25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ç iirAtlası CEVATÇAPAN Vasili JUKOVSKİ/ Şiirier/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY 'Benimiçin yaşaın sevda demektir J^Sağının seçkin şair, çevirmen ve eleştir- f , menlerinden biri olarak bilinen Vasili \j^ Andreeviç Jukovski, 29 Ocak 1783'te Tula ilinin Mişenskoye köyünde dünyaya gel- di. Yerii toprak ağalanndan A.I. Bunin ile tut- sak Türk kızı Saliha'nın evlilik dışı çocuğudur. Jukovski, babası daha hayattayken, Tula'da önce özel bir öğrenci yurdunda, sonra da halk okulunda öğrenim görmeye başladı. Oyıllar- da kız kardeşi Varvara Afanasieva Yuşko- va'nın sık sık müzikal geceler düzenlendiği ve Karamzin'le Dmitriyev'den şiirier okunan evin- de yaşadı. Bu etkinlikler onda, çok erken yaş- ta, edebiyata karşı büyük birilgi uyandırdı. Ni- tekim, henüz on bir yaşındayken o, Camillu, Yahut Roma'nın Kurtarılışı adlı bir trajedi kale- me aldı. 1802 yılında Moskova Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Mişensko'daki soylularyur- duna döndü. Burada ciddi edebiyat çalışma- lanna başladı ve Thomas Gary'ın Köy Mezar- lığında Yazılan Ağıt başlıklı şiirini Ingilizceden çevirdi ve N. M. Karamzin'in ünlü Vestnik Ev- ropıy'da (Avrupa Gazetesi) yayımladı. Böylece çevirmenlik kariyehni de başlatan Jukovski, bu dönemde Gottfried Burger, VValter Scoot, Robert Southey ve George Byron gibi daha birçok ünlü yazarı Rus okurlanna tanıtmış ol- du. Bunlarla koşut olarak eski Yunan şairi Ho- meros'un başyapıtı Odysseia'yı (1849) da çe- virdi. Napolyon saldırısına karşı verilen büyük savaş yıllannda askeıiik hizmetine alınan Ju- kovski, 1815 yılında kraliçe Mariya Fedorovna tarafından sarayda saygın birgöreve getinldi, 1917'de prenses Charlotte'un (daha sonraki yıllarda imparator Nikolay l'in eşi imparatoriçe Aleksandra Fedorovna) öğretmenliğine atan- dı, 1826 yılında ise, gelecekte tahta geçecek olan, Rusya imparatoru Aleksandr H'nin eği- timciliğine getinldi. Bu durumdan yararlanan Jukovski, başta M. Y. Lermontov ve T. G. Şevçenko olmak üzere nice nice şaire maddi ve manevi desteklerde bulundu. Özellikle A. S. Puşkin için birkaç kez devreye girmesi ge- rekti. Evinde sıkı sık Krilov, Griboedov, Glinka, Briullov gibi ünlü sanatçılan ağırladı. Yazmış olduğu Lyudmila, Svetlana, Leonora, Kassan- dra vb. baladlanyla (18081812) Rus şiirinde romantizm akımının öncüsü olan Jukovski, edebiyatın etiksel aydınlatıcı gücüne tüm iç- tenliğiyle inandığı için, yaratıcılığında sürekli "okurlan zihinsel ve ahlaksal yönden aydınlat- mak" ilkesine bağlılık gösterdi. Jukovski, Rus edebiyatına yapmış olduğu büyük, özverili ve sürekli hizmetlerinden dolayı, 1827 yılında Pe- tersburg Bilimler Akademisi üyeliğine kabul edildi, 1841 yılında ise "akademisyen" unva- nıyla onurlandırıldı. Aynı yıl Akademi'deki gör- evinden istifa edip Almanya'ya yerleşti ve res- sam dostu E. R. Reytern'in 20yaşındaki kızı Elizabet Reytem (1821-1856)'le evlendi. Öm- rünün son 12 yılını Düsseldoıi ve Frankfurt am Main kentlerinde yeni edindiği dost or- tamlarında geçirdi. Ülkesine geri dönmeyi her ne kadar istediyse de, eşinin bazı sağlık şo- runlan nedeniyle bunu gerçekleştiremedi ve 24 Nisan 1852'de BadenBaden'de yaşama veda etti. Naaşı Rusya'ya götürülerek Peterş- burg'daki Aleksandr Nevski mezarlığına gö- müldü. Yaşamının son yıllarını özellikle Nal ve Damayanti (18371841), eski Hint destanı Ma- habharata (1846), Firdevsi' nin Şahname'si vb. Doğu edebiyatlannın klasik (epik) yapıtlan- nı çevirmeye adadı. ŞARKI Ey sevgilim, koruyucu meleğim, Benzersizdir bu güzellik, sendeki, Uğrunda habire yanan benliğim Aşkını sözlere nasıl döksün ki? Koca doğa seni övüp şükretsin Izlerini görüyorum her yönde, Baş döndüren cazibeye sahipsin Güzelliğin en güzeli yüzünde. Kalemim adını yazar sadece Senin eşsiz, unutulmaz adını; Lirim de tutkunla inier gün gece Ey ömrümün en şahane kadını - Yakında da olsan, uzağımda da. Seni sevmek sevinçlerin sevinci, Şen ki, benim her şeyimsin dünyada: Ömrümün canısın, canımın içi. Kentin sükûtu da, şamatası da Bana hep sesini aratır senin; Her gece uykumun rüya faslında Endamın tacıdır fikirierimin. Sesini duyanm, mucize gibi, Bana can alıcı şeyler söyleyen; Senle dolu hissederim kendimi Uyanınca sabah, şafaktan erken. Ah, nasıl yaşanm ben senden uzak? Sen benim tanrısal ciğerparemsin. Suskun konuşmanı dünyada ancak Anlayan tek kişi benim, bilirsin. O sessiz ses, içimdedir her zaman, Aşkımın sihridir onun soluğu... Ürpert beni, ey bitimsiz heyecan, Onun cemalini ruhuma doku. Ben senle ve senin için vanm hep Yaşamaktan haz duyanm böylece Yalnız sensin beni ben yapan sebep Ve tüm doğa sende birleşmiş bence. Daha güzel kader nasıl düşlenir? Bundan daha tatlı bir şey olur mu? Benim için yaşam sevda demektir Ve ben yüzlerce kez isterim onu. ÇİÇEK Romans Ey, kııiarın güzelliği, Küs çiçek, sen, sen değilsin, Zalim güzün hoyrat eli Cazibeni çalmış senin. Bizim sonumuz da aynı! Heyhat, kader çok zalimdir: Yakar senin yaprağını, Bizden sevinci eksiltir. Her geçen gün içimizde Hayal, istek... söner bir bir, Ama yok olurken bile Kalp aldanış içindedir. Tansık, gizem... hepsi düştür; Umutyıldızgibikayar... Heyhat! Çiçek, ya da ömür Hızla nasıl kaybolurlar? ŞARKI Ben nişan yüzüğümü Suya düşürdüğüm gün Sevinçten ve gülüşten Yoksun kaldım büsbütün. Onu verirken sevgilim: "Taşı, dedi, gönlünce, Ben seninim, sen onu Taşıdığın sürece." Uğursuz bir saatte Denizde yıkanırken, Yüzüğüm battı suya Ki bul bulabilirsen! O günden sevgilimle Aramız açık bizim. Yüzük gibi neşem de Dibindedir denizin. Ey, gece esen rüzgâr, Gerçek dostumsan eğer, Çıkarıp yüzüğümü Gel, çayırda bana ver. Nişanlım bugün yine Üzgün geldi yanıma, Bakışı bu kez sanki Isı verdi kanıma. Sonra sıcacık eli Birden elime değdi, Bir şey diyecek oldu, Ama söyleyemedi. Ben şefkat ve iyilik Istemiyorum artık! Aşkımı arasam da O boğuldu ne yazık! Isteyenler denizde Kehribar arasınlar, Benim tek istediğim Yüzüğümdür o kadar! CECE Yorgun bir gün yönelirken Kızıl koynuna suların, Gölgeleri bulutlann Gökkubbeyi kaplar hemen; Uzun yola çıkar gece öyle sakin ve sessizce, Önde Zühre vardır yine Hem de tüm gözdeleriyle. Gel, ey göklerin güzeli, Şık giysilerinle salın, llacınla acılann Sağalt yorgun yürekleri. O evrensel gizeminle, Huzurlu ninnilerinle, Çocuklarca avut bizi Şefkatli bir anne gibi. DENİZ SAHİLİNDEKİ KÖŞK "Deniz sahilindeki köşkü sen hiç gördün mü? Üzerinde gümüşi bulutlar oynaşmakta; Masmavi bir deniz kuşatmakta önünü." "Ben öyle bir köşk gördüm denizin kıyısında; Kimsesiz bir ay vardı, üzerinde parlayan; Denizi soğuk bir sis sarmıştı yumak yumak." "Dalgalar şanltıyla öper miydi kumsalı? Kanşır mıydı gürültülü neşesine onların Eğlenceli bir şarkı, coşku dolu bir keman?" "Ne rüzgâr esiyordu, ne deniz dalgalıydı; Köşkten acı, keder yüklü bir şarkıydı duyulan; Ben onu dinledikçe için için ağladım." "Çar ile çariçeyi orda görebildin mi? Görebildin mi küçük, sevimli kızlannı, Bir bahar çiçeğinden daha hoş, daha körpe?" "Çar ile çariçeyi gördüm... Ama perişan, ikisi de acıdan taşlaşmış birer puttu; Ama güzel kızları aralarında yoktu." MİNİKKUŞ Pavel Vasileviç ile Aleksandr Vasiliev Jukovski'ye adanmıştır Uçan minik kuş, Coşan minik kuş, Minik kuşliçli, yanık... Uçtu minik kuş, Coştu minik kuş, Minik kuş yok artık! Ey, minik kuş, nerdesin? Nerde o güzel sesin? Belki buldun son dağı Yuva yapmaktır işin Orda okumak için Kendi şarkılannı. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 6 SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle