19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Oya Baydarla 'SavaşÇağı UmutÇağı-BirYirmi YaşCüncesinedair Toyduk ama umutluyduk' Oya Baydar'ın savaş çağı umut Çağı romanı, "Bir Yirmi Yaş Güncesi" alt başlığı da ekle- nerek kırk yedi yıl sonra yeniden yayımlandı. çocukluğundan beri yazar olmayı düşle- miş ve ilk romanını da 17 yaşındayken yazan Baydar, sonraki yıllarda devrim ve sosya- lizm mücadelesine girince. -kendi deyişiyle- kuşağının pek çok genci gibi kendini ka- baran sol dalgalara atıyor ve edebiyatı bütünüyle bırakıyor. Üniversitelerde sosyoloji -f asistanlığı yapıyor, sosyolojik araştırmalarla. toplumsal yapı çözümlemeleriyle uğraşı- yor. siyasal metinler yazıyor, daha sonra da gazetelerde köşe yazarlığı. 12 Mart'ta tu- tuklanıyor, 12 Eylülde yurtdışına kaçmak zorunda kalıyor. Sonra duvarın yıkılışı, sos- yalist sistemin çözülüşü, yaşanan şok ve acılar. Yıllar sonra yeniden edebiyata dönü- yor; bütün bu yaşanmışlıklarla dolu olarak ve bütün bu yaşanmışlıkların agırlığını du- yarak. Yazmak hem sagıltıcı oluyor hem de içinde biriken sözleri paylaşma, insanın ve dünyanın hali karşısında yüreğine bastıran isyanı haykırma olanağı sağlıyor ona. Bay- dar'la hem yaşamından kimi kesitleri hem de yıllar sonra yeniden yayımlanan gençlik romanı Savaş çağı Umutçağtnı konuştuk. • Gamze AKDEMİR • lk romanmızı 17 yaşın- da yazmışsınız. O sıra- larda Merhaba Hüzün romanıyla Fransa 'da ve dünyada çok ünlenen on sekizya- şındaki Françoise Sagan 'a öykün- müş olabileceğinizi ve bu ilk ro- tnanınızı san müsvedde defterine """' yazdığınızı anlaüyordunuz bir söy- leşinizde. Kitabın adı neydi? Allah Ço- cukları Unuttu muydu? Başmıza dert de açmıştı galiba. O süreci anlatırmısı- nız? - 17 yaşındayken yazdığım ilk roman 1958'de Hürriyet gazetesinde tefrika edilmişti. Gençliğin verdiği cüret ve pervasızlıkla gazetenin "neşriyat müdü- rü" Tahsin Öztin'den randevu almış,, sonra da sarı deftere kurşun kalemle ya- zılmış romanımı koltuğumun altına sı- kıştırıp karşısına çıkmıştım. O günlerdc Fransa'da Françoise Sagan adlı bir genç kız 18 yaşında yazdığı Merhaba Hüzün adlı romanıyla pek meşhur olmuştu. Gazete, herhalde bu yüzden benim ro- manı basmayı kabul etti. Türk Sagan'ı diye sansasyonel bir tanıtımla lanse etti- ler beni. Ama o roman Aîlah Çocukları Unuttu değildi; benim verdiğim ad ney- SAYFA 16 di, gerçekten hatırlamıyorum. Hürriyet kendisi uygun gördüğü bir ad koymuş- tu: Kalbimin Erkeğiveya benzer bir şey. Allah Çocukları Unuttu ikinci roma- nımdı, üçüncüsü de şimdi yıllar sonra yeniden yayımlanan Savaş Çağı-Umut Çağı. Hürriyet'te roman yayımlandığın- da lise sondaydım. Çok disiplinli, çok tutucu bir okuldu. Tabii kıyamet koptu, bir genç kız nasıl roman yazarmış, üste- lik kalbimin aradığı erkek falan diye. lnsafızlar beni Maarif Vekâleti üst di- siplin kuruluna verdiler son sınıftan ih- Oya Baydar ve Gamze Akdemlr birllkte.. raç istemiyle. Neyse ki uzaklaştırma ka- rarı mezuniyetimden sonra geldi de kurtuldum. DENİZ CEZMİŞ REKTÖRLÜĞÜ BASIYOR! - Sosyaîist mücadeleniz malum, tekrar soracak değilim ama "Türkiye'de îşçi Smıfının Doğuşu" konulu doktora tezi- nizin başına gelenleri sormadan olmaz. Anlaür mısınız biraz? Hani Deniz Gez- miş ve öğrenciler doktoranız reddedildi diye rektörlüğü basıyor... - O sıralarda Istanbul Üni- versitesi'nde sosyoloji asista- nıydım. Tez ho- cam ve jüri ka- bul ettiği halde, konunun ne ol- duğunu bile bil- meyen fakülte profesörler ku- rulu iki defa reddetti. Asıl nedeni fakülte- Jeki siyasal ideolojik çatış- maydı. Işçi suıı- fı dediğiniz an- da komünist sayılıyordunuz, ayrıca da ben Türkiye Işçi Partisi (TİP) üyesiy- dim, solda aktif olarak yer alıyordum. 1968'in aralık ayının sonuydu; gençliğin ayakta olduğu, işgallerin boykotlann gırla gittiği günler. Tezimin ikinci kez reddinden sonra, vermekte olduğum toplumsal düşünce tarihi dersinde dü- şünce özgürlüğünün gelişimi konusunu işledim. Çok masum olduğumu sanmı- yorum; herhalde epeyce ajitatif bir ko- nuşma veya dersti. O gün anfi çok kala- balıktı, normalde altmış-yetmiş öğrenci olması gerekirken birkaç yüz kişi vardı. Bir hazırlık olduğu belliydi. Nitekim ders bitip de odama girdikten kısa süre sonra kapı açıldı, uzun boylu, hani fîlin- ta gibi derler ya öyle bir delikanlı, "Ben Deniz Gezmiş'im, teziniz reddedildiği için rektörlüğü işgale gidiyoruz" dedi ve benim tek söz söylememc fırsat kalma- dan gitti. Rektörlüğün işgal edilmesinin doktoramın kabulünü sağlamayacağını öğrenciler de ben de biliyorduk, ama protesto işte. Tabii bu olay benim îstan- bul Üniversitesi'nde ve akademik kari- yerde sonumu getirdi. Teze gelince, ek- siklerine rağmen kötü değildi, çok uzun yıllar alanındaki birkaç kaynaktan biri olarak kaldı, sonra başka arkadaşlar da- ha iyilerini yaptılar tabii. En komiği de benim Deniz'i görmüşlüğüm o birkaç saniyeden ibarettir ama 12 Mart'tan sonra Ankara'da ikide birde gelir benim evde Deniz Gezmiş ararlardı. -12 Mart döneminde Hacettepe Üni- versitesi'nde ders verirken sınıftan alı- nıp tutuklanıyorsunuz. Ne kadar kaldı- nızhapiste, neîer yaşadmız? Bundan on yıl kadar sonra 12 Eylül darbesi sırasm- da da yurtdışına çıkmak zorunda kaldı- nız ve uzun süre sürgünde yaşadmız yanhş bihniyorsam? - Evet, lstanbul Üniversitesi'nden ay- rılınca Hacettepe'ye girdim. 12 Mart muhtırası verildi, bir süre sonra sıkıyö- netim ilan edildi, 18 Mayıs 1971'de de adı Balyoz Harekâtı olan bir operasyon- la, aralarmda Mümtaz Soysal gibi adla- rın da olduğu yüzlerce, hatta binlerce solcu aydın ve genç tutuklandı. O sıra- da beni de'aldılar içeri. Mayısın son gü- nüydü, kürsüde ders anlaüyordum, De- kan Osman Okyar başta olmak üzere, silahlı milahlı birileri gelip yaka paça götürdü. Önce gözaltı, işkence, sonra Yıldırım Bölge kadınlar koğuşunda ye- di-sekiz ay kaldım, 72 başında ara tahli- yeyle çıktım. Yedi buçuk yıl yedim ama 1974 af&yla kurtuldum. Mültecilik ve sürgün macerası on yıl kadar sonra. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından yurtdı- şına kaçtım. Çeşitli davalardan hakkım- da toplam 27 yıl hapis cezası isteniyor- du, ayrıca afişlerle aranıyordum. Mülte- ciUk yaşamı 12 yıla yakın sürdü. 1991'de çıkan afla dönebildim ancak. - 1989'da, siz Almanya'da sürgünde yaşarken sosyaîist sistem çöktü. Berlin Duvarı'nın yıkılışı yaşannnızda nasıl bir dönüm noktasıydı? - Bu çöküşü ben çok içinden yaşadım. Berlin Duvarı'nın yıkılması bir simgey- di, duvarla birlikte üç sosyaîist kuşağın değerleri, inançları, yaşamları da yıkılı- yordu. Bir süre yaşadığım sosyaîist ülke- lerde; Sovyetler Birliği'nde, Doğu Al- manya'da, bu çöküşün yakın olduğunu, sistemin içinden çatladığını, insanlara vaat edilen özgürlükleri sağlayamadığı- nı, bunun patlamalara yol açabileceğini hissetmiştim, yine de çok güç günlerdi. Sadece benim değil benim sol kuşağı- mın tümü için bir dönüm noktasıdır duvarın yıkdışı. Korkmadan yüzleşmek, neredc yanhş yaptığımızı sorgula- • • mak, kendimizi ve ütopyamızı in- Mİ C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1066
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle