19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
man biraz demode kalmıyor mu? Eski Yunan felsefesinden hareket- le çağdaş şiiri anlamak ne kadar oîa- naklıdır ki? • Yıllar önce bir arkadaşım biraz şaka yollu uyarmıştı beni. "Aristoteles veya Platon yerine biraz moda filozoflan re- ferans edinsen, daha fazla ilgi uyandır- maz mısın?" diye. Sorun referans mese- lesi değil tabii ki. Antik Yunan felsefesi aleyhtarlığı, temelde Yahudi-Hıristiyan felsefe geleneğinin bir izleği. Postmo- dernizm de bu gelencğin bir versiyonu. Unutmamak gerekir ki moda olmakla felsefe aynı türden şeyler değil. Çağdaş felsefe veya çağdaş iilozof derken, işa- ret edilcn genellikle belli bir görüş, yani belli bir içeriktir. Oysa felsefe. görüş vc öğretide değil ama konu nesnesini göz- den yitirmemekte, nesncnin neliğini ona uygun şekilde tanınılamakta, aynı türden olanı aynı bağlamda değerlen- dirmekte ortaya çıkar. O nedenle felse- feye, bir içerik değil, bir etkinliktir de- nir. Bence bunun en iyi yapüdığı yer de Antik Yunan felsefesi. Benim konu nesnem ise hangi şairin şiirini irdeliyor isem o şiirin bütünlüğüdür kuşkusuz. İçerik, bende değil, konu nesnesi edi- len şiirin kendisindedir. Bir şiir bütün- lüğüne yaklaşırken, benim herhangi bir fikirlerden oluşan bir görüşüm yok. Şi- irle ilgili bütün bilgi şiirin içinde mev- cuttur, referanslarıyla, atıflarıyla, bağ- lamlarıyla.. Bana düşen, onu betimle- mek. Bir şiirin, ne ölçüde çağdaş oldu- ğu sorunu da, çağdaş füozoflara görc değil, çağdaşlığın kriterlerine göre be- lirlenir. Orneğin feminist kuramm bil- gisel kazanımlarını içselleştirmemiş, er- kek egemen bir söylemi dile getiren toplumcu gerçekçi bir şiirin çağdaşh- ğmdan söz edilebilir mi? "İLCİLENDİĞİM METİN, ŞİİRİN KENDİ VARLIÖI" - Kitabın altbaşlığı "Türk Şiirine Fel- sefeyle Bakmak " adını taşıyor ama şiire felsefeyle hakmanın ne demek olduğu- na ilişkin teorik bir yazı da yok bu ki- tapta. Neden ikinci başhk? - Bu kitap da Felsefi Şiir adh kita- bımda olduğu gibi dergilerde yayınlan- nıış yazılardan oluşuyor. Bin sayfa civa- rındaki yazılanndan seçilerek oluştu. içinde, üç ay önce yayınlanmış yazı da var ama on yedi yıl beklemiş yazı da. Bununla birlikte bu derleme yazılardan oluşan bir kitap değil, kendi içinde bel- li bir bütünlüğü var. Bu bütünlük, ba- kış tarzmdan, irdeleme tarzından, yani izlenen yöntemin birliğinden kaynakla- nıyor. Tek tek şairlerin şiirlerinin irde- lendiği yazılarda da durum bu, belli bir sorunsal çerçevesinde, belli imgelerin neliğinin irdelendiği yazılarda da du- rum aynı. Kuşkusuz, şiire felsefeyle bakmak ayrı bir şey, şiire felsefeyle bakmanın ne demek olduğu ayrı bir şey. Şiire felsefeyle bakmanın ne demek olduğunu, eşik-sözdc belirttiğim gibi, yuzmakta olduğum ve "Eleştirinin On- tolojisi" adını vcreceğim kitabımda ir- deliyorum. Altbaşlık meselesine gelince, öncelik- le söylemek gerekirse ben başlangıçta, şiire felsefeyle bakacağun, felsefeden hareketle şiiri irdeleyeceğim diye yola çıkmadım. 1989'dan beri, kesintisiz olarak yazıyorum. Bugün geldiğim bu noktada, yazdığım bu toplama baktı- ğımda ve o toplamdan bir seçme yaptı- ğım halde onun bir bütünlük içinde gö- rülmesini sağlayan şey felsefi bakış. Ne- den ikinci bir başhk? Bunun için be- nim nct bir şey söylemem pek mümkün değil gibi. FelsetiŞiirin de, "tinsel poe- tika" diye bir alt başlığı vardı biliyorsu- nuz. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Üst başhk, benim durumunu dile geti- riyor: Şair kritiğin toprağında gibi. Alt başhk ise, bakış tarzımjn durumunu di- le getiriyor. - Zihinsel dedektiflik diye bir kavram geliştiriyorsun. Şiirsel imgelemdeki kurınaca kişilerin zibniyetlerinin ne ol- duğunu irdelerken, şairin şiirinin dışm- daki söz ve eylcmleri, onhrın zibniyeti- ni anlamada bir veri değil midir? Çün- kü özeüikle kitabmın ikinci bölümün- deki yazılannda böyle bir alt katman da söz konusu. - Bcn "şiirsel imgelem" yerine "şiirin tinsel evreni" ifadesini kullamyorum, "kurmaca kişi" ifadesi yerine de "şiirin tinsel evreninde konuşan-kişi" ifadesini kullanıyorum. Üncelikle şunu söyleme- liyinı. Benim asıl ilgilendiğim metin, şii- rin kendi varlığı. Şairin hayatıyla, ey- lemleriyle veya sözleriyle ilgilenmiyo- rum. Ozellikleri şairlerin sözleri, yani demeçleri, özellikle son yıllarda, asıl problemlere yanıt vermekten, hakikati dile getirmekten çok stratejik bir kaygı taşıyor. Şimdi şöylc bir fenomen var. İkinci Yeni'den sohra gelen hemen he- men bütün şairler, istisna çok azdır, edebiyata girişini veya edebi çıkışını si- yasal ya da ideolojik kimhği üzerinden yapnııştır. 80'de, edebiyata girişlerini, şiirleri üzerinden değil, eşcinsel veya lezbiyen kimlik üzerinden yapan şairler de söz konusu. Şiirin kendisinden kay- naklanan bir okur kitlesi değil bu, siya- sal kimliklerden kaynaklanan bir hedef kitle söz konusu. Burada bir sorun var nıı, benim açımdan poetik bir sorun var ama o ay- rı bir sorun. Ama asıl sorun, onlar açı- sından aşılmaz sorun şurada ortaya çı- kıyor. Türkiye toplumu, iktisadi ve top- lumsal, siyasal ve ideolojik dönüşümü- nü, İkinci Yeni'den sonraki yıllarda ya- şadı son elli yıl içinde. Şimdi, son yıllar- da çok daha net görülüyor, belli bir si- yasal kimlik üzerinden edebiyata giren şairlerden bazıları, toplumdaki ideolo- jik dalgalanmaya paralel olarak, kendi ideolojik kimliğinde de bir değişime gi- riyor. Solculuktan lslamcılığa sonra milliyetçiliğe evrilmek veya solculuk- tan liberalizme, oradan fetullahçüığa evrilmek ya da toplumcu gerçekçilikten dinsel çevrelere reieransta bulunan be- lirsiz bir kimlik şiirine evrilmek gibi. Söyleşilerde açığa çıkan strateji, strate- jik kaygı dediğim, işte bu evrilme duru- munu gizlemeye yönelik geliştirilen stratejüer. Bugün Türk şiir eleştirisinin, şiir kritiğinin demiyorum dikkat, önün- deki en önemli sorunlardan biri bu. Söz konusu şairin şiirini bu ideolojik kamufleyi hesaba katarak mı yorumla- yacak, ki böyle yorumlayacak ise hangi ideolojik kamufleyi hesaba katacak, 70'lerde toplumcu gerçekçi kamufleyi mi yoksa bugün dini çevrelere seslenen ideolojik kamufleyi mi? Şaire sorarsa- nız o artık geçmişteki ideolojik kimliği- nin dile getirilmesini istemiyor, örneğin kendisine "komünist şairdi" denilmesi- ni istemiyor, kızıyor adanı. Eleştiri, bu ideolojik kimlikleri hesaba katacak mı, katmayacak mı? Bu kimliklerin bir öne- mi yoksa yani söz konusu şairin şiiri ile bu kimlikler arsmda varlıksal bir bağ yoksa o halde ncden, şiirleri üzerinden değil de, bu kimlikler üzerinden çıkış yapıldı? - Son bir soru, neyden ödün vermez- sin? - Parrhesia'dan, doğruyu söylemekten ödün veremem.. • GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ OLAN, OLDUĞU GİBİ GÖRÜNEN, ÂŞIKBİRDİN ADAMININ ANILARI "Kara bir gün sormuştu: 'Onunta sadece bir gün Paris'in romantizm kokan sokaklarında el ele dolaşmak için ne feda ederdin?' 'Ömrümün on yılını verirdim' demiştirn. Bu ayrılık acısından sonra anladım ki sevgilim, seninle şu lapa lapa yağan karın altında değil bütün gece iki saat el ele göz göze yürüyebilmek için canımı verirdim. Aşkımın ateşi beni yakar kül eder, seni ısıtırdu" OSYO İMAM DOGAN KİTAP www.uuyrfnkitap.com.tr Kritiğin Toprağında/ YücelKayıran/ Ya'pı Kredi Yayınları/ 352 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1066 SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle