19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
[email protected] CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR U NESCO Dünya Miras Komitesi’nin 25 Tem- muz-3 Ağustos’ta Brezil- ya’da yapacağõ toplantõda, “1985’ten bu yana” Dünya Mi- rasõ Listesi’nde yer alan İstanbul’u büyük olasõlõkla “Tehlike Altın- daki Miras Listesi”ne aktara- cağõ söyleniyor. Yani İstanbul, örneğin ABD’nin Irak’a saldõrõlarõyla birlikte aynõ listeye alõnan tarihi Bağdat gibi, “savaş yıkımı”nõ yaşayan Dünya Mirasõ kentlerle “aynı” durumda olacak... Bu, yakamõzõ bõrakmayan şu “imar rantı siyaseti”nin tari- hi kentlerimizi “bombalanmıştan beter” ettiğine yönelik yõllardõr yi- nelediğimiz uyarõlarõmõzõn “ulus- lararası onay”õ anlamõna da ge- lecek... Dünya Miras Komitesi’ni bu so- nuca ulaştõran 1 Haziran 2010 ta- rihli “Karar Taslağı”ndaki baş- lõca “gerekçe”leri şöyle özetle- mek mümkün: 1- Haliç’te tasarlanan Metro Köprüsü İstanbul’un Dünya Mi- rasõ sayõlmasõna neden olan Tari- hi Yarõmada peyzajõnõ, aynõ silueti karşõlõklõ paylaşan ve tamamlayan tarihi Galata peyzajõyla birlikte parçalõyor. 2- Başta Sulukule ve Tarlabaşõ olmak üzere, tarihi dokularõn “in- sanları”ndan arõndõrõlarak çõkar amaçlõ rant projelerine teslim edilmesi ve böylece kültürel kim- liklerin mimari mirasla “birlikte” tahrip edilmesini başlatan 5366 sa- yõlõ “kentsel yenileme” yasasõ ve uygulamalarõ durdurulmuyor. 3- İstanbul surlarõnda, “özgün- lüğü yok eden” restorasyon pro- jelerinde “yepyeni ve bugüne ait duvarlar örme” yanlõşõndan dönülmüyor; tarihi karaktere say- gõlõ, binlerce yõlõn izlerini yaşa- tabilecek ve topluma zamanõ al- gõlatabilecek düzeltmeler yapõl- mõyor. 4- Marmaray’dan ayrõ olarak sa- dece motorlu araçlarõ Asya Ya- kasõ’ndan Avrupa’da tarihi Suri- çi bölgesine aktaran ve nazõm planlarda da bulunmayan “Ka- rayolu Tüneli” projesinin, oto- mobilden arõndõrõlmasõ gereken Dünya Mirasõ tarihi dokuyu araç işgaline açmasõ durdurulmuyor. 5- Ahşap sivil mimarlõk örnek- leri yapõlarõn yaşatõlarak korun- masõ yönünde çok ortaklõ ve ka- tõlõmcõ bir sağlõklaştõrma progra- mõ hâlâ başlatõlmadõ. Süleymani- ye, Zeyrek vb. “özgün Osmanlı mahalleleri”ndeki geleneksel mi- mari yapõlar ve tarihi mahalle dokusu hâlâ çöküntü bölgesi ha- linde... 6- Dünya Mirasõ Tarihi Yarõ- mada’yõ trafik baskõsõndan kur- taracak bir master plan hâlâ dev- rede değil... Ulaşõm politikasõ ve seçeneklerinde tarihi kent alanla- rõnõn motorlu taşõtlardan arõndõ- rõlmasõnõ sağlayacak planlama öncelikleri gözetilmiyor. 7- Tarihi Yarõmada’daki her türlü inşaat, altyapõ ve imar uy- gulamalarõnõn, bölgenin bütün- cül korunmasõnõ sağlayacak şe- kilde gerçekleştirilmesine yönelik bir Yönetim Planõ hâlâ yok... 8- Sultanahmet’teki Four Sea- sons otel projesi için Bizans ve Er- ken Osmanlõ arkeolojisini göze- tecek bir alternatif çözüm hâlâ üre- tilemedi; aynõ proje kapsamõnda toprak altõndan gün õşõğõna çõkar- tõlan antik İstanbul kalõntõlarõnõn sergileneceği “arkeolojik park” da tamamlanmadõ… Şimdi -artõk vakit kalmasa bile- bir kez daha düşünelim: Hangi gerekçe “haksız”? Hangisi “ideolojik”? Hangisi “gericilik”?.. Kim bilir kaç yõldan beri bütün bunlarõ her söylediğimizde, sadece kenti yönetenler değil, ülkeyi yö- netenler de hep bir ağõzdan “hak- sız”sõnõz; “ideolojik”siniz; “ge- rici”siniz falan demediler mi?... Dahasõ, aynõ konularõn hiç de- ğilse “İstanbul-2010 Avrupa Kültür Başkenti” projeleri ara- sõnda ele alõnmasõnõ; bu baş- kentlik için hükümetin ayõrdõğõ parasal fonlardan “Dünya Kül- tür Mirası” öncelikleri için de pay ayrõlmasõnõ her söylediği- mizde, yetkililerden aldõğõmõz yanõt aynen şöyleydi: “Merak et- meyin, çok daha güzel işler yapılacak?” Hani nerede o güzel işler; hani nerede o “söz” verilen tarihi do- ku restorasyonlarõ; sokak ve mey- dan düzenlemeleri; bakõmsõz es- ki semtlerdeki “kentsel kurtar- ma” projeleri? Varsa yoksa her yere AVM’ler; TOKİ’nin abuk ve uygunsuz dev siteleri; Sulukule vahşeti ve Tarlabaşõ rezaleti... Sonuçta İstanbul, hem “Avrupa Kültür Başkenti” iken Dünya Mi- rasõ listesinden çõkarõlma kararõyla baş başa kalõyor; hem de bu “yüz kızartıcı” durumu, belediye başkanõ “mimar”ken yaşõyor! ‘Mirasyedi’liğin sonucu Bu nedenle, artõk kendi payõma susuyorum! Sözü, bir süredir Marmaris’te yaşayan, İstanbul sevdalõsõ ve emekli bankacõ dos- tum Selçuk Baydak’õn e-mektu- buyla bitiriyorum: “Basından öğrendiğime göre İstanbul’un UNESCO dünya kültür mirası listesinden çıka- rılmasıyla karşı karşıyayız. Bu beni sıradan bir İstanbullu ola- rak çok üzdü… Mazur gör ama kendimizi sanki kültürel mi- rasçı değil de mirasyedi gibi görüyorum. Nasıl böyle bir şey söz konusu olabilir? Paris, Londra ve daha bir- çoğu.. tarihte küçük birer feo- dal yerleşim birimleriyken, üç imparatorluğa başkentlik yap- mış İstanbul bu duruma nasıl düşürülebilir? Tarihi Yarıma- da bir yana, örneğin Yıldız Sa- rayı’nın ve müştemilatı idari bi- naların ağaçlar arasındaki ta- rihi cephesini bir aile şirketinin reklam tabelalarına feda eden anlayış, olsa olsa mirasyedi olur. Kentin elde kalmış son ye- şil bölgesini de 3. köprüyle ce- henneme çevirecek anlayış ney- se, UNESCO listesindeki ta- lihsiz duruma düşmemize ne- den olan da odur...” 1- Yıllardır “ilgi” bekleyen Zeyrek evleri çökmek üzere... İstanbul için ‘UNESCO çekinceleri’ni yõllardõr ‘biz’ler de belirttik ama hep ‘ideolojik’ sayõldõk! ‘Tehlike Altõnda’ki İstanbul için... 1 2 2- UNESCO’yu kandıramayan 2010 afişleri... 3- Sulukule’de 2010: “Kültürel soykırım”... 4- Kültür soykırımının siyasal gerçeği... 4 3 Kültür servisi - Gõrgõr mizah dergisinin kurucusu ve yöneticisi, usta karikatürist Oğuz Aral, 26 Temmuz’da, ölümünün 6. yõlõnda Antalya’da bir dizi etkinlikle anõlõyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlõğõ’nõn düzenlediği etkinlik kapsamõnda, Oğuz Aral’a ait karikatürlerin yer alacağõ bir sergi ve Cihan Demirci’nin onur konuğu olarak katõlacağõ bir söyleşi olacak. Oğuz Aral’õn öğrencisi de olan karikatürist-mizah yazarõ Cihan Demirci, saat 21.00’de Cumhuriyet Meydanõ Açõkhava Sergi Alanõ’ndaki görsel sunumlu “Mizahımızın Alay Köşkü: Oğuz Aral ve Gırgır” başlõklõ söyleşide, izleyenleri Aral’õn hayatõnda önemli bir yer tutan Gõrgõr dergisi tarihine doğru bir yolculuğa çõkaracak. Eşzamanlõ olarak meydanda açõlacak sergide ise Oğuz Aral’õn unutulmaz tiplemelerinden “Avanak Avni” karikatürlerine yer verilecek. Sergi 1 Ağustos’a kadar devam edecek. Oğuz Aral ölümünün 6. yõlõnda anõlõyor Öğrencisi ustasını anlatacak E-kitap, ciltli kitap satışını solladı Kültür Servisi - Online satõş devi Amazon, sitesindeki dijital kitap satõşlarõnõn tarihte ilk defa ciltli (hardcover) kitap satõşlarõnõ aştõğõnõ açõkladõ. Kurucu ve yöneticisi Jeff Bezos’un açõklamasõna göre, “Kindle” adõ verilen dijital okuyucunun fiyatõ 259 dolardan 189 dolara indirildiğinden beri satõş oranlarõ üç kat artmõş durumda. Bezos 15 yõldõr sattõklarõ ciltli kitaplarõn satõşlarõnda da artõş olduğunu belirtip buna rağmen sadece 33 aydõr sattõklarõ Kindle kitaplarõnõn satõşlarõndaki artõşõn çarpõcõ olduğuna dikkat çekti. Açõklanan sayõlara göre geçen üç ay boyunca satõlan her 100 ciltli kitaba karşõlõk 143 Kindle satõlmõş, geçen ayda da her 100 ciltli kitaba karşõlõk 180 Kindle satõlmõş. Bu oranlar ciltsiz (paperback) kitap satõşlarõnõ içermiyor. Amazon tam olarak kaç adet dijital okuyucu sattõğõnõ açõklamasa da Kindle’õn, firmanõn son iki yõldõr en çok sattõğõ ürün olduğu belirtildi. Apple firmasõnõn “iPad” tablet bilgisayarõ piyasaya sürmesinden sonra Amazon, Kindle modellerinin fiyatõnõ düşürmüştü. ‘Cinsel Kitaplar’ davası yine ertelendiKültür Servisi - Sel Yayõncõlõk’õn“Cinsel Kitaplar” serisinden çõkardõğõüç kitabõ, TCK’nin 226. maddesine gö-re açõlan dava nedeniyle yargõlanmayadevam ediyor. Dünkü duruşmada SelYayõncõlõk editörü İrfan Sancı ve çe-virmen İsmail Yerguz’un yargõlandõğõdördüncü davada Başbakanlõk Çocukla-rõ Muzõr Neşriyattan Koruma Kuru-lu’ndan istenilen raporun gelmemesiüzerine dava, 2 Kasõm 2010 tarihine er-telendi. Duruşmada Sel Yayõncõlõk’aÇevirmenler Meslek Birliği, yayõncõlarve Edebiyat Çevirmenleri Avrupa Kon-seyi’nden de destek geldi. Eylül2009’dan bugüne süren davada BenMila’nõn “Perinin Sarkacı”, Guillau-me Apollinaire’in “Genç Bir Don Ju-an’ın Maceraları”, Fransõz P.V’ninyayõna hazõrladõğõ “Görgülü ve BilgiliBir Burjuva Kadınının Mektupları” isimli kitaplarõn, İstanbul Ticaret Üni-versitesi’nden ilk bilirkişi raporuna gö-re müstehcen olduğu, Galatasaray Üni-versitesi ile Yeditepe Üniversitesi heye-tinden çõkan ikinci bilirkişi raporunagöre ise edebi eser olduğu belirtilmişti.Bu sürecin ardõndan mahkeme, kitaplarõBaşbakanlõk Çocuklarõ Muzõr Neşriyat-tan Koruma Kurulu’na göndermeye ka-rar vermişti. Bir kitabõn edebi olup ol-madõğõna yayõncõnõn, eleştirmenin veokurun karar verdiğini belirten Sancõ,“Ticaret Üniversitesi’ne soruyorlar;biz de diyoruz ki bu Fransızcadan çe-viri, bunu gidin Galatasaray Üniver-sitesi’ne, İstanbul Üniversitesi Fran-sız Filolojisi’ne sorun’ dedi. ÇevirmenYerguz ise konuyla ilgili olarak “Bu ki-taplardan biri 100 yıl önce Fransa’dayayımlanmış, telifi düşmüş, internettede serbestçe okunabiliyor” dedi. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Notalar Yelken Açtı... Bir nota, bir nota daha, bir nota daha... Hepsi birer yelken takmış önüne, rüzgârı almış peşine, denize açılıyor! Yola çıktıkları liman, Bodrum Turgutreis’teki D-Marin... Ufka doğru denizin üzerinde kayıyorlar. (Bana inanmazsanız, dört bir yandaki afişlere bakın!) Ulaştıkları yer ise insan ruhunun, her birimizin yüreğinin derinlikleri... Bu yıl altıncısı gerçekleştirilen D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nden söz ediyorum. Coşmuşum ben de notaların ve müziğin peşinde, artık denize mi yoksa gökyüzüne mehtaba doğru mu belli olmaz, pupa yelken gidiyorum. Öyle büyülü bir hava, öyle müthiş bir program ki, coşmamaya imkân yok! Başarılı festival Altı yıl bir festival yaşamında çok kısa bir süre. Bir marinada gerçekleştirilen ilk festival olma özelliğini de taşıyan D-Marin festivali bu kısa sürede büyük bir iş başardı. Daha ilk günden çıtayı yüksek koydu. Kaliteden ödün vermedi. Geniş bir kitleye seslenebilen, dengeli bir program oluşturdu. Dünya çapında ustaların yanı sıra, genç ama başarılı sanatçılarımıza olanak verdi. Ülkemizdeki klasik müziğin, çoksesliliğin gelişimi için, daha geniş kitlelere ulaşımı için mücadele verdi. Evrensel platformda “biz de varız” dedirtmeyi sağladı. Geçen yıl Avrupa Festivaller Birliği’ne kabul edildi. Festivalin destekçisi Doğuş Grubu’nu ve Sanat Yönetmeni Yücel Canyaran’ı kutluyorum. Bütün bunlar, bir avuç insanın çabasıyla oldu. Bu yılın bir özelliği daha var: Bu yıl klasik müziğin sesi otizm için yükseliyor. Festivalin tüm bilet geliri Tohum Otizm Vakfı Özel Eğitim Okulu’nda eğitim gören çocuklara gidecek. Muhteşem açılış Bir gecede iki konçerto! Kime söyleseniz, hadi canım der! Ama İdil Biret bu! O başka! O herkesten farklı! Açılış konserinde İdil Biret’e dünyanın sayılı orkestralarından biri, Royal Filarmoni Orkestrası eşlik ediyor. 2010, Schumann ve Chopin’in 200. doğum yıldönümü. Festival teması Müzikte Romantizm olarak belirlenmiş. Her ikisinden de birer konçerto var programda. Anımsıyorum, İstanbul Festivali’nde Radu Lapu’dan Schumann’ın piyano konçertosunu, Lang Lang’dan ise Chopin’in 1 No’lu Konçertosunu dinlemiştik. Yine İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi organizasyonuyla İdil Biret’ten Chopin’in 2 No’lu Konçertosunu... Her yorum farklı. Her yorum farklı ruh hallerini yansıtıyor... Aradaki farkları görebilmek heyecan verici. D-Marina da beş bin kişi (bütün çevreden otobüslerle gelinmiş) nefesimizi tutmuşuz. Şef Grzegorz Nowak yönetiminde orkestra, müthiş dinamik. Geçen yıl yitirdiğimiz besteci Nevit Kodallı’ya adanan konserde “Telli Turna”dan bir bölümle onu anıyoruz. Müthiş dinamik bir orkestra. Chopin’in 2 No’lu Konçertosunda olsun, Schumann’ın bestelediği tek konçertoda olsun, İdil Biret her tür gösterişten arınmış bir yorumla karşımızda. Süsü püsü, atraksiyonu yok, duygu yoğunluğu bol. Sadece ve sadece kendi için çalarmış gibi, daha doğrusu Chopin ve Schumann için çalarmış gibi... Sadece onların ruh halini bize geçiriyor gibi... Sadece soluk alıp veriyor gibi... Sadece oradan denize açılırmış gibi... Göğe yükselirmiş gibi... Duygular ve sezgiler okyanusunda pupa yelken ilerlermiş gibi... Son notalar da dinince beş bin kişi ayakta alkışlıyordu! Bırakmadılar İdil’i. İki konçertonun üzerine bir de Schumann’dan “Uçan Hayaller”le taçlandırmaz mı konseri! Bu enerjiye şapka! Daha önce de söyledim: Bu bestecilerle İdil arasındaki uyumu ya da “suç ortaklığını” dinlemek, biz ölümlü dinleyicilerin mutluluğu olup çıkıyor! Festivalin ikinci akşamına Borusan Kuartet ile Fazıl Say ve Arkadaşları konserine kalamamanın üzüntüsünü yaşarken duydum ki ortalığı en olumlu anlamda “sallamışlar!” Yolunuz Muğla ve çevresine düşerse bugün ve yarın, hem günbatımlarında hem de akşam, Leyla Gencer anısına verilecek birbirinden değerli şancılarımızın konserlerini kaçırmayın derim. [email protected] Faks :0212.25716 50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle