19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CustaveFlaubertden BirDelininAnıları1 Bir ustanın acemilik çağı Cerçekçilik akımının kurucusu veen önemli temsilcisi Custave Flaubert, tüm dün- yada Ma- dame Bovary ile tanını- yor. Dünya edebiyatında bir devrim niteliği taşıyan bu yapıtının dışında Flau- bert, sadece belli başlı birkaç romanıyla biliniyor ve yazarın geçmişte kale- me aldığı yapıtlar genel- de göz ardı ediliyor. Ya- zarın çok genç yaşta ka- leme aldığı ilk romanı olan Bir Delinin Anıları okuyucuya, Gustave Flaubert 1 in hangi aşama- lardan geçerek ismini ka- zandığını anlaması açısın- dan ön ayak oluyor. Bu kitap, ilk kez Türkçeye kazandırılması bakımın- dan da önem taşıyor. ıl ErayAK G u.stave Flaubert, dünya cdebivatında çığır aç- ııu%, birçok ahluki değe- rı kurcalayarak o zama- ııa kadar edebiyata taşınmayan "bircyin problenılerini" gcrçckçi hakı^Ia kaleme almış bir ya/.ar. Bugün, dünya edebiyatında bir kı- rılma noktası olarak görülen "ger- çekçilik" akımının kurucusu veen önemli temsilcisi. Ya/arı, bu bakış açı- sıyla dünyaya tanıtan romanı ise Miiıln- mc Bovary. Daha öntesinde kaleıııe al dığı romanlar da var Flaubert'in; lakat dkıllarda en çok yer eden romanı şüp- hesiz o. Oncesinde ne yaptığı herkesçe pek bilinmez. Flaubert Madame Bovnry'yi 1856'da, yani oiuz beş yaşmdayken yaznuş. Peki bunun oncesinde, o larihe gelene kadar ne yapmış? Bu çığır açan yazarın edebi- yat dünyasındaki serüvcni nasıl başla- mışî' İLK ROMAN Gustave Flaubert, vazmaya daha okul sıralarındayken ilk romanı Bir Delipin Anıhriyh başlamış. Flaubert'in I8i8'de, daha lıenüz on yedi vaşındayken yazdığı bu rnnıan, yazarın olgun- laşmayan likirleri ve oturma- mış kalenıinin bir vansıması olarak karşımıza cıkıyor Romanda büyiik yazar Cîustave Flau- bert'len çok, edebiyata meraklı bir genç olan Cıiıstjve'ı ve onun okul sıralarında- ki buhranlı yıllarını görüyoruz. Okulda- ki arkadaşları tarafından dışlanan Gus- tave'ın, kendini kitaplarda arayişı, yal- nızlığı ve kafa karışıklığı kitabın tcmel konusunu oluşturuyor. Roman, Flau- bert'in o çığır açan "gerçekçi" bakışın- dan, bazı bölümlerde yaptığı ayrıntılı tasvirlerle yer yer de olsa izler taşıyor fa- kat yazarın o yetkin kaleminin biraz uzağında bir görüntü çiziyor. Önemi ise, yıllar sonra büyük bir yazar olacak Flaubert'in hangi aşamalardan geçerek, dünya edebiyatında bir dönemi kapattı- rabilecek seviyedeki yetkinliğe ulaşma- sını görmemize yardımcı olmasında ya- tıyor. Flaubert Bir Delinin Anıhrı'na azılı, korkutucu bir deli portresi çıkararak başlıyor Yazar, bu deli portresini abar- tılı kılabilmck için elinden geleni yapı- yor. Onu, salyalai saçan, haykıran ve kendi keı\,dinc yırtınıp dııran bir tip ola- rak çiziyoı İlk başlarda tam olarak an- l.ışilamıvor bu "ıleli"nın kını olduğu. Yaşamla ve onun getirdikleriyle sıkıntısı olan bırinin başindan geçen olavlar ola- rak, tamamen kıırnıaca bir metiri gibi algılaıııynr; lakat sonrasında, kitabın ba- şında da verilen Flaubert'in kısa biyo- gralik bilgilerıyle paralellikler göster- dikçe göriılüyor ki, bu "deli" kendisin- ılen başka birisi değil. Genç yaşında kendini yaşlanmış, yaşamın içinde sıkış- mış hisseden bir yazarın kaleminden dökülüyor tüm bu kelimeler. Romanın bir iç dökümü olacağını, da- ha en ba^ında belirtiyor yazar. Kitabın ilk sayfaları, romanın adeta "önsöz"ü niteliğindc. Flaubert, kendi kıtabının lanıtımını yapıyor bu sayfalarda. "Bu kitabın içintle zavallı bir delinin eğlenceleri dı şında bir %ey arayan hak sız düşer!" diyor. Okuyu- cunun canını sıkacağın- daıı da korktu^unu belir tiyor. Kendine duyduğu güvenin tam olarak otur- madığı hissediliyor bu sa- tırlarda. () yüzden de ya- zının ılaha başında, bu romanın bir "Flaubert ro- manı" olarak değil, ede- biyata meraklı genç Gus- tave'ın iç sıkıntılarını anlattığı bir mctin olarak görülmesi gerektiğini söyledim. Metnin ilerleyen bölümlerinde, bu çok daha net bir şekilde hissediliyor: Bir Delinin Anılan, güveni oturmamış, ah- laki dogmalardan ve din korkusundan sıyrılamamış bir gencin, Cîustave'ın "ezilmiş" crgenlik yıllarını anlatıyor. FLAUBERT'İN ERCENLİK İSYANI Genç Gustavc'in ne anlatmak istediği de açık değil bu sayfalarda. Kitabın ba- şında, kendi "kısa" yaşamından bahse- decegini söylüyt)r ama yaşamımlan bah- sedinceye kadar anlatmak istediği daha başka şeyler var. Dönemindc ona "yap- macık" gelen sosyetik yaşamdan dem vurarak konuya giriyor ve "neredeyse yaşamadığını" söylüyor. tğneleyici bir şekilde, hatta onlarla dalga geçerek hiç metresinin, hizmetçisinin, maiyetinin ol- madığını söylüyor. Lafı, onlann "yap- macık" yaşamlarının unsurlarına getire- rek, bunlar olmadan sosyetenin bir hiç olduğunu anlatmaya çahşıyor. Insanlı- ğın tanrısının "para" ve "makine" oldu- ğunu söyleycbilecek kadar da sert çıkış- İar yapabiliyor. Metinde bu bağlamda, döncmine dair bazı konular hakkında eleştiriler görülüyor. Kitapta, genç Gustave'ın "arayışları" çok önemli bir yer kaplıyor. Bu arayışla- rının önemli bir kısmında da "şüphe" en belirgin öğe olarak karşımıza çıkıyor. Şüphe denizinde yüzdüğü günleri bir kâbus gibi anlatıyor yazar. Tanrı'dan, erdcmılen vc yaşama dair hcr şeydcn şüphe ederek mutluluğlı yakalayabilece- ğini sandığını; fakat bu düşüncenin kendisine mutluluktan çok ıstırap getir- diğini söylüyor. "Mutluluğu şüphede bulacağımı sanıyordum, ne akılsızmı- şını!" diyerek de samimi bir itirafta bu- lunuyor ama bu itirafı, onun ahlaki çiz- gilerle sınırlı kalmasına neden oluyor. Flaubert'in, çizdiği bu ahlaki çizgilerin dışına çıknıamak için kendini zorlaması, romanın gcneline yansıyan bir "bunalı- ma" itiyor onu. Okuldaki arkadaşları- nın onunla alay etmeleri, her türlü zevk- ten kendini uzak tutmaya çalışması hep bu kendine çizdiği ahlak anlayışı çerçe- vesinde oluşuyor. Bu ahlak anlayışı onu bazen öylc zor durumlara sokuyor ki, bunu çok an bir şekilde ilk cinsel dene- yimini itiraf ettiği sayfada görüyoruz. Genç yazarın bu sayfada, kafasını kuma gömmek istediğini hisscdebiliyoruz. Flaubert Bir Delinin Anılarfna azılı. korku- tucu bir deli portresi çıkararak baslıyor. Yazar, bu deli portresini abartılı kılabll- mek İçin elinden geleni yapıyor. Onu, salyalar saçan, haykıran ve kendi kendi- ne yırtınıp duran bir tlp olarak çlzlyor. İlk baslarda tam olarak anlaşılamıyor bu "dell'nln klm oldugu. Yasamla ve onun getirdikleriyle sıkıntısı olan blrlnin basın- dan geçen olaylar olarak, tamamen kur- maca bir metln glbl algılanıyor. fakat sonrasında, kitabın basında da verilen Flaubertln kısa blyograflk bllgllertyle paralellikler gösterdlkçe görülüyor kl. bu "deir kendlslnden baska blrlsl degll. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1053 BÜYÜK LAF ETME TUTKUSU! Romanda genç Gustave'ın samimi iti- rafları gerçekten dikkat çekici. Bu, bizi dünyaca iinlü bir yazarın geçmişine gö- türüyor; onu daha yakından tanımamızı sağlıyor. Bu itiraflar, Flaubert'in ilk aş- kına kadar uzanıyor. Flaubert'in ilk aşkı Maria adında evli ve çocuklu bir kadın- dır. Maria'yı, yazı geçirmek için gittiği bir sahil kasabasında tanır ve ona sırıl- sıklam âşık olur. Bu, genç Gustave için öylesine bir aşktır ki, onu çok uzun süre aklından çıkaramaz. Flaubert'in, Maria'ya duyduğu bu platonik aşkını anlattığı sayfalarda, yo- ğun bir romantizm dikkat çekiyor. iler- leyen yıllarda, romantizmin ilkelerini yı- karak "gerçekçiliği" dünya gündemine sokan bir yazarın, bu ilk kalem sınama- larını gözlemlemek gerçekten ilginç bir okuma olanağı sunuyor. Yazarın, Ma- ria'nın özleminden vc okuldaki bunaltı- larından kaçtığı tck yer ise kitaplar olu- yor. Genç Cîustave, tüm o "korku geçit- lerinden" kitapların dünyasına sığınarak biraz olsun huzur bulmaya çahşıyor. Ki- tapların dünyasında da Byron'ın, Goet- he'nin sayfalarında nasıl kendinden geç- tiğini görüyoruz. Hamlet'i, Romeo'yu adeta "sömürdüğünden" bahsediyor. Gustave Flaubert'in kendi döneminin edebiyatına hâkim olduğunu ve ileride yıkacağı, okuduğu yazarlann anlayışını da çok iyi bildiğini görüyoruz. Yani, Flaubert "neyi yıktığını çok iyi biliyor" ve her şeyin farkında. Kitapla ilgili, bir başka ilgi çeken okuma olanağı ise yazarın diğer yapıtla- rının izini sürmemize yardımcı olması noktasında yatıyor. Bir Delinin Anıla- n'nda sık sık Doğu gizeminden, oraları görme isteğinden bahsediyor yazar. Ya- zar, bu çok istediği Doğu seyahatini ile- ride gerçekleştirecektir ve bu seyahat Flaubert'in Salnmtn'suna ilham kaynağı olacaktır. Kitapta Flaubert'in sıklıkla anlattığı o Doğu özleminin ncrelere da- yandığını görebiliyoruz. Gustave Flaubert'in bu ilk roman denemesinde kur- gu ve üslupla ilgili çeşitli kusurlar da göze çarpmıyor değil. En önemli kusurların- dan biri, anlatmak istediği konunun bütünlüğünü sağ- layamamış olması. Bir diğeri ise romanda, Flaubert'in an- latıcı olarak kendini çokça belli etmesi. Daha yetkinli- ğini kazanmamış, on yedi yaşında bir kalemin böyle hatalar yapmasını doğal kar- şılamak gerekiyor. Bu, Flau- bert'in hiçbir şekilde yazar- lığına gölge düşürmcz. Zatcn, sonrasın- da kaleme aldıklanyla herkese yetkinli- ğini fazlasıyla ispatlıyor. Romanda gen- çliğin getirdiği büyük laf etme tutkusu da dikkat çekiyor. Oysa Flaubert'i dün- yaca ünlü bir romancı yapan, gördüğü- nü anlatmasıdır. • Bir Delinin Anılatı/ Gustave Flau- bert/ Çeviren: Bıırak Zeybek/Sel Ya- yıncddt/ 94 s. SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle