKARA - Kara Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Işık Koşa- ner, Kara Kuvvetleri Komutan- lõğõ görevini törenle EDOK Ko- mutanõ Orgeneral Erdal Ceyla- noğlu’na devretti. Törende konuşan Koşaner, ko- mando tugaylarõnõn tamamen profesyonelleşmesine ilişkin pro- jenin tamamlandõğõnõ söylerken, “Bir an önce ‘tek tip’ askerlik uygulamasına geçilerek vatan hizmetinin herkes için eşit şart- larda yapılması önem arz et- mektedir” dedi. “Erbaş ve er- lerin çok kısa bir eğitimden sonra göreve gönderildikleri” şeklindeki ifadelerin gerçeği yan- sõtmadõğõnõ vurgulayan Koşa- ner, sõnõrlarda görev alacak per- sonelin ise Sõvas’ta eğitileceğini kaydetti. Koşaner, “Mücadelenin silahlı güç kullanmadan başa- rıya ulaşması da mümkün de- ğildir” diye konuştu. Terörle mücadelede görev ve sorumluluğun İçişleri Bakanlõ- ğõn’da olduğuna, Kara Kuvvetleri Komutanlõğõ’nõn doğrudan bir sorumluluğu bulunmadõğõna işa- ret eden Koşaner, “Her olayda, sadece duyumlara dayanarak ve Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alarak yaptığı mesnetsiz suç- lamalar ve iftiralar esefle ve üzüntüyle izlenmektedir. Ne yapılırsa yapılsın bu medya organlarının, kendilerine veri- len görevin gereği, suçlama ve iftiralarından vazgeçmeyecek- lerini de biliyoruz. Yüce ulu- sumuzun olayları dikkatle ta- kip ederek mutlaka en doğru kanaate varacağına gönülden inanıyoruz.” Cemaatçilik yasaya aykırı Ceylanoğlu da, Cumhuriyetin siber taarruz ile karşõ karşõya ol- duğunu ancak çabalarõn beyhude olduğunu vurgularken, “Bilinen bölücü/ayırıcı, etnik kimlik, tarikat - cemaatçilik gibi fark- lılıklar gündeme getirilerek, Türkiye Cumhuriyeti’ne kar- şı olmayı amaçlayan kesimle- rin, bu şekilde maksatlı gay- retleri, Cumhuriyet anayasası ile yasalara aykırıdır. Zaten Türk ulusu da bunları dikka- te almamaktadır” dedi. Gazetecilere Özgürlük Platformu İstanbul Haber Servisi - Basõn meslek ör- gütlerinin dün gerçekleştirdiği toplantõda alõnan kararlarõ açõklayan Türkiye Gazeteciler Federas- yonu Başkanõ Atilla Sertel, “Gazetecilere Özgür- lük Platformu” oluşturulacağõnõ belirtti. Bir ey- lem komisyonu da kurulduğunu söyleyen Sertel, komisyonunun gazetecilerin özgürlük kampanya- sõnõ örgütlü bir şekilde yürüteceğini söyledi. PKK’den boru hattına saldırı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Terör örgütü PKK’nin eylemsizlik kararõna kar- şõn sabotaj eylemleri sürdürüyor. Teröristler, Ağ- rõ’nõn Eleşkirt ilçesinden geçen, İran’dan Türki- ye’ye gaz akõşõnõ sağlayan doğalgaz boru hattõnõ havaya uçurdu. Çõkan yangõna istasyonlardaki va- nalar kapatõlarak müdahale edildi. 20 yılda 20 bin PKK’li öldürüldü Cumhuriyet Ankara Bürosu - BDP’li Ayla Akat Ata’nõn PKK ile ilgili soru önergesi- ni yanõtlayan İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, 1990- 2009 yõllarõ arasõnda toplam 27 bin 905 PKK’li- nin güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildiğini bildirdi. Atalay Bunlardan 19 bin 946’sõnõn ölü, 4 bin 733’ünün de sağ ele geçirildiğini bildirdi. LEVENT GENCELLİ BURSA - Bursa’nõn İnegöl ilçesinde geçen ay çõ- kan olaylarõn ardõndan İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Alağaçlı, pasif görev olarak nitelendirilen Yenişehir Havaalanõ Şube Müdürlüğü’ne atandõ. Alağaçlõ’nõn yerine ise Bursa Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Mü- dürü Orhan Öztabak getirildi. Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Halil Yılmaz, 23 emniyet müdürü ve emniyet amirinin görev ye- rini değiştirdi. Yõlmaz, merkez ilçeler dõşõndaki il- çelerin emniyet müdürlerini daha pasif görevlere çek- ti. Osmangazi İlçe Emniyet Müdürü Arif Bozdemir, asayiş şube müdürlüğüne getirilirken, Yõldõrõm, Gemlik, Mudanya, Gürsu ve Orhangazi ilçe emniyet müdürleri de görevlerinden alõndõ. İnegöl Emniyet Müdürü pasif göreve çekildi Fuhuş soruşturması Ertürk: Bana şantaj yapılmadı HÜLYA KESKİN Asker ve bürokratlara şantaj yaptõklarõ iddia edilen fuhuş çetesine yönelik soruşturma kapsamõnda savcõ Fi- kret Seçen tarafõndan müşteki olarak ifadeye çağrõlan Tümamiral Mücahit Şişlioğlu ve Tuğamiral Türker Er- türk, Beşiktaş’taki İs- tanbul Adliyesi’ne gele- rek “müşteki” sõfatõyla ifade verdiler. Adliye çõkõşõ açõklama yapan Tuğamiral Ertürk, söz konusu olayla ilgisi ol- madõğõnõ söyledi. Yak- laşõk bir buçuk saat ifa- de veren Tuğamiral Er- türk, adliye çõkõşõ gaze- tecilerin sorularõnõ ya- nõtladõ. Asker olmasõ nedeniyle açõklayacak- larõnõn sõnõrlõ olacağõnõ söyleyen Ertürk, “Müş- teki sıfatıyla ifade ver- dim. Soruşturma sav- cısına her şeyi anlat- tım. Şikâyetçi oldum” dedi. Gazetecilerin “Si- ze şantaj yapıldı mı?” sorusunu ise Ertürk, “Bana şantaj yapılma- dı. Biz şeref ve onuru- muz için ideallerimiz için askerlik mesleğin- den istifa ettik” yanõtõ- nõ verdi. “İstifanızın bu olay ile ilgi olduğu söy- leniyor?” sorusuna Er- türk “Bu yukarıda da bana soruldu. Ancak istifamın bu olayla il- gisi yok” diye yanõtladõ. Fotoğraf:ÖZLEMÖZGÜL Erzincan Cumhu- riyet Başsavcısı İl- han Cihaner ile birlikte yargılanan ancak mahkemeye giderek ifade ver- meyi reddeden EDOK Komutanı Orgeneral Saldı- ray Berk’in 22 Ekim’de Yargı- tay’da gerçekleşe- cek duruşmaya ka- tılacağı öğrenildi. Orgeneral Berk, 22 Ekim’de Yargıtay’da Orgeneral Koşaner: Vatan hizmetini herkes eşit şartlarda yapmalõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle