29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 22 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com Sivil Toplum Örgütlerinin kadın temsilcileriyle yapılan toplantıya, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği davet edilmedi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - AKP’li Kürşad Tüzmen, “Bu bayrak altında tek mil- letiz. Bu ülkenin ekme- ğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etme- mesi bir şerefsizlik, o zaman biz onlara diyo- ruz ki bunlar şerefsiz- dir” dedi. AKP Kõrõkkale Millet- vekili Vahit Erdem’in ardõndan Mersin Millet- vekili Tüzmen de, dünkü açõklamalarõyla dikkat çekti. Tüzmen, Erdem’in yerel bir gazetede yayõm- lanan “Kürtler her şeyi ellerine geçirdi. Yakın- da Türkler azınlıkta kalacak” sözlerinin anõmsatõlmasõ üzerine, bu konuşmada õrkçõ bir ayrõm olmadõğõnõ söyle- di. Tüzmen, şöyle konuş- tu: “Bugün siz Rusyalı diyor musunuz? Veya İtalyan kökenli ABD askeri Irak’ta savaş ve- riyor mu? Önce ABD’liyim diyor. İtal- yan uyruklu ABD’liyim demiyor. Bu bayrağın altında yaşayan insan- ların hepsine Türk mil- leti diyoruz. Laz köken- li, Çerkez kökenli Türk olabilir ama bunların hepsi Türk milletidir. Bu bayrak altında tek milletiz. Dolayısıyla bu esaslarımızda kimsenin kuşkusu olmasın. Sizin sorunuzun alt detayın- da şu varsa; yani bu bayrağın altında yaşa- yıp bu ülkenin suyunu, bu ülkenin ekmeğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etmemesi gibi bir şerefsizlik var- sa o zaman biz onlara diyoruz ki, bunlar şe- refsizdir. Hangi kurum ve kuruluşta olursa ol- sun, uzantıları kim, ne- rede olursa olsun, hangi mevkide olursa olsun bunlar da şerefsizdir.” Erdem: Sözlerim maksadını aştı Vahit Erdem de, yerel gazetelere yansõyan açõk- lamasõnda, “Orta Ana- dolu insanımız ise reha- vet bürünmüş durum- da. Şöyle genel bir şe- kilde bakacak olursak, Kürtler artık çok çalışı- yor. Her şeyi ellerine almaya başlıyorlar. Ya- kında Türkler azınlık olacak ve bir zamanlar Türkler varmış diye- cekler. Bir an önce gö- zümüzü açmamız la- zım. Çalışkan olmak zorundayız” dedi. Er- dem, dün yaptõğõ açõkla- mada ise sözlerinin mak- sadõnõ aştõğõnõ söyledi. Biri üsteğmen, biri uzman çavuş, beşi er... Anaların, babaların, kardeşlerin, sevgililerin yürekleri yandı. Bir ateş topu düştü evlere... Babanın çığlığını duydunuz: “Bana oğlumu geri getirin!” Bu çığlığı neredeyse 35 yıldır duyuyoruz... 2009 yılında PKK bu denli azıtmamıştı... AKP’nin, “demokratik açılım” masalından sonra, 2010 yılında ivme kazandı saldırılar. Yağmurlu bir İstanbul sabahında gazeteleri okurken yaşamın o derin sularında olmak istedim... Barışı, kardeşliği, sevgiyi düşündüm... Ölümler ve gözyaşları... Bu kirli savaş bitsin! Nasıl bitecek bu kirli savaş? İki taraf da silah bırakarak mı? Bu tezi savunanların amacı nedir? Devletin polisi ve askeri silah bırakır mı? Fransız şair Edmond Jabes’in bir dizesi aklıma geliyor gazeteleri okurken: “Bir kâğıt parçasına kelimeyi dökmek, o anda beyaz sayfayla söze tutuşmaktır.” Beyazlık kan beyazlığıdır şaire göre. Harflerin sesinde ise yüzyılların gururu ve yıkımı! Yaşamı yıkımlarla geçmiş iki kuşak var Türkiye’de. 12 Mart ve 12 Eylül... 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde 63 kişi öldürüldü. Bugüne dek bu ölümlerin sorumlularından hangi siyasal iktidar hesap sordu? Kenan Evren, emekçiler, gençler, sosyalistler, devrimciler işkenceden geçirilirken Güneydoğu’da askeri uçaklarla Kuran’dan ayetler attırıp açıklama yapıyordu: “Asmayalım da besleyelim mi?” AKP iktidarının yalaka temsilcileri, liboş tayfa ve tarikat şeyhlerinin tosuncukları televizyon ekranlarında ahkâm kesiyorlar: “12 Eylül’de anayasa değişikliğine ‘evet’ demeyenler,12 Eylül düzeninin sürmesini isteyenlerdir!” Vay benim her şeyi bilen tosuncuğum vay! Sen akıllı, herkes enayi! AKP 12 Eylül yasalarının arkasına dayanmış, şiirler okuyup ağlayarak toplumu etkilemeye çalışıyor. Önce şu 28 Şubat’ı yapanlardan, ‘e’ muhtıra verenlerden hesap sorabiliyor musun? Soramıyorsun! Seçim Yasası’nı ve Partiler Yasası’nı değiştirebiliyor musun? Değiştirmiyorsun! Bak CHP ne dedi: “Seçim barajı yüzde 7’ye düşürülsün!” Sen karşı çıkıyorsun: “Baraj yüzde 10’da kalsın... Baraj indirilirse Türkiye’de istikrar bozulur!” Bırakın Avrupa ülkelerini, bugün Suriye, Mısır ve KKTC’de seçim barajı yüzde 5... Bu ülkede hangi faili meçhul cinayet aydınlatıldı bugüne dek? Bazılarının sadece tetikçileri bulundu, o kadar! 26 Eylül 1999’da Ulucanlar Cezaevi’ndeki katliamda 10 tutuklu öldürüldü, 78’i yaralandı... 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu”nda 20 cezaevinde yapılan operasyonda 2 asker, 30 tutuklu öldürüldü... Türkiye’de olup bitenlere kimi sözde aydınlar “at gözlüğü”yle bakıyor; Güneydoğu’nun feodal yapısını, korucu örgütlenmesini, aşiret liderlerinin devletin parasını nasıl yağmaladığını bilmiyor. Diyabakır’da 644 Demokratik Kitle Örgütü’nün “Parmaklar tetikten çekilsin” dediği an PKK saldırıyor ve yedi askerimiz şehit düşüyor. Ben bunca kıyımlara, acılara, toprağa dökülen gözyaşlarına, vakitsiz açan kan çiçeklerine baktıkça yüreğimin derinliğinde bir sızı duyumsuyorum. Yazılanlara, TV ekranlarında her konuda bilgi sahibi olan gazetecilere bakıyorum... Her kafadan bir ses çıkıyor... Kim var PKK’nin arkasında ve elindeki ağır silahları nereden ve nasıl alıyor? PKK’nin arkasında Irak’ı işgal eden ABD ve Kuzey Irak yönetimi var... PKK orada kenevir yetiştiriyor, baz morfin yapıp kaçırıyor ve yılda, nereden bakarsanız bakın, 40 milyar dolar kazanıyor. Dedim ya, yağmurlu bir İstanbul sabahı... Kafam karmakarışık. İstanbul’da 31 aydın, sanatçı, gazeteci, demokratik kitle örgütü temsilcilerinin hazırladığı bildiriyi destekliyorum: “Cehennemden önceki son durağa geldik. Artık kan ve ateş dursun, hayat ve barış kazansın.” Ben de diyorum ki: “Anaların babaların gözyaşları toprağa akmasın... Kan çiçekleri vakitsiz açmasın... O çiçekler insan ruhunun simgesi olsun sevgi adına, kardeşlik adına...” Taş atan çocuklar zindana atılıp, teröristlerin maşası olmasın çıktıklarında... Türk’üyle, Kürt’üyle, Lazıyla, Süryanisiyle, Ermenisiyle, Çerkeziyle, Boşnağıyla tüm çocuklar bizim umudumuz, vadilerde açan kır çiçeklerimiz... Ne diyordu Fransız şair: “Bir kâğıt parçasına bir kelimeyi dökmek, o anda beyaz sayfayla söze tutuşmaktır.” Var mısınız beyaz sayfayla söze tutuşmaya? POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Gözyaşlarıyla Islanıyordu Toprak... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 FIRAT KOZOK ANKARA - Atatürk’ün en önem- li miraslarõndan biri olan Atatürk Or- man Çiftliği (AOÇ), uygulanan per- sonel politikalarõyla “aile çiftliği”ne döndü. Çiftlikte görevli 2’si müdür top- lam 10 kişinin eşi, kõzõ ya da oğlu, özel şirketler üzerinden çiftlikte göreve başladõ. Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ ise, skandalõ “Atatürk Orman Çift- liği Müdürlüğü yönetiminin çeşitli tarihlerde şirket üzerinden gelen elemanlarla, kurum bünyesinde me- sailerinin başladığı tarihe kadar herhangi bir irtibatı söz konusu ol- mamaktadır” diye savundu. 1925 yõlõnda Atatürk tarafõndan ku- rulan, günümüze kadar birçok kurum ve kuruluş tarafõndan topraklarõnõn büyük bölümü işgal edilen AOÇ’de bu kez de kadrolaşma skandalõ yaşanõyor. Cum- huriyet’in edindiği bilgilere göre, çift- likte görevli 2’si müdür, 10 kişinin ya- kõnlarõ özel şirketler aracõlõğõyla çiftlikte göreve başladõ. Çiftlikte “eş-dost” öl- çütleriyle işe başlayanlardan bazõlarõ ve yakõnlarõnõn çalõştõklarõ birimler şöyle: “Hasan Sarıca (Hukuk Müşavirli- ği-memur)-Serkan Sarıca (oğlu-inşaat bürosu), Kemal Demirel (Muhasebe Müdürü)-Burak Demirel (oğlu-pa- zarlama), Ramazan Bulut (Ticaret Müdürü)- Taha Bulut (oğlu-pazar- lama), Mehmet Tufan (şoför)- Fatih Tufan (oğlu-işçi), Murat Erdoğdu (şoför) - Türkan Erdoğdu (eşi-mü- dürlük emrinde), Hasan Ünal (me- mur) - Yasemin Ünal (kızı-süt fabri- kasında), Şener Pamuk (memur) - Özlem Pamuk (eşi-işçi), Haktan Ze- hir (şarap fabrikasında) - Nükhet Ze- hir (eşi- şarap fabrikasında), Recep Erdoğdu (hayvanat bahçesinde) - Özge Erdoğdu (kızı-hayvanat bah- çesinde), Ahmet Vatansever (elektrik atölyesinde) - Özlem Vatansever (eşi- müdürlük emrinde) Bakanlık: Haberimiz yok! Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ ise Cumhuriyet’in sorularõna 1 gün gecik- meli olarak verdiği yanõtta, personel po- litikasõndaki “eş-dost” ilişkisinden ba- kanlõğõn haberdar olmadõğõnõ savundu. Personel sayõsõnõn iş yoğunluğu nede- niyle arttõğõ anlatõlan açõklamada, “Dı- şarıdan, rekabet şartları oluşturula- rak açık ihale usulü sistemi ile eleman alımı yoluna gidilmiştir” denildi. Açõklamada şöyle devam edildi: “Bu tip alımlarda, her kamu ku- ruluşunun yönetimi gibi Atatürk Or- man Çiftliği Müdürlüğü de, dışarıdan gelen elemanlarla ilgili olarak her- hangi bir inisiyatifte bulunmamak- tadır. Mevzuat gereğince, ilgili firma uygun elemanları temin etmekle mü- kelleftir. Gerek temizlik hizmet alımı gerekse güvenlik hizmet alımı için ya- pılan ihalede çalıştırılacak eleman- ların işe alımı ve işten çıkarılma ta- sarrufu tamamen ilgili kanunlar doğ- rultusunda yükleniciye aittir.” Müdüründen şoförüne 10 kişinin eşi, çocuğu çiftlik personeli oldu. Bakanlõğõn haberi yok AOÇ aile çiftliği olduBugüne kadar birçok kurum tarafõndan arazileri yağmalanan Ata mi- rasõ AOÇ’de işe alõmlarda ‘eş-dost’ kriteri uygulandõğõ ortaya çõktõ. Çiftlikte görevli bazõlarõ üst düzey 10 personelin kõzõ, oğlu ya da eşi çe- şitli pozisyonlarda işe alõndõ. Tarõm Bakanlõğõ iddialara ilişkin yaptõğõ açõklamada, işe alõmlarõn bir şirket aracõlõğõyla yapõldõğõnõ bildirdi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - “Taş atan çocuklar tasarısı” olarak anõlan düzenlemde yapõ- lan bir değişiklikle “top- lantı ve gösteri yürüyü- şüne katılan çocukların ‘propaganda’ suçu işle- seler dahi, ‘terör suçlusu’ sayılmayacağı ve ‘örgüt üyesi’ gibi yargılanıp ce- zalandırılamayacağı” hükme bağlandõ. TBMM’de önceki gece “taş atan çocuklar” ta- sarõsõ görüşülürken AKP’lilerin verdiği öner- geyle değişiklik yapõldõ. Buna göre; Toplantõ ve Gösteri Yürüyüşü Kanu- nu’na aykõrõ olarak, top- lantõ ve gösteri yürüyüş- lerine katõlarak direnen veya bu sõrada propagan- da suçu işleyen çocuklar hakkõnda, bu suçlara bağ- lõ olarak ayrõca TMK’nin “Terör örgütüne men- sup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılır” hükmü uygulanmayacak. Böyle- ce çocuklarõn “direnme” ve “propaganda” suçu dõşõnda “terör örgütü üyeliği” suçundan yargõ- lanmasõ ve cezalandõrõl- masõ engellenmiş olacak. CHP ve BDP, yetersiz bulsalar da tasarõyõ des- tekledi. MHP ise tasarõnõn geri çekilmesini istedi. MHP, tasarõnõn 2. bölü- münün görüşmelerinin kapalõ oturumda yapõl- masõ için önerge verdi. Muhalefetin tasarõnõn geçici 1. maddesinin terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ve PKK’nin üst yöneticilerinin disiplin ce- zalarõnõ ortadan kaldõr- mak için getirildiğini sa- vunmalarõ üzerine söz alan Adalet Bakanõ Sa- dullah Ergin, iddianõn gerçekleri yansõtmadõğõnõ belirtti. AİHM’in Türki- ye’yi “adil yargılama hakkını ihlal ettiği” ge- rekçesiyle tazminata mah- kûm ettiği bir davayõ ha- tõrlatan ve Türkiye aley- hine açõlmõş 567 benzer dosyanõn bulunduğunu belirten Ergin, “Bu dos- yalarda da Türkiye aley- hine tazminat kararları çıkacak. Bu düzenleme- yi yapmamızın amacı, bu çıkması muhtemel kararları önlemektir. Tasarıda, bölücü başının disiplin cezalarının affı- na ilişkin bir düzenleme bulunmuyor. Adil yar- gılanmanın ihlali söz ko- nusu olmasın diye di- siplin cezasının doğru ya da isabetsiz olduğu yönünde bir karar ve- rilmesini öngörüyor dü- zenleme” dedi. TASARI DEĞİŞTİ Örgüt üyesi gibi ceza almayacak ORHAN BİRGİT Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, 12 Eylül darbesiyle MSP’nin Manisa il başkanõ olarak tanõşmõş. O yüzden darbenin ka- rargâhõ olan Ankara’da olup bi- tenlerden habersiz kalmõş. Daha sonra da tüm Türkiye’de nelerin olup bittiğini sadece Milli Görüş penceresinin izin verdiği kadar iz- leyebildiği için mesela CHP’nin ve CHP’lilerin başõndan geçenler hakkõnda bilgi sahibi olamamõş. Bu yüzden CHP’nin bugünkü genel başkanõna yanõt verirken “.. hiçbir CHP’li yetkili mah- keme önüne çıkmadı, yargılan- madı” türünden baştan aşağõ yan- lõş söylemlerle adeta 12 Eylülcü- lerin sözcülüğüne soyunmaktan çekinmiyor. Kusura bakmasõn ama bu yaptõğõna halkõmõz “cahil cesareti” der. Çünkü o dönemde CHP’nin genel başkanõ Bülent Ecevit, Hamzakoy’daki zorunlu gözal- tõ döneminden döner dönmez aralarõnda benim de bulunduğum elliye yakõn “eski” milletvekili ile birlikte bir dizi eylemin so- rumlusu olma iddiasõ nedeni ile soruşturmayla karşõ karşõya kal- mõşlardõ. İddialarõn sahipleri merhum Türkeş ve dönemin MHP yöneti- cileri, CHP tarafõndan düzenlenmiş sayõsõz yasal çalõşma için akõl al- maz yorumlar yaparak 80 sayfayõ aşan bir suç duyurusunu Ankara Sõ- kõ Yönetim Komutanlõğõ’na ver- mişler, Komutan Korgeneral Re- cep Ergun bu iddialarõ ciddi bul- duğunu söyleyerek başsavcõ Hâ- kim Albay Nurettin Soyer’i gö- revlendirmişti Soruşturma aylarca sürdü. Her birimiz Mamak’ta başsavcõnõn sorularõnõ yanõtladõk. Rahmetli Ecevit, bence tarihi bir savunma hazõrlayarak başsavcõya, 12 Eylül öncesindeki o meşum dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin kar- deş kavgasõnõ önlemek için neler yaptõğõnõ bir bir anlattõ. Nurettin Soyer’in yakõn çevre- sine bu gerçekler karşõsõnda adli amir kimliği de taşõyan Korgene- ral Ergun’un sürdürmek istediği “tutukla” emirlerine direnmekte nasõl zorlandõğõnõ anlattõğõ o gün- lerin fõsõltõ gazetesinin başlõca ha- beriydi. Mısır’daki sağır sultan bile... Arõnç o soruşturmanõn aklan- ma ile sonuçlanmasõnõ bilme- mekte belki mazur sayõlabilir. Ama Ecevit’in bazen Ulucanlar, bazen Mamak cezaevlerinde tu- tuklu olduğunu bunlardan biri- sinin bir yabancõ dergiye verdi- ği bir söyleşi nedeni ile olduğu- nu , “Mısır’daki sağır sultanın” bile öğrendiğini de mi bilmez? Kılıçdaroğlu’ndan önceki CHP Genel Başkanõ Baykal’õn Celal Doğan, Süleyman Genç ve baş- ka partili arkadaşlarõ ile Zincir- bozan’da komutan buyruğu ile zo- raki konuk yapõldõklarõnõ o döne- mi zaman zaman anlattõklarõnõ da mõ okumadõ Sayõn Arõnç? Önceki gün kendisini de ağlatan konuşmasõnda Başbakan’õn söy- lediği örnekler arasõnda adõ geçen kabine arkadaşõ Ertuğrul Gü- nay -her ne kadar o dönemin ün- lü isimlerinden Fatsalı Terzi Fik- ri’nin komün çalõşmalarõ nedeni ile suçlanmış olsa da- eski CHP Ordu milletvekili olarak tutuklu değil miydi? Kõsaca Sayõn Arõnç, parlamen- ter demokrasili düzene içten inan- mõş hemen her yurttaş gibi, pos- tal seslerinden, aramalardan, göz- altõ olaylarõndan, sorgulardan 12 Eylül’de nasibini almõş; ama ge- rekmediği için onlarõ politika pa- zarõnõn tezgâhlarõna malzeme yap- mamõş olanlar için bilgi sahibi ol- madan konuşmadan önce, bence görev alanõnõzda bulunan Basõn Yayõn Genel Müdürlüğü’ne bu- günden tezi yok emir verin. Size ve kulaktan dolma nutuklarla du- rumu idare etmeyi alõşkanlõk ha- line getiren liderinize, geçmiş ya- kõn tarihimizin arşivini açsõnlar. Bülent Arınç’a yakın tarih dersleri İstanbul Haber Servisi - 14 yaşõnda cezaevine gi- ren ve bu sõrada kan kanse- ri olan 18 yaşõndaki tutuk- lu Abdullah Akçay, teda- vi gördüğü Okmeydanõ Eği- tim ve Araştõrma Hastane- si mahkûm koğuşunda dün yaşamõnõ yitirdi. İnsan hak- larõ savunucularõnõn ve ai- lesinin çabalarõ sonucunda Adli Tõp Kurumu 15 Tem- muz günü durumu ağõrlaşan Akçay’õn cezasõnõn erte- lenmesini istemiş, savcõlõk da cezayõ 3 ay ertelemişti. Hayatõ bürokrasiye ta- kõlan Akçay’õn ömrü Yargõtay’õn ka- rarõnõ beklerken tükendi. Akçay’õn durumu, bir süredir kaldõ- ğõ Okmeydanõ Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’nde dün sabah saatlerinde ağõrlaştõ. Mahkûm koğuşunda hayatõ- nõ kaybeden Akçay’õn cenazesi aylar- ca tedavisine dõşarõda devam edebilmek için rapor beklediği Adli Tõp Kuru- mu’na kaldõrõldõ. Ailesi Akçay’õn ce- nazesini toprağa vermek üzere mem- leketi Mardin’e götürdü. İnsan Haklarõ Derneği (İHD) İstan- bul Şube Başkanõ Abdulbaki Boğa, Akçay’õ yasalarõn ve devletin öldür- düğünü savunarak “Biz defalarca kendisinin yaşamının tehlikede ol- duğunu ve cezaevi şartları altında öleceğini söyledik. Zamanında tah- liye edilseydi ve uygun şartlarda te- davi görseydi Akçay’ın bu- gün sağlıklı bir şekilde ha- yatını devam ettirecekti” dedi. Eski Başbakan Nec- mettin Erbakan’õn “Ka- yıp Trilyon” davasõnõn af kapsamõna girmesi için ya- sa çõkarõldõğõnõ anõmsatan Boğa “Erbakan’ı affeden AKP hükümeti ve Cum- hurbaşkanı Abdullah Gül, 14 yaşındaki bir çocuğu da en azından ağır hastalı- ğından dolayı affetmeli ve tedavi görebileceği koşulları yarat- malıydı” diye konuştu. Tahliye kararı bekleniyordu Hakkõnda 108 yõl hapis cezasõ iste- nen ve 4 yõldõr cezavinde bulunan tu- tuklu bulunan Akçay, 24 Ağustos 2009’da hastaneye kaldõrõlmõştõ. Akçay, Şubat 2009’da Adli Tõp Kurumu’na sevk edilmiş, kurum 21 Mayõs’ta “te- davisine cezaevinde devam edilme- sinde bir sakınca yoktur” şeklinde ra- por vermişti. Akçay için İHD ve aile- sinin girişimleri sonucu tekrar Adli Tõp Kurumu’na başvurulmuş, kurum 15 Temmuz’da Akçay’õn tedavisinin, “tu- tukluluk koşullarında yapılamaya- cağına, hastalığının ağır olduğuna ve cezasının ertelenmesi gerektiğine ilişkin rapor vermişti.” Yargõtay’õn da Akçay hakkõnda tahliye kararõ ver- mesi bekleniyordu. KAN KANSERİ TUTUKLU AKÇAY YAŞAMINI YİTİRDİ Ömrü Yargõtay kararõ beklerken tükendi Bayrağı kabul etmemek şerefsizlik TÜZMEN: Abdullah Akçay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle